Modern Zamanlar Dergisi’nden 2010 Değerlendirmesi

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla, Veysel Atayman, Agâh Özgüç, Mustafa Sözen’in danışmanlığında ve Tuncer Çetinkaya’nın editörlüğünde hazırlanan Modern Zamanlar Sinema Dergisi’nin 19. sayısı yayınlandı. Dergi sakinleri, son sayılarında bir yandan Türk sinemasının 2010 serüvenine dair değerlendirmelere yer verirken, bir yandan da son dönemin güncel konularından olan sansür olgusunu masaya yatırmaya çalışıyor. Dosya konusu olarak ise geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz, ana akım sinemanın gidişatını değiştiren bir büyük yönetmen, Arthur Penn seçildi.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Modern Zamanlar Dergisi’nden 2010 Değerlendirmesi yazısına devam et
  • Bir Dilek, İki Deniz, Üç Yanlış: Bir Avuç Deniz

    2011’in en iddialı filmlerinden biri sayılan Bir Avuç Deniz, izleyenleri alt üst edecek beklenmedik bir aşk öyküsü! Reklâm filmleriyle tanınan Leyla Yılmaz’ın yazıp yönettiği filmin başrollerini Engin Altan Düzyatan ve Berrak Tüzünataç paylaşıyor. Filmde, usta oyuncular Ayda Aksel ile Can Gürzap‘ın yanı sıra, son dönemin parlayan isimleri Zeynep Özder, Tuğrul Tülek, Ahu Yağtu canlandırdıkları karakterler ve oyunculuklarıyla dikkat çekecek. Bir Avuç Deniz, aşkın, kimsenin göstermeye cesaret edemediği yönünü gözler önüne sererek izleyenleri şaşırtacak.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Davetsiz Misafir, KargART’ta Gösteriliyor

    KargART, !Geceyarısı Filmleri! başlığı altında 04 Şubat Cuma günü saat 22:00’de Davetsiz Misafir adlı filmi ücretsiz olarak gösteriyor. Serdar Kökçeoğlu’nun hazırladığı KargART !Geceyarısı Filmleri! gösterimleri “Kadife Sok, No: 16, Kadıköy, İstanbul” adresinde yapılıyor. İletişim bilgileri şöyle: Tel: 0216 3303151, Faks: 0216 3465546, e-posta: [email protected]

  • Web Sitesi
  • Altyazı Aylık Sinema Dergisi, Sinema Seminerleri Başlıyor

    Altyazı Aylık Sinema Dergisi, Sinema Seminerleri Şubat ayında başlıyor. 26 Şubat’ta başlayacak olan Yaratıcı Senaryo Yazımı Atölyesi’ndeki uygulamalı temel eğitimde senaryo yazım pratiği gerçekleştiriliyor. 27 Şubat’ta başlayacak olan Karşılaştırmalı Film Analizleri Semineri’nde ise sinema eleştirmeni Mehmet Açar eğitmenlik yapacak. Kayıt ve rezervasyon için: [email protected] adresine mail atılabiliyor.

  • Basın Bülteni
  • Görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altyazı Aylık Sinema Dergisi, Sinema Seminerleri Başlıyor yazısına devam et
  • Breakfast Club: Suçlu, Beyin, Atlet, Prenses ve Çöp Tenekesi

    Bazı filmleri hep aklınızın bir köşesinde tutarsınız bir gün izlemek için. Sonra her yerde DVD.sini ararsınız, olmadı VCD.de idare eder dersiniz. Öyle spesifik bir filmdir ki bu korsana da düşmez zaten. Uzun zamandır aradığım “Breakfast Club” filmini arkadaşım Soner getirdi. Ona burdan çok çok teşekkür etmek istiyorum. 80’lere ait bu film döneme damgasını vurmuş müzikâl denge gibi, hep garipsediğimiz moda akımı gibi bir şekilde hatırlanması gereken konuma sahip.

    Beş lise öğrencisinin haftasonu okulun kütüphanesinde 9 saati birlikte geçirmekle cezalandırılışını izliyoruz. Diyalog üzerine bu kadar basit ama aslında basite inerek anlamlanan kavramlarla dolu bir film. 9 saat boyunca gerçekleşen diyaloglar hayata, kendimizi ne kadar önemsediğimize ve başkalarını olduğu gibi kabûl edememe yetersizliğimize ışık tutuyor. 5 kişiden tüm insanlık soyuna ve yine 5 kişiden de kendimize çıkıyoruz sonunda. Yaşadığımız gerçekliğin sadece bize ait olduğunu ve ötekiyi de kabûllenebildiğimiz sürece sosyolojik algılarımızın açılabileceğini kavratıyor. Aynı zamanda sistem üzerine de başarılı bir çözümleme Breakfast Club. Bizi yöneten, cezalandırdığını zanneden insanlar aslında hiçbir şeyin farkında değiller. Gerçekler bazı insanların suratına çarpıldığında ya da yalan da olsa onların otoritelerini sarsıcı cümleler sarf edildiği zaman bulundukları konumun ne derece sarsıldığını ayrımsıyoruz. Otorite ve itibar sorunsalı yüzünden başkalarına hükmeden insanoğlu yine kendi bencilliğine gömülüyor. Ve her şeyden öte önce başkalarını algılamadan önce kendimizi dinlememiz gerekiyor. Başka insanlar da kendimizi anlayabilmemize yardımcı olabiliyor.

    Filmde her karakter bambaşka şeylerden hoşlanıyor. Biri oldukça muhafazakâr görünürken her şeyiyle en açık insan görüntüsüne bürünebilmiş; diğeri oldukça sert, nefret dolu… Bir başkası ise oldukça zeki ama bu da yetmiyor işte. Ortak bir noktada buluşabilmek lâzım. Bunun için de ortak paylaşımlara yönelmek gerekiyor. Hepsi birlikte kendilerinden geçerek dans etmeye başlıyorlar. Hepsi aynı anda aynı müzikle ve aynı mekânda benzer duygular eşliğinde kayboluyorlar. Sonrasında da ardı sıra diyaloglar… Evrensel olarak baktığımız zaman toplumları algılayabilmek için yemek kültürlerini incelemek faydalı olabilir. Dünya, içinde bambaşka yemek kültürlerine sahip insan topluluklarıyla dolu. Filmde de dikkate değer bir yemek sahnesi mevcut. Sushi, fast food, karbonhidrat ağırlıklı beslenme, zararlı asitlerle dolu bir öğün… Hepsi bambaşka düşündükleri gibi bambaşka şeyler yiyorlar. Sembolik bazı anlatımların oldukça derin yansımaları olduğunu filmin sonuna doğru fark edebiliyorsunuz. Tüm bunların görsel bir terapiye dönüştüğü nokta ise her anında yalın olabilmesinde saklı. Basit cümlelerle itiraf etmek bile kelimelerin altına sağlam ve dingin bir netlik kazandırıyor. Ve tüm bu akış da filmin iç aksiyonundaki hareketi her daim korumasını sağlıyor.

    John Hughes aslında sıradan, öylesine ve belki de çoğunlukla eğlendirmeye yönelik bir film çekmeye çalışmış. Ama film, zamanla kimliğini ciddiye alması gereken bir yapıma dönüşmüş. Döneme ait bu tarz çok sayıda örnek içinden bu filmin sıyrılabilmesinde samimiyeti ve derin içeriğine rağmen bunu herkesin çok kolay bir şekilde anlayabilmesini sağlayan üslûbu önemli bir yer tutmaktadır. Breakfast Club, genç neslin sadece Amerikan Pastası serilerindeki gibi cinsel odaklı sapkınlıklar yaşamadığını, çok daha kapsamlı bir mercek altında işlenmesi gereken sorunlara sahip olduğunu gösteriyor ve bu sorunlara da laboratuvar estetiğinde cevaplar bulmaya çalışıyor. Öyle bir noktada yakalıyor ki film sizi mükemmel gibi görünen aile yapısının dahi ne derece yapay unsurlar taşıdığını, bundan sıyrılmanın ise çok ince bir ipte yürümekten farksız olduğunu gösteriyor. Kahvaltı Kulübü hiç kimsenin ifade etmesine gerek kalmadan kendisini tüm gençliğe, aileye, sistem müdahalecilerine adıyor. Ve herkes de bu pastadan hakettiği payı alıyor.

    Breakfast Club iyi gözlemlenmiş bir gençlik filmi. Bu şekilde anımsanması, sinema tarihine en iyi gençlik filmlerinin baş sıralarında ismini yazdırması yönetmenin kabiliyetli olduğu bazı alanların ön plaâna çıkmasını sağlıyor. Genç kuşağın bir dönem yaşadığı sorunlara evrensel çözümlemeler getiriyor, cinselliğe kapalı olan kültürel anlayışı, hafızamıza kodlanmış kurallar silsilesini deşifre ediyor. Hayatımız boyuca konuşmayacağımız, varlığından bile haberdar olunması bizler için çok zor olan insanlara şans veriyor film. Aslında en iyi terapinin aynı havayı solumak, kavga etmek, dokunmak, karşılıklı susmak ya da konuşmaktan geçtiğini söylüyor. En iyi terapinin sistem içinde sisteme kafa tutmakla başarıya ulaşacağını kanıtlıyor. Ve her şeyden önemlisi insanın kendini keşfetmesinin yapabileceği en büyük devrim olduğuna ışık tutuyor.

    Yönetmen: John Hughes
    Senaryo: John Hughes
    Müzik: Steve Schiff
    Oyuncular: Emilio Estevez, Anthony Michael Hall, Judd Nelson, Molly Ringwald, Ally Sheedy
    Yapım: 1985, ABD, Renkli

    (07 Şubat 2011)

    Görkem Akgün

    http://gorkeminsinemadefteri.blogspot.com/

    Ölü Bölgeden Fısıltılar

    Fırat Çağrı Beyaz’ın yönettiği ve Mete Pere, Leman Yavaş, Sevcan Çerkez ile Toprak Altay’ın oynadığı Ölü Bölgeden Fısıltılar, 13 Aralık 2013′de Paradoks Film – Kans Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
    Film, Kıbrıslı Mete’nin tekil ve yerel serüvenini, insanlığın ortak bir özneleşme serüveni olarak evrensel bir boyutta ele alıyor. 1974 Kıbrıs çıkarması sonrası dönemde doğan ve Türkiye’ye göç eden, sonra da doğduğu topraklara ve sevdiği kadının izlerine geri dönen Mete’nin Odysseus serüvenini, içsel – fiziki yolculuğunu, kurmaca – belgesel tarzında, sinematografik bir anket biçiminde ifade ediyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ölü Bölgeden Fısıltılar yazısına devam et

    Bursa, Uluslararası İpek Yolu Film Festivali’ne Sahip Çıktı


    Bursalı sanatseverler, İnSanat Sinema Derneği’nin öncülük ettiği “Bursa, Uluslararası İpek Yolu Film Festivali’ne Sahip Çıkıyor” etkinliği için; Bursa’nın 2 buçuk milyonluk ‘köyleşmesi’ne karşı çıkmak için 31 Ocak Pazartesi günü saat 14:30’da tarihi belediye binası önünde toplandı. İnSanat Derneği ile birlikte, Bursa Şehir Tiyatrosu, Ekim Tiyatrosu ve Devlet Tiyatrosu’ndan da sanatçıların bireysel olarak desteklediği etkinlikte hazırlanan bildiri okundu. Festival ile ilgili hazırlanan taslak proje ve bildiri, Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanı Recep Altepe’ye sunuldu.

  • Bildiriye ulaşmak için tıklayınız.
  • facebook Sayfası
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız: 1 / 2 / 3 / 4
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Bursa, Uluslararası İpek Yolu Film Festivali’ne Sahip Çıktı yazısına devam et