“Casus Kızlar”da, farklı özellik ve yeteneklere sahip liseli üç Beverly Hills kızının, gizli bir örgüt tarafından “Charlie’nin Melekleri” gibi ajanlara dönüştürülmeleri ve dünyayı tuhaf bir tehlikeden kurtarmaları konu ediliyor. Bir TV dizisinin sinema versiyonu; rengârenk bir eğlencelik fakat yalnızca ‘ergenlik çağı çocukları’ için. Çizgi film olarak değeri ise, vasat!
“Fame”, olağanüstü emekle çok çalışılırsa düşlerin gerçek olabileceği okula, ter, sabır, gözyaşı, üzüntü, sevincin iç içe geçtiği o atmosfere,
New York Gösteri Sanatları Kent Lisesi’ne, yani, Alan Parker’ın 2 Oscar ödüllü 1980 yapımı filminin mekânına yeni nesille geri dönerek, müthiş doyuma ulaşacağınız yepyeni performanslar sunuyor. İlk filmden sonra 82-87 yılları arasında, Türkiye’de de iyi bilinen TV dizisi çekilen
“Fame”, gerçek başarıya, gerçek üne giden yolun, çok para kazanılan kısa yollardan değil, uzun, disiplinli ve aynı zamanda özgürleştirici bir eğitimden geçtiğini anlatırken, öğrencilerin kişisel sorunlarına da eğiliyor. Yetenekli olsanız bile geldiğiniz yer / sınıfınız / aileniz itibariyle zorluklarla karşılaşabileceğiniz gerçeği üzerinden, hayata karşı kendini tanıma ve dayanıklılık kazanma sürecinin de altını çiziyor.
Bu filmde, klâsik ve modern dansın, müziğin, şarkıların, tiyatro oyunculuğunun hakkını veren, pırıl pırıl, capcanlı, büyüleyici genç oyuncularla kendinizi iyi hissederken, asıl alkış da sinema denilen harikulâde sanata gidecek kuşkusuz. Hemen tüm sahne gösterilerini kendi öyküleme tekniği içinde, iki saate yakın bu kadar mükemmel bir uyumla sunabilen tek sanat dalı olduğu için.
“İki Dil Bir Bavul”da, Anadolu’nun batısından, Denizli’den gencecik, ‘ana kuzusu’ bir öğretmenin, Anadolu’nun doğusundaki bir Kürt köyüne tayininden sonra, aynı ülke topraklarında tamamen yabancı hissettiği, dilini, kültürünü bilmediği bu yerde, bir eğitim-öğretim yılında yaptığı çalışmalar belgelenmiş, kurmaca tadında sunulmuş. Ana teması ‘insanı sevmek’, fakat bir yandan da, ‘doğal olanın değiştirilmeye çalışılmasının beyhudeliği’, her çocuğun kendi kimliğini muhafaza edeceği gerçeği üzerine…
“Kana Susadım”, gencecik yaşında hamile kalan sağlam karakterli kız Juno’nun senaryosu ile Oscar kazanan Diablo Cody, bu kez, sınıf atlamaya çalışan ‘ortalama kasabalıların ahlakı’na, çocukluklarından bu yana çok yakın arkadaş olan iki genç kızın dramı ile neşter atıyor. “Aeon Flux” ile tanıdığımız kadın yönetmen Karyn Kusama’nın yönettiği filmin tonu, keskin yanları acıtan bir mizahın ortasında gerçeküstü korkuyu yaşamanıza neden olmakta… Erkeklerin hırsının kurbanı Jennifer’ın erkeklerle ‘beslenmeye’ başlaması, bana, tecavüze uğradıktan sonra erkekleri öldürmeye başlayan bir Abel Ferrara karakterini (“Ms. 45”/1981) anımsattı. Erkek avlayan bu seri katilin sonu, ironik biçimde, bir hemcinsinin elinden geliyordu. Jennifer’ın sonu da…
(23 Ekim 2009)
Ali Ulvi Uyanık
[email protected]