Akbank 3. Kısa Film Festivali, 09 – 19 Aralık 2006 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Kısadan Uzuna, Uluslararası Bölüm, Belgesel Sinema, Canlandırma Kısalar, Özel Gösterim, Atölyeler, Söyleşiler ve Festival Kısaları bölümlerinden oluşan festivalin tüm etkinlikleri ücretsiz olarak gerçekleştirilecek. Goethe – Institut’un düzenlediği Uluslararası Kısa Film Yarışması’nda derece alan kurmaca ve belgesel kategorilerindeki kısa filmler, festivalin Uluslararası Bölümü’nde yer alacak. Film gösterimleri Akbank Sanat, Goethe – Institut İstanbul ve İstanbul İtalyan Kültür Merkezi salonlarında yapılacak.
Günlük arşivler: 6 Aralık 2006
Senaristin Yolculuğu’nda Eve Dönüş
Senaryo Yazarları Derneği’nin projesi Senaristin Yolculuğu, 10 Aralık 2006 Pazar günü üçüncü gösterimiyle devam ediyor. Senarist Ömer Uğur, senaristliğini yapmış olduğu Eve Dönüş filmini katılımcılarla izleyecek ve senaryonun fikir aşamasından yapım aşamasına kadar süren ilginç yolculuğunu tartışacak. 2006 yılı yapımı, başrollerini Memet Ali Alabora ve Sibel Kekilli’nin paylaştığı Eve Dönüş’ün gösterimine katılım için biletler 10 Aralık Pazar gününe kadar Senaryo Yazarları Derneği’nden veya etkinlik günü saat 12:00’den sonra Cambaz’dan (İmam Adnan Sok, No: 25, Beyoğlu, İstanbul) temin edilebilir.
Doğum Gününde Atıf Yılmaz’a Saygı Etkinliği
Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu, yeni bir etkinliğe daha imza attı. Levent’teki Onat Kutlar Sinema Salonu’nda her ay bir haftasonunda Türk sinemasından bir usta ile birlikte olunuyor veya bir konsept işleniyor. Bu etkinliklerin ikincisi, Sinemada Bir Usta / Bir Haftasonu: Doğum Gününde Atıf Yılmaz’a Saygı başlığını taşıyor ve 09 Aralık Cumartesi, Saat 16.30’da Levent Kültür Merkezi, Onat Kutlar Sinema Salonu’nda gerçekleştiriliyor. Atıf Yılmaz üzerine hazırlanan bir filmin gösterimi ile başlayan etkinlikte Ali Özgentürk, Arif Keskiner, Barış Pirhasan, Burçak Evren, Lale Mansur, Leyla Özalp ve Türkan Şoray, Atıf Yılmaz’ı anlatacak.
Doğum Gününde Atıf Yılmaz’a Saygı Etkinliği yazısına devam et
Yılın Başkanı
Barry Levinson’ın yönettiği ve Robin Williams, Christopher Walken, Laura Linney ile Lewis Black’ın oynadığı Yılın Başkanı (Man of the Year), 12 Ocak 2007‘de UNP Filmcilik dağıtımıyla UNP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
Bir ulusun en komik adamlarından biri ülkenin lideri olursa ne olur? Tom Dobbs, talk şovlarında politikacıları taşlamakta ve ulusun aklından geçenleri söylemektedir. Her gece sistemle ilgili sert espriler yapmaktadır, ta ki ortaya gerçekten komik bir fikir atıncaya kadar: Neden kendisi başkan olmasın? Şaşırtıcı bir açıklamadan sonra, Dobbs kendisini aday listesine sokacak olan halk hareketini ateşler.
Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde Film Gösterimleri
Nazım Hikmet Kültür Merkezi‘nde film gösterileri yapılıyor. Programa göre, 06 Aralık, Çarşamba, 19:30’da 59’dan Önce,
13 Aralık, Çarşamba, 19:30’da Fidel,
16 Aralık, Cumartesi 19:30’da Oyun (Gala),
20 Aralık, Çarşamba, 19:30’da Az Gelişmişlik Anıları,
27 Aralık, Çarşamba, 19:30 Ben Küba’yım adlı filmler gösteriliyor. 59’dan Önce, 1889 Bağımsızlık Savaşı’nın bitiminden, Fidel Castro’nun Ocak 1959’da Havana’ya girişine kadarki süreci ele alan, Küba Devrim tarihinin bilinmeyenlerine ışık tutan, bağımsızlığa giden yoldaki önemli dönemeçleri ve büyük ayaklanmaları yansıtan 54 dakikalık belgesel bir film. Nazım Hikmet Kültür Merkezi, Osmanağa Mah, Ali Suavi Sok, No: 7, Bahariye, Kadıköy, İstanbul adresinde bulunuyor. Tel: 0216 4142239.
Takva
Senaryosunu Önder Çakar’ın yazdığı, yönetmenliğini Özer Kızıltan’ın üstlendiği Yeni Sinemacılar’ın son filmi Takva 1 Aralık’ta vizyona girdi. Katıldığı festivallerde beğeni ve övgüleri toplayan film, Toronto Film Festivali’nde jüri özel ödülünü, Antalya’da ise En İyi 2. Film, En İyi Senaryo ve En İyi Erkek Oyuncu dahil olmak üzere toplam dokuz ödül almıştı. Takva, içinde Allah korkusu ve sevgisini yoğun biçimde taşıyan ve kendisine bu yolda mütevazı bir yaşam belirlemiş Muharrem’in zamanla değişimini konu alan, itinayla işlenmiş bir yapım.
Günahsız ve yalnız bir adamın öyküsü…
İstanbul’un eski semtlerinden birinde, dededen kalma ahşap bir evde yalnız başına yaşayan Muharrem, varoluş sorusunu Allah düşüncesiyle çözmüştür ve bu yola gönülden bağlı bir şekilde hayatını sürdürmektedir. Bozuk düzenden, dış dünyanın maddiyatçı kirliliğinden arınmış bu küçük insan, ev düzenine, ölmüş anne ve babasının hatıralarına değer vermektedir. Evinin dışındaki dünyası çuval alım satım işleriyle uğraşan Ali Bey’in yanında yaptığı basit işlerden ve bir de eski bir dergâhta örgütlenmiş bir tarikattan ibarettir. Kadınlarla ilişkiden sakınan Muharrem’in cinselliğe dair arzuları ise sadece rüyalarına giren Şeyh’in kızıyla sınırlıdır. Muharrem’in yaşamı, müridi olduğu tarikatın birtakım idari işlerinin sorumluluğunu üstüne almasıyla değişmeye başlar. Tarikatın sahibi olduğu menkûllerin kiralarını toplamakla sorumlu tutulan Muharrem, bu işler sayesinde yavaş yavaş küçük dünyasından sıyrılmaya ve maddi değerlerle yüzleşmeye başlar. Giydiği kıyafetlerdeki değişim, kullanmak zorunda bırakıldığı cep telefonu ve bindiği otomobil Muharrem’in içindeki ilâhi sevgi – korku düzenini altüst etmeye başlar. Muharrem’in değerler silsilesi arasında yaşadığı gelgitler akli dengesini yitirmesine sebep olur.
“Bizim derdimiz din propagandası yapmak değil”
Senarist Önder Çakar, filmin öyküsünü ve senaryosunu babasından esinlenerek kaleme almış. Çakar, senaryonun çıkış noktasını “Bu senaryoyu yazarken babamdan esinlendim. Kendisi 50 yaşından sonra İslâmi öğretilerin içine girmişti. Aslında bu hikâyeyi anlatmak, onun yaşadıklarını bilmek, öğrenmek çabasıydı” ifadesiyle dile getiriyor. Öte yandan provaları polis tarafından basılan film olarak tanınan Takva’ya yöneltilen çeşitli eleştiriler olduğu da biliniyor. Ancak şunu içtenlikle belirtebilirim ki Takva kesinlikle taraf tutmuyor, birtakım çevrelere yaranma ihtiyacı gütmüyor veya bazı olguları kıyasıya eleştirmiyor. Filmin derdi yalnızca günümüzde varolan tarikatların işleyişini ortaya koymak. Ayrıca bunu yaparken gayet mesafeli bir duruş sergiliyor. Yönetmen Özer Kızıltan filme yöneltilen eleştirilere, “Bizim derdimiz din propagandası yapmak değil, saf manevi bir yaşam mümkün müdür sorusuna yanıt aramaya çalışmaktı. Maddiyatın ağır bastığı bir dünyada, Muharrem karakteri bunu başaramadı. Ben yol boyunca Muharrem’i takip ettim, onu anlamaya çalıştım. Cevaplayamadığım soruları da ucu açık bıraktım. Bu sorulara herkes kendince cevap vermelidir” şeklinde yanıt veriyor.
Erkan Can’ın performansı görülmeye değer
Özetle Takva, senaryosu ve filmsel işleyişiyle ne anlatmak istediğini bilen ve objektif aktarımlarda bulunmayı başarmış bir film. Takva, herşey bir yana sadece zikir sahnelerindeki kamera hareketleri çin bile seyredilmeye değer bir film. Görüntü yönetimindeki başarı özellikle de zikir sahnelerinde dikkat çekiyor. Temponun hızlanmasına paralel hareket eden kamera, üst açıdan yakın plâna doğru cesurca geçiş yapıyor. Filmin kaçınılmaz başarısındaki bir diğer etken ise elbette ki Erkan Can’ın performansı. Erkan Can, 4 – 5 yıl önce öyküyü okumuş ve bu role hazırlanmaya başlamış. Yine bir Yeni Sinemacılar projesi olan Gemide filminin ardından Erkan Can bu filmde de başrolde göz dolduruyor. Gerçekçi, samimi ve doğal bir performans sergiliyor. Muharrem efendinin Allah korkusu ve sevgisine dair sahip olduğu dengenin yavaş yavaş bozulmasını hem oyuncunun performansıyla hem de birtakım rüya imgeleriyle pekiştirilmiş biçimde seyrettik. Son dönem Türk sinemasına ait başarılı bir yapım seyretmek isteyenler için tavsiye ederim. İyi seyirler…
(12 Aralık 2006)
Âlâ Sivas