Sinema Dünyası, Kanal 24 Kırmızı Halı’da

Kanal 24 Kırmızı Halı’da bu hafta Orada ve d@bbe 2 filmleri mercek altına alınıyor. Yakında vizyona girecek olan Sex and the City 2, Robin Hood ve Alis Harikalar Diyarında filmlerinden ilk görüntüler; bu hafta kaybettiğimiz usta yönetmen Zeki Ökten’e veda; Gezici Film Festivali Üsküp dosyası ve bu Cuma vizyona giren diğer filmler, Merve Genç’in yapımcılığını, Ediz Gülten’in yönetmenliğini üstlendiği Kırmızı Halı’da. Program Cumartesi sabahı 09:20’de Kanal 24 ekranlarında.

2000’lerin Kahramanları Arka Pencere’de

Arka Pencere Dergisi, 9. sayısında, geçtiğimiz on yılda sinemanın bizlere hediye ettiği kahramanların ilk 11’ini çıkarıyor. Bir numara Jason Bourne derginin kapağını da süslüyor. Dergideki vizyon filmi eleştirileri şöyle: Zombieland, Orada, Arızalı Çiftler ile Alvin ve Sincaplar 2. Tunca Arslan, Neşeli Hayat’tan yola çıkarak Türk sinemasında yeni yıl arifesinde geçen filmleri kaleme alıyor. Derginin 9. sayısı, bir Alfred Hitchcock alıntısıyla nihayete eriyor: “Ben ‘mimlenmiş’ bir yönetmenim. Külkedisi’ni çeksem, balkabağından araba, ceset görmek ister seyirci!”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    2000’lerin Kahramanları Arka Pencere’de yazısına devam et
  • İstanbul’da Kıyamet Kopacak, Türk Sinemasının İlk Seri Korku Filmi “d@bbe 2” Sinemalarda

    Türk mistik korku sineması yolculuğunda, temel amacı sadece “Tür” sinemasına hizmet eden bileşenleri kullanmak olan yönetmen Hasan Karacadağ, d@bbe 2’de İstanbul’daki kıyamet sahnelerine özel önem verdi. Türk korku filmlerinde görmeye alışkın olmadığımız köprü parçalanması, yıkılması ve büyük yangınlar gibi görkemli felâket sahneleri filmde dikkat çekecek. d@bbe 2, Özen Film’in dağıtımıyla yaklaşık 200 kopya olarak vizyona girdi.

    Türk Sineması 2009

    Aşağıdaki rakamlar sadece Yerli filmler içindir
    Toplam film sayısı:
    70
    Yılın en çok gişe yapan filmi: Recep İvedik 2 – 4.331.000 kişi
    Toplam kesilen bilet sayısı: 17.250.000 (yuvarlanmıştır)
    En çok film çıkan ay: Ekim – 11 adet
    En az film çıkan ay: Mart – 5 adet
    En çok film çıkan hafta: 18 Eylül , 6 Kasım, 18 Aralık 4’er film..
    En çok bilet kesilen hangi hafta: 13 – 19 Şubat 2009 – 2.575.383 bilet kesilmiş
    En yüksek hafta sonu açılışı: 1.209.403 kişi ile Recep İvedik 2 – 13 Şubat haftası
    En kötü haftasonu açılışı: Mazi Yarası – 8 sinemada 3 gün 227 kişi
    En fazla kopya sayısı: 390 kopya – Recep İvedik 2
    En az kopya sayısı: 4’er kopya Hayatın Tuzu ve Havar
    Dağıtım şirketleri: Cinegroup 5, Medyaevi 1, Cine Film 5, Umut Sanat 1, Medyavizyon 15, Özen Film, 16, Tiglon 16, Pinema 3, U.I.P. Filmcilik 6, Warner Bros. 2 adet Türk filminin dağıtımını yapmıştır.
    2009 Yılında 70 Film için Basılan Kopya Sayısı: 6.501 oldu
    2000 – 2009 yılları arasında (toplam 10 yılda) gösterime çıkan Türk filmi sayısı: 285
    Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında yine yerli film gösterime girmedi.

    Nizam Eren Notları:

    Neşeli Hayat – Yılmaz Erdoğan’ın en az gişe yapan filmi oldu. Gerek Vizontele, Vizontele Tuuba ve gerekse Organize İşler, 2 milyon barajını geçen filmlerdi…

    Çağan Irmak 2.750.000 kişi yapan Issız Adam filminden sonra yine çizgiyi bozmadı ve Karanlıktakiler ile gişe ötesi bir projeye imza attı. 120.000 kişide kalan film sonrası herkes gözünü geniş kitlelere sesleneceği yeni projesini bekliyor.

    Filmlere getirilen yaş barajındaki standartsızlık dikkat çekti. Abimm filmi zekâ engelli bir kardeş hikâyesini anlatmasına karşın bu kategoride en büyük zararı görürken bazı filmler şiddeti, erotizmi yada küfrü barındırsa da bırakın 13 yaş sınırını Kültür Bakanlığı desteği ile vizyona çıktılar.

    Son 2 yıldır en çok izlenen film Recep İvedik ve Recep İvedik 2 oldu. 2 filmin toplam izleyici sayısı 8.600.000 kişiyi geçti.

    Bu yıl basılan kopya sayısı ile sadece kopya pazarı 6,5 milyon dolara fırladı. 1 kopya maliyeti ortalama 1.000 dolardır. Buna göre 44 film 100 bin kişi barajını aşamayarak büyük zarar ederken, 12 film bu barajı aşmasına rağmen yüksek kopya sayısı ve reklâm harcamalarını da hesaba katarsak zarar etmiş görünüyor. Geri kalan 14 film ise yani gösterime çıkanların sadece % 20 si kâr etmiş yada en azından zarar etmemiş durumda.

    Son 10 yıldır (daha öteye gitmeye gerek yok) sadece 1 film için rakam açıklanmadı: 7 Kocalı Hürmüz. 149 kopya ile görücüye çıkan filmin rakamları şu ana kadar açıklanmış değil.

    Yabancı filmler içindeki Titanic rekoru 2009 yılında da kırılamadı. ( 2.501.000 kişi).

    Kurtlar Vadisi – Gladio yılın hayal kırıklığı oldu. Mahsun Kırmızıgül, Güneşi Gördüm ve Gecenin Kanatları filmlerinin senaryolarını yazarken aynı zamanda Güneşi Gördüm filmini yöneterek, Şafak Sezer hem Kadri’nin Götürdüğü Yere Git hem de Kolpaçino filmlerinde oynayarak, Murat Aslan ise hem Umut hemde Türkler Çıldırmış Olmalı filmlerini yazıp yöneterek, Cemal Şan, Dilber’in Sekiz Günü, Ali’nin Sekiz Günü filmleriyle 2009’un en üretkeni oldular.

    Sektörde film sayısı artarken kesilen bilet sayısı azaldı. 2009 yılında gençturkcell kampanyasının yapılmaması (1 bilete 1 bilet bedava), domuz gribi söylentileri, ekonomik durum, film kalitesi gibi etkenler izleyiciyi salonlardan uzaklaştırdı. Bir diğer faktör Hollywoodun 3D (3 Boyut) filmler ile sürekli kendini geliştirmesi ve bir çok ülkede Ulusal sinemanın belini kırma atağıdır. Bu nedenle Buz Devri 3: Dinozorların Şafağı (Ice Age 3: Dawn Of The Dinasaurs) şimdiye kadarki çizgi film rekorunu kırarak 1.400.000 kişiye ulaşma başarısını gösterdi. Normal bilet fiyatının neredeyse 2 katı olmasına karşın 3D filmler 2010’a damgasını vuracak gibi görünüyor ve ilk yerli filmin hazırlıklarına başlandığı müjdesini hemen verebilirim.

    Sadece 3 adet korku filmine karşın, 7 romantik komedi filmi gösterime girdi. Son 10 yılda gösterime çıkmayan tür yine western oldu ve 2010’a kaldı.

    Son Not: Açıklanan bilet rakamlarının resmi olmadığını ve “gerçek” rakamların sadece dağıtımcı ile yapımcı arasında paylaşıldığını, tam biletlerin öğrenci biletine çevrilerek KİŞİ SAYISI’nın fazla gösterildiğini, GARANTİ adı altında bazı sinemalardan PEŞİN alınan bedelin ortalama BİLET FİYATINA bölünerek 55 kişi yapmış olan bir sinemanın rakamının 1 500 KİŞİYE FIRLAYABİLECEĞİNİ ve bunun gibi 20 sinemanın olması halinde sadece 1 filmin açılış hafta sonu kişi sayısının 30.000 kişi gibi inanılmaz artabileceğini lütfen unutmayınız. Resmi rakamın aslında çok kolay bulunabileceğini çünkü kesilen her biletten bakanlığın % 10 rüsum altında vergi kestiğini ve dolayısı ile Kültür Bakanlığı tarafından açıklanana kadar rakamların gerçekçi olmayacağını bildirmek isterim.

    Kısacası Türk Sinema Sektörü kendini kandırmaya bu yılda devam etti.

    Kaynak: Deniz Yavuz – Sinema Gazetesi

    (04 Ocak 2010)

    Nizam Eren

    Star Gazetesi Yazarı Alin Taşçıyan, FIPRESCI Başkan Yardımcılığına Aday Gösterildi

    Sinema Yazarları Derneği’nin (SİYAD), Türkiye Sinema Konseyi’ndeki temsilcisi, Star Gazetesi yazarı Alin Taşçıyan, 24 – 25 Ocak 2010 tarihlerinde İtalya’nın Bari kentinde yapılacak FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği) Genel Kurulu’ndaki seçimler için Başkan Yardımcılığı’na aday gösterildi. Bu adaylığın Türkiye sinema yazarlığı için önemli bir adım olduğunun belirtiliyor. Taşçıyan, Bari Film Festivali sırasında yapılacak olan Genel Kurulu’nda Başkan Yardımcısı seçildiği takdirde iki yıl boyunca bu görevi yürütecek. FIPRESCI Genel Kurulu’ndaki seçimlerde Alin Taşçıyan’a başarılar dileriz.

  • Alin Taşçıyan fotoğrafları için tıklayınız.
  • Halit Ergenç, Kanal D Cinemania’da

    Ömür Gedik’in hazırlayıp sunduğu sinema programı Kanal D Cinemania’da bu haftanın stüdyo konuğu Acı Aşk filminin başrol oyuncusu Halit Ergenç. Filmde 3 kadını birden idare eden Halit Ergenç, filmin oluşum hikâyesini ve çekim sürecinde başlarından geçenleri anlatıyor. Kısa süre sonra baba olacak olan ünlü oyuncu, dünyaya gelecek çocuğunun kariyerine nasıl bir etkisi olacağını düşünüyor? Editörlüğünü Fırat Sayıcı’nın yaptığı programda vizyona yeni giren filmler, Yeşilçam’ın Yaprakları köşesinde Tarık Akan ve çarpıcı sinema haberleri, vs. yer alıyor. Ömür Gedik’le Cinemania her Cumartesi Kanal D’de!

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Halit Ergenç, Kanal D Cinemania’da yazısına devam et
  • İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Yeni Binasına Taşındı

    Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin düzenleyicisi İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), Şişhane’deki Deniz Palas Apartmanı’na taşındı. Yirminci yüzyılın başlarında mimar Georges Coulouthros tarafından, Art Nouveau stilinde inşa edilen Deniz Palas Apartmanı bundan böyle, 37 yıldır festivalleri ve etkinlikleriyle İstanbul’un kültür ve sanat yaşamını farklılaştıran ve zenginleştiren İKSV’ye ev sahipliği yapacak. İKSV’yle yeni yaşama alanı olan 4.200 metrekare büyüklüğündeki yedi katlı Deniz Palas Apartmanı, Ocak ayından itibaren, vakıf ofislerinin yanı sıra, binayı sanatseverler için bir buluşma merkezi haline getirecek farklı mekânlara da ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.

    İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Yeni Binasına Taşındı yazısına devam et

    Morganlar Nerede?

    Marc Lawrence’in yönettiği ve Mary Steenburgen, Sarah Jessica Parker, Hugh Grant ile Sam Elliott’nun oynadığı Morganlar Nerede? (Did You Hear About the Morgans?), 22 Ocak 2010’da Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
    Manhattan’lı başarılı çift Meryl ve Paul Morgan’ın neredeyse mükemmel olan hayatlarının tek başarısız yönü sürdüremedikleri evlilikleridir. Ancak, hayatlarındaki problem başlarına gelen felâketin yanında bir hiç kalacaktır. İstemeden bir cinayetin görgü tanığı olurlar ve bir kiralık katilin hedefi olurlar. Federal polis onları küçük bir kasabaya göndererek tanık koruma programına alır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Ulvi Uyanık Yazıyor
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Morganlar Nerede? yazısına devam et
  • Cüneyt Gökçer’i Kaybettik

    Tiyatro ve sinema sanatçımız Cüneyt Gökçer, 89 yaşında Ankara’da tedavi gördüğü hastahanede 23 Aralık 2009 Çarşamba günü vefat etti. Gökçer’in cenazesi Ankara’da düzenlenecek törenin ardından 26 Aralık Cumartesi günü İstanbul’da Teşvikiye Camii’nde kılınacak öğle namazı sonrasında Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. 1920 yılında Malatya’da doğan Cüneyt Gökçer, sinemada 7 Evlat 2 Damat, Damdaki Kemancı, Hazreti Ömer’in Adaleti, Süreyya, Yaprak Dökümü, Yaşlı Gözler gibi filmlerde rol aldı. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz. (Haber: Serpil Boydak.)

  • Geniş bilgi için tıklayınız.
  • Cüneyt Gökçer fotoğrafları için tıklayınız.
  • Aşk Geliyorum Demez, Avrupa’da

    Tims Productions & Sugarworkz ortak yapımı olan Aşk Geliyorum Demez, şimdi de Avrupa’da Avusturya ve Almanya sinemalarında Maxximum Film dağıtımıyla gösterime giriyor. Aşk Geliyorum Demez, Avrupa’da Almanya’nın başlıca büyük şehirleri Hamburg, Münih, Frankfurt, Duesseldorf ve Berlin’in yanısıra 30 farklı şehirde gösterime girecek olan film iyi bir gişe ile Türkiye’ye dönmeyi hedefliyor. Filmin başrollerini Tolgahan Sayışman ve Bergüzar Korel paylaşırken, Zeki Alaysa, Altan Erkekli, Altan Gördüm, Sarp Apak, Ömür Arpacı ve Yılmaz Gruda gibi isimler de filme renk katıyorlar.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Mehtap TV Perdeler Programı’na Bu Hafta Kutlukhan Kutlu Konuk Oluyor

    Gösteri sanatlarının buluşma adresi Mehtap TV Perdeler Programı yine renkli bir gündemle ekrana geliyor. Cem Güler’in hazırladığı Perdeler Programı’nın bu haftaki konuğu Türk sinemasının sevilen eleştirmen yazarlarından Kutlukhan Kutlu. Kutlu ile Herry Potter ve uyarlama filmler üzerine yapılan keyifli söyleşi ekrana geliyor.
    Gösterimler bölümünde ise 3 film var. İlk film önümüzdeki günlerde vizyona girecek bir Cem Yılmaz filmi Yahşi Batı, diğer film korku türü sevenler için d@bbe 2 ve bir kurmaca – animasyon yapım Alvin ve Sincaplar 2 ekrana geliyor. Perdeler Programı, Cumartesi günü saat 12:30’da Mehtap TV’de.

    Atatürk’ün Hayat Hikâyesi, “Veda” ile Beyazperdede

    Dünya sinema tarihinde Ghandi, De Gaulle, Mandela, Napolyon gibi büyük liderleri anlatan sinema filmlerinin yanındaki yerini alacak olan Veda, Zülfü Livaneli’nin yönetimiyle sinema filmi olarak beyazperdeye taşındı. Atatürk ile Salih Bozok’un Selânik’te çocukluktan başlayan arkadaşlıkları önce silâh arkadaşlığına, sonrada aynı ideallerin peşinde yürüyen yarım asırlık dostluğa ve ölene kadar süren kardeşliğe dönüştü. Veda, Salih Bozok’un anlatımıyla, Atatürk’ün hayatının dönüm noktalarının, vatan için ölüme meydan okuyan bir kuşağın komutanının hikâyesi.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 01 Ocak 2010 Haftası

    “Adalet Peşinde”, somut kanıtlar ve yüzde yüz emin tanıklar olmadan suçluları mahkûm ettiremeyen hukuk sisteminde, karısını ve kızını öldüren katille ‘anlaşma yaparak’ suç ortağını idama gönderen fakat onun birkaç yılla çıkmasını sağlayan ‘yıldız’ savcı ile tüm bir sistem uygulayıcılarına, on yıl sonra savaş açan adamın hikâyesi zaaflarla dolu. Sürprizleri açıklamak istemesem de, şunu söyleyebilirim ki, adaleti gerçekleştiremeyen devlet yapılanmasına karşı kendi bireysel yargısını oluşturan ‘canı yanmış’ insanlara dair filmlerin bu son halkasında, seyircinin iki önerme arasında ‘sıkışması’, filmin gerçekçilik çizgisinin sürekli kesintiye uğraması nedeniyle, pek sağlanamıyor. Çünkü film, bir yerden sonra, müthiş plânlarını uygulamaya koyarak yetkililerle uğraşan adamın olağanüstü yetenekleriyle bir heyecanlı kedi-fare oyununa dönüşüyor. Peki, ama nerede bizleri yeniden ciddi tartışmaların içine yollayacak şu hukuk denilen tuhaf oyuna dair tartışma? Filmin yanıtı: Canım soruları attık ya ortaya, yeter işte; şimdi arkanıza yaslanın ve eğlencenin tadını çıkarın; hem aksayan yanlarını tartıştığımız hukuk sitemimiz mevcutların içindeki en iyisi, idare edin! İyi çekilmiş bir gerilim – polisiye olduğu yadsınamaz, fakat bir yanıyla düş kırıklığı yazık ki.

    “Aşkım”, 1. Dünya Savaşı öncesi, yirminci yüzyıl başında, “güzellik çağı”nın son gülüşlerinde, zengin erkeklere sundukları ‘dostluk’larla onlar üzerinden servet sahibi olan kadınların arasına konuk ediyor; ‘uslanması’ için annesinin yakın arkadaşının himayesine verilen 19 yaşındaki güzel çocuğun, görmüş geçirmiş kadınla yaşadığı aşkın ışıklarını sıçratıyor perdeden… Çok hoş, ince, şık, zarif olsa da kadın yaşlanmakta… Ve şimdi de, altı yıldır birlikte yaşadığı ‘Cheri’sini bırakmak zorunda olmasının acısını çekmektedir. “The Queen – Kraliçe” ile son soyluların duvarlarından içeriye sızan Stephen Frears, yüzündeki çizgiler derinleşmekte olan Michelle Pfeiffer’le, seyirciye, yaşlanmanın onulmaz hüznünün ve aşkın annelik şefkatine doğru değişiminin duygusal basamaklarını çıkarıyor. “Cheri”, her sahnesi, her mânâda güzelliğe adanmış, ateşlerle bozulup çirkinleşmeden önceki bir dünyanın son masum hali. Enfes bence.

    “Soul Kitchen”, Hamburg şehrinin capcanlı hücrelerinin sıcaklığı içinde, aşkı, tuhaf ilişkileri, şansı / şanssızlıkları, tesadüfleri ve müziği, dansı, yemek kültürünü ve de bir arada bulunup paylaşmayı ‘yaşayan’ ortalama insanları, doğal görüntülerle, abartısız bir aksiyonla, aksamayan bir ritimle anlatıyor. Fatih Akın, filminin ruhunu giderek plâstikleşen kentin eski / kirli köşelerinde dolaştırmayı bilmiş. Hoş, sürükleyici, eğlenceli ama o kadar; izledikten sonra yüreğinizde kalan bir şey yok! Yani, abartmak doğru değil bu filmi. Çünkü eşdeğer, bazen de daha iyi öyküler ve performanslarla önümüze her yıl epey Hollywood filmi geliyor. Örneğin ben Digiturk’ün film kanallarında öyle benzerlerini izledim ki… Basın gösterimindeki aşırı ilgi, Fatih Akın isminden kaynaklanıyor. Yoksa aynı filme tanınmayan bir yönetmenin adını yazın, kimse gelmez bile. Tiraja odaklanmış, acayip bir basın işte!

    “Yahşi Batı”, Türkiye’nin en önemli komedyenlerinden biri olarak, sinemada da değerli işler yapacağının ve giderek olgunlaşacağının sinyallerini verdiği “Hokkabaz”dan sonra, nedendir bilinmez, yeni kuşaktan biriyle yani Şahan Gökbakar’la yarışmaya soyunması, Cem Yılmaz için parasal değil ama sanatçı olarak tam bir geriye gidiş! Yapım olarak Türk Sineması ortalamasının üzerinde, fakat argoya sığınmış güldürme yöntemleri iyice diplerde ve zekâ barındırmayan, ucuz şovenizm numaralarını bile beceremeyen bu filme imza atması üzücü! Seyirci gitsin gülsün tabii, böylece örneğin at y…rağına konan kelebeğin nasıl nazikçe alındığını da görür… Her şeyi gişelere endeksleyen hırs ne fena!

    (30 Aralık 2009)

    Ali Ulvi Uyanık

    [email protected]

    29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, Köprüde Buluşmalar Uzun Metrajlı Film Projesi Geliştirme Atölyesi, Film Projelerini Bekliyor

    Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin Köprüde Buluşmalar seminerleri kapsamında 2008 yılında başlattığı ve 14 – 15 Nisan 2010 tarihlerinde üçüncüsü düzenlenecek olan Köprüde Buluşmalar Uzun Metrajlı Film Projesi Geliştirme Atölyesi, proje başvurularını bekliyor. Atölyeye katılmak isteyen yönetmen ve yapımcıların, başvurularını en geç 29 Ocak 2010 tarihine kadar [email protected] veya Uluslararası İstanbul Film Festivali’ne göndermeleri gerekiyor. Başvuru için gereken belgelere www.iksv.org/film adresinden ulaşılabiliyor.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, Köprüde Buluşmalar Uzun Metrajlı Film Projesi Geliştirme Atölyesi, Film Projelerini Bekliyor yazısına devam et
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu