Altyazı Dergisi’nin Ekim Sayısı Bayilerde

Altyazı Aylık Sinema Dergisi, 88. sayısının kapağına Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan’ın belgeseli İki Dil Bir Bavul’u taşıyor. Derginin büyük bir bölümü ise Yeni Dalga Akımı’nın 50. yıldönümüne ayrılmış durumda. Dosyada Altyazı yazarları, Alain Resnais’nin Hiroşima Sevgilim, François Truffaut’nun Çalıntı Öpücükler, Jean-Luc Godard’ın Vivre sa Vie ve Agnès Varda’nın Yersiz Yurtsuz gibi filmlerinde ‘Yeni Dalga Ruhu’ denen kavramı arıyorlar. Dergide Yukarı Bak, Ölümcül Tuzak, Blood: Son Vampir, Günışığı Temizleme Şirketi, Pontypool: Öldüren Kelimeler, Hayatın Tuzu, Tıkanma, Donmuş Irmak hakkındaki yazılar da ilgi çekiyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altyazı Dergisi’nin Ekim Sayısı Bayilerde yazısına devam et
  • Rio de Janeiro Film Festivali’nde Türk Filmleri Rüzgârı

    24 Eylül – 08 Ekim tarihleri arasında düzenlenen, Latin Amerika’nın en büyük film festivali Festival de Rio’da Türk filmlerine özel bir bölüm ayrıldı. Rio de Janeiro Film Festivali’nde son dönemin en önemli Türk filmlerinden bazıları seyirciyle buluşacak. Tümü festivallerde önemli ödüller kazanmış olan filmler arasında, Reha Erdem’in yönettiği Hayat Var, Semih Kaplanoğlu’nun yönettiği Süt, Yeşim Ustaoğlu’nun yönettiği Pandora’nın Kutusu, Ben Hopkins’in yönettiği Pazar: Bir Ticaret Masalı, Atalay Taşdiken’in yönettiği Kız Kardeşim – Mommo ve halen sinemalarda gösterimde olan Pelin Esmer’in yönettiği 11’e 10 Kala var.

    Filmekimi’nde Program Değişikliği

    İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından 17 – 25 Ekim tarihleri arasında düzenlenen Filmekimi’nde gösterileceği duyurulan Ethan ve Joel Coen’in yönettiği Ciddi Bir Adam / A Serious Man adlı film, kopyasındaki teknik bir sorun nedeniyle programdan çıkarıldı. Bu filmin yerine, Filmekimi Galaları kapsamında gösterilecek üç filme ek seans konuldu. Bu üç filmin biletleri de Gala fiyatı olan 15 TL’den satılacak. Filmekimi biletleri 03 Ekim Cumartesi günü Biletix satış sistemi ve Emek Sineması gişelerinden satışa çıkıyor.

  • Basın Bülteni
  • Filmekimi hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Filmekimi’nde Program Değişikliği yazısına devam et
  • Cinemania “Kutsal Damacana 2″nin Setinde

    Ömür Gedik’in hazırlayıp sunduğu sinema programı Cinemania bu hafta Kutsal Damacana 2: Kurt Adam’ın setinde. Ömür Gedik’in konukları ise filmin başrol oyuncuları Şafak Sezer ve Mustafa Üstündağ. Editörlüğünü Fırat Sayıcı’nın yaptığı programda vizyona yeni giren filmler, en iyi beş Şafak Sezer filmi, Yeşilçam’ın Yaprakları köşesi ve çarpıcı sinema haberleri, vs. yer alıyor. Ömür Gedik’le Cinemania her Cumartesi Kanal D’de!

  • Basın Bülteni
  • Fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Cinemania “Kutsal Damacana 2″nin Setinde yazısına devam et
  • İncir Çekirdeği

    Selda Çiçek’in yönettiği ve Özgü Namal, Derya Durmaz, Sevinç Erol ile Nalân Başaran’ın oynadığı İncir Çekirdeği, 06 Kasım 2009’da Özen Film dağıtımıyla Çiçek Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Gittikleri piknikte Delal, ağabeyi Celil’in komşu kızı Heda’dan etkilendiği fark edince onları başbaşa bırakır. Ancak, Celil ve genç kız dolaşırken bastıkları mayınla hayatlarını kaybederler. Delal vicdan azabına dayanamaz ve intihar eder. Yedi yıl sonra Heda, ablasının kocası ile evlendirilmiştir. Ancak kocası gecelerini sevgilisi Defne ile geçirmektedir. Heda’nın annesi Cemile’nin bunalımı gittikçe büyümektedir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • sadibey.com yazarlarının eleştirileri ve diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İncir Çekirdeği yazısına devam et
  • İsmail Necmi, Hamburg Uluslararası Film Festivali’nde

    İsmail Necmi’nin Contemporary İstanbul ana sponsorluğunda gerçekleştirdiği Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım? / Should I Really Do It?, adlı ilk uzun metrajlı filmi, Hamburg Uluslararası Film Festivali’nde resmi seçki, Agenda 09 bölümünde gösteriliyor. Filminin Eylül başındaki Toronto Uluslararası Film Festivali – Discovery Seçkisi’ndeki gösterimlerinin hemen ardından Reykjavik Uluslararası Film Festivali’nde Uluslararası Yarışmada yer alan İsmail Necmi, Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım? / Should I Really Do It?’in Hamburg Uluslararası Film Festivali’ndeki gösterimlerinde de hazır bulunacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival Web Sitesi
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Sonbahar, Avrupa Film Akademisi Ödülleri’ne Aday Gösterildi

    Yönetmenliğini Özcan Alper’in gerçekleştirdiği Sonbahar filmi European Film Academy (EFA) / Avrupa Film Akademisi ödüllerinden ilk filmlerin yarıştığı European Discovery Ödülü’ne aday gösterildi. İlk uzun metrajlı filmini gerçekleştiren geleceğin genç yönetmenine verilecek olan ödüle aday gösterilen filmler geçtiğimiz hafta 24 Eylül 2009’da başlayan 5. Zürih Film Festivali’nde açıklandı. Yarışan beş filmden biri olan Sonbahar, Avrupa Film Akademisi’ne üye 2000 kişi tarafından izlenecek ve 12 Aralık 2009’da Almanya’nın Ruhr bölgesinde düzenlecek 22. Avrupa Film Ödülleri töreninde oylanacak.

  • Basın Bülteni
  • EFA Ödülleri Web Sitesi
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yasak Bölge 9

    Neill Blomkamp’ın yönettiği ve Sharlto Copley, Jason Cope, Nathalie Boltt ile Sylvaine Strike’in oynadığı Yasak Bölge 9 (District 9), 06 Kasım 2009’da Medyavizyon Film dağıtımıyla r Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Gezegenlerinden kaçarak dünyaya sığınan uzaylıların yerleştirildiği bölgenin güvenliğini sağlayan özel şirket uzaylıların güçlü silâhlarını çalıştırabilmek için uzaylı DNA’sı arayışına girer. Uzaylılardan kendi DNA’sını değiştirmeye başlayan bir virüs kapan görevli Wikus, dünyanın en değerli adamı haline gelir. Dışlanan ve arkadaşsız kalan Wikus’un saklanabileceği tek bir yer kalmıştır: Yasak Bölge 9.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • sadibey.com yazarlarının eleştirileri ve diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Yasak Bölge 9 yazısına devam et
  • Jason Schwartzman


    Jason Schwartzman (Matrak Adamlar – Funny People’daki Mark Taylor Jackson.)


    Peker Açıkalın (Son yıllarda Amerikalılar Karadenizde 2, Maskeli Beşler: Irak, Hababam Sınıfı 3,5 gibi filmlerde star haline geldi. Avrupa Yakası TV dizisinde canlandırdığı Gaffur tiplemesiyle fenomen oldu, sanatında zirveye çıktı.)

    Küçükçekmece Belediyesi Kültür Sanat Etkinlikleri Ekim Ayı Programında “Usta” ve “Transformers” Gösteriliyor

    Küçükçekmece Belediyesi’nin Kültür ve Sanat Merkezleri’nde düzenlediği Ekim ayı sinema etkinlikleri çerçevesinde yönetmenliğini Bahadır Karataş’ın üstlendiği Usta ve yönetmenliğini Michael Bay’in üslendiğiTransformers: Yenilenlerin İntikamı filmleri gösteriliyor. Başrollerini Yetkin Dikinciler, Fadik Sevin Atasoy, Şevket Çoruh ve Hasibe Eren’in paylaştığı Usta, 03, 04, 10 ve 11 Ekim tarihlerinde saat 15:00’de; başrollerinde Shia LaBeouf, Megan Fox, Josh Duhamel ile Tyrese Gibson’ın oynadığı Transformers: Yenilenlerin İntikamı ise 17, 18, 24 ve 25 Ekim tarihlerinde saat 15:00’de Halkalı Kültür ve Sanat Merkezi’nde gösteriliyor.

    09 Ekim 2009 Haftası

    “Aşkın (500) Günü”, tesadüflerle örülü hayatlarımızda, ‘onunla bir ömür geçirmeye’ inanan genç adamın ve sahiplenilmeyi reddeden genç kadının karşılaşıp tanışıp ayrılmalarını, tam olarak da, tersine bir örneğin yani ‘bağlanan adam’ ile ‘maraza çıkaran kadın’ının da olabileceğini öyküleyen, ‘taptaze soluklu’ genç film! Sonuç, aşk acısı çektiğini zanneden hiç kimse üzülmesin!

    “Uzak İhtimal”de, bir duru yürekli insan, genç müezzinin, kapı komşusu rahibe adayı, zarif ve güçlü iradeye sahip hanımefendiye duyduğu o saf sevgi, giderek ikisi arasında filiz veren ‘imkânsız aşk’ üzüyor. Yürekler için olduğu kadar, her düşünen insana, aşkların önüne yine insanlar marifetiyle konan engelleri sorgulatabilen bir film de… Türk Sineması’nın ‘adam gibi’ örneklerinden!

    “Zaman Yolcusunun Karısı”, zaman çizgisi içinde ileri-geri gidip gelebilen bir adam ile onu kabûllenmiş kadının, paradoksal engellere ve yazgının oyunlarına direnen, tutkulu, büyük aşkını anlatıyor. Bu zor yapıda seyirciyi hiç zorlamayan bir gramer ve kurgu ile görüntülerin renk kombinasyonları kusursuz.

    (08 Ekim 2009)

    Ali Ulvi Uyanık

    [email protected]

    Bu Aşkın İhtimali Uzakta mı?

    Uzak İhtimal
    Yönetmen: Mahmut Fazıl Coşkun
    Senaryo: İsmail Kılıçarslan-Tarık Tufan-Görkem Yeltan
    Müzik: Rahman Altın
    Görüntü: Refik Çakar
    Oyuncular: Nadir Sarıbacak (Musa), Görkem Yeltan (Clara), Ersan Uysal (Yakup), Can Kolukısa, Murat Ergün
    Yapım: Hokusfokus Film (2009)

    İlk filmi “Uzak İhtimal”le etkileyici bir sinema anlatımına ulaşan yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun, farklı renklere, kültürlere ve dinlere saygılı ve hoşgörülü bakıyor. Yönetmen, filminin hiçbir anında, final dahil, melodramın çekici tuzaklarına düşmüyor.

    1973 yılında doğan yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun, Amerika’da UCLA’da sinema eğitimi almış. Yönetmen, televizyonun ünlü tartışma programlarının yaratıcısı Ahmet Hakan Coşkun’un da kardeşi. Yönetmen, “Kısa’ca Ramazan: Domates Orucu Bozmaz” kısa filmini yaptı “Uzak İhtimal”e gelmeden önce. Vakti zamanı geldiğinde yönetmen, “Uzak İhtimal”in DVD’si çıktığında bu merak edilen kısa filmini de seçenekler arasına ekler, umarız. Yönetmen, bu ilk uzun filmi “Uzak İhtimal”le Krzysztof Kieslowski (Kristof Keşlovski okunuyor) ruhunun içinde dolaştırarak sıcaklığın içine alıyor seyircisini. Tüm karakterlerine ve dinlere saygıyla yaklaşan film, açık uçlu finaliyle iyi bir yönetmenin geldiğini de haberliyor. İyi yazılmış senaryonun kurgu dili de gerçekten çarpıcı. Bazı anlarda yönetmen, bir sonraki sahnenin konuşmalarını ve seslerini, bir önceki sahnenin sonunda vermeye başlıyor. Sanki zihinde yaşanıyormuş gibi. Ruhani bir şey bu. Yönetmen neredeyse her şeyi ölçüsünde kullanmış bu ilk filminde. Diyaloglarda ve karakterlerin yansıyışında bu fark ediliyor. Hem iç hem de dış mekânlar, görsel anlamda zengin ve estetik yansımış perdeye. Yönetmen filmini sinemaskop teknikle çekerek daha geniş gösterme fırsatını buluyor etkileyici mekânlarını. Müezzin Musa’nın kaldığı ev, filmin ruhunu da yansıtıyor. Evin içinde bir güven duygusu, sadelik ve sıcaklık yansıyor. Clara’nın evi de, eski zamanların azınlıklık devirlerini hissettiriyor. Ayrıca yönetmen, hem kiliseyi hem de camiyi aynı sıcaklıkla ve saygıyla yansıtabilmiş. Her dinin kendine göre ritüelleri var elbette.

    Farklı renkler ne güzel…

    İstanbul’a resmi tayini çıkan Ankaralı Musa, müezzin olarak Tophane’deki camiye geliyor. Caminin eski müezzinin daha önce oturduğu Galata’daki daireye yerleşiyor Musa. Aynı katta, yaşlı ve hasta bir rahibeyle dairede yaşayan Clara’yla yavaş yavaş iletişim de kuruyor Musa. Haç’lı kolyesini düşüren Clara’yı takip eden Musa, Clara’nın Hıristiyan olduğunu anlıyor. Sonra ayin sırasında Katolik kilisesine gidiyor. Orada sahaf Yakup’la tanışan Musa’nın sıradan ve renksiz geçebilecek hayatına bir canlılık getiriyor bu tanışma. Yaşlı Yakup’a Osmanlı çevirileri için yardımcı olan Musa’nın başı bir akrabasıyla derde giriyor, ama Yakup onu bu sıkıntısından kurtarıyor. Ve Musa, belki de hayatında ilk defa gerçek aşkı kalbinde hissetmeye de başlıyor. Clara, camiden sonra artan zamanını dolduruyor. Bu filmde küçük merak anları da var. Yönetmen, çok geçmeden bu küçük sırları seyircisine açıklıyor. Bu yüzden filmin giriş bölümü değer kazanıyor. Musa, fazla açılmadan şehri de tanımaya çalışıyor. Seyirciyi de o mekânların büyüsünün içine alıyor Musa. Yönetmen, hikâyesini çoğunlukla Musa’nın bakışıyla yansıtıyor. O anladığında seyirci de anlıyor. Bir de bu filmde Şile diye büyülü bir yer de armağan gibi perdeyi kuşatıyor. İstanbul’un hemen yanı başında. Sanki Portofino gibi. Sahaf Yakup’la dostluğu derinleşen Musa’nın aşkı da derinleşiyor. İçine kapanık olduğundan belki aşkını ifadelendiremiyor. Bu filmde, Yakup’un radyosu da önemli. 68 kuşağından Yakup, 94.9 Açık Radyo’da yayımlanan “Açık Gaste” programını da dinliyor sabahları. Guguk kuşunun gongunun vuruşundan sonra ud tınısı duyuluyor ve ardından her zamanki gibi Ömer Madra “merhaba kâinat” diyor. Mekânlar, müzikler, radyolar, aşklar, farklı kültürler, dinler ne güzel!.. Belki de bu filmin en iyi taraflarından biri, melodramın o çekici tuzaklarına düşmemesi ve insanın duygularını sömürmemesi.

    Filmin başarılı kameramanı Refik Çakar, “Hatırla Sevgili” dizi filminin kameramanlarından biriydi. Önümüzdeki dönemlerde adını anacağımız kameramanlardan biri olma yolundaki Çakar, “Uzak İhtimal”le beraber bu yıl Cemal Şan’ın “Sonsuz” ve Cansel Elçin’in “Kampüste Çıplak Ayaklar” filmlerine de katkıda bulundu kameraman olarak. Bu film, Rotterdam Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülünü, 28. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde de “En İyi Yönetmen”, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Senaryo” ödüllerini kazanmıştı. Musa’ya hayat veren Nadir Sarıbacak, ilk defa bu filmle görünüyor. Clara, Görkem Yeltan da filmlerde ve dizilerde oynamış. Mehmet Güreli’nin yönettiği 2008 yapımı “Gölge” filminde başrolde oynamıştı. Yeltan, “Uzak İhtimal”in senaryosunu da katkıda bulunmuş. Fonda duyulan viyolensel ve piyano tınıları da insana iyi geliyor. Filmin finalinden sonra bu aşkın “uzak ihtimal” olduğunu düşünenler olabilecek. Belki de öyledir. Rahibe olmak için trenle İtalya’ya giden Clara’nın arkasından bakan Musa, belki de iki muhteşem dost kazanıyor. Bu da her şeye değmez mi?

    (07 Ekim 2009)

    Ali Erden

    [email protected]

    Karantinadakiler

    Lütfi Akad’ın ünlü üçlemesinin ilk çekilen (üçleme sırasında “ikinci” olması gerekir) filmi olan Gelin için, bir yazarımız “Akad, yazamadığı romanları film olarak çekiyor” demişti. Tartışılabilir konudur ama gerçek payı vardır ve diğer iki filme (Düğün, Diyet) nazaran en “romansı” film de Gelin’dir. Sinema başlangıç günlerinden beri bir çok kez edebiyattan yararlanmıştır. Romandan uyarlamalar yanında zamanla özgün senaryolar da giderek daha kişilik bulmuştur. Sinemaya bir çok kaynaklık eden edebiyat gün gelmiş sinemadan etkilenerek örnekler vermiş, belli bir popülarite sonucu sinemaya yönelik -filmi çekilmeye hazır- romanlar yazılmıştır. Fakat unutmamak gerekir ki sinema ve roman zaman zaman beraber (veya paralel) yürüselerde ayrı dillere sahiptirler. Edebiyatın (romanın), yazıldığı dil’in olanaklarını kullanma ayrıcalığı vardır, sinema ise görselliği nedeni ile, bir dil’in olanakları ile sınırlı değildir. Edebiyat, sinemanın görsel üstünlüğünü, (detaylı) tasvirlerle kendince yeniden üretirse de, sinema edebiyatın anlatım olanaklarından olan zaman kiplerini ancak kullanmayı deneyebilir. Çağan Irmak, Karanlıktakiler’de Egemen ile Gülseren’in günlük yaşayışlarından kısa örnekleri tekrarlar halinde vererek, edebiyatta geniş zaman kullanılarak bir iki cümlede yapılacak anlatıma, daha fazla zaman ayırmak ve daha fazla uğraşmak zorunda kalıyor. Başlangıçta böylece roman dilini kullanmayı kullanıyorsa da, sonradan tekrarlanan anlatımları bırakarak, -romanda da kaçınılmaz olarak bu yöntem bırakılır- sinemasal anlatımına (şimdiki zaman) dönüyor.

    Filmin açılışında, kapıyı çalan çocuklar pencereye çıkan Gülseren Hanıma yaptıkları işaret ile, filmde aklımıza takılan sorunun cevabını verirler, bilmeden. Yıllardır kapı dışarı çıkmayan, değişik, birikmiş, ne olduğu bilinmeyen korkuların, yıllardır -bir çoğunun uydurma olması muhtemel- üstü örtülmüş yalanların, yakıştırmaların dünyasında yaşayan Gülseren Hanım, oğlu Egemen’i de kendi dünyasında tutmaya çalışıyor. Eve, annesine bir çok kez itiraf etmesine rağmen, her gün bir yalanı yaşayarak, kravatını takıp, elde boş çanta ile işe gider Egemen. İş yeri ise, bambaşka bir dünyadır, evde peşinden gidilen (var mı?) değerlere göre. Dışarıya kapalı bir hayat yaşayan ana-oğulun, romanesk anlatımla başlayan yaşam anlatımları, şimdiki zamanda ilerleyerek (birbirlerine yaptıkları gaddarlıklarla birlikte) oğulun bambaşka sonuçlar için plânladığı, bir aile içi şölenle kamufle edilmiş sonuçlara ulaşmaz sonuçta. Plân yine altüst olur, yabancısı oldukları maddelerin -şarap/uyarıcı otlar- getirdiği nokta, yılların tüm kısıtlamalarını yerle bir eder. Tatlı yemeye gidilir.

    Egemen’in (neden Egemen ismi? doğum biçimi/nedeni karşısında, bu isme nasıl karar verilmiştir) evdeki kısıtlı, kısıtlamalı yaşamı yanında, iş yerindeki renkli gibi görünen ne olduğu belirsiz, ne iş olursa yapmak durumunda olan -tam anlamı ile- “joker eleman” hali, işvereni Umay Hanımın özeline tanıklığı ile değiştirilmek istenirse bunun olanaksız olduğu çabuk anlaşılacaktır. Bu noktadan sonra, gece bekçisinin, dünyanın dertlerine sonu olmayan bir şekilde karşı çıkma yöntemi denenecek ve bu andan itibaren, Egemen ve Gülseren’in monoton yaşamları -Egemen’in plânı ile- değişecek, Gülseren’in durumu seyirci için açığa kavuşacaksa da, Egemen neler olduğunun farkına varamayacak, uyarıcının (ot’un) etkisi ile yılların monotonluğundan silkelenen ana-oğulun yaşamı, ipi bırakılmış bir balon gibi havaya gidecektir; ipi bırakılan balonların gidişi ancak bir yere kadardır ve dönüşü yoktur. Irmak, kahramanlarına “karanlıktakiler” demiş, ben “karantinadakiler” diyorum, hemde bile bile ve -özellikle- Gülseren, kendi isteği ile. Karantinaların çıkış yerleri “tatlıcı” mıdır?

    Irmak ilginç bir yönetmen, sinemamızda bazı filmler kendilerine özel yerler edinirler. Irmak’ın bir önceki filmi Issız Adam da böyle filmlerden biridir ve sinemamızda şimdiden kendine -tüm değerlerin dışında- bir yer edinmiştir; maalesef görmüş değilim, ama Karanlıktakiler’den sonra -artık- görmek gerektiğini düşünüyorum. Benim görmemiş olmam ise filmin yerini her hangi bir şekilde etkilemez ve görmemiş olmam veya görmem bu yeri değiştirmez.

    (06 Ekim 2009)

    Orhan Ünser

    Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu