Katilin Yüzü

Julien Magnat’ın yönettiği ve Milla Jovovich, Sarah Wayne Callies ile Julian McMahon’nin oynadığı Katilin Yüzü (Faces in the Crowd), 07 Ekim 2011’de Tiglon Film dağıtımıyla Kalinos Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Bir gece evine dönerken sokakta bir cinayete şahit olan Anna, kaçmaya çalışırken katil tarafından saldırıya uğrar. Gözlerini hastanede açan Anna, çevresindeki insanları tanıyamadığını fark eder. Yüz körlüğü olarak da bilinen Prosopagnozi hastalığına yakalanmıştır. Kimseyi tanıyamayan Anna’nın hayatı tam bir kaosa dönüşmüştür. Seri katil ise çoktan Anna’nın peşine düşmüştür.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • IMDb
  • Canavarlar Sofrası, Mumbai ve Montpellier Film Festivali’nde

    08 – 14 Ekim’de düzenlenecek 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında 12 Ekim’de dünya prömiyerini yapacak olan Ramin Matin’in ilk uzun metraj filmi Canavarlar Sofrası, 14 – 20 Ekim’de düzenlenen 13. Mumbai Film Festivali’nin İlk Filmler Dünya Yarışması’nda da gösterilerek uluslararası prömiyerini gerçekleştirecek. Mumbai Film Festivali’nin ardından 21 – 29 Ekim’de düzenlenecek 33. Montpellier Cinemed Akdeniz Film Festivali’nin yarışma bölümünde de Avrupa prömiyerini yapacak olan filmin başrollerinde İbrahim Selim, Pınar Töre, Tuğrul Tülek ve Gizem Erdem yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Türk Sineması Yeni Senaristlerini, Yeni Yeteneklerini Arıyor

    YAPIMLAB tarafından Senaryo Yazarları Derneği (SENDER) desteğiyle düzenlenen Senaryo Buluşmaları 2011’e kayıt yaptırmak için 2 gün kaldı. 08 Ekim’den itibaren sinemanın ustaları, sinemaya senaryo penceresinden bakmak ve senaryo yazmak isteyen yeni yeteneklerle bir araya gelecek. Yapımcı Zeynep Özbatur Atakan’ın kurduğu YAPIMLAB’ın gerçekleştireceği Senaryo Buluşmaları 2011’de hem senarist ve yönetmen Haluk Ünal’ın vereceği Temel Tasarım Senaryo Atölyesi, hem de sinema dünyasının önemli isimlerinin konuk olacağı seminer programı sinemaseverlerle buluşacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Türk Sineması Yeni Senaristlerini, Yeni Yeteneklerini Arıyor yazısına devam et
  • Oğul (Yönetmen: Atilla Cengiz)

    Atilla Cengiz’in yönettiği ve Rıza Akın, Enes Atış, Gökhan Atalay, Kuvvet Yurdakul ile Nisa Yıldırım’ın oynadığı Oğul, 14 Ekim 2011’de Tiglon Film dağıtımıyla Maya Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Ülkenin içinde bulunduğu politik durumunun farkında bile olmadan doğudaki sevgilisinin peşine düşen Karadenizli bir çocuğun babası ile doğudaki küçücük bir dağ köyünde, oğlunun dağa çıkmasını engelleyemeyen umutsuz bir babanın öyküsü. İki farklı coğrafyada yaşamakta olan ve birbirlerinin yüzünü bile görmemiş iki gencin, hiçbir zaman kesişmeyecek hikâyeleri, bu iki gencin babalarının dramı üzerinden anlatılıyor.

    Oğul (Yönetmen: Atilla Cengiz) yazısına devam et

    Cinemarine Yeni Türk Filmleri Haftası’nda Selim Güneş ve Mehmet Aslantuğ Söyleşileri Yapıldı

    Bodrum Cinemarine Sinemaları, tarafından düzenlenen Cinemarine Yeni Türk Filmleri Haftası kapsamında dün akşam yönetmen Selim Güneş ve yönetmen – oyuncu Mehmet Aslantuğ söyleşisi yapıldı. Cenk Sezgin moderatörlüğünde yapılan söyleşiler ilgiyle izlendi. Gün içinde Cinemarine Sineması’nda Selim Güneş’in Kar Beyaz’ı, Mehmet Aslantuğ söyleşisi sonrasında ise Cinemarine Sineması’nda ve Bodrum Kalesi’nde Aslantuğ’un Aşkın İkinci Yarısı adlı filmi izlendi. Bugün ise yönetmen – oyuncu Aytaç Ağırlar ile söyleşi yapılacak ve filmi İncir Reçeli gösterilecek.

  • Hafta hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Cinemarine Yeni Türk Filmleri Haftası’nda Selim Güneş ve Mehmet Aslantuğ Söyleşileri Yapıldı yazısına devam et
  • Nar

    Ümit Ünal’ın yönettiği ve Serra Yılmaz, İrem Altuğ, Erdem Akakçe ile İdil Fırat’ın oynadığı Nar, 23 Aralık 2011′de Medyavizyon Film dağıtımıyla Arti Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Hepimiz nar taneleri gibi birbirinden ayrıyız: Hem birbirimize çok benzeriz, hem de birbirimizden çok farklıyız. Ama aynı zamanda hiç açılmamış bir bütün nar gibiyiz. Bizi bir arada tutan kabuk, birbirimize duyduğumuz inançtır. Nar, bir kadının kendi adaletini aramasıyla başlayan bir öyküyü konu ediyor. Nar, apayrı şeylere inanan dört kişiyi bir evin içinde, yarım gün gibi kısa sürede adalet konusunda ve kendilerine yarattıkları inanç dünyaları konusunda çok ciddi bir sorgulamaya tabi tutuyor.

    Nar yazısına devam et

    Altın Portakal’da Panahi’ye Özgürlük Kampanyası

    Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı işbirliğiyle düzenlenen 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin açılış kokteylinin gerçekleşeceği alanda kurulacak büyük standta, İranlı yönetmenler Cafer Panahi ve Mojtaba Mirtahmasb’a özgürlük isteyen özel kartlar dağıtılacak. Türk ve dünya sinemasının tanınmış isimleri tarafından imzalanan “özgürlük kartları”, festivalin gerçekleştirileceği Atatürk Kültür Parkı içinde kurulacak diğer stantlarda imzalanan özgürlük kartlarıyla birleştirilerek İran Büyükelçiliği’ne iletilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal’da Panahi’ye Özgürlük Kampanyası yazısına devam et
  • Sizin Altın Çağınız Hangisi?

    Biricik memleketim Antalya’daki festivale gidemedim. Filmekimi’ne de bilet bulamadım. Festivale gidenlerin arkasında ağlamayı, Filmekimi’ne sızan lâle kart sahiplerine gıcık olmayı bir kenara bırakıp bari bende bir şey yapayım dedim ve son zamanlarda izlediğim ve hâlâ biryerlerde vizyon hükmünü sürdüren filmlerin bir listesini çıkardım. Hani vizyonda kaçırsanız bile DVD.si mutlaka karşınıza çıkacak filmler.

    Midnight in Paris – Paris’te Gece Yarısı
    Yön: Woody Allen
    Oyn: Owen Wilson, Rachel McAdams, Marion Cotillard
    Tür: Çok şeker çok.

    Sen çok yaşa sevgili Woody Allen. Sıkıcı bir Pazartesi sendromu sonrası geldim filmine. 5 dakika içinde alıp götürdün beni oturduğum yerden. Zaten toplamda 15 dakikalık kısa film gibi başladı ve bitti. O kadar güldüm, eğlendim ve o kadar iyi anladım ki zamanla olan derdini. Hani hep başka bir zamanda yaşamış olmayı dileriz ya, bende onlardan biriydim. Kaybolmuştum. Kendi altın çağımı arıyordum. Geçmiş geçmişte kalmalı ve gelecekse bir gün nasılsa gelecek… Önemli olan içinde bulunduğumuz zamanın güzelliğini keşfetmek. Işıklar yandığında Ben & Jerry’s’imin büyük kısmı en sevdiğim kazağıma dökülmüştü. Dışarıda yağmur yağıyordu. Eve yaklaştığımda apartmandan saksofon sesleri yükseliyordu. Sanırım uzun zamandır bir filmden sonra kendimi bu kadar iyi hissetmedim. Bir de küçük dipnot, sanat tarihi, edebiyat, resim ve onların dahileriyle birazcık haşır neşirseniz filmdeki ince espriler sizi gülmekten kırıp geçirecek.

    Dream House – Korku Evi
    Yön: Jim Sheridan
    Oyn: Rachel Weisz, Naomi Watts, Daniel Craig, Marton Csokas
    Tür: Korku bir hayal.

    Hadi Cumartesi gecesi bir korku filmine gidelim mantığıyla sinemaya adım attık. Elimizde pek fazla seçenek yoktu. Soluğu Korku Evi’nde aldık. Korku Evi’nin korku filmi olmadığını anlamamız uzun sürmedi. Karşımızda gerilim, suç, dram karışımı bir film duruyordu. “Eee, O da olur” dedik ve filmin ilk dakikadan adıyla bize attığı kazığı unutmaya çalışarak seyre daldık. Ancaaak, Korku Evi’nin hizmet ettiği türe de yeni bir soluk getirdiğini söylemek zor. Filmin iyi yönleri de yok değil, bir kere emektar bir yönetmeni var; Jim Sheridan… Daniel Craig, Rachel Weisz, Naomi Watts ve Marton Csokas’dan oluşan iyi bir kadrosu var. Üstelik Daniel Craig en iyi performanslarından birini sergiliyor… Ancak senaryosunda çok ciddi çatlaklar var. Çünkü bir yandan Hollywood’un tüm klişe numaralarına oynarken diğer taraftan da sürprizli yapısını korumaya çalışıyor. Bu ikilemde gidip gelirken de inandırıcılığını kaybediyor. Özellikle final sahnesi, en kötü sonlar arasına tereddütsüz girer.

    Red State – Şeytanın İni
    Yön: Kevin Smith
    Oyn: John Goodman, Melissa Leo, Michael Parks, Michael Angarano
    Tür: Politik göndermelerle dolu dini gerilim, ondan da biraz, şundan da…

    Aslına bakarsanız Red State yani Türkçesi Kırmızı Devlet anlamına gelen bu filmin adının Şeytanın İni olarak çevrilmesi, Korku Evi’yle aynı amaca hizmet ediyor. Ama gelin görün ki hiçbir doğaüstü olaya meyil etmemesine karşın Şeytanın İni, sizi korku ve gerilimin dibine sürükleyecek kadar vurucu ve başarılı. Zaten şeytanın kendisinden çok, insanın şeytanı daha tehlikelidir değil mi? Şeytanın İni, fanatik ve de homofobik bir grup hristiyanın şiddet pornosunu gözler önüne seriyor. Dini kullanarak, tongaya düşürdükleri gençlere kendi yöntemleriyle ceza kesmeye çalışan bir tarikat lideri ve müritlerinin tüyler ürpertici ayinlerini anlatan Şeytanın İni, yaratıcı final sahnesiyle de oldukça vurucu. Kıssadan hisse Şeytanın İni, hem gerilimi hem de politik duruşuyla son aylarda vizyona giren filmlerin en iyilerinden…

    Bir Zamanlar Anadolu’da
    Yön: Nuri Bilge Ceylan
    Oyn: Muhammet Uzuner, Taner Birsel, Yılmaz Erdoğan, Fırat Tanış
    Tür: Bir Nuri Bilge Ceylan güzellemesi.

    Nuri Bilge Ceylan, ecnebi memleketlerdeki gururumuz, ülkemizin medar-ı iftarı. Kişisel olarak, filmlerinin çok büyük hayranı olmasam da, kendine has üslûbuna ve giderek geliştirdiği görüntü estetiğine hep saygı duydum. Her yeni filmini merakla bekledim. Bir Zamanlar Anadolu’da da heyecanla beklediğim filmlerinden biriydi. Filmi kim izlese büyülenmiş gibi davranıyor, günlerce filmin etkisinden kurtulamadığını söylüyordu. Tüm bu motivasyonla filmi izlemeye gittim. Filmin ilk 45, hatta 60 dakikasını gerçekten de büyük bir hayranlıkla izledim. Hikâyeyi biliyorsunuz, gece boyunca araştırılan bir cinayet söz konusu. Başkahramanlarımız, Doktor Cemal (Muhammet Uzuner), Savcı Nusret (Taner Birsel), Komiser Naci (Yılmaz Erdoğan) ve katil Kenan (Fırat Tanış)… Bu tayfa, zanlının yönlendirmeleri eşliğinde maktülün kurban edildiği olay mahalini bulmaya çalışıyor. Bu sırada da derinlemesine karakter tahlilleri yapılıyor. Görüntüler leziz, oyunculuklar nefis. Ama uzayıp giden diyaloglar ve kurmaca gibi başlayıp belgesel gibi devam eden akış benim filmden soğumama neden oldu. Yani filmde bir polisiyede olması gereken gizem olmayınca, yada yok olunca diyelim, heyecan kalmıyor. Öyle olunca da 150 küsur dakika sinema salonuna hapsolmuş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Yani ben biraz kendimi kandırılmış hissettim açıkçası. Son bir şey daha, muhtarı canlandıran Ercan Kesal’in oyunculuğuna hayran kaldım. Bu kadar mı iyi tahlil eder insan karakterini, bu kadar mı gerçek oynar. Tebrikler, teşekkürler…

    Friends With Benefits – Arkadaştan Öte
    Yön: Will Gluck
    Oyn: Justin Timberlake, Mila Kunis
    Tür: Yeni moda arkadaşça sevişmek

    Eskiden Justin Timberlake deyince aklıma ilk gelenler, hep uzak durduğum iki şey olurdu: Nsync ve Britney Spears… Haliyle Justin Timberlake de bende hiç iyi duygular uyandırmamıştı. Ama şimdi Justin Timberlake deyince aklıma ilk gelen gerçekten sağlam bir oyuncu olduğu. Son zamanlarda bu kadar filmde adını görmemiz tesadüf olmamalı. Justin de gerçekten ışık var ve onu izlemekten zevk alıyorsunuz. Bu filmde onlardan biri… Ama genel olarak filmden pek hoşlandığımı söyleyemeyeceğim. İzlerseniz ortalama birkaç saat geçirip eğlenirsiz, izlemezseniz de bir şey kaybetmezsiniz ya, işte tam da öyle bir film. Arafta sıkışıp kalmışlardan.

    The Smurfs – Şirinler
    Yön: Raja Gosnell
    Oyn: Neil Patrick Harris, Jayma Mays, Hank Azaria
    Tür: Yeni nesile şirin öğretiler

    Çocukluğumun favori çizgi filminin sinemaya uyarlanacağını duyduğumda acayip mutlu olmuştum. Zaten çılgınlık boyutunda bir animasyon severim. Ama ne yazık ki Şirinler çok sönük ve sıkıcı olmuş. Tamam, filmin hedef kitlesi küçük çocuklar. Ve filmin genel duruşu, mesajı, sosyal sorumluluk işini yerine getiriyor olabilir ama bu kadar eski ve köklü bir çizgi filmin eski fanları da göz önünde bulundurulmalıydı diye düşünüyorum. Son söz, filmin en iyisi, Şirinler’in ezeli düşmanı Gargamel’i canlandıran Hank Azaria’dı. Ayrıca Şirin Baba’yla özdeşleşen sesin sahibi Engin Alkan’a sevgiler…

    Mr. Popper’s Penguins – Babamın Penguenleri
    Yön: Mark Waters
    Oyn: Jim Carrey, Carla Gugino
    Tür: Hayvanları sevme ve koruma dersi

    Yılın beklenen filmlerinden biriydi. Jim Carrey’i özlemiştik. Penguen fikri güzeldi. Ama film yine çocuklara hitap etme telâşından büyükleri unutmuştu. Her şeye rağmen insani duyguları, aile kavramını, geçmişe saygıyı hatırlattığı için takdire değer.

    Bad Teacher – Kötü Öğretmen
    Yön: Jake Kasdan
    Oyn: Cameron Diaz, Justin Timberlake, Lucy Punch, Jason Segel
    Tür: Öğretmen profiline farklı bir bakış.

    En azından karşımıza farklı bir karakter çıkardığı için bile izlenebilir. Ayrıca Cameron Diaz oyunculuk konusunda her geçen film daha mı iyi oluyor? Kendisini hayranlıkla izledim. Harika bir performans sergiliyor. Eğitim sistemine La Fontaine kafasıyla yaklaşan bu ilginç komedi bence mutlaka görülmeli.

    Bridesmaids – Nedimeler
    Yön: Paul Feig
    Oyn: Kristen Wiig, Maya Rudolph, Rose Byrne
    Tür: Felekten Bir Gece’nin dişi versiyonu

    Üzerinden çok zaman geçse de bu filmle ilgili söylemek istediğim birkaç şey var. Sanırım uzun zamandır hiçbir komedi filminde bu kadar gülmedim. Hangover’ın dişi versiyonu da diyebileceğimiz Nedimeler, çok başarılı bir film. Kristen Wiig harika bir performans sergiliyor. Ayrıca farklı enerjisi ve ışığıyla çok sevdiğim bir oyuncu olan Maya Rudolph’dan gayet başarıyla eşlik ediyor.

    (12 Ekim 2011)

    Gizem Ertürk