Tiglon Film Filmleri, 05 – 11 Ağustos 2011 seansları için tıklayınız.
Günlük arşivler: 4 Ağustos 2011
Yangın Var Ekibi Karadeniz’de
Murat Saraçoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı Yangın Var filminin Karadeniz çekimleri devam ediyor. Rize Belediyesi’nin katkılarıyla gerçekleştirilen çekimlerde Rize halkı da rol aldı. Halkın büyük ilgi gösterdiği Rize’deki çekimler, Rize Meydanı’nda, Orta Camii’de, Özel Şar Hastanesi’nde gerçekleştirildi. Çekimlerine 05 Ağustos’tan itibaren Trabzon Çayırbağı’nda devam edilecek olan filmin konusu şöyle: İtfaiyeci Koşman hibe edilen itfaiye kamyonunu teslim almak Diyarbakır’a gider. Dönüş yolculuğu sırasında yanında gizemli bir misafir ve sıra dışı bir macera vardır.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Van CineVAN Sinemaları
Turkuaz AVM Salonları, 05 – 11 Ağustos 2011 seansları için tıklayınız.
Şirinler
The Smurfs, 05 – 11 Ağustos 2011 seansları için tıklayınız.
UIP Filmcilik Filmleri
UIP Filmcilik Filmleri, 05 – 11 Ağustos 2011 seansları için tıklayınız.
Tarihi Bir Film
Başlığa bakıp ciddi bir filmden söz edeceğim sanılmasın, gerçi sinemamızın ilginç (benim için ilginç, -aşağıda açıklayacağım) filmlerinden biri ama sadece filmlerinden biri. Eski bir anekdotu burada anlatmak istiyorum, seyirci olmaktan öte, sinema ile ilgilenmeye başladığımız günlerde, arkadaşlara göre onlardan ilerde olduğum düşünülmüş ki –Tokat Ali Sabri Sineması’nda-, bir yerli film seyrederken, jenerikte yazan isimlerin ne yaptığını belirten yazıları okuyarak bana soruyorlardı.
Prodüktörün, senaristin, kameramanın ne yaptığını söyledim de sıra rejisöre gelince duraladım. Sahi filmde “rejisör” ne yapardı. (O zamanlar kullanılan tabir bu.) Öğrendik sonradan ne yaptığını, neler yapabildiğini ve isimlerinin jenerikde -çok az istisnalar dışında- en son yazdığını. Ve zamanla ister istemez, jenerikde ismi en son yazanlar kafamıza kazındı. Şimdilerde sinemamızda -adı jenerikte en son yazanlar hakkında- bir dizin yapmaya hazırlanıyorum. Bu konuda Sn. Özgüç ve Sn. Evren’in yayınlanmış kitapları var ama benim formatım daha değişik olacak.
Neyse, biz filmimize gelelim: Güzeller Resmigeçidi (1960 / Kemal Film – Seden Film). Fakat daha önce görmemiz gereken durumlar var. 1917’de ilk filmimiz (Pençe / Sedat Simavi) ile başlayan sinemamıza ses, 1931’de geliyor, İstanbul Sokakları (Muhsin Ertuğrul) ile. Zaman içinde Münir Nurettin Selçuk, Perihan Altındağ Sözeri, Müzeyyen Senar, Malatyalı Fahri (Kayahan), Ahmet Üstün, ses sanatçısı (şarkıcı) olarak filmlerde roller almaya başladılar, doğaldır ki denk getirildi, şarkı da söylediler.
O devirlerde televizyon -bir süre sonra- ancak filmlerde görüp hayalini bile kurmadığımız (?) bir teknoloji. Sosyal durumların ikame prensipleri gereği, şimdiki günlerde televizyonların (sazlı / sözlü) eğlence programları yerine filmler üretildi. Caz Saz (Alpan – 1952), İstanbul Havası (Alpan – 1952), İstanbul Yıldızları (Muhtar – 1952), Şehir Yıldızları (Ergün – 1956), Cilalı İbo Yıldızlar Arasında (Ergün – 1959). Bu filmlerde, bir gazino veya yarışmada geçen yarım saatlik bir hikâye arasına serpiştirilmiş çeşitli şarkıcı, türkücüler ile tam bir “eğlence programı” oluyor ve seyircilere ilginç geliyordu.
Aynı gruba sokulabilinecek bir film olarak 1960 yılında yapılan Güzeller Resmigeçidi ilginç bir durum arz ediyor. Bir gazino ortamı, (bir kızı aramak için düzenlenen) bir ses, dans ve güzellik yarışması, hepsi bir araya geliyor ve şarkıcılarımız, türkücülerimiz resmi geçit yapıyorlar. Jenerikte 15 oyuncu ismi yer alıyor: Ahmet Tarık Tekçe, Nilüfer Sezer, Türkan Şoray, Rauf Alazan, Nubar Terziyan, Osman Türkoğlu, Faik Coşkun, Yüksel Tanık, Necati İlktaç, Orhan Aykanat, Hasan Danabaşoğlu, Saim Bilge, Canan Erdura, Yaşar İzgi, Feridun Karakaya… ve 13 adet ses sanatçısı (şarkı ve türkü) Sevim Tanürek, Ümit Şener, Semra Atalay, Azize Tözem, Nurinisa Tatlıses, Aynur Akın, Şemsi Yastıman, Güler Gürses, Metin Bükey (ve korosu), Kaplan Tarsuslu, Celal Adanalı, Sebilci Hüseyin, Ali Kocadinç, dansözler -dansçılıkları belirtilerek adları yazılmamış- onları da isim isim yazsak, oyuncuları bastıracaklar. Filmin öyküsü ise, bir Arap ülkesinde babasından hükümranlığı almayı bekleyen Ahmet, mirasın İstanbul’da yaşayan adı, sanı, adresi bilinmeyen bir kıza bırakılmasına çok bozulup, İstanbul’a gelerek kızı bulup öldürmek niyetindedir. Kızın katılacağını umarak bir yarışma düzenler ve oyuncuları arasına alınmış tüm şarkıcı ve türkücüler sıra ile marifetlerini gösterirler… Bu arada jenerikte “senaryo yazarı” diye bir isim belirtilmemiştir. Filmin yönetmenini Özgüç, Osman F. Seden (s. 159) gösterir (aynı zamanda senaryo yazarı), internette Sinematürk’te ise O. Nuri Ergün olarak verilir.
Bir konuşmamızda Mehmet Dinler filmin çekimlerini anlatmıştı. Ben notlarımda yönetmen olarak Dinler’i yazmışım. Ama bana söylediği, filmin içinde bulunan güzellik yarışması bölümünü Necati İlktaç’ın çektiği idi. (Bu çekimin mizansen değil, yurt dışında yapılan gerçek bir güzellik yarışmasında çekildiği idi. / Bu güzellik kraliçeliği bölümüne Türkan Şoray’lı bir pasaj eklenecek ve Şoray kraliçe seçilecektir.) Sn. Alican Sekmeç, hazırlamakta olduğu Mehmet Dinler kitabı için konuştuğunda ise, Dinler’in bu filmi üstlenmediğini söylüyor. Bu durum karşısında şaşırınca, filmin jeneriğinde bulunan (ve yönetmeni belirtmesi gereken yazıda) “SEDEN FİLM Ekibi tarafından meydana getirilmiştir.” açıklamasına dayanarak, filmin bir tek yönetmeni olmadığı ve (sıra ile veya sırasız) Seden Film ekibinin (Seden, Ergün, Dinler…) filmde çalıştığı sonucu çıkıyor.
Sinemamızda şu veya bu nedenle birçok filmde birden fazla yönetmen çalışmıştır fakat hiç birinin jeneriğinde benzeri bir ifadenin bulunduğunu görmedim (diyorum ama bu konudaki her tür bilgiye de açık olduğumu belirteyim.) Denebilir ki, bu o kadar önemli bir konu mudur? Önemli değilse, yönetmen yerine yazılan ibare yerine, Seden Film adına yönetim ekibine katılan isimlerin hepsinin (bizim anmadıklarımızda olabilir) belirtilmesi iyi olurdu diye düşünüyorum. Sinemamız tarihi içinde çekilen filmleri “yönetmen” denen kişilerle ilişkilendirmek gibi bir işe kalkışmış benim gibi kişiler için önemli bir konu diye düşünüyorum.
(10 Ağustos 2011)
Orhan Ünser