Mert Fırat ve Melisa Aslı Pamuk’un Başrollerini Paylaştığı Kilit’in Özel Gösterimi, Ünlü İsimlerin Katılımıyla Akmerkez’de Gerçekleşti

27 Ağustos’ta vizyona girmeye hazırlanan gizem filmi Kilit’in özel gösterimi, 23 Ağustos 2021 Pazartesi akşamı gerçekleştirildi. Gösterim öncesinde filmin oyuncularından Mert Fırat, Melisa Aslı Pamuk, Mustafa Alabora, Tuğçe Karabacak ve Gökhan Tevek ile yönetmen Adil Oğuz Valizade ve yapımcı Arif Valizade basın mensuplarının sorularını yanıtlarken, Mustafa Alabora “Aşı olun” mesajıyla hayatın normale dönmesinde aşılanmanın önemine dikkat çekti.

Mert Fırat ve Melisa Aslı Pamuk’un Başrollerini Paylaştığı Kilit’in Özel Gösterimi, Ünlü İsimlerin Katılımıyla Akmerkez’de Gerçekleşti yazısına devam et

Altın Portakal Sinema Okulu’na Başvurular Açıldı

T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı katkılarıyla Antalya Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde 02 – 09 Ekim 2021 tarihleri arasında gerçekleşecek 58. Antalya Altın Portakal Film Festivali, geleceğin sinemacılarına destek olmaya devam ediyor. İlk kez düzenlendiği 2019 yılında 150 öğrenciyi ağırlayan, pandemi nedeniyle çevrimiçi düzenlendiği geçen yıl ise 250 öğrenciyi sinema profesyonelleri ile bir araya getiren Altın Portakal Sinema Okulu için öğrenci başvuruları açıldı.

Basit Gerçeklerin Olmadığı Bir Zamandayız

2014 yılında 10. Al Jazeera Belgesel Film Festivali’nin “uzun metraj” bölümünde jürideydim. Ulrich Gaulke’e “As Time Goes By in Shanghai” filmi ile Juri Büyük Ödülü’nü vermiştik. Ödül töreninden sonra Ulrich – Uli ile tanıştık. Festival kutlaması ve birkaç saatlik sohbetin ardından sosyal medya üzerinden hep bağlantıda kaldık. 7 yılın ardından, Uli yeni belgeselinin çekimleri için İstanbul’daydı.

Yıllar sonra buluşmanın heyecanıyla kısa bir zamana derin bir muhabbetti sığdırdık. İşler güçler, aile, sinema, dünyanın hali, pandemi ile daldan dala atlayarak pek çok konuda konuştuk. Bu arada belgesel sinema üzerine bir söyleşi yapmayı da ihmal etmedim tabi.

Tamam ben seni tanıyorum fakat okuyucularım için kendinden biraz söz eder misin?

Doğu Almanya’da doğdum. Potsdam Babelsberg’de film yönetmenliği eğitimi aldım. 2000’den beri sinema ve TV için belgesel film yönetmenliği yapıyorum. İlk filmim Havvana Mi Amor ile “En İyi Belgesel” dalında Alman Film Ödülü’nü kazandım. Hindistan, Amerika, Kuzey Kore ve Afrika’daki sinema salonu sahipleri hakkında yaptığım Comrades In Dreams belgeseli ile Sundance’da Jüri Özel Ödülü için aday gösterildim. As Time Goes By In Shanghai ile Al Jazeera Belgesel Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü aldım. Ki jüride sen vardın ve seninle de orada tanıştık. Filmlerimin hikâyeleri farklı kültürlerde geçiyor. Hayatın anlam arayışı içinde insanları neyin birleştirdiğini anlatıyorlar. Ben filmlerimle karşılıklı anlayış içinde kültürlerin bir arada yaşamasını teşvik etmek istiyorum.

Belgesel sinema senin için ne ifade ediyor

Benim için belgeseller farklı kültürleri ve insanları anlamanın, onlarla özel bir şekilde yakınlaşmanın yolu. Belgesel sinema, evrensel bir sinema dili ve özgün bir bakış açısıyla anlattığı hikâyeleriyle seyirciyi yakalamayı başarmalıdır bana göre. Televizyonun aksine sinema filmi yapımcılarının ayrıcalığı var. Hikayelerine ve kahramanlarına daha fazla zaman ve dikkat ayırabilirler. Çok katmanlı bir bakış açısıyla hikaye anlatımı ve sinematik araçların seçimi belgeseller için önemli. Bugünün belgeselleri güçlü görselliği ve etkili hikaye anlatıcılıkları ile uzun metraj kurmaca filmlerle eşit düzeydeler. Honeyland belgeselini ve Rumen yönetmen Alexander Nanau’nun başyapıtı Collective’i örnek gösterebilirim mesela.

Belgesel sinema geçmişten günümüze uzanan yolculuğunda farklı bir kıvama ulaştı. Bu dönüşümü nasıl yorumluyorsun?

Günümüzde belgeseller diğer medyalarla rekabet etmek zorundalar. Görsel – işitsel içeriklere ulaşmak ve bunları kullanmak için izleyicinin pek çok seçeneği var artık. İsteyen herkes belgesel çekebilir. Teknolojik gelişmeler buna imkan tanıyor. Teknik açıdan bu artık bir sorun değil. Asıl mesele farklı, güçlü hikaye anlatımı ve görsel olarak olağanüstü ifadeler, yorumlar ve projelerinizi finanse edebileceğiniz yaratıcı yollar bulmak.

Belgesel sinema yüz yılı aşan bir süreçte gelişti ve şimdi hikâyelerini büyüleyici şekillerde anlatabilir durumda. Saf gerçeğe ilişkin koşulsuz iddia, gerçekle bir oyuna dönüştü. Belgesel sinemanın hikâye anlatımında neredeyse hiçbir sınır ya da tabu kalmadı. Bu, filmlerin küratörlüğünü, tartışılmasını daha da önemli kılıyor. Belgeseller bugünlerde çok daha politik konular içeriyor. İklim değişikliği, savaşlar, beslenme gibi zamanımızın büyük sorunları hakkında çokça belgesel yapılıyor. Dijitalleşme sayesinde film yapımcıları belirli gelişmelere hızlı tepki verebiliyor ve olayları anında belgeleyebiliyor. “Sıcak” olanın etrafında çok fazla rekabet var. Ancak zaman meselesi çok önemli belgeselde. Belgesel yaparken kapsamlı araştırma imkanını kaybetmemek ve o zamanı filme vermek gerektiğini düşünüyorum. “Doğrudan sinema” gibi belgeselin sinematik biçimleri her zaman güçlü filmler üretirler, tıpkı şiirsel tarzdaki filmler gibi. Bütün bu formlar, belgesel film tarihinde onlarca yıl önce ortaya konmuşlar ve günümüzün belgesel film üretiminde yeniden bulunup, yorumlanıp, kullanabilir. Alexander Nanau’nun Collective filmi saf “Doğrudan Sinema”dır. Bu yıl Oscar’a iki kez aday gösterildi. Bu bize ne kadar filmsel bir form olduğunu gösteriyor. Belgesele konu olan hikâyeler izleyiciyi şaşırtmalı, eğlendirmeli ve duygu dünyalarına dokunmalıdır bana göre. Bugün mevcut tüm sinematik ve dramaturjik araçları kullanarak bunu yapabiliriz pekala.

Senin için bir belgesel filmin olmazsa olmazları nelerdir?

Belgesel filmde benim için olmazsa olmaz olan heyecan verici bir hikâye bulmaktır. Hikâye anlatımı ve her hikâye için o hikâyeye özel inandırıcı bir sinematik form kullanmaktır. Ve bir belgesel film olarak anlatılmaya değer bir hikâye olmalıdır hikayeniz.

Bir roman, bir radyo programı, TV haberi ya da bir film yapmak için farklı farklı hikâyelere ihtiyaç vardır. Her hikâye belgesel film yapmaya uygun değildir. Bir film yapımcısı olarak her zaman kendinize bu hikâyeyi neden özellikle anlatmak istediğinizi sormalısınız. Ayrıca, yönetmenin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yönetmenin ayırt edici bir tarzının olması gerektiğini düşünüyorum.

Evet hikâye önemli. Peki ya gerçek? Belgesel ve gerçeklik arasındaki ilişki?

Klasik tanımla belgesel, gerçekliğin yaratıcı bir şekilde yorumlanmasıdır. Hangi şekli alırsa alsın, gerçek olaylarla ve insanlarla doğrulanabilir bir referansı olmalıdır belgeselin. Gerçek olayların ve insanların film yapımcısı tarafından sanatsal olarak yorumlanması pekala olabilir. Ancak bu sanatsal süreç şeffaf olmalı ve tanımlanabilir hale getirilmelidir. Ari Folman’ın “Beşir ile Vals” filmi buna bir örnektir. Lübnan savaşını İsrail askerlerinin perspektifinden anlatma süreci, gerçek kişiler ve onların hikayelerine dayanan sinematik animasyon araçlarıyla sunuluyor. Ya da Sarah Polley’nin ailesi hakkında, hikayeye farklı bakış açılarını akıllıca ortaya koyan ve basit bir gerçeği bulmanın imkânsızlığını ele alan “Anlattığımız Hikâyeler” filmi. Her belgesel, gerçekliğe uygun belirli bir sinemasal biçime karar verir. Bir ve aynı olay hakkında tamamen farklı iki film olabilir. Kamerayı kurarak, tasvir edilen dünyayı “açık” ve “kapalı” olarak ayıran bir çerçeve tanımlarız. Biz sadece bir parça görüyoruz ve bu seçim gerçeğe ilk müdahaledir. Belgeselin montajı, olayların başlangıçta meydana gelme biçimine bir başka belirleyici müdahaledir. Film yapımcısının sürecindeki her öznel adım gerçeği değiştirir. Seçkin belgesellerde bu süreci görmek ve hissetmek bir zevktir.

Belgesel filmde hakikat tartışması belgesel filmin kendisi kadar eskidir. Ve hala tutkuyla yürütülüyor. İzleyicilerin filmlerimize duydukları güven asla hayal kırıklığına uğratılmamalıdır. İzleyici gerçekliği sanatsal olarak ele almamızı ve ardından onu heyecan verici ve eğlenceli bir film şeklinde sunmamızı takdir ediyor.

İstanbul’da çektiğin belgeselden bahseder misin? Bu belgeseli yapmaktaki amacın nedir?

Asırlık Kadınlar hakkındaki yeni belgeselimin bir bölümünü İstanbul’da çekiyorum. Geçen yüzyılı özel bir biçimde şekillendiren farklı ülkelerden 100 yaşını aşmış asırlık kadınları anlatıyorum. İstanbul’da Alman – Türk Prof. Dr. Nermin Abadan Unat ile tanıştım. Sosyolog ve kadın araştırmacısı. Uluslararası üne sahip bir sosyal bilim insanı. Almanya’ya göçün eleştirel çalışmasında öncü bir isim ve hayatını Türk toplumunda kadının rolünü inceleyerek geçirmiş. Asarlık hayatı, heyecanı, yapmak istedikleri, kadın hakları mücadelesiyle güçlü bir ses olmaya devam edişi beni derinden etkiledi.

100 yaşında Hindistan, Küba, İsrail ve Avusturya’dan diğer kadınlarla birlikte, İstanbul’dan Nermin Abadan Unat hikâyeleriyle geçen yüzyılın kadınlar açısından nasıl geliştiğine ve bundan sonrası için neler yapılabileceğine dair bir iç görü olacaklar filmimde.

Japonya’da bir basın fotoğrafçısı, Hindistan’da dünyanın en yaşlı yoga hocası, İsrail’de bir politikacı, Avusturya’da bir yazar, Küba’da bir hikaye anlatıcısı eşlik ediyor bize belgeselde.

Hepsinin güçlü yanları var, kişiliklerini nasıl şekillendirdiklerini deneyimlemek büyüleyici. Kadın gücü hakkında bir film yapmak ve biraz farklı bir konuya yönelmek ve farklı bir açılım getirmek istedim. Konuya özel bir bakış açısı.

Demek kadın gücü. Enteresan. İzlemek için sabırsızlanıyorum. İstanbul’da seni en çok ne etkiledi? Eğer İstanbul hakkında bir belgesel çekseydin hangi eksenden giderdin?

İstanbul farklı kültürlerin bir arada yaşaması nedeniyle beni etkiliyor. Sevdim buradaki insanların yaşam biçimlerini, mizahlarını ve hikâye anlatma yeteneklerini. Tanıştığım insanlar hayata, aşka ve yaşam tarzlarına dair yeni bakış açılarıyla beni şaşırtıyorlar. Tutkuyla tartışıp, her anının tadını çıkarıyor gibiler. Aynı zamanda ince bir çizgide süren bir hayatları var. Buradaki insanlar olan biten her şeyin daha çok farkındalar sanki. Sadece bir haftadır buradayım ve bu benim ilk izlenimim. Daha derin bir iç görü elde etmek için daha çok zamana ihtiyacım var ve ben buna hazırım. İstanbul bana ilham veren, yeni hikâyeler aramaya devam etmem için beni motive eden bir şehir. Ve Humphrey Bogart’ın Casablanca’nın sonunda dediği gibi: “Güzel bir arkadaşlığın başlangıcı!”

Hong Kong’da üniversitede belgesel film teorisi ve pratiği öğretiyorsun. Nasıl gidiyor, öğrencilerin derse ilgisi nasıl?

Hong Kong’da belgesele dair temel işler yapıyorum. Belgeselin ne olup olmadığını bilmek önemli. Artık basit gerçeklerin olmadığı bir zamandayız. Öğrencilerin büyük ilgisiyle karşılaşıyorum. Yüzlerindeki şaşkınlığa bir anlam katmak, bir anlam yaratmak büyük keyif benim için. Oscar ödüllü Ruby Yang ile yürüttüğüm prodüksiyon sınıfımda öğrenciler kısa bir belgesel film yapabiliyorlar. Deneyim benzersizdir ve kişi üzerinde kalıcı bir izlenim bırakır. Filmleri çok kişisel, onların kültürü ve hayalleri hakkında çok şey öğreniyorum. Benim için öğretmenlik olağanüstü bir şey, bir deneyim. Özelliklede Hong Kong gibi değişimin patladığı bir bölgede ediniyorum bu deneyimi. Bu arada sorularını çok sevdim. Çok iyi. Kaliteli sorular.

Teşekkür ederim Uli! Sen de güzel cevaplar veriyorsun.

Gerçekten mi?

Evet gerçekten. Aslolan okuyucular, meraklısı…

Of course.

Sence belgesel film yapmak öğretilebilir mi? Ne kadar öğretilebilir?

Evet, öğrencilerime öğretebileceğim bir takım beceriler var. Hikâye anlatımı, dramaturji, çerçeveleme, araştırma yöntemleri, karakterlerle güven inşa etme… Tüm bu konularda bilgi ve deneyimlerimi anlatıyorum. Belgeselleri finanse etme ve gösterebilme koşullarını konuşuyoruz.

Öğrenciler heyecan verici bir konu bulur bulmaz işe başlıyorlar. Sıfır deneyimden, bir deneyime geçmeyi başarıyorlar. Geçen yıl, öğrencilerim tarafından yapılan bir kısa film önemli kısa film festivallerinden Interfilm Berlin’de ana ödülü kazandı. Bu kesinlikle öğretilebilir olduğunu gösteriyor.

Öğrencileri filmlerini çekmeye ve onlarla başarılı olmaya hazır hale getirin.

(Bu yazı ilk olarak 29 Ağustos 2021 tarihinde cinedergi.com’da yayınlanmıştır.)

(30 Ağustos 2021)

Semra Güzel Korver

Antep Kısa Film Festivali

Geçtiğimiz yıl ‘Gel ses ver’ sloganıyla düzenlenen Antep Kısa Film Günleri, bu yıl festivale dönüşüyor ve 19 – 21 Kasım 2021 tarihleri arasında Antep Kısa Film Festivali olarak gerçekleştiriliyor. big bang ve berisi oluşumu Gaziantep’te kısa film üretimini arttırmak arzusuyla 2016 yılında çıktığı yolculuğunda kısa film gösterimleri ve kısa film çekimleri gerçekleştirdi. Geçen yıl 3 gün süren Antep Kısa Film Günleri’nde 50 kısa film ve 21 söyleşi izleyicilerle buluşturuldu. Bu etkiyi arttırmak ve daha geniş bir kitleye ulaşılması amacıyla etkinlik bu yıl kısa film festivaline dönüştürüldü. Festival 19 – 21 Kasım 2021tarihlerinde Cinemaximum Sineması’nda yapılacak.

Antep Kısa Film Festivali yazısına devam et

TRT Ortak Yapımı Tereddüt Çizgisi, Saraybosna Film Festivali’nden Ödülle Döndü

Bosna Hersek’te bu yıl 13 – 20 Ağustos 2021 tarihleri arasında düzenlenen Saraybosna Film Festivali’nin kazanları açıklandı. Festivalde TRT ortak yapım ödülü alan Tereddüt Çizgisi projesi Montenegro Cinelink Ödülü’ne değer görülürken, Cinelink Work in Progress TRT Ödülü’nü ise yönetmen Aida Begic’in Balat (A Ballad) projesi kazandı. Ödüller, Saraybosna’daki Ulusal Tiyatro binasında yapılan törende verildi.

Rus Filmleri Haftası 2021

Kadıköy Belediyesi ev sahipliğinde, İstanbul Rusya Başkonsolosluğu ve Mosfilm’in katkılarıyla, Rusya’nın Büyük Vatanseverlik Savaşı’nın 80. yıldönümü anısına düzenlenen Rus Filmleri Haftası, Kadıköy Caddebostan Kültür Merkezi’nde başlıyor. 23 Ağustos 2021 Pazartesi günü gerçekleşecek açılış töreni yle başlayacak etkinlik 29 Ağustos’a dek sürecek. Etkinlik Büyük Vatanseverlik Savaşı’nın 80. yıldönümüne adanıyor. Mosfilm’in seçkisi olan en iyi savaş filmleri, Türkçe altyazılı olarak gösterilecek. Etkinlikte Bir İnsan Kaderi, Git ve Gör, Leylekler Uçuyor, Yıldız, Bir Asker Destanı, Beyaz Kaplan, Vatan İçin Savaştılar adlı filmler sinemaseverlerle buluşacak.

Rus Filmleri Haftası 2021 yazısına devam et

Darlin

Pollyanna McIntosh’un yönettiği ve Cooper Andrews, Kristina Arntz, Mackenzie Bateman ile Bryant Batt’ın oynadığı Darlin, 24 Eylül 2021’de TME Films dağıtımıyla BMS Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Darlin, vahşi bir ruhun gölgesinde olan genç bir kadının esrarengiz hikâyesini konu ediyor. Bir Katolik Hastanesi’nde tedavi görmekte olan genç kadın Darlin, rehabilite edilmesi için, bir Psikopos ve birlikte çalıştığı itaatkâr rahibeleri tarafından yönetilmekte olan bir bakımevine götürülür. Ancak Darlin’in bilinmeyen, karanlık bir sırrı vardır. Onu büyüten vahşi kadın, Darlin’in ruhunun gölgesindedir ve yoluna kim çıkarsa çıksın onun peşinden gitmeye kararlıdır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Şahin Gültekin’i Kaybettik

Türk Halk Müziğinin ünlü sesi Şahin Gültekin, 22 Ağustos 2021 Pazar günü hayatını kaybetti. 16 Ocak 1937’de Tokat’ın Zile ilçesinde doğan Gültekin, İstanbul Yüksek Ticaret Okulu’nda okurken İstanbul Konservatuarı’nda eğitim gördü, Sadi Yaver Ataman ve Ahmet Yamacı gibi ünlü halk müziği isimlerinden ders aldı. Anadolu Kızı adlı bir filmde oynayan Gültekin, ünlü Buzlar Çözülmeden filminin müziklerini yaptı, bazı filmlere söylediği türküleriyle katkıda bulundu. Gültekin’in cenazesi 23 Ağustos 2021 Pazartesi günü öğle vakti kılınacak cenaze namazı sonrasında Anadolu Hisarı Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Çok Satanlar

Lina Roessler’nin yönettiği ve Michael Caine, Aubrey Plaza, Scott Speedman ile Cary Elwes’in oynadığı Çok Satanlar (Best Sellers), 10 Eylül 2021’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla CGV Mars Dağıtım tarafından vizyona çıkarıldı.
Lucy Stanbridge babasının yayınevini devralmış hırslı bir editördür. Çıkardığı gençlik kitapları şirketi batırmanın eşiğine getirdiğinde ise son çare olarak tozlu rafların içinden eski bir sözleşme bulur; yıllar önce şirketi meşhur eden eski yazarları Harris Shaw, yayınevine bir kitap borçludur. İnzivaya çekilmiş, yaşlı ve alkolik Harris’le yeni çağın tüm pazarlama tekniklerine hakim genç Lucy Stanbridge uzun, amansız ve cüretkar bir kitap turnesine çıkarlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

TRT Ortak Yapımı Elli Kelimelik Mektuplar Filminin Tanıtımı İlk Kez Yayımlandı

Adnan Menderes döneminde Ulaştırma, Millî Eğitim ve Bayındırlık Bakanlığı ile Başbakan Yardımcılığı görevlerinde bulunan Tevfik İleri’nin 27 Mayıs darbesiyle Yassıada’ya sürgün edilişini ve ailesinin başından geçen olayları gerçek hikâyelerden esinlenerek konu alan TRT Ortak Yapımı Elli Kelimelik Mektuplar filminin ilk tanıtımı, TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı’nın sosyal medya hesabından paylaşıldı. Sobacı, “Ahmet Tevfik İleri’nin askeri cunta yönetimi tarafından Yassıada’ya sürülmesi, Adnan Menderes ve arkadaşları gibi kötü muameleye maruz kalması ve yaşadıkları, Elli Kelimelik Mektuplar filmiyle 10 Eylül günü vizyonda.” ifadelerini kullandı.

Mustafa Göçmen’ı Kaybettik

Oyuncu Mustafa Göçmen, 20 Ağustos 2021 Cuma günü hayatını kaybetti. Göçmen, yönetmenliğini Yavuz Özkan’ın yaptığı Umut Yarına Kaldı, yönetmenliğini Işıl Özgentürk’ün yaptığı Seni Seviyorum Rosa ve yönetmenliğini Tunç Başaran’ın yaptığı Piano Piano Bacaksız adlı filmde oynadı. Merhuma tanrıdan rahmet kederli ailesine sabırlar dileriz.

Ya Ben Ölürsem

Faik Ahmet Akıncı’nın yönettiği ve Müfit Can Saçıntı, Cenan Çamyurdu, Reha Özcan ile Güliz Gündüz’in oynadığı Ya Ben Ölürsem, 01 Nisan 2022’de Özen Film dağıtımıyla Akıncı Yapım – 23 Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Polis memuru Yılmaz’ın karısı Hülya dokuz aylık hamiledir. Büyürken, aile yavaş yavaş çocuklarındaki anormal davranışları fark etmeye başlar. Akranlarıyla iletişim sorunu yaşayan çocuk sadece zekâ küpüyle oynamaktadır, konuşmaya başladığında ise cümleleri diğer çocuklar gibi kuramamaktadır, göz temasında bulunmamaktadır. Bir gün parkta oynarlarken bir nöroloji hekimiyle karşılaşırlar ve aile “Otizm” kelimesiyle tanışır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Bir Orduya Bedel

Stephen Durham’ın yönettiği ve Ellen Hollman, Matt Passamore, Geraldine Singer ile Gary Kasper’in oynadığı Bir Orduya Bedel (Army of One), 03 Eylül 2021’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Özel Kuvvetler’e bağlı Brenner Baker, eşiyle birlikte tatil yapmaya karar verir. Çıktıkları yürüyüş sırasında, yağmurdan kaçmak için bir sığınağa girerler. Burasının uyuşturucu çetesinin silah deposu olduğundan habersizdirler. Kartel, zaten şüpheli bulduğu bu çiftin peşine çoktan düşmüştür. Gizli deponun yerini öğrenen Brenner’ın kocasını öldürürler, onun da öldüğünü zannedip ikisini bir çukura atarlar. Hayatta kalan Brenner, çetenin peşine düşer.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu