Halkbank ana sponsorluğunda gerçekleşen 21. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin ulusal uzun ve kısa yarışmalarında ödül alacak filmler ve oyuncular 20 Mart Cumartesi günü saat 11:00’de jüri üyeleri tarafından Cafe Lins’de açıklanıyor. Toplam 16 dalda ödül verilecek Ulusal Uzun Film Yarışması’nın jürisi, Ertan Yılmaz, Mahir Günşiray, Tayfun Pirselimoğlu, Fırat Yücel ve Hasan Ali Toptaş’tan oluşuyor. Yarışmaları ödülleri 21 Mart Pazar akşamı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu’nda saat 19:30’da yapılacak kapanış töreninde verilecek.
Günlük arşivler: 19 Mart 2010
Hayal Perdesi Dergisi, Mart – Nisan 2010 Sayısı Çıktı
Hayal Perdesi Sinema Dergisi, Mart – Nisan 2010 tarihli 15. sayısıyla www.hayalperdesi.net adresinde yayında. Referans niteliğindeki Mikrokozmos’ta Sinema: Ahmet Uluçay başlıklı dosyasıyla okurlarına zengin bir içerik sunuyor. Cahit Koytak’ın Uluçay’a ithaf ettiği şiiri, Hilal Turan’ın Uluçay’ın sineması üzerinden yerlilik meselesi değinisi ve yönetmenin hiçbir yerde yayınlanmamış bir söyleşisi bunlardan birkaçı. Cihat Arınç’ın Ahmet Uluçay sineması üzerinden tartışmaya açtığı sinemada gerçeklik meselesi de bir bölümüyle perspektif sayfalarında.
Hayal Perdesi Dergisi, Mart – Nisan 2010 Sayısı Çıktı yazısına devam et
Kanal D Cinemania’dan Herkese “Ay Lav Yu”
Ömür Gedik’in hazırlayıp sunduğu sinema programı Kanal D Cinemania’da bu haftanın stüdyo konukları Ay Lav Yu filminin başrol oyuncuları Sermiyan Midyat ve Fadik Sevin Atasoy. Ay Lav Yu filmini çekmek Sermiyan Midyat’ın aklına nasıl geldi? Onu hem yönetmen koltuğuna oturtan hem de kamera karşısına geçiren sebepler neler? Filmin çekimleri için Hollywood’dan transfer edilen ünlü oyuncular çekimlerde neler yaşadılar? Editörlüğünü Fırat Sayıcı’nın yaptığı programda vizyona giren filmler, sinema haberleri, vs. yer alıyor. Ömür Gedik’le Cinemania her Cumartesi Kanal D’de.
Kanal D Cinemania’dan Herkese “Ay Lav Yu” yazısına devam et
29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, Uluslararası Yarışmada Altın Lale Heyecanı Bu Yıl Daha da Büyüyor
Akbank sponsorluğunda gerçekleşen 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, 03 Nisan Cumartesi günü başlıyor. Festivalin 1985 yılından beri verilen Uluslararası Yarışma Altın Lale Ödülü, bu yıldan itibaren Eczacıbaşı Topluluğu’nun desteğiyle Şakir Eczacıbaşı anısına verilecek. Ödül, Eczacıbaşı Topluluğu tarafından verilecek 25 bin Avroluk para ödülüyle de desteklenecek. Uluslararası İstanbul Film Festivali, para ödülünü, Altın Lale alan filmin yönetmeni ve filmi Türkiye’de vizyona sokacak dağıtımcı arasında paylaştırmaya karar verdi.
Ödüller, 17 Nisan Cumartesi akşamı yapılacak kapanış töreninde verilecek.
29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, Uluslararası Yarışmada Altın Lale Heyecanı Bu Yıl Daha da Büyüyor yazısına devam et
Akbank 6. Kısa Film Festivali, Üniversitelerde
Akbank Sanat tarafından kısa film alanında geleneksel bir festival olma hedefiyle her yıl düzenlenen Akbank 6. Kısa Film Festivali’nin ödüllü filmleri üniversitelerde genç sanatseverlerle buluşuyor. Altıncı yılında kısa film severler için üretimin, bilginin paylaşıldığı platform olma amacıyla devam eden festivalin ödüllü filmleri 22 Mart – 10 Mayıs 2010 tarihleri arasında, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Yeditepe Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin yer aldığı toplam 30 üniversitede gösterime sunulacak.
Akbank 6. Kısa Film Festivali, Üniversitelerde yazısına devam et
21. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde 19 Mart Cuma
21. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde uzun metraj yarışma filmlerinin gösterimleri sürüyor. Batı Sinemaları Salon 1’de saat 14:00’te gösterilecek Kara Köpekler Havlarken filminin ardından filmin yönetmenleri Mehmet Bahadır Er, Maryna Gorbach ve oyuncuları Volga Sorgu, Ergun Kuyucu ile; 17:00’de gösterilecek İki Dil Bir Bavul filminin ardından yönetmen Özgür Doğan ile söyleşi yapılacak. Ayaküstü film okumalarında ise 14:30’da gösterilecek Rembrandt: İtham Ediyorum filminin ardından Serpil Aygün Cengiz film üzerine konuşacak.
Mehtap TV Perdeler Programı’na Bu Hafta Alin Taşçıyan Konuk Oluyor
Gösteri sanatlarının buluşma adresi Mehtap TV Perdeler Programı, yine renkli bir gündemle ekrana geliyor. Cem Güler’in hazırlayıp sunduğu, Recep Çetin’in yönetmenliğini üstlendiği Perdeler Programı’a bu hafta, sinema yazarı Alin Taşçıyan konuk oluyor. Taşçıyan’la Türkiye Sinema Konseyi’nin hazırladığı “Türk sinemasını dünya sineması standartlarına taşıyacak yeni yasal düzenlemeler” üzerine keyifli bir söyleşi ekrana geliyor. Gösterimler bölümünde ise 3 film var: Özel Kuvvetler, Anadolu’nun Kayıp Şarkıları ve Acı Bir Hayat Hikayesi (Precious). Perdeler Programı, Cumartesi saat 12:20′de Mehtap TV’de.
Mehtap TV Perdeler Programı’na Bu Hafta Alin Taşçıyan Konuk Oluyor yazısına devam et
Babanın Kaderi Oğulun Kederi mi?
Uzaklara Gidelim (Away We Go)
Yönetmen: Sam Mendes
Senaryo: Dave Eggers-Vendela Vida
Müzik: Alexi Murdoch
Görüntü: Ellen Kuras
Oyuncular: John Krasinki (Burt), Maya Rudolph (Verona), Jeff Daniels (Jerry), Maggie Glyllenhaal (LN Fisher-Herrin), Carmen Ojogo (Carmen), Josh Hamilton (Roderick), Paul Schneider (Courtney)
Yapım: Focus (2009)
Tiyatrodan gelen İngiliz yönetmen Sam Mendes, Birleşmiş Milletler’in bir araştırmasından ilham alarak “Uzaklara Gidelim” filmini yapmış. Sosyolojik araştırmada babalarla oğlulların kaderi araştırılıyordu ve sonuç çok vahimdi.
İngiliz tiyatrosunun önemli yönetmenlerinden Sam Mendes, 1999 yılında Hollywood’da “American Beauty – Amerikan Güzeli”yle sinemaya geçti ve bu filmle Akademi’den tam beş Oscar kazandı. “Amerikan Güzeli” film, yönetmen, erkek oyuncu (Kevin Spacey), görüntü (Conrad L. Hall); senaryo (Alan Ball) dallarında Oscarları toplamıştı. Yönetmen, Richard Yates’in romanından uyarladığı 2008 yapımı “Revolutionary Road – Hayallerin Peşinde” filminde McCarthy devirlerinde bir toplumun çöküşünü yansıttı. Bu “Away We Go – Uzaklara Gidelim” filminde babalarla oğulların kaderini bir yol filmi içerisinde yansıtıyor. Yönetmen Mendes, Birleşmiş Milletler’in (gelişmiş, gelişmekte olan ve geri kalmış) birçok ülkede babalar ve oğulları üzerine araştırmasını bu filmine ilham yapmış. Birkaç yıl önceki o araştırmada, babalarla oğullarının kaderinin değişmediği ortaya çıkıyordu. Eğer baba hayatta başarısızsa oğulları da genelde başarısız oluyordu. Yani doğuştan kaybedenler oluyor oğullar. Gerçekten bu çok irkiltici, hâtta kaderin ırkçılığı gibi bir şey bu sanki. Bu filmde de baba hayatta başarılı olamamış ve sisteme yenilmiş. Oğlu da düşlediği hiçbir yere ulaşamamış.
Amerika’nın yollarında…
Film, Burt ve Verona’nın hayatları üzerine açılıyor. Yoksul hayatları sürüyor. Evli değiller. Verona altı aylık hamile. Burt, otuzlu yaşlarında ve halâ başaramamış. Burt’ün anne – babası alıp başlarını gidiyorlar. Babasının kaderini taşıyan doğuştan kaybeden Burt de Verona’yla Amerika’nın yollarına düşüyorlar, eski dostlarını bulup yeni bir hayata başlamak için. Elbette her şey bir hayal ve Burt hep kaybediyor. Ziyaretlerinin ilk durağı Verona’nın Phoenix’teki eski patronu ve obez ailesi. Oradan umutsuzlukla Arizona’nın başka bir şehri Tucson’a doğru yola çıkıyorlar. Orada da Verona’nın kız kardeşi Grace var. Orada da umduklarını bulamayan çift, Burt’ün Madison – Wisconsin’de yaşayan çocukluk arkadaşları “LN”i ziyaret ederler. Bir tür sufi gibi yaşayan “LN” ve kocası Roderick radikal görüşlü insanlar, öncelikle aile konusunda. Çocuklarını asla bebek arabasıyla gezdirmiyorlar. Sonunda oradan da ayrılıyorlar. Burt ve Verona, Burt’ün çocukluk arkadaşları Tom ve Munch’un yaşadığı Montreal’e doğru yola çıkıyorlar. Bebeklerini düşüren Munch, Tom’un desteğiyle evlâtlık edinmişler. Burt orada kaderi üzerine de düşünüyor. Aynı okulda okudğu arkadaşları çocuk sahibi olamasa da hayatta başarmışlar. Orada iş başvurusu yapan Burt, başarısız olunca yine yollara düşüyorlar. Son durakları, telefonla arayan Burt’ün kardeşi Courtney. Burt’ün kardeşi Miami’de yaşıyor. Onun da sorunları var ve karısı onu terk edip gitmiş. Sonunda başladıkları yere dönüyor Burt ve Verona. Belki de yeni başlangıç, Burt’ün babasının geride bıraktığı evdir belki de. Müziklerinin ve anlatımının çok iyi olduğu bu filmde oyunculuklar da muhteşem. Gerçekten bu film insanın peşine düşüp gidebileceği filmlerden.
(26 Mart 2010)
Ali Erden
sinerden@hotmail.com