Bu yıl 09 – 14 Mayıs tarihleri arasında yapılan Alanya Belgesel Film Festivali 10. kez izleyicisiyle buluştu. 20 yerli, 19 yabancı belgesel yapımın katılımıyla yine dolu dolu bir festival havası yaşandı.
Belgesel gösterimlerinin yanı sıra, genç kuşaklara belgeselin tanıtılması amacıyla, öğrencilerle “belgesel sinema ile ilgili eğitim konuşması” yapıldı. Festivalin son gününde ise “Belgesel Sinema Nedir, Dünyada ve Türkiye’de Belgesel Sinemacılığının İşlevselliği ve Süha Arın’ın Türk Belgeseline Katkıları” başlıklı panel düzenlendi.
Günde 7 belgeselin gösterildiği festivalde öne çıkan belgesel yapımlar ise şöyleydi;
Mamak’ta (Sezgin Türk)
Pippa’ya Mektubum (Bingöl Elmas)
Herkes Uyurken (Erdem Murat Çelikler)
Mamak’ta (Sezgin Türk)
12 Eylül döneminde kendiside Mamak Askeri Cezaevi’nde kalan yönetmen, Mamak’ta beraber kaldığı dört kadın arkadaşıyla birlikte bu belgesel film projesini gerçekleştiriyor. Hepsinin de hayatı çok farklı yerlerde başlasa da, politik olarak kendilerini ifade ediş biçimleri nedeniyle Mamak Cezaevi’nde yolları kesişiyor. Tahliye olduklarında sıfırdan hayata başlıyorlar. 30 yıl sonra yaşamlarına bakıldığında ise yine hayatın farklı yerlerinde olduklarını görüyoruz. Sadece Mamak Cezaevi’nde geçen günleri değil, olayları bütünüyle ele alarak, kamerasıyla bu 4 kadının öyküsünü anlatıyor Sezgin Türk.
Pippa’ya Mektubum (Bingöl Elmas)
“Otostop yapmak diğer insanlara güvenmeyi seçmektir ve insan, küçük bir Tanrı gibi, kendisine güveneni ödüllendirir.” diyerek yola çıkan Pippa Bacca’nın, barış yolu güzergâhındaki ülkemizden geçerken öldürülmesi üzerine, yarım kalan barış yolunu kendi rengiyle tamamlamak için siyah bir gelinlikle yola çıkan yönetmen, yolda yaşadıklarını konu ediyor belgesel filmine. Yol boyunca yaşadıklarıyla Türkiye’de kadın olma gerçeğiyle tekrar yüzleşiyor Elmas.
Herkes Uyurken (Erdem Murat Çelikler)
2010 yılında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi İlk Belgesel Ödülü’ne layık görülen yönetmen, “Herkes Uyurken” adlı belgeseliyle, gece çektiği fotoğraflarıyla insanların görmezden geldiği evsizleri, görünür kılmaya çalışan Şevket adındaki bir taksicinin sergi açmaya doğru uzanan fotoğrafçılık hikâyesini anlatıyor.
Alışılmışın dışında bir kent aydınının profiline yakından bakarken, sanatçının kendi içine girdiği sorgulamalarına da şahit oluyoruz. HDV formatında çekilen film, 2 yıllık bir süre zarfına yayılsa da esas çekim periyodu sergi açılışına 15 gün kala gerçekleştiriliyor.
Fotoğrafçının öyküsünü salt röportaj yerine, sahneler, anlar ve atmosfer üzerinden yansıtmaya çalışan yönetmen, iki – üç kişilik küçük bir ekiple belgeselini tamamlamış. Kurgunun başarısı ve görüntülerin güzelliğiyle dikkat çeken yapım, bakanlığın amatör film desteğine rağmen, yok denecek kadar az bir bütçeyle çekilmiş. Fakat ortaya çıkan iş öyle güzel olmuş ki, bu da Erdem Murat Çelikler’i işleri takip edilmesi gereken yönetmenler arasına sokuyor.
(16 Mayıs 2011)
İlayda Vurdum