Tüm Şirketler, 25 – 31 Ağustos 2006 Haftalık, 30 Aralık 2005 – 31 Ağustos 2006 Yıllık Box Office listesi için tıklayınız. Bu listeden alıntı veya kopyalama yapılırken Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nden izin alınmalıdır.
35 Milim Filmcilik
35 Milim Filmcilik, 25 – 31 Ağustos 2006 Haftalık Box Office listesi için tıklayınız.
Medyavizyon Film
Medyavizyon Film, 25 – 31 Ağustos 2006 Haftalık Box Office listesi için tıklayınız.
Bir Film
Bir Film, 25 – 31 Ağustos 2006 Haftalık Box Office listesi için tıklayınız.
24. Torino Film Festivali
24. Torino Film Festivali, 10 – 18 Kasım 2006 tarihleri arasında düzenleniyor. Festivale 22 Eylül 2006 tarihine kadar 35 mm, 15 mm, HD, Digital Betacam, Betacam, DVD formatlarıyla başvurulması gerekiyor. İletişim bilgileri ve müracaat formuna tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Erman Film Uzun Metraj Film Projeleri Bekliyor
Türk sinemasının önemli yapımcılarından Hürrem Erman tarafından 1940’lı yıllarda kurulan Erman Film, sinemada üstlendiği misyon nedeniyle, bu yıldan itibaren uzun metraj film yapmak isteyen sinemacıların projelerini değerlendirecek. Bugün Hürrem Erman’ın oğulları Fuat ve Nail Erman tarafından yönetilen şirket, film ithalâtının yanı sıra uzun metraj sinema projelerine de imza atmayı düşünüyor. Erman Film ile sinopsis üzerine görüşmek için (0212) 2443202 no.lu telefondan randevu alınabilir.
Kuzey Faresi
Dominik Moll’un yönettiği ve Laurent Lucas, Charlotte Gainsbourg, Charlotte Rampling ile Andre Dussollier’in oynadığı Kuzey Faresi (Lemming), 08 Eylül 2006‘da 35 Milim Filmcilik dağıtımıyla Belge Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Başarılı mühendis Alain Getty, karısı Benedicte ile birlikte yeni patronunu ve karısını yemeğe davet eder. Bu karşılaşma genç çiftin uyumunu zedeler. Ancak, iki çift de birbirinden olsa olsa bu kadar farklı olabilir: Bir yanda genç, örnek bir çift, diğer yanda nefret ve hınçla çürümüş bir çift. Her şey, süren hayatın akıldışı bir seyre kapılacağının habercisidir.
1. Datça Ustaya Saygı Sinema Günleri
Datça Belediyesi’nin kültür ve sanata katkıları devam ediyor. Datça, bu seneden itibaren bir çok sinema devini, sinemaseverlerle buluşturacak. Datça Belediyesi’nin bu yıl ilkini düzenleyeceği ve tam 7 gün sürecek olan sinema günleri, Usta’ya Saygı kapsamında, yakın zaman önce kaybettiğimiz usta yönetmen Atıf Yılmaz’la ilk adımını atıyor. Datça Kaymakamlığı’nın desteği ve Kültür Bakanlığı’nın katkılarıyla gerçekleşecek olan Usta’ya Saygı Datça 1. Sinema Günleri, 09 – 16 Eylül 2006 tarihleri arasında, Datça Amfi Tiyatro’da düzenlenecek.
1. Datça Ustaya Saygı Sinema Günleri yazısına devam et
Gönlümüzdeki Bond Kızı Angelina Jolie
film.gen.tr sitesinde düzenlenen ve 8.000 kişinin katıldığı Bir Sonraki Bond Kızı Kim Olmalı? anketinde oyların % 45’ini alan Angelina Jolie açık arayla favori Bond kızı seçilirken, en yakın rakibi Monica Bellucci oyların %22’sini topladı. Diğer adaylardan Catherine Zeta – Jones %14 oy alırken, Lucy Liu oyların %13’ünü, Rebecca Romijn – Stamos ise oyların % 6’sını topladı. Bilindiği gibi şu an çekimleri sürmekte olan Bond serisinin 21. filmi Casino Royale’de, başrol oyuncusu Daniel Craig’e, Eva Green eşlik ediyor. Bakalım Hollywood, bundan sonraki Bond filmleri için Türkler’in sesine kulak verecek mi?
Seferihisar “Babam ve Oğlum”dan Sonra “Çinliler Geliyor”a Ev Sahipliği Yapıyor
İzmir’in Seferihisar ilçesi yapımcılığını Şükrü Avşar’ın, yönetmenliğini Seferihisar doğumlu Çağan Irmak’ın üstlendiği, sinema gösterimlerinde 3 milyon 813 bin 437 kişi tarafından izlenen Babam ve Oğlum’dan sonra yönetmen Zeki Ökten’in Çinliler Geliyor adlı filmine ev sahipliği yapıyor.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Seferihisar “Babam ve Oğlum”dan Sonra “Çinliler Geliyor”a Ev Sahipliği Yapıyor yazısına devam et
İlk Düşünüldüğü Noktadan, Farklı Nedenlerle, Farklı Noktalara Varan İki Film: “Zavallılar” (Yılmaz Güney – 1972 / Atıf Yılmaz – 1974) ve “Baba” (Yılmaz Güney – 1971)
Bazı kişilerin ilişkileri ilginçlikler gösterir. Sinemamızın iki ünlü yönetmeni, Atıf Yılmaz ve Yılmaz Güney’in ilişkileri de böylesi bir ilişkidir. Yılmaz Güney, Atıf Yılmaz’dan her zaman ustam diye söz etmiştir. Bunda haklıdırda, bir “sinema tutkunu” olarak İstanbul’a gelen Güney, ilk sinema çalışmalarına Atıf Yılmaz’ın yanında başlamıştır. Bu çalışmaların ilk bölümünde üç film yer valır. 1959 yılında çekilen Alageyik, Bu Vatanın Çocukları ve Karacaoğlan’ın Kara Sevdası filmlerinde, Güney, Yılmaz’a asistanlık yaptığı gibi, Atıf Yılmaz’ın yanında, Yaşar Kemal ve Halit Refiğ ile birlikte senaryo yazımına da katılmış, ayrıca ilk iki filmde de başrolü oynamıştır. -Bu Vatanın Çocukları iki çocuk kahraman üzerine kurulu olsa da- Güney, Yılmaz ile bundan sonraki çalışmasını 1961 yılında Dolandırıcılar Şahı, Tatlı Bela ve Seni Kaybedersem filmlerinde yapar. Asistanlığın yanında ilk iki filmde bu kez küçük rollerde oynar, üçüncü filmde ise yalnızca asistanlık yapar. Güney’in Yılmaz ile üçüncü dönemi yalnızca oyunculuk alanında kalır, Güney artık bir star (Çirkin Kral) olmuştur. Balatlı Arif (1967) ve Zeyno (1970) filmlerinde yönetmen – oyuncu ilişkisi devam eder.
1972 yılına gelindiğinde Güney kendi yazdığı senaryodan Zavallılar filmini çekmeye başlar, başrolünüde -iki kader arkadaşı ile birlikte- kendisi oynamaktadır. Fakat film tamamlanamaz, Güney’in tutuklanması nedeni ile film yarım kalır. Yarım kalan filmin tamamlanması fikri ile 1974’de yeniden ele alınması ile ortaya garip bir durum çıkar, filmde Güney’in oynadığı rol nasıl çözümlenecektir, öykü onun üzerine kuruludur. Bu durumda öykünün yeniden yazılması gerekmektedir. Öykünün yeniden yazılması görevi, filmin tamamlanmasını da üstlenen Atıf Yılmaz’a verilir. Yılmaz filmdeki üç arkadaşın, neden ceza evine girdiklerini anlatan üç geri dönüşle, olayı çözümler ve filmde bu şekilde tamamlanır. Geri dönüşlerde üç arkadaştan ikisini yine, Güney’in anlattığı bölümlerdeki gibi Yıldırım Önal ve Güven Şengil oynar. Yılmaz Güney‘in oynama olasılığı olmadığı için gençliğinin ileri yaşlarını akrabalarından Göktürk Demirezen, -hem de Güney’in oynadığı bölümlerle çelişmeyecek bir bütünlük içinde- oynarken, daha erken yaşlarını Mehmet Şahiner oynar.
Yılmaz, 1959’da senaryo çalışmalarına kattığı, çekim sırasında kendisine asistanlık yaptırdığı ve sinemaya -fiilen başladığı- ilk günlerde başrol oynattığı çırağı Güney’in yarım kalan bir filmini, hem senaryosunu zorunlu nedenlerle yeniden yazarak, hemde iki eski oyuncunun yanında hiç sinema deneyimi olmayan akrabası bir genci oynatarak tamamlayıp, usta – çırak ilişkisini iki usta ilişkisine çevirerek, sinema tarihinde pek rastlanılmayacak bir beraberliği gerçekleştirmiştir. Ayrıca görsel bir sanat olan sinemada, Güney ile birlikte çalışan Gani Turanlı’dan iki yıl sonra Kenan Ormanlar’ın Yılmaz ile birlikte çalışmasında görsel hiç bir kopukluk olmadan bütünlüğe ulaşılması da, dikkat çekicidir. Yıldırım Önal ve Güven Şengil de, Güney’in çektiği bölümlerden yıllar sonra aynı kişilikleri, Yılmaz yönetiminde -daha genç halleri ile- tekrar oynarken filmin/filmlerin bütünlüğünü aksatmamaktadırlar.
Güney’in 1972’de yarım kalan ve Yılmaz tarafından 1974’de tamamlanan, bu arada senaryosu yeniden yazılmak durumunda kalınan Zavallılar filmi ne anlatmak durumunda iken ne anlatır duruma gelmiştir. Seyirci karşısına çıkan Zavallılar’da cezaevinde yatan ve tahliye edilmek üzere olan üç gariban arkadaş bir yolunu bulup cezaevinde kalmayı, hiç değilse kışı içerde geçirmeyi düşünürler, ama düşünceleri gerçekleşmez. Gidecekleri hiç bir yer yoktur, soğuktur ve açtırlar. Bir parkta oturup geçmişlerini düşünürler, nasıl suça itilip cezaevine düşmüşlerdir. Arap (Güven Şengil) ve Hacı (Yıldırım Önal) işledikleri suça nasıl sürüklenmişlerdir. Abuzer (Yılmaz Güney) ise küçük yaşlardan beri bir kaç kez cezaevine girip çıkmıştır. Geri dönüşlerle verilen olayları hatılarlar ve her şeyi göze alıp, zemin kattaki bir aşevine girip karınlarını doyururlar. Arap ve Hacı, tuvalette gidip, kaçma kararı alırlar ve Abuzer’i yalnız bırakıp kaçarlar. Karakola götürülen Abuzer bir süre sonra serbest bırakılır, tam o sırada karakolda yabancı uyruklu bir kadın vardır, oturma süresi dolmuş ve sınır dışı edilecektir. Bir Türkle evlenerek ülkede kalabileceği belirtilir. Karakoldan çıkan Abuzer, yabancı uyruklu kadının arabasından çağrılması üzerine kaçmaya başlar ve kaçışı sırasında, görüntü donar (SON).
Güney’in göründüğü sahneleri doğal olarak Güney çekmiştir, filme çok uyan bir yerleşim gösteren sahneleri ise ustası Atıf Yılmaz’ın elinden çıkmadır ama geri dönüşler (Yılmaz’ın yazdıkları) olmasa idi, film nasıl olacaktı? Geri dönüş sahneleri olmayınca, film başladığı şekilde açılacak, yine içerde kalmak istemelerine rağmen Abuzer, Hacı ve Arap’ın -soğukta gidecekleri yerleri olmadan ve aç bir şekilde- cezaevi kapısına konulması ile gelişecekti. Yine parka gidip oturacaklar ve -geçmişlerini pek de hatırlamadan- aşevine gidecekler ve yine Abuzer, Arap ve Hacı tarafından terk edilecekti. Karakola götürülen Abuzer, burada ülkede bulunan ve oturma izni bittiği için yurt dışına çıkarılacak olan bir yabancı uyruklu kadınla karşılaşacak ve kadının aşevinin parasını ödemesi ile kurtulacak, salınınca dışarda yalnız başına giderken, -bedelini ödeyen- yabancı uyruklu kadın tarafından arabasına çağrılacak (Güney’in çektikleri burada bitiyor veya buraya kadar kullanılmış) ve Abuzer’in bundan sonra şansı dönecektir. Yabancı uyruklu kadınla evlenmesi karşılığında artık zengindir. Abuzer evlendikten ve o güne kadar hayalini bile kuramadığı şeylere kavuştuktan sonra, eski günlerdeki arkadaşlarını aramaya çıkar. Arkadaşlarını bulur da. Fakat onları bulması, yaşamını yitirmesine neden olur, arkadaşları tarafından öldürülür.
Zavallılar filminin senaryosu yayınlanmıştır, fakat yayınlanan senaryonun finalinde, karakoldan çıkan Abuzer, bir polis ekibinin dikkatini çeker ve suç işlemeye yatkın bir tip olması nedenle “durması” söylenir, polisten ürkerek kaçmaya başlar ve kaçışı sırasında, film biter. Filmde ise, karakoldan çıkan Abuzer, biraz önce karakoldaki yabancı uyruklu kadının arabasından çağrılır, yine ürkek ve kaçarken görüntü donar…
“Zavallılar’ın benim filmografim içindeki yeri, bir dostun, bir küçük kardeşin yarım kalmış işini, bütün namusumuzla tamamlama çabasından ibarettir.” (Atıf Yılmaz)
*****
Baba, bilinen ödül olayı ile hatırlanabilecek bir film. 1972 – 4. Adana Altın Koza Film Festivali’nde birinci olarak ödül kazanan filmin yanında, Yılmaz Güney de en başarılı erkek oyuncu seçilir. Ödüllerin açıklanmasından ve dağıtılmasından sonra, Festival Komitesi’nce bir açıklama yapılarak, “Baba’nın yarışma dışı bırakıldığı ve verilen ödülün geri alınacağı, yeni bir değerlendirme yapılması gerektiği” açıklanır. Jüri heyeti havaalanından geri çağrılır ve filmler yeniden değerlendirilir. Baba hesaba katılmayınca 2. olan Karadoğan (Yılmaz Duru) En İyi Film, 3. olan Yaralı Kurt (Lütfi Akad) 2. olurken, daha önce değerlendirmede olamayan Irmak (Lütfi Akad) 3. film olarak belirlenir. En İyi Erkek Oyuncu ödülü ise Yaralı Kurt’taki oyunu nedeni ile Cüneyt Arkın’a verilir.
Uzaktan bakınca (üzerinden 34 yıl geçmiş) tarihsel bir olay gibi görülüyor, gerçekten de öyledir. Acaba dünya sinema tarihinde bir örneği daha var mı? Ama Baba’ya bizim yaklaşmamızı gerektiren bu olay değildir.
Zavallılar’da film düşünüldüğü biçimden tamamen farklı bir biçimde seyirci karşısına çıkmış, çıkmak zorunda kalmıştı. Baba’da aynı olay tamamen farklı bir biçimde yaşanır. Daha önce başka yazılarda da ele aldığım Baba’nın çekim aşamasındaki olay, ulaştığı son biçim bakımından Zavallılar’a benzerlik gösterdiği nedenle bu yazıda da tekrar ele alınıyor.
Temel Gürsu, 1982’de Nasıl İsyan Etmem (Yılmaz Güney’in rolünü İbrahim Tatlıses oynuyor) adı ile Baba’nın bir re-make’ini yapacaktır, çünkü konu Yeşilçam dramatik mantığı içinde gelişen tüm şablonlara uygun bir konudur.
Cemal (Yılmaz Güney) müştemilâtında kaldığı bir yalının bekçiliğini yapar, Almanya’ya gitme hayalleri kurar ve bunu gerçekleştirme gayreti içindedir. Fakat dişlerinin sağlıksız olması nedeni ile Alman doktorun elemesini geçemez, hayalleri yıkılır. Orada çalışacak, para kazanarak dönüp ailesini daha iyi koşullarda yaşatacaktır. Filmin bu giriş bölümüne Bekir Yıldız’ın Üç Yoldaş öyküsü kaynaklık eder. Öykü, Almanya düşünün bitmesi ile biter, ama Cemal’in önünde yeni kapılar açılacaktır. Cemal’in patronunun oğlu bir adam vurur. Aile zengin, oğullarını kurtarma yolları ararlar ve suçu üstlenebilecek biri aranırken Cemal akıllarına gelir ve teklifi yaparlar. Ailesine bakılacak, savunması yapılacak, cezası sonunda da Almanya’da kazanmayı umduğu paradan daha fazlası verilecektir. Baba filmi bu noktaya kadar gelir.
Dorsay, “film, Cemal’in hapse girmesi ile bitmeliydi (bitiyor)” diyor. Dorsay’ın (çekilen) film için dediği doğru, ama o hali ile film sinemamız koşulları için bile üçte birlik bir film olurdu. Film Yeşilçam’ın tüm kalıplarına oturarak üçte ikilik bölümünü tamamlayarak ve intikamlar alınarak bitiyor. Aslında Güney’in düşündüğü Baba bu değildir. Cemal kendisine yapılan teklif üzerine, iki gün süre ister. O iki gün içinde çocuklarını gezdirecektir, hiç görmedikleri yerlere götürecek, bazı şeyleri gösterecektir. Bisikletler, pastalar, parklar, oyuncaklar… İki günün sonunda uyanan çocuklar önce oyuncaklarına koşacak, sonra babalarının yokluğunu fark edeceklerdir, sorduklarında ise “Almanya’ya gitti” yanıtını alacaklardır; oysa cezaevine gitmiş, (polise giderek teslim olmuş) olacaktır.
Filmde kız – erkek iki kardeşin daracık bahçede okula gitmeden önce bir tavuğu kovalama sahnesi vardır, tavuk kaçar, sıkışmış bir alandadır, sonra çocuklar ağlarlar… Aradım, yayınlanan senaryoda -bulabildiğim kadarı ile- sadece çocukların ağlaması yer alıyor. Umut’da da istasyona kömür toplamaya giden çocuklar vagonlar ve raylar arasında oynarlar. Bunlar, detayları senaryoda yer almayan benzeri sahneler, Baba’daki çocuklar da Güney’in gözlemci kamerasının doğal kişileri olarak, doğaçlama sinemanın örneklerini verirler. Güney’in sinemasındaki -ilk bakışta görünmeyebilen- bu özellik, eğer çekilebilseydi, Baba’nın ikinci yarısında doğaçlama sinema yapma olanağını verecek ve çocuklarla iki günlük gezinti sahnelerinde, hiç bilmedikleri yerlere giderken, bisikletler, pastalar, oyuncaklar alınırken, parklarda eğlenirken, yeni açılımlara ulaşacak ve bütünleştiriciliği ile çeşitli göndermeler yapma olanağı bulacaktı.
Baba’nın bitmiş hali yapımcı tarafından istenilmiş ve o şekilde biçimlenmiştir, temposu giderek düşen bir melodram olarak, Yeşilçam’ın öngördüğü tüm kalıplara oturur, oysa düşünülen hali ile kalıplar hayli zorlanmış olacaktı. Buna Çirkin Kral Yılmaz Güney’in bile gücü yetmemiştir.
Dorsay, Baba’nın bitmesi gerektiğini belirttiği yere kadarki bölümü için “Türk sinemasında şimdiye dek ulaşılmış en iyi sinemasal anlatım” ifadesini kullanıyor. Eğer yapılabilse idi, Cemal’in çocukları ile iki günlük gezisi, psikolojik yapı bakımından tamamen farklı yapı gösteren bir bölüm olacak, belki ilk bölüm ile gösterdiği yapısal farklılık tempoyuda etkileyecekti, fakat ilk bölümün sinemasal anlatımı, ikinci bölümün farklılığı içinde yeniden üretilebilir, temposu farklı, fakat sinemasallığı bütünleşmiş bir film olacaktı, olmadı.
Çıkış noktalarından sonra varmak istedikleri noktalardan uzaklaşarak tamamen farklı noktalara varan filmler yalnız bunlar değil tabii, fakat farklılaşmalarının gösterdiği ilginçlik, ikisini bir arada ele almamıza neden oldu. Filmleri incelemek değil, “farklı”laşmalarını göstermek istedik, tamamen farklı nedenlerle de olsa.
(30 Ağustos 2006)
Orhan Ünser
*****
Kaynaklar:
Zavallılar, Yılmaz Güney – Atıf Yılmaz, Senaryo, Güney Filmcilik Sanayi ve Ticaret A. Ş. Senaryo Dizisi: 7 – 1976.
Baba, Yılmaz Güney, Senaryo, Güney Filmcilik Sanayi ve Ticaret A. Ş. Senaryo Dizisi: 8 – 1976.
Neden Yılmaz Güney, Agâh Özgüç, Göl Yayınları – 1975.
Yedinci Sanat Aylık Sinema Dergisi, 18 – 19 ve 21 sayılar – 1974 / 1975.
Stardust İçin Yıldız Kadro Oluşturuldu
Ülkemizde İthaki Yayınevi tarafından basılan Neil Gaiman’ın aynı adlı fantastik romanından uyarlanan Stardust için Hollywood’un yıldız isimlerinden oluşan dev bir oyuncu kadrosu kuruldu. Paramount’tan yapılan açıklamada, yönetmenliğini Matthew Vaughn’un yapacağı filmin başrollerinde Claire Danes, Robert De Niro, Michelle Pfeiffer, Sienna Miller, Charlie Cox, Bimbo Hart, Ben Barnes ve David Kelly’nin oynayacağı bildirildi. Senaryosunu Matthew Vaughn ve Jane Goldman’ın yazdığı Stardust’ta sevdiği kadının kalbini kazanabilmek için Yvaine adlı yıldızı sönmek üzere olan bir oyuncuya yeniden hayat vermeye söz veren Tristian’ın öyküsü anlatılıyor.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Pam Sinema Atölyesi
30 Ekim – 01 Kasım 2006 tarihleri arasında yapılacak olan 4. Pam Kısa Film Festivali bünyesinde 01 – 30 Ekim 2006 tarihlerinde haftada 2 gün 3’er saat Pam Sinema Atölyesi çalışmaları yapılacak. Atölye her yaş ve meslekten sinema ve kısa film ilgililerini kapsıyor; daha önceden sinema yada bu konuda eğitim görmüş olmak gerekmiyor. Son başvuru tarihi 29 Eylül 2006 olan atölye 15 kişi ile sınırlı. Daha geniş bilgi için basın bültenini tıklayınız.
Talent Campus Başvuruları Açıldı
57. Berlin Film Festivali kapsamında 10 – 15 Şubat 2007‘de gerçekleştirilecek Talent Campus için başvurular açıldı. Son başvuru tarihi: 01 Kasım 2006. Gerekli bilgi için tıklayınız.
Tüm Şirketler
Tüm Şirketler, 25 – 27 Ağustos 2006 Haftasonu Box Office listesi için tıklayınız. Bu listeden alıntı veya kopyalama yapılırken Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nden izin alınmalıdır.