Sivas Polat Center Sinemaları, Kastamonu Barutcuoğlu Sinemaları, Kastamonu Cine Zirve Sinemaları, Tokat Asberg Sinemaları, 19 – 25 Şubat 2010 seansları için tıklayınız.
Aylık arşivler: Şubat 2010
Eskişehir Yapay Sinemaları ve Eskişehir Kültür Merkezi
Eskişehir Yapay Sinemaları, Eskişehir Kültür Merkezi, 19 – 25 Şubat 2010 seansları için tıklayınız.
İzmit Cinepark Sinemaları
İzmit Cinepark Sinemaları, 19 – 25 Şubat 2010 seansları için tıklayınız.
Kafe
Tufan Şimşekcan’ın kendi senaryosundan yönettiği Kafe adlı kısa film 17 Şubat 2010 Çarşamba günü saat 16:00’da Çukurova Üniversitesi Mithat Özhan Amfisi’nde gösteriliyor. Gösterimin ardından Şevval Sam ile söyleşi yapılacak. Kafe’de Şevval Sam ve Ruhi Sarı oynuyor. Filmin özgün müziği Pilli Bebek (Cem Kısmet) tarafından yapıldı. Görüntü yönetmenliğini Kenan Korkmaz’ın üstlendiği filmin danışmanları ise Natali Yres ve Zeynep Ünal.
Kafe yazısına devam et
26 Şubat 2010 Haftası
“Cennetimden Bakarken”de, sade biçimde anlatılan seri katil hikâyesi polisiyenin ‘katı gerçekliğini’ ve bu cani marifetiyle ortadan kaybolan kızın tinsel yolcuğundaki duraktan tüm olanları görmesi de ‘olabilir gerçeği’ (şimdilik fantastik) ifade ediyor. Yani sert gerçekle olası gerçekliği örtüştüren olağanüstü bir yolculuk. Hüzün, nefret, umudun iç içe geçtiği, affetme ve sevginin ağır bastığı, yüreğinize ağır geldiği ölçüde pırıl pırıl güzelliğiyle ölümün bir başlangıç olduğuna inancınızı güçlendirecek, önemli bir deneyim.
“Eyyvah Eyvah”, iddiasız, tamı tamına bizden / ‘içimizden’ , vaat ettiği komediyi hakkıyla sunan bir neşe… Hiç görmediği ve öldü bildiği babasının İstanbul’da olduğunu öğrenir öğrenmez bu cengele onu aramaya gelen Çanakkaleli klarnetçi, ‘uyanık-saf’ delikanlıda Ata Demirer (senaryoyu da yazmış) ile eğitimsiz, ‘yüreği altın’, gece hayatının zorluklarına karşı abartılı duruş sergileyen, tipik cafcaflı şarkıcı Firuzan’ı oynayan Demet Akbağ, filmin iki kozu! Doğru kozlar tabii. Ritimde de aksaklık olmayınca, üzerinde fazlaca düşünmeyeceğiniz ve bol bol güleceğiniz; iri lâflar etmeye, aralara başka meseleleri sokuşturmaya çalışmadan seyircisine keyif veren bir film gerçekleştirilmiş (bazı kusurları hiç dert değil). Ve inanın, bir yığın ‘büyük’ ama içi kof filmden çok daha değerli… Çünkü bir şeyler ‘yedirmeye’, karşısındakini yönlendirmeye çalışmıyor, çünkü samimi. Yönetmen Hakan Algül başta, her emekçisine kocaman bir bravo (ben bu Firuzan’a bayıldım ya)!
“Nine” müzikali, düşlerle gerçeğin sınırının belirsizleştiği Fellini filmi “8 ½”un sonsuza dek açtığı alanda son sürüm. 1) Dokuzuncu filminde tamamen ‘tıkanan’ ve yaratım kapılarını yeniden açabilme gücüne kavuşmaya çalışırken yaşamına giren kadınlarla, geçmişte ve bugünde, yalanları ve “ahlâksızlığı” üzerinden yüzleşen İtalyan yönetmenin dramatik hikâyesi. 2) “İtalyan olmak” üzerine neşeli ve duygusal bir yolculuk. 3) ‘Maestro’nun sanatla ilişkisinde ‘Oedipus kompleksi’nden ‘karısını aldatmanın dayanılamaz baskısı’na, korkularının, kaygılarının, ıstıraplarının kaynaklarına dair bir sondaj. 4) Müziğin dans denilen yüksek estetikle birleşip, izleyenleri coşkulara sürüklediği bir işitsel – görsel şölen. 5) Kadına dair bir inceleme aynı zamanda: Anne olmak; eş, metres, fahişe, dost, âşık, fettan kadın olmak üzerine… 6) Bir oyuncular geçidi: Yedi kadın oyuncunun beşi Oscar kazanmış, biri aday olmuş. Daniel Day-Lewis ise çift Oscar ödüllü! 7) Yönetmen Rob Marshall’ın koreografiden gelen gücünü kullanırken, her bir oyuncunun karakterine de birer öykü yükleme başarısı gösterdiği, dengeleri tam bir çalışma. 8)İnsanın karmaşık doğasının dörtnala koşmaya hazırlanırken önüne çıkan engellerle (din kurumu meselâ) çetin mücadelesine dair, çok güncel bir tartışma. 9) Sinemanın diğer sanatları, yeni bir dinamizm ve yorumla bünyesinde nasıl birleştirebildiğinin değerli bir örneği.
“Veda”, bir Türk vatandaşı olan bana, eğitim gördüğüm süreç içinde öğretilenlerden ve sonra belgesellerle dağarcığıma eklediklerimden öte, farklı bir bakış açısından, sinemasal lezzette, duygularımı çalkantılı hale getirecek ve ruhumda etkili olacak hiçbir şey anlatmadı… Zerre de zevk vermedi. Bu kez anlatıcı rolünde, O’nun en yakın arkadaşı Salih Bozok: Ve yine sıkıcı kronolojik satır başlarıyla, dramatize bir klişeler geçidi… Klişeler… Ve klişeler… Ve klişeler… Ölümünden dakikalar sonra intihara teşebbüs edebilecek denli O’nu seven Bozok’la ilişkisinin derinliğine, bırakın inmeyi, bakmayı bile denemeyen bir film. Oyuncular genel olarak basmakalıplıktan nasibini almışlar; bazıları oldukça kötü zaten. Eğer, görüntü, kostüm ve makyaj, bir filmin başarısı için yeterli olsaydı, ortalık iyi filmden geçilmezdi. Dolayısıyla “Veda”yı allayıp pullamaya gerek yok! Bu filmi o görkemli müziğiniz de kurtaramaz Bay Livaneli. Olmamış. Kötü! Yazık ki, genç kuşakların ‘ölümlü bir insan’ olarak tanıyıp sevmesinin çok daha kolay olduğu bu önemli ve değerli devlet adamını, bağımsızlık savaşçısı devrimciyi, bu film, yine, bir kez daha, kutsama sözcükleriyle tanımlıyor. Atatürk ve mirasının sinemadaki en büyük talihsizliği, bu ülkenin bir Clint Eastwood yetiştirememesi. Bakınız, zamanı olanlar hem “Veda”yı, hem de “Yenilmez”i izlesin. “Yenilmez”e gidenler, devlet başkanlığının ilk yıllarında sporun birleştirici gücünü kullanmasının hikâyesi ile Nelson Mandela’nın siyasi kişiliği, fikirleri ve liderliğine dair nasıl doyurucu / çarpıcı bir büyük filme ulaşıldığını, yönetim ustalığını, oyuncuların gücünü, özetle zeki bir filmi görecekler. Kıyaslayın lütfen.
“Yenilmez”, 27 yıl hapis yaşamından sonra 1990’da koşulsuz serbest bırakılan, 94’te devlet başkanı seçilen Nelson Mandela’nın, süregelen ırkçılığın bu kez beyazlara karşı uygulanmaması ve tüm ulusun aynı amaç için çarpan tek yürek olabilmesi için, sporun birleştirici gücünü kullanması temelinde, ‘95 Dünya Ragbi Şampiyonası’nı konu ediniyor. Kabile adı Madiba olan, 1918 doğumlu bu ileri görüşlü zeki adam, çevresindekilere, giderek yaygınlaşan biçimde ‘bağışlama’nın yüceliğini ve rahatlatıcı etkisini gösterirken, kötü durumdaki takımın ‘bembeyaz’ kaptanı Francois Pienaar’ı motive etmeyi de ihmal etmiyor. Böylece, filmin gerçek öyküsünün dramatik yapısı, bir ‘spor filmi’nin vaat ettikleriyle birleşerek, Güney Afrika’da yapılan şampiyonanın heyecanını ve dinamikliğini perdeye taşımış bulunuyor. Hem Morgan Freeman, hem de Matt Damon’ın Oscar adaylıkları doğal. Aynen, gerçek yerlerde çekilen böyle kalabalık kadrolu, yoğun harekete sahip, güç bir filmi 79 yaşında yöneten adamın adının Clint Eastwood olması gibi. Her yıl bir film çekip tümünde başarılı olmak, yönetmenin adı farklı olsaydı şaşırtıcı olurdu da, Eastwood olunca doğal oluyor. Tabii öyle ekipleri var ki, onun ne zaman, neleri, neden istediğini gayet doğru anlayıp uyguluyorlar, başarı da tam oluyor.
(23 Şubat 2010)
Ali Ulvi Uyanık
aliuyanik@superonline.com
Oyuncak Bebek, Alman Kültür Merkezi’nde Gösteriliyor
Alman Kültür Merkezi, Ernst Lubitsch’in filmlerini göstermeye devam ediyor. Lubitsch’in Oyuncak Bebek adlı filmi 19 Şubat Cuma günü 19:00’da Türkçe altyazılı ve ücretsiz gösteriliyor. Filmin konusu şöyle: Delikanlı Lancelot çok çekingen bir gençtir ve evlenmek için hiç hevesli değildir. Amcası, Baron de Chanterelle bir tanesini seçmek üzere ona tam 40 genç kadın sununca, korkusu daha da artar. Kuşkusuz 40 kadın zavallı Lancelot için çok fazladır. Bu yüzden hiç kadının olmadığı bir manastıra kaçar.
Oyuncak Bebek, Alman Kültür Merkezi’nde Gösteriliyor yazısına devam et
Türk İşi Romantik Komedi, Yabancı Romantik Komedileri Ezdi Geçti
Başrollerini Gürgen Öz, Burcu Kara, Sedef Avcı, Cemal Hünal, Sinem Kobal, Engin Altan Düzyatan ile Begüm Kütük’ün paylaştığı ve 05 Şubat 2010’da vizyona giren Romantik Komedi, tüm yabancı film rakiplerini geçerek birinciliğini korudu. Romantik Komedi, bu hafta vizyona giren dünya starları Julia Roberts, Jessica Alba, Anne Hathaway, Ashton Kutcher, Jamie Foxx, Jessica Biel gibi oyuncuların yer aldığı Sevgililer Günü adlı yabancı filmi üç katı fazla gişe yaparak ezdi geçti. Romantik Komedi’yi bu hafta sonu 101 bin kişi izlerken, dünya starlarının buluştuğu Sevgililer Günü adlı filmi sadece 38.590 kişi izledi.
Dersim’in Kayıp Kızları Bulundu
Yönetmen Nezahat Gündoğan’ın, Adıyaman, Tunceli, Bursa ve İstanbul’da çektiği İki Tutam Saç: Dersim’in Kayıp Kızları adlı belgesel filminin galası 02 Mart’ta Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yapılacak. 1937-38 Dersim harekâtıyla birlikte ailelerinden alınarak rütbeli askerlere evlâtlık olarak verilen kızlar, yıllar sonra bir belgesel film aracılığıyla aileleriyle buluştu. Bugün 80’li yaşlarını süren Huriye ve Fatma Hanımların askerler tarafından alınışları, travmaları, suskunlukları ve ailelerine kavuşma sürecini anlatan belgeselde, kızlarını arayan başka ailelerin duyguları da perdeye yansıyor.
Yeşilçam Ödülleri’nde İlk Heyecan
TÜRSAK Vakfı’nın, Turkcell’in ana sponsorluğunda Beyoğlu Belediyesi’yle birlikte düzenlediği Yeşilçam Ödülleri’nin final adayları açıklanıyor. 01 Ocak – 31 Aralık 2009 tarihleri arasında gösterime giren 62 Türk filminin doğal aday kabûl edildiği Yeşilçam Ödülleri için heyecan her geçen gün artıyor. Finalde 11 kategoride yarışacak 5’er aday, 22 Şubat gecesi kültür-sanat dünyasının uğrak noktası Ghetto’da düzenlenecek partide duyurulacak. Bu yıl üçüncü kez Türk sinemasının en iyilerini ödüllendirmeye hazırlanan Yeşilçam Ödülleri’nin final adaylarının açıklanacağı partinin sunumunu Cansu Dere ve Sinan Tuzcu yapacak.
Yeşilçam Ödülleri’nde İlk Heyecan yazısına devam et
Tüm Şirketler
Tüm Şirketler,
12 – 14 Şubat 2010 Haftasonu (Weekend),
12 – 14 Şubat 2010 Zirve 20 (Top 20) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.
Tüm Şirketler
Tüm Şirketler,
05 – 11 Şubat 2010 Haftalık (Weekly),
01 Ocak – 11 Şubat 2010 Yıllık (Annual),
01 Ocak – 11 Şubat 2010 Eski Yıllar Yıllık (Ex Years Releases Annual),
Box Office listeleri için tıklayınız.
Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.
15. Türkiye / Almanya Film Festivali
15. Türkiye / Almanya Film Festivali, 04 – 14 Mart 2010 tarihleri arasında Nürnberg’de yapılıyor. Festival, Reha Erdem’in büyük beğeni kazanan filmi Kosmos ile 04 Mart gecesi başlayacak. Açıklanan programa göre bu seneki festivalin çok kaliteli bir içeriğe sahip olduğu anlaşılıyor.
Festivalin sunduğu platformda 11 gün boyunca Türk ve Alman sinema sanatçıları uzun metraj, belgesel ve kısa filmlerini yarışma ve yarışma dışı bölümlerde tanıtma imkânı bulabilecekler. Plânlanan yan etkinlikler de festivali büyük bir kültür – sanat şenliğine dönüştürecek.
15. Türkiye / Almanya Film Festivali yazısına devam et
İspanyol Sinemasının En Prestijli Ödülleri, Goya Ödülleri Sahiplerini Buldu
Bu yıl 24.sü gerçekleştirilen Goya Ödülleri’nin yıldızı Celda 211 filmi oldu. Yönetmenliğini Daniel Monzon’un yaptığı film En İyi Film, Yönetmen ve Erkek Oyuncu dahil toplam 8 dalda ödül aldı. Ödül törenine Penelope Cruz ve Javier Bardem gibi Hollywood’da da ün yapmış sanatçılar ve yönetmen Pedro Almodovar da katıldı. Kırık Kucaklaşmalar (Los Brazos Rotos – Broken Embraces) filmiyle Goya’da 5 dalda aday olan Almodovar, sadece En İyi Orijinal Müzik dalında ödül kazanırken, filmdeki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu adayı olan Penelope Cruz geceyi ödülsüz kapattı. (Haber: Serpil Boydak.)
Fida Film, “Nefes: Vatan Sağolsun” Filmi Hakkında Açıklama Yaptı
Fida Film ile Creavidi Film ortak yapımcılığında hayata geçen Nefes: Vatan Sağolsun filminin yönetmeni Levent Semerci ve firması Creavidi Film’in yapımda görev alan oyuncu ve teknik ekip çalışanlarına taahhütlerini yerine getirmemesi ile ilgili haberlerde isminin geçmesi sebebiyle Fida Film açıklama yayınladı. Açıklama şöyle: “Yönetmen Levent Semerci çekimlerine başladığı, ancak yaşadığı teknik ve mali sorunlar nedeniyle bitirememe tehlikesiyle karşılaştığı Nefes: Vatan Sağolsun filmi ile ilgili firmamızla Ağustos 2008 ayında ortaklık görüşmelerine başlamıştır. …”
Arthur, Cem Yılmaz’ın Sesiyle Geri Dönüyor
Türkiye dağıtımını TMC Film’nin üstlendiği macera filmi, bilgisayar animasyonu, Arthur: Maltazar’ın İntikamı seyircisiyle buluşuyor. Yapımcılığını Leon: Sevginin Gücü, Fifth Element ve Nikita’nın yaratıcısı Luc Besson’un gerçekleştirdiği filmin bütçesi 65 milyon Euro. Müzikleri Eric Serra tarafından yapılan filmin orijinal seslendirmesini Reddie Highmore, Mia Farrow, Ronald Crawford, Robert Stanton, Penny Balfour, Snoop Doggy Dogg, Will. I. Am, Fergie gibi dünya starları, Türkçe dublajını ise Ozan Güven, Cem Yılmaz, Özkan Uğur, Volkan Severcan, Ziya Kürküt ve Müge Oruçkaptan gerçekleştirdi.