Ege Sanat Merkezi, 19 – 25 Haziran 2009 seansları için tıklayınız.
Günlük arşivler: 16 Haziran 2009
Nişantaşı City Life (City’s AVM) Sinemaları
Nişantaşı City Life (City’s AVM) Sinemaları, 19 – 25 Haziran 2009 seansları için tıklayınız.
Bir Ustayla Yolculuk: Yılmaz Güney
Yılmaz Güney’in on filmi Beyoğlu Sineması’nda sinemaseverlerle buluşuyor. Bilet fiyatlarının 5 TL olduğu bu mini festivalde filmler 12.15 – 14.30 – 16.45 – 19.00 – 21.15 seanslarında gösterilecek. Mini festivalde ustanın ‘Seyyit Han’, ‘Yol’, ‘Sürü’, ‘Umut’, ‘Duvar’, ‘Zavallılar’, ‘Aç Kurtlar’, ‘Arkadaş’, ‘Endişe’ ve ‘Ağıt’ gibi unutulmaz filmleri var.
Güney Film, sekiz Yılmaz Güney filminin yeni kopyasını bastırdı. Söz konusu sekiz filmle birlikte “Umut” ve “Yol” filmleri de programda yer aldı. 26 Haziran-16 Temmuz 2009 tarihleri arasında, on Yılmaz Güney filminin Beyoğlu Sineması’nda toplu gösterimi yapılıyor. Programın bilet fiyatları -hergün ve her seansta- 5 TL olarak belirlendi. Her gün bir Yılmaz Güney filminin gösterileceği mini festivalde ustanın “Seyyit Han”, “Arkadaş”, “Yol”, “Ağıt”, “Umut”, “Duvar”, “Aç Kurtlar”, “Zavallılar”, “Sürü”, “Endişe” filmleri sinemaseverlerle buluşuyor.
Ustanın unutulmaz filmleri
26 Haziran ve 9 Temmuz’da gösterilecek “Toprağın Gelini” alt başlığıyla da bilinen 1968 yapımı “Seyyit Han”ın yönetmenliğini ve senaryo yazarlığını da Yılmaz Güney yaptı. Nedim Otyam’ın etkileyici müziklerine Gani Turanlı’nın şiirsel siyah-beyaz görüntüleri eşlik ediyor. Filmde Yılmaz Güney (Seyyit), Nebahat Çehre (Keje), Hayati Hamzaoğlu (Haydar Ağa) ve Nihat Ziyalan (Mürşit) oynuyor. Film, 1969 yılında 1. Adana Altın Koza Film Şenliği’nde Yılmaz Güney “En İyi Erkek Oyuncu”, Gani Turanlı “En İyi Görüntü Yönetmeni”, Nedim Otyam “En İyi Müzik” ödüllerini aldı ve ayrıca “En İyi 3. Film” seçildi. Üç yıl sonra köye dönen cesur Seyyit, sevdiği kız Keje’nin Haydar Ağa’ya verildiğini öğrenir. Filmdeki en unutulmaz an final bölümüydü belki de. Haydar Ağa, Keje’yi çukura koyar ve başına da sepeti geçirir. Seyyit de sepete nişan alır. Trajedi de derinleşir filmde. Bu intikam ve şiddet yüklü film, sinemamızın değerlerinden biridir.
27 Haziran ve 5-16 Temmuz’da gösterilecek 1974 yapımı “Arkadaş” filmi, Yılmaz Güney’in en sert burjuva eleştirilerinden biri. Senaryosunu da Yılmaz Güney’in yazdığı “Arkadaş”ta Yılmaz Güney (Âzem), Kerim Afşar (Cemil), Melike Demirağ (Melike), Azra Balkan (Necibe) başrolü paylaşıyor. Şanar Yurdatapan ve Atilla Özdemiroğlu, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Müzik” ödülünü kazandılar. Filmde Melike Demirağ’ın söylediği ünlü “Arkadaş” şarkısının şiiri de Yılmaz Güney’e ait. Öğrencilik yıllarında tanışmış iki eski arkadaş yıllar sonra bir tatil kasabasında karşılaşırlar. Cemil, zengin biri olmuştur. Âzem, düşünsel olarak da arkadaşının değişmiş olduğunu fark eder. Devrimci bir bakışla Cemil’i yargılar. Bu sıralarda Cemil’in baldızı Melike de bu bozulmamış mert insana aşık olur. Filmin finali de çarpıcıdır.
28 Haziran ve 13 Temmuz’da gösterilecek 1981 yapımı “Yol”, 1982’de Cannes Film Festivali’nde Costa Gavras’ın “Missing-Kayıp” filmiyle “Altın Palmiye”yi paylaşmıştı. Filmin senaryosunu hapishanede yazan ve sinema tarihinde belki de örneği olmayan bir tarzla filmi hapishaneden yöneten Yılmaz Güney (Şerif Gören’in de hakkını teslim etmeli), “Yol”la sinemamıza epey yol aldırdı. Ayrıca, üçüncü dünya ülkeleri denilen yoksul ülkelerin sinemalarının da farkına vardırttı.
Öncelikle bu filmin kurgusu çok çarpıcı. Beş hikâyeyi koşut kurguyla anlatan film, kurgusal olarak nefes nefese bir anlatıma ulaşıyor. Filmin başrolünde Tarık Akan (Seyit Ali), Şerif Sezer (Zine), Halil Ergün (Mehmet Salih), Meral Orhonsay (Emine) ve Necmettin Çobanoğlu (Ömer) vardı. Filmin görüntüleri Erdoğan Engin’e, müzikler de Sebastian Argol-Zülfü Livaneli ikilisine aitti. “Yol”un ABD’de “Altın Küre”ye de “En İyi Yabancı Film” dalıyla aday olduğunu da belirtmeli. Bu filme dair en önemli dipnotlardan biri de, filme Erden Kıral’ın başlayıp, Şerif Gören’in tamamlaması. Filmde, hapishaneden bayram izni alan mahkûmların dram dolu hikâyeleri koşut kurguyla yansıyor beyazperdeye.
29 Haziran ve 14 Temmuz’da gösterilecek 1971 yapımı “Ağıt”, Adana Film Şenliği’nde “En Başarılı Film”, “En Başarılı Yönetmen”, “En Başarılı Senarist”, “En Başarılı Erkek Oyuncu” (Yılmaz Güney), “En Başarılı Görüntü Yönetmeni” (Gani Turanlı) “koza”larını kazandı. Bu film, Venedik Film Festivali’nde de elemeyi geçip ilk on film arasına girmişti. Ayrıca, 1973-75 yılları arasında yayımlanmış aylık sinema dergisi Yedinci Sanat tarafından, 1912-72 yılları arasında çekilmiş yerli filmler içinde yedinci sıraya yerleşmişti bir de. Müziklerini Arif Erkin’in bestelediği filmin yönetmeni, senaristi ve başrol oyuncusu Yılmaz Güney. Şermin Hürmeriç, Hayati Hamzaoğlu, Bilâl İnci, Atilla Olgaç diğer oyuncular. Göreme’de çekilen ve unutulmaz sahnelerin olduğu bu incelikli film kaçakçılığı anlatıyor. Yılmaz Güney, bu filmde “Beyaz Donlular”dan kaçakçı Çobanoğlu’nu canlandırıyor. Sansür Kurulu, bu filmde kadın doktorun Çobanoğlu’nun sırtından kurşunu çıkartırken söylenen türküyü çıkartırlarsa vizyona çıkmasına izin verileceğini söylemiş. Sizler bu sansürcülerin bir zamanlarki icraatlarını bir duysanız gülmekten midelerinize kramp girerdi herhalde. Ama o zamanlar hiç de komik değildiler ve birçok filmin ruhunu yaktılar.
30 Haziran ve 11 Temmuz’da gösterilecek 1970 yapımı “Umut”, sinema tarihimizin belki de aşılamayan en büyük başyapıtlarından biri. “Yeni Gerçekçi” tarzda olan bu unutulmaz filmin gerçeküstücü estetikten de beslendiğini belirtmeli. Ayrıca bu film, bu ülkedeki yoksulluğu ve yoksul insanları en dolaysız anlatımla beyazperdeye yansıtırken, bu ülkede hep olmuş o lânet gelir uçurumlarını da filmi seyrederken iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Faytonculuk yaparak yaşamını kazanmaya çalışan Cabbar’ın ve ailesinin içine düştüğü çıkmazlardan kurtulmaya çalışması anlatılıyor filmde. Atı, zengin bir adamın otomobilinin çarpması sonucu ölen Cabbar, ailesini geçindirmek için emeğiyle çalışarak para kazanamayacağını düşünerek, define arama işine girer. Atı, zengin adamın otomobilinin altında kalan Cabbar, karakolda suçlu duruma düşer. Polisler, zengin adama saygıda kusur etmezler. Günümüzde de olan sınıfsal farklılıklar ve hukuk karşısında herkesin eşit olmadığı bu karakol sekansında somut olarak yansıyor. “Umut”, 2. Adana Altın Koza Film Festivali’nde “En İyi Film”, “En İyi Yönetmen” (Yılmaz Güney), “En İyi Senaryo” (Yılmaz Güney ve Şerif Gören), “En İyi Erkek Oyuncu” (Yılmaz Güney), “En İyi Fotoğraf” (Kaya Ererez) ödüllerini aldı. Ayrıca, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde de Yılmaz Güney “En İyi Erkek Oyuncu” dalında ödül kazanmıştı.
1 ve 7 Temmuz’da gösterilecek 1983 yapımı “Duvar” filmi, ustanın Fransa’da çektiği son filmi. Bu filmde Tuncel Kurtiz dışındaki oyuncular amatör. “Duvar” filminde birçok çarpıcı ve etkileyici an var. Ama, doğum sahnesi herhalde en çarpıcı olanı. Usta, bu gerçek doğum sahnesiyle Robert Altman’ı 2000 yapımı “Dr. T and the Women-Dr. T ve Kadınları”yla ve Alfonso Cuaron’u 2005 yapımı “Children of Men-Son Umut”uyla etkiledi. Bu iki filmde de “Duvar” filmindeki gibi gerçek doğum sahneleri vardı. 1976’da Ankara Kapalı Cezaevi’nde, Yılmaz Güney’in de tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyan anlatılıyor. Bu olaydan derinden etkilenen Yılmaz Güney, isyanın arkasından gönderildiği Kayseri Cezaevi’nde “Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz” adıyla bir roman yazmış ve “Duvar” filmi bu romandan uyarlanmış. Filmde az da olsa Kürtçe de (Zazaca) duyuluyor.
2 ve 10 Temmuz’da gösterilecek 1969 yapımı siyah-beyaz “Aç Kurtlar”da Yılmaz Güney, Sevgi Canlı, Bilal İnci ve Hayati Hamzaoğlu başrolü paylaşıyor. Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı ve yönettiği “Aç Kurtlar”, bir kanun kaçağının trajedisini anlatıyor. Serçe Memed, kanun kaçağı bir eşkiya. Öğretmenlik yaptığı günlerde köyünü eşkiya basmış, yeni evlendiği karısını kaçırmış, kadın dokuz ay dağlarda kaldıktan sonra intihar etmiş. Siirt’in bir köyünde öğretmenlik yapan Serçe Memed, bu trajediyle eşkiyaların düşmanı olur. Film, yazar Haydar Turan’ın romanından sinemaya uyarlandı. Yılmaz Güney, eşkiya cellâdına dönüşen Serçe Memed’in dramını Doğu kışının sert ikliminde çekerek orada yaşayan insanların nasıl hayat mücadelesi verdiğini de Batı’da yaşayan insanlara gösteriyor.
3 Temmuz’da gösterilecek 1974 yapımı “Zavallılar”a Yılmaz Güney başladı ve ustası Atıf Yılmaz tamamladı. Filme 1971’de başlandı ve Yılmaz Güney hapise girdiği için 1974’te Atıf Yılmaz tarafından tamamlanabildi. Filmin müzikleriyse Şanar Yurdatapan ve Atilla Özdemiroğlu’na ait. Filmde iki kameraman Kenan Ormanlar ve Gani Turanlı çalışmıştı. Yılmaz Güney hapse girince, Atıf Yılmaz, Yılmaz Güney’in canlandırdığı Abuzer karakterinin olması gereken sahnelere Abuzer’in gençlik yıllarını aldı. Filmde Yılmaz Güney’in yanı sıra Yıldırım Önal, Kâmuran Usluer, Osman Alyanak da oynadı. Filmde Yılmaz Güney’in hapishanede demir parmaklıklar arkasından bir tepsi baklavayı yeme sahnesi gerçek. Yılmaz Güney’in, bu sahnenin gerçekçi olabilmesi için iki üç gün aç kaldığı söyleniyor. Film, hayatları hapishanede geçen Abuzer ve iki arkadaşının iç burucu hikâyesini anlatıyor. Dönemin en iyi filmlerinden olan “Zavallılar”ın kurgusu da muhteşem.
6 ve 15 Temmuz’da 1978 yapımı “Sürü” filmi gösteriliyor. Yılmaz Güney’in hapishanede senaryosunu yazdığı film, tıpkı “Yol” gibi hapishaneden yönettiği bir yapıt. Zeki Ökten, Yılmaz Güney’in bakış açısına ve estetiğine büyük ölçüde sadık kalmış. Hikâyeler, yaşayanlar tarafından seyirciye yansıtılıyor. Müzikleri Zülfü Livaneli bestelemiş. Muhteşem görüntülerse İzzet Akay’a ait. Bu filmde bir toplumun fotoğrafıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. İnsanın hem doğayla hem de insanla çatışması, ekonomik zorluklar, gelenek, töre baskıları, kadınların aşağılanması hikâyeden yansıyanlar. Filmde, bir büyük sürüyle tren yolculuğu anlatılıyor. Sürü, Ankara’da pazarda satılmak için yola çıkıyor. Geride de insan hikâyeleri yansıyor perdeye. Filmde Tarık Akan, Tuncel Kurtiz, Melike Demirağ, Yaman Okay, Savaş Yurttaş oynuyor.
8 ve 12 Temmuz’da 1974 yapımı “Endişe” filmi gösteriliyor. Senaryosu da Yılmaz Güney’e ait filme, Yılmaz Güney başlamış ve cinayetten sonra tutuklanınca filmi Şerif Gören tamamlamış. Müzikleriyse Şanar Yurdatapan ve Atilla Özdemiroğlu bestelemiş. Görüntülerse Kenan Ormanlar’a ait. Kenan Ormanlar’ı Erden Kıral’ın “Hakkâri’de Bir Mevsim”, “Ayna”, “Mavi Sürgün”, “Av Zamanı” filmlerinden hatırlayabilirsiniz. Yılmaz Güney hapse girince rolünü Menderes Samancılar tamamlamıştı. Filmde Erkan Yücel ve Kamuran Usluer gibi iki büyük oyuncu da vardı. Film, Çukurova’daki pamuk işçilerinin sömürüsünü anlatılırken, değişimi de fark ettiriyor. Makineler tarlalara girince ağanın eli güçleniyor. Filmde insan trajedileri de yansıyor perdeye. Hikâyede, Erkan Yücel’in hayat verdiği Cevher ve ailesi önde görünüyor. Kan davası, yoksulluk, ırgat sömürüsü, makineler bu dramı yansıtıyor. Bu film, 1975’te 12. Antalya Film Şenliği’nde “En İyi Senaryo” ödülünü almıştı.
(22 Haziran 2009)
Ali Erden
Efes Pilsen One Love Festival’in Ardından
Bitiminin hemen ardından bir sonraki yıl için gün sayılan festivallerden biri Efes Pilsen One Love… 8 yıldır müzikseverlerin heyecanla beklediği, en sevdiği festivallerden birisi… Bir kere her şeyden önce festivalin cıvıl cıvıl ortamı, talk showlar, karaoke atölye çalışmaları ve birbirinden eğlenceli oyunlarıyla alternatif bir haftasonu sunuyor müzikseverlere… Bu sene de yine kalabalığından, coşkusundan bir şey kaybetmemişti ama bence ana sahnede daha fazla grup ve şarkıcı olsaydı çok daha keyifli geçecekti… Tricky ve Klaxons’lı Cumartesi sönük geçmişti, herkes beklentisini Pazar gününe taşımıştı. Erken saatlerde sahne alan Yasemin Mori, güneşin altında iyi de seyirci toplamıştı ama beklenen performansı sergileyemedi… Ardından çıkan Portecho ise azalan coşkuyu tekrar zirveye taşıdı… Festivallerin vazgeçilmez grubu, Türkiye’nin de en iyi gruplarından birisi olduğunu kanıtlamıştı. Starsalior sahne aldığında henüz hava bile kararmamıştı… Romantik şarkıları ve naif duruşları festivalcileri pek açmamıştı…
Hem festivalin hem de akşamın son grubu Röyskoop az kaldı ama öz kaldı sahnede… Erkencikten bitti festival… Bu sene de böyle geçti… Biz yine de bir sonraki Efes Pilsen One Love’ı heyecanla beklemeye başladık bile…
(23 Haziran 2009)
Gizem Ertürk