47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında verilen Yaşam Boyu Onur Ödülleri senarist Safa Önal, yönetmen – senarist Ertem Göreç, oyuncular Gülşen Bubikoğlu, Nur Sürer, Metin Akpınar ve Zeki Alasya’ya verildi. Gecede ödül alan ilk isim olan Ertem Göreç, “Halka dayanmayan sinema da yapamaz” dedi. Göreç’e ödülünü veren oyuncu Gülsen Tuncer ise, “Yeşilçam emekçilerini örgütlenmesinde emeği olan Göreç’e bu ödülü vermek benim için bir ödül” dedi. Festivalde gün içindeki etkinliklerde Kar Beyaz ve Siyah Beyaz adlı filmlerin galaları da yapıldı.
Onur Ödülleri Töreninden
Cihat Tamer – Engin Çağlar – Safa Önal – Gülşen Bubikoğlu – Nur Sürer
– Ertem Göreç – Gülsen Tuncer – Mustafa Akaydın – Yalçın Gülhan
Gülşen Bubikoğlu – Mustafa Akaydın
(Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı)
Kar Beyaz Söyleşisinden
Siyah Beyaz Söyleşisinden
Olmaz, olmuyor. Neden biz bu tür organizasyonları lâyıkıyla gerçekleştiremiyoruz? Neden bütün iş fiyasko olmak zorunda? Birgün gelecek biz bunu başarabilecekmiyiz acaba? Kendi gururumuz değil mi? Bu iş bütünüyle çok kötü. Profesyonel plânlar üzerinde uygulanamayan, çok basit. Okullarda yapılan müsamerelere benziyor adeta. Çok kusurlu çalışmalar bunlar. Nesi özel, ne tarafından bakarsanız bakın. Nerede benim oyuncu arkadaşımın hakları diye söylenirken, bu da geçer olur birgün der gibi sırtını sıvazlıyor fark ettirmeden. Orada sinema düzeniyle sırayla oturtulmuş adeta sıkış sıkış emekçiler. Biz kopyalamayı dahi beceremiyoruz. Akademi ödüllerine benzesin isteyen organizatörler, bunun neye benzediğinin daha farkında değiller mi? Şu işi, ödül törenini bari, beş yıldızlı bir otelde gerçekleştirseydiler. O emekçiler hiç değilse katıldıkları davetlerde olduğu gibi rezerve edilmiş masalarında rahatça yaşasalardı geceyi. Bütün bu değerli insanların, emekçilerin tüm hakları gözardı edilsin, geçer geçer denilsin, sonra da kalk yaşam boyu onur ödülleri ver sen.
Olmaz, olmuyor. Hiç kimse bunu bugüne dek başaramadı. Sunucular mı? Nasıl bir iştir bu? Hiç değilse, kalmadı mı bu ülkede yılların deneyimi olan ustalar? Sahnede doğmuş, sahnede ölen bir değerli üstad da bir takım şeylerden bozma kişileri çıkartmak sunucu diyerek. İzleyenler bir daha izlesinler lütfen, varsa kaçırılan detaylar dikkatle izlensin, sayısız kusur dolu, bütünüyle fiyasko bu iş. Herkes çok basitti, uygunsuzdu, uymuyordu hiçbir parça birbirine. Ne sahne, ne sunum, ne kadro, herşey. Utandım ama doğrusu da buydu. Aksi bir tutum, bir sunum, bir heyecan görmeyeceğimi biliyor, hisediyordum. Ben ne kadar yazsam da, yazım sınırları aşsa da. Olmaz, olmuyor. Kendi kendini aşağılayan, hor gören, her daim mutsuz, umutusuz bir topluluğuz. Her yapılan iş boşa çıkıyor, kimsenin eline geleceğe dair birşey geçmiyor.
O kadar önemsiz nokta var ki dostlar sormayın, neresinden tutulur, nasıl düzeltilir bu olumsuzluklar. Olmadı yine, başaramadık. Şimdi yaptıklarıyla gurur duyanlar olur, hiç şaşırmam doğrusu. Herşey yalan, boş, mânasız, ruhsuz, edepsiz, akıl almaz, çılgın. Ah Atam biz sinemamıza gerekli ehemniyeti veremedik, bağışla bizleri. Dışarıdan gelenin sıfatı vardı, kendimizi kayırdık. Aynı seviyede, daha iyi dramlar çektik, bütün uluslar katıldı sinemasıyla adam oldu, biz kendi filmlerimizi o mertebeye taşırken bile Türk filmine oscar verilir mi dedik. Umutusuz vakaydık kendi kendimize. Bizde de iyisi vardı. Bizimki o yolda giderken kayısı oldu. Yapamadık daha. Ben yoruldum çok, siz yorulmadınız mı daha? Olmaz, olmuyor… Portakalın vitaminini çekip alıyor birileri. İşi bilenlere, deneyimli olanlara versinler bundan böyle, hiç değilse bu aksaklıklar yaşanmasın.