Kadıköy Kadıköy Sinemaları, 21 – 27 Ağustos 2009 seansları için tıklayınız.
Aylık arşivler: Ağustos 2009
Mazi Yarası’nın Yönetmeni Ersin Pertan’a İskenderiye Film Festivali’nden Özel Ödül Geldi
23 Temmuz’da erken yaşta vefat eden, film yönetmeni ve senaryo yazarı Ersin Pertan’ın 09 Ekim’de Türkiye sinemalarında gösterilmeye başlanacak olan son filmi Mazi Yarası, Mısır’da düzenlenen 25. Uluslararası İskenderiye Film Festivali’nden özel ödülle döndü. Mazi Yarası, festivalin açılış filmi olma onuruna da lâyık bulundu. Özel ödül, Ersin Pertan’ın kızı Esra Pertan’a takdim edildi.
Pertan’ın filmi, 10 – 17 Ekim 2009 tarihleri arasında yapılacak Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne başvuran filmler arasında da yer alıyor.
Göztepe Cinemarca Sinemaları
Göztepe Cinemarca Sinemaları, 21 – 27 Ağustos 2009 seansları için tıklayınız.
Milli Sinema’nın Öncüsünü Kaybettik
1970’lerin başında kurduğu ‘Millî Sinema’ akımıyla Yeşilçam’ın tarihine damgasını vuran öncü yönetmen Yücel Çakmaklı, tedavi görmekte olduğu Çapa Tıp Fakültesi’nde dün hayata vedâ etti. 9 Temmuz günü ağır bir kalp ameliyatı geçiren sanatçı, bu operasyon sonrası yaşadığı tıbbî komplikasyonlar nedeniyle o tarihten beri gözetim altında tutuluyordu.
1970’lerin başlarında kurduğu “Millî Sinema” akımı ve bu akımın temel ilkelerine bağlı kalarak çektiği öncü nitelikteki sinema-televizyon filmleriyle Yeşilçam’ın tarihine damgasını vuran ünlü yönetmen Yücel Çakmaklı, yakalandığı rahatsızlıktan kurtulamayarak dün öğleden sonra hayata vedâ etti. 72 yaşındaki Çakmaklı, yaklaşık bir buçuk ay önce ağır bir kalp ameliyatı geçirmişti ve o tarihten bu yana da tıbbî gözetim altında tutulmaktaydı.
Ameliyat Sonrası Komplikasyonları Yenemedi
Artan sağlık sorunlarından dolayı yaz başında geniş çaplı bir kontrolden geçen Yücel Çakmaklı’ya “üç kalp damarının tıkalı olduğu” teşhisi konulmuş ve sanatçı 9 Temmuz Perşembe günü İstanbul-Medipol Hastanesi’nde kalp cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez başkanlığındaki bir ekip tarafından ameliyat edilmişti. Bu ameliyatta, Çakmaklı’nın hemen hemen bütünüyle tıkanmış durumdaki kalp damarları değiştirildi ve yanı sıra da düzenli çalışmayan kalp kapakçığına onarım yapıldı.
Ameliyatın oldukça başarılı geçmesine karşılık, solunum ve böbrek yetmezliği gibi diğer sağlık sorunları nedeniyle toparlanmakta güçlük çeken ünlü yönetmenin durumu ilerleyen günlerde gitgide kötüleşti. Ameliyat sonrasında kısa bir süreliğine “yoğun bakım” ünitesinden normal servise alınmasına rağmen, genel sağlık tablosunun kötüleşmesi nedeniyle iki hafta kadar önce bir kez daha yoğun bakıma aktarılan Çakmaklı, son olarak geçen Perşembe günü ailesi tarafından, bir ayı aşkın bir süredir yatmakta olduğu Medipol Hastanesi’nden Çapa Tıp Fakültesi’ne nakledildi. Burada da uygulanan tedavilere olumlu cevap vermeyen Çakmaklı, son bir kaç günü “derin koma” durumunda geçirerek dün saat 16:30 sularında hayata veda etti.
Sanatçının ölümü üzerine Yeni Şafak’a bir açıklama yapan oğlu Bahadır Çakmaklı, “Sevgili babamızın bu badireyi atlatıp yeniden işine ve sevenlerinin arasına dönebilmesi için tıbbın bütün imkânlarını seferber ettik, doktorlar da yapılması gereken her ne varsa iyi niyetle yaptılar. Ancak, kendisinin ilerlemiş yaşına bağlı bazı kronik sağlık sorunları mevcuttu. Hastaneye yatmasına vesile olan kalp ameliyatı büyük oranda başarılı geçmişti, ancak solunum ve böbrek yetmezliği kaynaklı diğer sorunları, onun nekahet devresinde kendisini toparlamasına bir türlü izin vermedi. İnanmış insanlar olarak, biz de bu sonucu Yüce Yaratıcı’nın takdiri olarak kabul ediyor ve şu mübarek Ramazan ayında kendisi için bütün sevenlerinden dua bekliyoruz” diye konuştu.
Çakmaklı’nın cenazesi, 25 Ağustos Salı günü İstanbul-Fatih Camii’nde kılınacak öğle ve cenaze namazını müteakip, ailenin belirleyeceği bir kabristanda toprağa verilecek.
Daima “İlk”lerin Yönetmeni Oldu
1937 yılında Afyon’un Bolvadin ilçesinde dünyaya gelen Yücel Çakmaklı, 1959’da İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nden mezun oldu. Mesleğe 1963’de, askerlik hizmetini tamamladıktan hemen sonra dönemin önde gelen gazetelerinden Yeni İstanbul’da film eleştirileri yazarak başlayan Çakmaklı, diğer yandan da uzunca bir süre Erman Film Stüdyoları’nda yönetmen asistanı olarak çalıştı. 1968’e kadar 50 dolayında filmde Dr. Arşevir Alyanak, Osman Seden ve Orhan Aksoy gibi yönetmenlere asistanlık yapan sanatçı, bütünüyle kendisinin yönettiği ilk çalışması olan “Kâbe Yolları”nı (belgesel film) 1968 yılında çekti ve aynı yıl da Elif Film şirketini kurdu. Sonraki yıllarda kendine özgü ideolojik-estetik çizgisiyle Türk sinema tarihine geçen bu öncü şirketin bünyesinde, uzun süredir teorik temellerini attığı “Millî Sinema” akımının ilk örneklerini vermeye başlayan Çakmaklı, söz konusu akımı başlatan 1970 yapımı “Birleşen Yollar” ile o dönemde Türk sinema çevrelerinde büyük tartışmalara yol açtı. Yeşilçam’ın sultanı Türkan Şoray’ın beyazperdede ilk kez “baş örtülü” olarak göründüğü film olan “Birleşen Yollar”, millî ve manevî değerlere saygı çerçevesinde senaryolar üzerinden ilerleyen “Millî Sinema” akımının da başlatıcısı olarak tarihe geçti.
Yeşilçam ortamında tek başına verdiği çetin çeviz bir mücadeleyle, 1972’de “Zehra” ve “Çile”, 1973’de “Oğlum Osman”, 1974’de “Memleketim”, “Kızım Ayşe”, “Garip Kuş” ve “Diriliş” gibi çok tartışılan, manevî mesajları ağırlıkta filmler çeken Çakmaklı, sektörde elde ettiği büyük başarı ve kazandığı yüksek saygınlık nedeniyle, o dönemde yeni yeni gelişen TRT kurumunun da dikkatini çeken bir sanatçı oldu.
1975-1990 yılları arasında TRT için birbirinden başarılı televizyon dizileri ve filmlere imza atan sanatçı, Türk sinemasına, aralarında “Çok Sesli Bir Ölüm”, “Çözülme” “Denizin Kanı”, “Küçük Ağa”, “Osmancık”, “Dördüncü Murad”, “Aliş ile Zeynep” ve “Hacı Arif Bey”in de yer aldığı pek çok unutulmaz yapım kazandırdı.
Çakmaklı, 1990’ların başına kadar ağırlıklı olarak TRT kurumu adına projeler gerekleştirdikten sonra, o dönemde, yeni kurulan Feza Film Şirketi’nin çağrısına uyarak beyazperdeye iddialı bir dönüş yaptı ve “Minyeli Abdullah”ı (1989) çekti. Yazar Hekimoğlu İsmail’in popüler bir romanından uyarlanan ve Diktatör Nasır döneminde Mısır’da yaşayan dindar bir adamın uğradığı siyasî baskıları anlatan bu yapıt, sinemayla ilişkileri öteden beri son derece sınırlı olan muhafazakâr kesimin yurdun dört bir köşesinde salonlara akın etmesini sağlayarak gerçek anlamda bir toplumsal çığır açtı; aynı zamanda elde ettiği büyük gişe başarısıyla da gösterime girdiği yılın en çok izlenen filmi oldu. Çakmaklı, uzun bir aradan sonra yeniden döndüğü sinemada yakaladığı bu göz kamaştırıcı başarı üzerine, ertesi yıl “Minyeli Abdullah-2” adıyla bir devam bölümü çekti ve o film de ilkine yakın bir ilgiyle karşılandı. Popüler sinemanın dili ve estetiğiyle maneviyatçı bir dünya görüşünün başarıyla harmanlandığı bu yapıtlar, kimi tarafgir eleştirmenler tarafından yerden yere vurulduysa da her seferinde geniş bir kamuoyu ilgisiyle karşılanıp yapımcılarına hem ciddi boyutta maddî kazanç, hem de yüksek bir prestij sundular.
Öte yandan, tıpkı filmlerinin kahramanları gibi özel hayatında da ödünsüz bir dindar olan Çakmaklı’nın, gerek sinema gerekse televizyon dünyasında attığı bu cesur adımlar, yıllar içinde Türk sinema piyasasında onun ideolojik ve estetik çizgisini takip eden bir dizi genç yönetmenin yetişmesine de vesile olacaktı.
Son yıllarında aktif yönetmenlikten uzaklaşmasına karşın, özelliklere genç sinemacılara yol gösterici olarak sektörle ilişkilerini sürdüren Çakmaklı, 10 Temmuz 2008′de TBMM tarafından “Devlet Üstün Hizmet Madalyası”na lâyık görülmüş, 19 Ekim 2008’de de Kültür Bakanlığı tarafından kendisine Türk sinemasındaki 50 yıllık hizmetleri nedeniyle “Emek Ödülü” verilmişti.
Çakmaklı, Türk sinemasında hayatın temel meselelerine mistik-maneviyatçı bir perspektiften bakan ilk yönetmen olduğu gibi, yaklaşık on yıl boyunca sürdürdüğü sinema yazarlığındaki ideolojik-estetik yönelimiyle de yine “Türkiye’nin muhafazakâr çizgideki ilk sinema yazarı” unvanına sahipti.
Yeni Şafak yayın ailesi olarak kendisine Yüce Allah’tan sonsuz rahmet, yakınlarına ve sevenlerine de başsağlığı diliyoruz. Mekânı cennet olsun.
(23 Ağustos 2009)
Ali Murat Güven
Tiglon Film, 2009 Yılı Sonuna Kadar Vizyona Çıkaracağı Türk Filmlerini Açıkladı
Tiglon Film’in 2009 yılı sonuna kadar gösterime sunacağı filmlerden ilki 02 Ekim’de gösterime girecek olan Mehmet Aslantuğ’un senaryosunu yazdığı, yönettiği ve başrolünü eşi Arzum Onan ile paylaştığı Aşkın İkinci Yarısı. Mahmut Fazıl Coşkun’un, Uzak İhtimal’i 09 Ekim’de gösterime giriyor. 23 Ekim’de Okan Bayülgen’in başrolünü oynadığı Kanal-İ-zasyon ve İki Dil Bir Bavul gösterimde. 06 Kasım’da Murat Şeker’in yönettiği Aşk Geliyorum Demez, 13 Kasım’da Onur Ünlü’nün yönettiği Beş Şehir ve 18 Aralık’ta ise Halit Ergenç ile Cansu Dere’nin başrollerini paylaştığı Aldatma, Tiglon Film’in yıl sonuna kadar gösterime sunacağı filmler olarak açıklandı.
Tiglon Film, 2009 Yılı Sonuna Kadar Vizyona Çıkaracağı Türk Filmlerini Açıkladı yazısına devam et
Saraybosna Film Festivali’nden İlk Ödül Türk Yapımcıya
Bu yıl 15.’si düzenlenen Saraybosna Film Festivali kapsamında çekilen kısa film Liberation in 26 Pictures (26 Karede Özgürlük) festivalin ilk ödülünü aldı. Yapımcı Orkan Bayram, yönetmenler Marko Škobalj ve Ivan Ramljak ile oyuncuların da hazır bulunduğu ödül töreninin ardından filmin dünya prömiyeri Heineken Açık Hava Sineması’nda binlerce Saraybosnalı ve yabancı izleyiciyle yapıldı. Atlantic Groupa firması sponsorluğunda çekilen 5 kısa metrajlı filmden ikisinin yapımcılığını üstlenen genç sinemacı ödüle çok sevindiklerini ifade etti.
Saraybosna Film Festivali’nden İlk Ödül Türk Yapımcıya yazısına devam et
4. Köyceğiz Kaunos Altın Aslan Türk Film Festivali, Halk Jürisi Sonuçları Açıklandı
T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Köyceğiz Kaymakamlığı’nın desteği ve Köyceğiz Belediyesi’nin organizasyonu ile gerçekleştirilen 4. Köyceğiz Kaunos Altın Aslan Türk Filmleri Festivali, Halk Jürisi sonuçları açıklandı. Ödül kazanan film ve sanatçılar şöyle:
En İyi Film: Gökten 3 Elma Düştü (Raşit Çelikezer)
En İyi Senaryo: Gökten 3 Elma Düştü (Raşit Çelikezer)
En İyi Kadın Oyuncu: Bennu Yıldırımlar (Gökten 3 Elma Düştü)
En İyi Yönetmen: Tolga Örnek (Devrim Arabaları)
En İyi Erkek Oyuncu: Ertan Saban (Başka Semtin Çocukları)
Günışığı Temizleme Şirketi
Christine Jeffs’in yönettiği ve Amy Adams, Emily Blunt, Alan Arkin ile Jason Spevack’ın oynadığı Günışığı Temizleme Şirketi (Sunshine Cleaning), 28 Ağustos 2009’da Tiglon Film dağıtımıyla Mars Production tarafından vizyona çıkarıldı.
Geçimlerini suç mahallerini temizleyerek sağlayan iki kız kardeş, işleri önce yüzlerine bulaştırsalar da bu alanda kendilerine bir isim yapmayı başarırlar. Ancak sorunları, geçmişlerinden gelen bir olayla birleşince Günışığı Temizlik Şirketinin geleceği tehlikeye düşer. Acaba verdiği hiçbir sözü yerine getiremeyen babalarının yardımıyla aile her şeyin üstesinden gelebilecek midir?
Günışığı Temizleme Şirketi yazısına devam et
Tüm Şirketler
Tüm Şirketler,
07 – 13 Ağustos 2009 Haftalık (Weekly),
02 Ocak – 13 Ağustos 2009 Yıllık (Annual), Eski Yıllar Yıllık (Ex Years Releases Annual), Hafta Hafta (Week by Week) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.
Umut Sanat Filmcilik
Umut Sanat Filmcilik, 07 – 13 Ağustos 2009 Haftalık Box Office listesi için tıklayınız.
Belgesel Duayeni Süha Arın, İz TV’de Anılıyor
Türk belgesel sinemasının duayen yönetmeni, Süha Arın, İz TV’de anılıyor. Reha Arın, Berrin Avcı Çölgeçen ve Coşkun Aral’ın anlatımlarıyla Süha Arın, Belgesele Yorum programıyla sevenleriyle buluşuyor. Program, 15 Ağustos Cumartesi günü 17:25’te ve 16 Ağustos Pazar günü 10:30’da İz TV’de yayınlanacak.
Kanımdaki Barut’un Yeni Afişi Hazırlandı
Haluk Piyes’in yönettiği ve Haluk Piyes, Necmettin Çobanoğlu, Jülide Kural ile Öykü Çelik’in oynadığı Kanımdaki Barut’un yeni afişi hazırlandı.
18 Eylül 2009′da Warner Bros. tarafından vizyona çıkarılacak filmin konusu şöyle: Yıllarca tetikçilik yaparak hayatını kazanan Bülent, iki oğlunun gözleri önünde eşini öldürmüştür. Bu çocuklardan Duman, hiçbir şeyi hatırlamak istemezken, Barut olayları sorgulayarak yaşadığı travmanın üstüne gider. Hapis yattıktan sonra iki oğluyla aynı evde yaşamaya başlayan babayla oğulları yüzleşir ve sevgisizliğin onları ne hale getirdiği açığa çıkar.
Kanımdaki Barut’un Yeni Afişi Hazırlandı yazısına devam et
Michael Jackson’ın “This Is It” Adlı Filmi Gösterime Giriyor
Efsanevi yıldız Michael Jackson’ın son provalarını ve kamera arkası çekimlerini içeren This Is It adlı filmi 30 Ekim 2009 tarihinden itibaren tüm dünyada vizyona girecek. Sony Pictures Entertainment ve Sony Music Entertainment tarafından yakınlarının tam desteği ile gerçekleştirilen bu yapım, Londra konserlerine hazırlanan Michael Jacson’ın yüzlerce saatlik provalarından ve kamera arkası çekimlerinden görüntüler içerecek. Filmin bazı sahneleri 3 boyutlu olacak ve Jackson’ın yakın arkadaşları ile birlikte çalıştığı kişilerin röportajlarını da içerecek. İlerleyen haftalarda yeni bilgilere www.michaeljackson.com’da yer verilecek.
Michael Jackson’ın “This Is It” Adlı Filmi Gösterime Giriyor yazısına devam et
Veba
Alex Pastor ile David Pastor’un yönettiği ve Chris Pine, Piper Perabo, Emily Van Camp ile Chris Meloni’nin oynadığı Veba (Carriers), 18 Eylül 2009’da Medyavizyon Film dağıtımıyla r Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Ölümcül virüsten kaçan dört arkadaş, güvenli bir yere ulaşmak için hızla yol almaktadırlar. En iyi yer olduğuna inandıkları ıssız kumsala giderken diğer insanlarla temastan kaçınırlar. Ama, virüs bulaşmış kişilerle, boş yol ve kasabalarla karşılaştıkça çocukluk masumiyetleri zayıflar. Karşılarındaki en büyük düşmanın virüs değil, iç dünyalarındaki karanlık olduğunu keşfederler.
Tarantino’dan Masallar
Çocukken okuduğum ünlü masal yazarı Jean de La Fontaine’nin “La Fontaine’den Masallar” kitabını hiçbir zaman sevememiştim. Üstelik şu en meşhur masallarından birisi olan “Ağustos Böceği ve Karınca” masalını okuduğumda nasıl da öfkelendiğimi hatırlıyorum. İlkokul öğrenimim boyunca bu masal her fırsatta kutsal bir öğüt misâli tekrarlanıp durmuştu. Günün birinde Metin Demirtaş’ın “Tersinden Okunan Masallar” kitabını okuduğumda büyülenmiştim. Yüzümdeki kocaman gülümseme hâlâ hafızamda. Kitabın içindeki şu bölüm acayip hoşuma gitmişti; “Merak devrimci bir duygudur, diyor bir bilge. Çünkü değiştirir insanı, iyiye doğru. Kuşku da öyle… Bugüne değin kimi ünlü masalları okudunuz hep düzünden… İstedim ki benim yorumumla okuyasınız, bir de bu yüzünden.” O günlerden bu güne hep ve her alanda masalları tersinden okumaya çalıştım. Masalları tersinden okuyan ya da yeniden yazanlara hep büyük bir hayranlık duydum. Tıpkı Quentin Tarantino’nun son filmi Inglourious Basterds / Soysuzlar Çetesi ile tarihin tozlu sayfalarına meraklı bir çocuk dalıp bilgece yeniden yazmasına duyduğum hayranlık gibi…
Soysuzlar Çetesi’ni daha önceki işlerinde yaptığı gibi bölümlere ayıran (Bir Zamanlar Nazi İşgâli Altındaki Fransa, Soysuzlar Çetesi, Paris’te Alman Gecesi, Sinemada Çalışma ve Koca Surat’ın İntikamı) Tarantino, spagetti westernlere selâm etmeyi de sürdürüyor. Yönetmen yeni filminde her ne kadar eski alışkanlıklarını sürdürse de hem kendi filmlerine hem de sinema alemine taze bir nefes getiriyor. Ve başlıyor kendi masalını anlatmaya; Bir zamanlar Nazi işgâlinde bir Fransa varmış… İkinci Dünya Savaşı’nın artık ezberlediğimiz tarihsel iskeletine sadık kalan fakat o iskelete kendince bir elbise diken Tarantino göz alıcı bir sinema şaheseri yaratıyor. Zaten birçok yerde de ifade edildiği gibi film tarihle sinemayı kapıştırıyor ve sinemanın görkemli zaferiyle nihayete eriyor. Ayrıca filmde herkesin kendi diliyle konuşması ve dillerin sürekli değişmesi inanılmaz keyif veriyor. İngilizce, Fransızca, Almanca derken başımız dönüyor. Bir de Brad Pitt’in birkaç kelime İtalyanca konuşması sahnesi var ki yazarken aklıma geldikçe gülmekten kırılıyorum. Tabii filmdeki tek mizah, daha doğrusu kara mizah bununla sınırlı değil. Bir de Brad Pitt filmde oldukça az görünüyor onu da ekleyelim. Yani her ne kadar filmin reklâm kısmında Brad Pitt’in büyük etkisi olsa da film boyunca yönetmen sırtını Pitt’e dayamıyor. Zaten buna ihtiyacı da yok.
Yönetmenin Hitler ve yaltakçılarını bir sinema (!) içinde cayır cayır yakıp kül ettiğinden haberdarsınızdır ama filmin tek şaşırtıcı sahnesi bu değil. O yüzden filmi daha fazla açık edip heyecanı kaçırmayalım. Quentin Tarantino’nun Los Angeles’ta porno filmlere yer göstericiliği ile başlayan sinema serüveni artık zirvede. Seveni kadar sevmeyeni de had safhada olan yönetmene gelen en büyük eleştiri, film avcısı yönetmenin sinema konusundaki derin bilgisini, hatta birçok insanın hiç izlemediği filmleri belki de defalarca izlemesi ve onları kendi filmlerine uyarlaması. Bu kimilerine göre hırsızlık kimilerine de göre de otantiklik. Yeri gelmişken Altyazı Dergisi’nin Temmuz-Ağustos sayısındaki Jim Jarmush dosyasından alıntı yapayım. Dosyanın içinde Jim Jarmusch’un Movie Maker Dergisi’nde yayımlanan “Altın Kurallar”ı da Türkçeye çevrilmişti. Jarmusch’un 5 numaralı kuralını aynen aktarıyorum: “Hiçbir şey orijinal değildir. İlham uyandıran ya da hayal gücünüzü kamçılayan her şeyden çalıp çırpın. Eski filmleri yiyip yutun, yeni filmleri, müziği, kitapları, mimariyi, köprüleri, sokak levhalarını, ağaçları, bulutları, nehirleri, gölleri, ışığı ve gölgeleri yiyip yutun. Eğer bunu yaparsanız çıkardığınız iş (yaptığınız hırsızlık) otantik olur. Otantiklik paha biçilmezdir özgünlük diye bir şey ise yoktur. Hırsızlığınızı gizlemeye tenezzül etmeyin hatta gerekirse herkesin gözüne sokun. Her halükârda, Jean Juc Godard’ın ne dediğini hiçbir zaman unutmayın; bir şeyi nereden aldığınız değil onu nereye götürdüğünüz önemlidir.” Hırsızlık olayını tam anlamıyla gerçekleştiren -hatta orijinalleştiren-, fena halde dalgacı, şımarık, çok bilmiş ve çılgın yönetmen Quentin Tarantino olgunluk dönemi filmi Inglourious Basterds ile sahalara harika bir dönüş yapıyor. Soysuzlar Çetesi’nin emanetlerini çok ileriye taşıdığına da hiç şüphe yok.
(20 Ağustos 2009)
Gizem Ertürk