Dehşetin Gözleri

Elbert Van Strien’in yönettiği ve Barry Atsma, Hadewych Minis ile Isabelle Stokkel’in oynadığı Dehşetin Gözleri (Zwart Water – Two Eyes Staring), 01 Temmuz 2011’de Tiglon Film dağıtımıyla Kalinos Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Christine, ailesinden miras kalınca doğup büyüdüğü eve kocası ve 9 yaşındaki kızı Lisa ile beraber taşınmaya karar verir. Bir süre sonra Lisa evin karanlık köşelerinde annesinin ölü kız kardeşi olduğunu söyleyen bir kız görmeye başlar. Zamanla babası da, karısının kendisinden korkunç bir sır gizlediğini anlayacak ve bu sır ölümcül sonuçlar doğuracaktır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Diğer bağlantılara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Dehşetin Gözleri yazısına devam et
  • Cinedergi 39 Yayında

    Cinedergi’nin 39. sayısının öne çıkan başlıkları, Özge Özder, Asiye Dinçsoy, Nilüfer Açıkalın, Mahur Özmen ve Ali Özuyar. Tarihinden içinden geçerek günümüze gelen aşklar, süper kahramanların kaderleri ve sinemanın ihtiyar delikanlıları bu ayın dosya konuları. Oyuncu Gael Garcia Bernal ve Hilary Swank bu sayının portre konukları. Görsele dayanan İşte O An, sinemanın özünü yakalayan Filmin Özü, Türk sinemasının nabzını tutan Sindrella, oyuncuları rolleriyle yorumlayan Rolleriyle Yaşayanlar ve DVD köşesi, Cinedergi’de

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Cinedergi 39 Yayında yazısına devam et
  • Kar Beyaz, Köyceğiz’de

    6. Köyceğiz Kaunos Altın Aslan Türk Filmleri Festivali’nde dün akşam Kar Beyaz’ın gösterimi yapıldı. Gösterim sonrasında Alin Taşçıyan’ın filmin başrol oyuncularından Gürsan Piri Onurlu, Sinema İslamoğlu ve yönetmen Selim Güneş ile yaptığı söyleşide filmin yapım aşaması seyirciyle paylaşıldı. Sabahattin Ali’nin Ayran adlı öyküsünden uyarlanan filmde on yaşındaki Hasan anlatılıyor.

  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kar Beyaz, Köyceğiz’de yazısına devam et
  • Giovanni Scognamillo ve Orhan Oğuz, Kanaltürk Klak Sinema Programı’nda

    Beyoğlu’nun en renkli mahallesi Tomtom, şimdi de sinema karnavalı ile şenlendi. Şenliğin küratörü Yeşim Tabak, bu dört dörlük festivali Klak’a anlattı. Giovanni Scognamillo evinin kapılarını Klak’a açtı. 14. Shanghai Uluslararası Film Festivali’ne katılan Hayde Bre, Altın Kadeh’in sahibi oldu. Yönetmen Orhan Oğuz, filmin başarı öyküsünü anlattı. Ayrıca, sinema dünyasından son haberler ve çok daha fazlası Klak’ta sizleri bekliyor. Gizem Ertürk’ün sunduğuKlak, her Cumartesi 15:45’de Kanalturk’te, genişletilmiş özel bölümü ise Pazar günü 08:30’da Bugün TV’de.

  • Basın Bülteni
  • Kanaltürk Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Giovanni Scognamillo ve Orhan Oğuz, Kanaltürk Klak Sinema Programı’nda yazısına devam et
  • 4 x 4 Film Atölyesi – Bilinçli Sinema İzleyici Oluşturma Atölyesi SineMARDİN’de

    6. Uluslararası SineMARDİN Film Festivali, bu sene bünyesinde farklı bir atölye düzenliyor. Şimdiye kadar festivallerde sıkça görmeye alıştığımız, uygulamalı ve pratiğe dayalı eğitimlerin aksine, SineMARDİN Film Festivali ve 2. El Film Festivali işbirliğiyle uygulanacak olan atölyede, sinemaya bir de seyirci gözüyle bakılacak. Bir filmin oluşturulmasında yer alan yönetmen, yapımcı, senarist, kurgucu, oyuncu gibi isimlerden işin mutfağını dinlenirken, sinema eleştirmeni, sinema yazarı, moda adamı, film festivali yönetmeni gibi isimlerden ise filmin sonraki yolculuğuna ait ipuçları alınacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 6 Dalda Ödül Kazanan Amerikan Yapımı Merhaba Filminin Özel Prömiyeri

    Yapımcılığını Mandy Menaker’in, yönetmenliğini ise Lauren Brady’nin yaptığı, başrolleri Fadik Sevin Atasoy, Sönmez Atasoy, Paxton Winters, Nursel Köse ve İskender Altın’ın paylaştığı Merhaba filminin özel prömiyeri, 3. Suna Kıraç Nörodejenerasyon Konferansı katılımcıları için 24 Haziran Cuma akşamı 18:30’da Pera Müzesi Oditoryumu’nda yapılacak. İstanbul’da Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde çekilen ve 6 dalda birden ödül kazanan Merhaba filmi 20 dakika sürüyor. Filmle, ALS hastalığına dikkat çekilmesi amaçlanıyor.

  • Basın Bülten
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    6 Dalda Ödül Kazanan Amerikan Yapımı Merhaba Filminin Özel Prömiyeri yazısına devam et
  • Ali Cağaloğlu’nu Kaybettik

    Sinema ve tiyatromuzun sevilen oyuncularından Ali Cağaloğlu hayatını kaybetti. 05 Ağustos 1930 İstanbul doğumlu, 81 yaşındaki sanatçı karaciğer ve kalp yetmezliği çekiyordu. Birçok TV dizisinde oynayan Ali Cağaloğlu Umut, Davacı, Güneşli Bataklık, Sevgili Dayım, İntikam Meleği, Baba Bizi Eversene, Batsın Bu Dünya, Yarınlar Bizim, Karanlık Yıllar, Ölüm Yaklaşıyor gibi sinema filmlerinde de rol almıştı. 25 Haziran 2011 Cumartesi günü Kanlıca İskenderpaşa Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip Kanlıca Mezarlığı’na defnedilecek merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

  • Fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ali Cağaloğlu’nu Kaybettik yazısına devam et
  • Battal Gazi, İstiklal Caddesi’nde

    Battal Gazi Destanı’nın çekim hazırlıkları sürerken, Battal Gazi karakterinin bulunması için çalışmalar hızlandırıldı. Kampanyayı duyurmak amacıyla 25 Haziran 2011 Cumartesi günü saat 12:00 – 17:00 arasında İstiklal Caddesi – Galatasaray Lisesi kapısı önünde Mehteran Takımı gösteri düzenleyecek. Gösterileri renklendirmek için çeşitli figürlerle at üzerinde Battal Gazi temsil edilecek. Aynı gün saat 13:00’te düzenlenecek basın toplantısına Cüneyt Arkın, yapımcı Yakup Öztürk, yönetmen – senarist Fehmi Demirbağ ve Malatya Vali Yardımcısı Mehmet Demir katılacak.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Tykwer’den Mahremiyeti Yıkan Film

    3 – Üç (Drei)
    Yönetmen-Senaryo: Tom Tykwer
    Görüntü: Frank Griebe
    Oyuncular: Sophie Rois (Hanna), Sebastian Schipper (Simon), David Striesow (Adam)
    Yapım: X Filme-ARD-Arte (2010)

    Sinemada, aksiyon ve gerilim filmleriyle tanınan Alman yönetmen Tom Tykwer, seyirciyi şaşkınlığa uğratarak biseksüel ilişkilere kamera çeviriyor.

    Yirmi yıldır beraber yaşayan doktor Hanna’yla heykeltıraşlara destek veren galeride çalışan Simon’un mutsuz hayatı, bilmeden aynı insanla ilişkiye girerek birdenbire seks dolu bir mecareya dönüşüyor. Simon, siyah-beyaz düşler görürüyor hep. Berlin’de, heyecansız hayatında sığındığı bir yer oluyor o düşler. Pankreas kanseri annesi de ölüyor. Kendisi de testislerinden birini aldırmak zorunda kalıyor. Kendisine bakan hemşirenin geçmişteki sevgilisi olduğunu fark ediyor Simon. Hemşire, Simon’dan olan bebeği aldırmış vakti zamanında. Öte taraftaki Hanna, Simon’un hastaneye yattığını bilmeden tiyatro kapısında Simon’u beklerken hayatına girecek doktor Adam’la tanışıyor. Aralarında birdenbire cinsel çekim başlıyor ve fırsatını buldukça Adam’ın evinde yatıyorlar. Yönetmen nedense, Simon’la Hanna’nın sevişmelerini pek göstermemiş. Adam’ın yolu Simon’la da kesişiyor sıcak havuzda. Cinsel çekim başlıyor ve birbirinden habersiz bu üç insan beraber oluyorlar. Heteroseksüel ve biseksüel sevişmeler, mahremiyet duvarları yıkılarak perdeden yansıyor. Adam da evli. Karısından ayrı ve arada bir gördüğü oğlu da var.

    Postmodern zamanlarda…

    İyi bir müzisyen de olan 1965 Wuppertal doğumlu Alman yönetmen Tom Tykwer, 1998 yapımı nefes kesici “Lola Rennt – Koş Lola Koş” filmiyle tanındı. 2002 yapımı “Heaven – Cennet” filmini, büyük usta Krzysztof Kieslowski ve Krzysztof Piesiewicz’in ortak senaryosundan çekmişti Tykwer. Kieslowski usta, 1996’da erken ölümü olmasaydı, Dante’nin “İlâhi Komedya”sından “Cennet”, “Araf” ve “Cehennem”i üçleme olarak sinemaya uyarlayacaktı. Üçlemenin diğer filmi “L’Enfer – Cehennem”i, 2001 yapımı “No Man’s Land – Tarafsız Bölge” filmiyle bilinen Bosnalı yönetmen Danis Tanoviç tarafından yönetilmişti. Tykwer, 2006’da Patrick Süskind’in “Das Parfum – Koku” romanından “Perfume: The Story of a Murderer – Koku: Bir Katilin Hikayesi” filminden sonra, tam bir aksiyon olan ve final bölümü İstanbul’da geçen 2009 yapımı “The International – Uluslararası” filmini çekti. 2010 yapımı “Drei / 3 – Üç filmi, görebildiğimiz hiçbir filmine benzemiyor ve eşcinsel sevişmelerine bakabilmek gerçekten zorlu bir macera. Yakın zamanlarda, eşcinsel ilişkilerde mahremiyete sırtını dönen filmler oldu. İngiliz ressam – yönetmen Peter Greenaway’in 1996 yapımı “The Pillow Book – Tual Bedenler”, Wong Kar Wai’nin Tykwer’in filmiyle yarışan eşcinsel sevişmeleri ayrıntılı gösteren 1997 yapımı “Chun Gwon Cha Sit – Mutlu Beraberlik”, Pedro Almodovar’ın 2004 yapımı “La Mala Educacion – Kötü Eğitim”, seyircileri bir hayli sarsıyordu. William Friedkin’in 1980 yapımı “Cruising – Devriye” filminde eşcinselliğin simgelerle yüklü bir şey olduğunu da öğrenmiştik. Kesinlikle insanların cinsel tercihlerine eleştiri getirilmemeli. İnsanlar özgürdür. Ama, bazı şeyler böyle açıkça olduğunda insan ne yapacağını şaşırıyor. Belki de böyle filmleri 18 yaşından küçükler görmemeli. Postmodern zamanlar hayatı kaosa döndürüyor işte. Bu filmden geriye kalan en güzel şey, Berlin ve Londra görüntüleri. Filmin görsel anlamda çarpıcı olduğunu belirtmeliyiz. Berlin’deki gece çekimleri estetik anlamda filme zenginlik katmış. Öncelikle yağan yağmurlarla. Simon’un düşleri de siyah-beyaz yansımış. Bir de, geçmişte klâsik sinemada çoğu zaman olan perdede görüntülerin bölünmesi tekniği Tykwer’in bu filminde de sıkça kullanılmış. Aynalar koridoru gibi, kişiliklerin bölünmesini simgeliyor sanki bu.

    (01 Temmuz 2011)

    Ali Erden

    sinerden@hotmail.com

    Dünyanın En Lânetli Adamı

    Aşka Şans Ver (La Chance de Ma Vie)
    Yönetmen: Nicolas Cuche
    Senaryo: Luc Bossi-Laurent Turner
    Müzik: Christophe Lapinta
    Görüntü: José Gerel
    Oyuncular: Virginie Efira (Joanna), François-Xavier Demaison (Julien), Raphaël Personnaz (Martin), Thomas N’Gijol (Vincent), Yves Jacques (Maxim), Elie Semoun (Philippe), Marie-Christine Adam (Dominique), Francis Perrin (François)
    Yapım: Fidélité Films-TF 1 Films (2010)

    Fransız yönetmen Nicolas Cuche’ün ikinci uzun filmi “Aşka Şans Ver”, başkalarının ilişkilerini düzelten, ama beraber olduğu kadınlara kötü şans getiren Julien’in hikâyesi. Film insanı gülmekten kırıp geçiriyor.

    Daha çok televizyon dizileri çeken Fransız yönetmen Nicolas Cuche, ilk filmi “Jojo la Frite – Jojo’nun Yeri”ni 2002’de çekmişti. Orijinal anlamı “Hayatımın Şansı” olan 2010 yapımı “La Chance de Ma Vie – Aşka Şans Ver”, yönetmenin ikinci sinema filmi. Yönetmen Cuche, Fransız sinemasındaki komedi filmlerinde kendine sağlam bir yer edinmeye başladı. Yönetmenin televizyon için çektiği dizi filmleri de keşfetmek gerek, ama nasıl? Bu dizilerin görselliği gerçekten çarpıcı ve insanı sinema filminin içine çekiyor sanki.

    Kendi hayatı berbat…

    Julien Monier, evlilik danışmanı. O, kadın ve erkek arasındaki sorunları çözüyor, onlara mutluluk sunuyor. Kilisedeki nikâhta, ayrılma noktasına gelen çifti barıştırıp, adeta yeniden birbirine aşık eden Julien, kendi hayatına girmiş kadınlarla durumunu düzeltemiyor. Sorun kendisinde tabii ki. Film, kilisedeki nikâha gelmeden, kendini rahiplerle dolu bir manastıra kapatmış Julien’i buluyor önce. Üzerindeki lânetten ve uğursuzluktan boğulan, artık beraber olduğu kadınların başına fazla felâket getirmeden bu dünyanın nimetlerine sırtını dönerek manastırda inzivaya çekilmiş Julien. Elbette buraya gelene kadar yaşanmış bazı şeyler de var. Kilisedeki nikâhta, kavga eden gelinle damadı barıştırdıktan sonra hayatının kadını Joanna Sorini’ye gözleri takılıveriyor. Böyle güzel bir kadının kendinden çok uzakta olduğunu düşünmeye başlayan Julien, tıpkı filmlerdeki gibi onunla iletişim kurabiliyor. Bir zaman sonra Joanna’nın evli olduğunu da öğreniyor. Üstelik Joanna’nın evliliğindeki sorunları çözme işi de yeni işi oluyor. Ama, aşk hiç tahmin edilemeyen, ne zaman ve nerede ne olacağını bilemediğiniz bir şey. Bütün plânların ötesinde bir şey. Ateş bacayı sarıyor, Julien’le Joanna kendilerini yatakta buluveriyorlar. Bu bir gecelik bir “sonsöz” mü, yoksa sonsuza kadar sürecek bir aşkın “önsöz”ü mü? Bu sorulara cevap aranırken, aradaki her şey seyirci için tadından yenmez mükellef bir seyirliğe dönüşüyor. Bir an kendinizi Blake Edwards filmlerinin içindeymiş gibi sanıyorsunuz. Filmde bolca Edwards tadı veren “burlesk”, bir komedi filmi kuşatıyor ve seyirci de ipinden boşalmış gibi kahkahalara boğuluyor. Bazı belden aşağı esprilerin de zarif olduğunu belirtmeliyiz. Çünkü buralarda kadınlar kahkakahayı patlatıyorlar. Asansörde Joanna’nın halleri, Joanna’yla Julien’in babası François’nın köpeğinin arasında geçen tüm sahneler, Joanna’nın elektrikli araba tasarımını Güney Koreli yatırımcıya sunarken, yanlış çantadan çıkardığı “vibratör”, Uzakdoğulu taksi şoförünün Paris’te adres araması gibi birçok şey seyirciyi gülmekten midesine kramp indiriyor. Son yıllarda hiçbir filmde bu kadar gülmemiştik.

    Filmin muhteşem oyuncularından 1977’de Brüksel’de doğmuş Virginie Efira, Joanna karakterine güzelliğini de katmış. 2005 yılından bu yana sinema ve televizyon dünyasında bulunan oyuncu, Fransız ve Belçika’da sinema filmlerine yüzünü armağan ediyor. Bizler onu daha yeni keşfediyoruz. Filmin diğer lokomotifi 1973 doğumlu Fransız oyuncu François-Xavier Demaison. 2005’te filmlerde görünmeye başlayan bu oyuncu, Cécile Telerman’ın 2005 yapımı “Tout Pour Plaire – Eyvah Yaş Otuz Beş” filminde emlâkçıyı canlandırmıştı. Valérie Guignabodet’nin 2009 yapımı “Divorces – Boşanmalar” filmiyle de ilk başrolüne ulaştmıştı. Filmden yansıyan Paris ve Brüksel fotoğrafları da güzel.

    (01 Temmuz 2011)

    Ali Erden

    sinerden@hotmail.com