Tarantino’dan Masallar

Çocukken okuduğum ünlü masal yazarı Jean de La Fontaine’nin “La Fontaine’den Masallar” kitabını hiçbir zaman sevememiştim. Üstelik şu en meşhur masallarından birisi olan “Ağustos Böceği ve Karınca” masalını okuduğumda nasıl da öfkelendiğimi hatırlıyorum. İlkokul öğrenimim boyunca bu masal her fırsatta kutsal bir öğüt misâli tekrarlanıp durmuştu. Günün birinde Metin Demirtaş’ın “Tersinden Okunan Masallar” kitabını okuduğumda büyülenmiştim. Yüzümdeki kocaman gülümseme hâlâ hafızamda. Kitabın içindeki şu bölüm acayip hoşuma gitmişti; “Merak devrimci bir duygudur, diyor bir bilge. Çünkü değiştirir insanı, iyiye doğru. Kuşku da öyle… Bugüne değin kimi ünlü masalları okudunuz hep düzünden… İstedim ki benim yorumumla okuyasınız, bir de bu yüzünden.” O günlerden bu güne hep ve her alanda masalları tersinden okumaya çalıştım. Masalları tersinden okuyan ya da yeniden yazanlara hep büyük bir hayranlık duydum. Tıpkı Quentin Tarantino’nun son filmi Inglourious Basterds / Soysuzlar Çetesi ile tarihin tozlu sayfalarına meraklı bir çocuk dalıp bilgece yeniden yazmasına duyduğum hayranlık gibi…

Soysuzlar Çetesi’ni daha önceki işlerinde yaptığı gibi bölümlere ayıran (Bir Zamanlar Nazi İşgâli Altındaki Fransa, Soysuzlar Çetesi, Paris’te Alman Gecesi, Sinemada Çalışma ve Koca Surat’ın İntikamı) Tarantino, spagetti westernlere selâm etmeyi de sürdürüyor. Yönetmen yeni filminde her ne kadar eski alışkanlıklarını sürdürse de hem kendi filmlerine hem de sinema alemine taze bir nefes getiriyor. Ve başlıyor kendi masalını anlatmaya; Bir zamanlar Nazi işgâlinde bir Fransa varmış… İkinci Dünya Savaşı’nın artık ezberlediğimiz tarihsel iskeletine sadık kalan fakat o iskelete kendince bir elbise diken Tarantino göz alıcı bir sinema şaheseri yaratıyor. Zaten birçok yerde de ifade edildiği gibi film tarihle sinemayı kapıştırıyor ve sinemanın görkemli zaferiyle nihayete eriyor. Ayrıca filmde herkesin kendi diliyle konuşması ve dillerin sürekli değişmesi inanılmaz keyif veriyor. İngilizce, Fransızca, Almanca derken başımız dönüyor. Bir de Brad Pitt’in birkaç kelime İtalyanca konuşması sahnesi var ki yazarken aklıma geldikçe gülmekten kırılıyorum. Tabii filmdeki tek mizah, daha doğrusu kara mizah bununla sınırlı değil. Bir de Brad Pitt filmde oldukça az görünüyor onu da ekleyelim. Yani her ne kadar filmin reklâm kısmında Brad Pitt’in büyük etkisi olsa da film boyunca yönetmen sırtını Pitt’e dayamıyor. Zaten buna ihtiyacı da yok.

Yönetmenin Hitler ve yaltakçılarını bir sinema (!) içinde cayır cayır yakıp kül ettiğinden haberdarsınızdır ama filmin tek şaşırtıcı sahnesi bu değil. O yüzden filmi daha fazla açık edip heyecanı kaçırmayalım. Quentin Tarantino’nun Los Angeles’ta porno filmlere yer göstericiliği ile başlayan sinema serüveni artık zirvede. Seveni kadar sevmeyeni de had safhada olan yönetmene gelen en büyük eleştiri, film avcısı yönetmenin sinema konusundaki derin bilgisini, hatta birçok insanın hiç izlemediği filmleri belki de defalarca izlemesi ve onları kendi filmlerine uyarlaması. Bu kimilerine göre hırsızlık kimilerine de göre de otantiklik. Yeri gelmişken Altyazı Dergisi’nin Temmuz-Ağustos sayısındaki Jim Jarmush dosyasından alıntı yapayım. Dosyanın içinde Jim Jarmusch’un Movie Maker Dergisi’nde yayımlanan “Altın Kurallar”ı da Türkçeye çevrilmişti. Jarmusch’un 5 numaralı kuralını aynen aktarıyorum: “Hiçbir şey orijinal değildir. İlham uyandıran ya da hayal gücünüzü kamçılayan her şeyden çalıp çırpın. Eski filmleri yiyip yutun, yeni filmleri, müziği, kitapları, mimariyi, köprüleri, sokak levhalarını, ağaçları, bulutları, nehirleri, gölleri, ışığı ve gölgeleri yiyip yutun. Eğer bunu yaparsanız çıkardığınız iş (yaptığınız hırsızlık) otantik olur. Otantiklik paha biçilmezdir özgünlük diye bir şey ise yoktur. Hırsızlığınızı gizlemeye tenezzül etmeyin hatta gerekirse herkesin gözüne sokun. Her halükârda, Jean Juc Godard’ın ne dediğini hiçbir zaman unutmayın; bir şeyi nereden aldığınız değil onu nereye götürdüğünüz önemlidir.” Hırsızlık olayını tam anlamıyla gerçekleştiren -hatta orijinalleştiren-, fena halde dalgacı, şımarık, çok bilmiş ve çılgın yönetmen Quentin Tarantino olgunluk dönemi filmi Inglourious Basterds ile sahalara harika bir dönüş yapıyor. Soysuzlar Çetesi’nin emanetlerini çok ileriye taşıdığına da hiç şüphe yok.

(20 Ağustos 2009)

Gizem Ertürk