14. Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali

TÜRSAK Vakfı’nın düzenlediği Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali, İstanbullu sinemaseverlerle 16 – 22 Aralık 2011 tarihleri arasında buluşuyor. Dünyanın en seçkin festivallerinde ödüle lâyık görülmüş fakat henüz Türkiye’de vizyona girme şansını bulamamış filmler 2011 biterken izleyicilerle buluşturuluyor. Festivalin zengin programını sinemaseverler Fransız Kültür Merkezi, Cinebonus Maçka G-Mall ve Beyoğlu Cine Majestik salonlarında takip edebilecekler. Randevu İstanbul, bütün sinemaseverlere ulaşabilmek adına, bütün seanslar için öğrenci bilet fiyatlarını 5 TL, tam bilet fiyatlarını ise 6 TL olarak belirledi.

  • Basın Bülteni: Kısa / Uzun
  • Diğer basın bültenleri ve yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    14. Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali yazısına devam et
  • Gezici Festival’de 11 Aralık’ta Neler Oldu?

    17. Gezici Festival’in Sinop durağında Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi, filmde Hakkı karakterini oynayan Cengiz Bozkurt’un katılımıyla izleyicilerle buluştu. Filmden sonra Ahmet Boyacıoğlu’nun sunduğu söyleşide Bozkurt, filmin ortaya çıkış sürecini, “Her şey Onur Ünlü’nün başının altından çıktı,” diyerek anlattı. Ünlü’nün “çok farklı bir yönetmen” olduğunu, kendisiyle Leyla ile Mecnun dizisinde tanıştıklarını söyledi. Filmin kara komedi türünde Türkiye’de bir ilk olduğunu söyleyen Bozkurt, aynı zamanda kendisini de oyuncu olarak en iyi ifade ettiği alanın kara komedi olduğunu ekledi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlarine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Gezici Festival’de 11 Aralık’ta Neler Oldu? yazısına devam et
  • 2. İtalyan Sinemasıyla Buluşma İstanbul 2011’de 13 ve 14 Aralık

    10 Aralık’ta İstanbul İtalyan Kültür Merkezi’nde başlayan 2. İtalyan Sinemasıyla Buluşma İstanbul 2011 etkinliğinde 13 Aralık’ta yönetmenliğini Guido Lombardi’nin yaptığı ve Kader Alassane, Moussa Mone, Esther Elisha, Billi, Serigne Faye, Alassane Doulougou ile Fatima Traore’un oynadığı Suç Timi (La Bas Educazione Criminale), Marina Spada’nın Yarınım (Il Mio Domani), Lucio Pellegrini’nin Yıldızların Çocukları (Figli Delle Stelle); 14 Aralık’ta ise Andrea Molaioli’nin yönettiği İşler Tıkırında (Il Gioiellino), Guido Lombardi’nin Suç Timi (La Bas Educazione Criminale), Claudio Cpellini’nin Huzurlu Hayat (Una Vita Tranquilla) adlı filmler sinemaseverlerle  buluşacak.

    2. İtalyan Sinemasıyla Buluşma İstanbul 2011’de 13 ve 14 Aralık yazısına devam et

    6. JCI İstanbul Crossroads Uluslararası Kısa Film Festivali Ödül Töreni Yapıldı

    6. JCI İstanbul Crossroads Uluslararası Kısa Film Festivali bünyesinde düzenlenen kısa film yarışmasının sonuçları dün akşam açıklandı. Yarışmanın 1.lik ödülünü Slony Sow’un yönettiği Grenouille D’hiver, 2.lik ödülünü Zeynep Merve Uygun’un yönettiği In Out ve 3.lük ödülünü Sadık Ziya Zehir’in yönettiği Yörümeyenler adlı filmler kazandı. Ödül töreni öncesinde jüri üyesi Sadi Çilingir plaketini Emek Sineması’na ithaf etti. Sinemaların sinemaseverlerin mabedi olduğunu, paralel sokağında restore edilen diğer mabet Ağa Camii gibi Emek Sineması’nın da aslına uygun restore edilerek yaşatılmasını gerektiğini söyledi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    6. JCI İstanbul Crossroads Uluslararası Kısa Film Festivali Ödül Töreni Yapıldı yazısına devam et
  • Sıradan Bir Açıklama

    Sebahat Altıparmakoğlu’nu tanıyor musunuz? Ben tanımıyordum, şimdi sadece isim olarak tanır oldum. İşin öncesine bakarsak, Vedat Türkali edebiyat eğitimli biri olarak, -daha önce yazdığı edebiyat türleri olabilir- 1960’da Yeşilçamlı olarak senaryo-lar yazmaya başlıyor. Senaryocu olarak adı ilk kez Üsküdar İskelesi (Kaner – 1960) ve Dolandırıcılar Şahı (A. Yılmaz – 1960) adlı filmlerde görülüyor. Hemen belirtelim ki Dolandırıcılar Şahı çok serbest bir Gogol / Müfettiş uyarlamasıdır. Adını rekortmene çıkarmış senaryo yazarlarımız yanında Türkali az senaryo yazmıştır ama senaryo yazarı olarak Yeşilçam’a damgasını vurmuştur. Hemen anabileceğimiz senaryoları olarak Otobüs Yolcuları (Göreç – 1961), Şehirdeki Yabancı (Refiğ – 1962), Üç Tekerlekli Bisiklet (Akad / Ün – 1962), Karanlıkta Uyananlar (Göreç – 1964), Bedrana (Duru – 1974), Kara Çarşaflı Gelin (Duru -1975)… sayılabilir.

    Türkali yazdığı üç senaryoyu da kendisi yöneterek, sinemada bir adım daha atmıştır. Türkali’nin yazdığı yedi senaryo iki kitap olarak yayınlanmıştır. Üç Film Birden: Kara Çarşaflı Gelin, Güneşli Bataklık (Duru), Analık Davası (çekimi yapılmamıştır) – Eski Filmler: Otobüs Yolcuları, Karanlıkta Uyananlar, Bedrana, Umutsuz Şafaklar. Umutsuz Şafaklar senaryo olarak yayınlandığı zaman filme çekilmemişti; bu arada senaryo habersiz olarak Batsın Bu Dünya (Seden) adı ile filme çekildi ve dava konusu oldu. Sonraki yıllarda adı Fatmagül’ün Suçu Ne? olarak değiştirildi ve Süreyya Duru tarafından çekildi (1986), başrolü -Fatmagül- Hülya Avşar oynadı.

    1980’de Yeşilçam dönemi sinemamızda bitti ama sinemanın bitmesi söz konusu değildi. Film çekimleri devam etti. Bir süre sonra Yeşilçam anlayışının eksikliği, giderek tekeli kırılıp yerini özellerinin de boy göstermeye başladığı televizyon kanalları almaya başladı. Yeşilçam anlayışında filmlerin üretilmesinden sonra, sinemamızın da birçok kez yaptığı gibi edebiyat eserlerinin uyarlanmasına geldi sıra. Aslında başlangıçtan beri edebiyat uyarlamaları yapılmakta idi ama Yaprak Dökümü’nün TV uyarlaması yeni bir anlayışla uyarlamaların biçimini değiştirdi. Güntekin’in hem roman, hem oyun olarak yazdığı Yaprak Dökümü ilk kez 1958 yılında Süavi Tedü tarafından sinemaya uyarlandı. Dokuz yıl sonra, 1969’da ise filmi Memduh Ün çekecekti. Her iki uyarlama da Yaprak Dökümü’nün uyarlamaları idi. Bir süre sonra televizyon devreye girecek ve Yaprak Dökümü’nü sahnede oynanırken filme kaydederek yayınlayacaktı, sonradan -renkli olarak ve esere sadık kalarak- yeniden çekilecekti.

    Televizyonun, piyasanın -Yeşilçam’ın- boşluğunu doldurmasından sonra, -her zaman olduğu gibi- yeni baskıları yapılan (160 sayfalık) Yaprak Dökümü, üç sezon sürecek -uzatılmış- ve modernize edilmiş (?) (günümüze taşınmış) hali ile -bu kez sinemaya gitmeyen- evde (evinde) oturan seyirciye sunulacaktır. Bunun paralelinde -biraz gecikerek- başlayan Aşk-ı Memnu’ya gelince… Uşaklıgil’in romanı sinema için -her zaman için- ilginç bir kaynak olmakla beraber, sinemamız o cesareti gösterememiştir. Refiğ TRT adına romanı -olabildiğince sadık kalarak- 6 bölüm halinde dizi olarak çeker. Sinemadan gelen Refiğ, romanı sinema tekniğini göz önünde bulundurarak çeker, yurtdışı gösterimleri için ise 6 bölümlük diziden 220 dakikalık bir sinema versiyonu hazırlanır. Dizi zamanına uygun hali ile çekilir. Yaprak Dökümü’nün başına gelen Aşk-ı Memnu’nun da başına gelir, dizi modernize edilmekle (günümüze taşınmakla) kalmaz, eklenti ve genişletmelerle uzatıldıkça uzatılır. Roman bir yerde biter, dizi de bitirilir ama -oldukça acemi bir biçimde…

    Yaprak Dökümü ve Aşk-ı Memnu’dan söz edince Hanımın Çiftliği’nden söz etmemek olmaz. Önce romandan başlamak lâzım, öncelikle adı Hanımın Çiftliği değil, Vukuat Var. Bu 1958’de yayımlanan birinci cilt, ikinci cilt 1961’de -şimdi adına geliyoruz- Hanımın Çiftliği adı ile yayımlanıyor. Biri diğerinin devamı, ikincisi, birincinin bittiği yerden başlayan, Türkiye’nın 1950 sonrası toplumsal düzenine -araya siyaseti de az biraz karıştırarak- göz atan romanlar. Öncelikle söyleyelim, Vukuat Var romanı sonunda Kemal öldürülür. (Hanımın Çiftliği’nde Kemal yoktur, Muzaffer’in kız kardeşi diye ortaya salınan Halide ise romanda -her ikisinde de- hiç yoktur.) Ve romanın sonunda (Hanımın Çiftliği) çiftlik, dizide adı Yılmaz’a çevrilen -eski- çalışanlardan Habib tarafından yakılır. Muzaffer Bey daha önce öldürülmüştür. Habib, yangın paniği içinde karşılaştıkları Serap’ı (Güllü) kucağındaki çocuğu yüzünden öldürmez ve kayıplara karışır. Roman(lar) burada biter.

    Vukuat Var / Hanımın Çiftliği’ni Saydam sinemaya uyarlar. Kemal’i -olayların geldiği yerde- öldürür ama handikapı Güllü’yü (Serap’ı) Türkân Şoray’ın oynamasıdır. (Acar Film -o yıllarda- filmlerinde -starlara- rol vermektedir.) Bir yerden sonra Saydam’ın filmindeki Güllü, O. Kemal’in romanındaki Güllü değildir, artık Şoray’dır. (Muzaffer Bey’i öldürmek isteyenleri de Güllü defedecektir.)

    Aradan zaman geçer, televizyon yayınları başlar ve Hanımın Çiftliği (◄Vukuat Var) bu kez televizyona uyarlanır. Tüketim ekonomisine dayanan televizyon tekrar Vukuat Var / Hanımın Çiftliği’ni ele alırken, Vukuat Var adı ortadan kaybolur, Hanımın Çiftliği olarak anılır olur. Ve dizi, yukarıda değinildiği gibi -en azından ve en başta- Kemal (ve Halide) ile romanın çok uzağına düşer ve romanla ipler çoktan kopmuştur. Sonunda uzatıla uzatıla sürdürülen dizi de biter ama komedi bitmez.

    Romanın yazarı Orhan Kemal, Yeşilçam’a bazı eserleri ile kaynaklık etmekten başka senaryolar ve film hikâyeleri de yazmıştır. Yazdığı bir film hikâyesi, Vedat Türkali tarafından senaryolaştırılır ve Lütfü Akad tarafından çekilmeye başlanmasına rağmen yarım kalır, filmi iki yıl sonra Memduh Ün tamamlar: Üç Tekerlekli Bisiklet. Orhan Kemal’in yazdığı metin İstanbul’da geçer, mandırasını elinden almak isteyenleri öldüren adam kaçarak, nikâhsız kocası yıllar önce Almanya’ya gitmiş, bir daha da arayıp sormamış bir çocuklu çamaşırcılık yapan kadının gecekondusuna sığınır. Bir süre burada kalır, çocuk adamın babası olduğuna inanır. Orhan Kemal, yazdığı bu metni (film hikâyesi) romanlaştırırken, erkek kahramanını, Hanımın Çiftliği’ni yakıp kaçan ve yakalanmayan Habib olarak değiştirir. Bu roman KAÇAK adı ile Orhan Kemal’in ölümünden (1970) sonra yayınlanır. (Kaçak romanı Memduh Ün tarafından -finali değiştirilerek- sinemaya uyarlanacaktır / 1982).

    Şimdi yukarıda sözünü ettiğimiz roman uyarlaması dizilerin yayınlarının başlamasından sonra, kitaplarının yeni baskıları piyasaya çıkarılmış ve satışlarında dikkat çekici bir artış olmuştur. Bu Vukuat Var / Hanımın Çiftliği için de geçerlidir. Yalnız Vukuat Var, üst başlığı Hanımın Çiftliği 1 (Vukuat Var) olarak yayınlanmış, Hanımın Çiftliği -yani Vukuat Var’ın devamı- Hanımın Çiftliği 2 olarak yayına sürülmüştür. İş burada bitse denecek hiç bir şey yoktur fakat -yukarıdaki açıklamalara rağmen- Kaçak romanı, Hanımın Çiftliği 3 (Kaçak) olarak yayınlanmıştır. Hanımın Çiftliği 3 olarak çıkarılan bu kitapta, çiftliği yakarak kaçan (Hanımın Çiftliği romanında adı: Habib) Habib’ten başka çiftlik ile âlâkalı kimse yoktur. “Kaçak” romanının sonunda polisler gecekonduyu sarınca -Habib sigarasını unutarak- kaçar ve kaçmaya devam edecektir. Polisler içeri girip Habib’i bulamayıp, sigarayı sorduklarında gecekonduda oturan kadın “benim” diyerek -ilk kez- bir sigara yakar. (O. Kemal) “Kaçak” filminin sonunda ise, kaçak çemberin daraldığını anlayınca kaçmaya karar verir. Gecekonduda oturan kadın da birlikte gitmeye karar verir. Birlikte kaçarlarken, otogarda polisle karşılaşırlar (M. Ün) [“Üç Tekerlekli Bisiklet”in sonunda ise gecekondu sığınmacısı Ali, sarılan gecekonduda dışarı çıkarak yakalanır. Ali, polisler tarafından götürülürken kadın ise, gecekonduda oturan, yıllar sonra evine dönmüş fakat çaldığı kapı açılmamış nikâhsız kocasının bakışları altında çocuğu ile birlikte Ali’nin (ve polislerin) peşinden gider.]

    Vedat Türkali’ye dönersek, senaryolar, oyunlar, şiirler yazan Türkali roman da yazar. Romanları: Bir Gün Tek Başına (1974), Mavi Karanlık (1983), Yeşilçam Dedikleri Türkiye (1986), Tek Kişilik Ölüm (1990), Güven (1999 – 2 cilt), Kayıp Romanlar (2004), Yalancı Tanıklar Kahvesi (2009)… ama Yaprak Dökümü ve Aşk-ı Memnu’dan sonra, sıra romanlardan sonra “eski” filmlere de gelince, Fatmagül’ün Suçu Ne ele alınır. Reklâmları gazetelerde ve ekranlarda boy gösterir. Buraya kadar diyecek bir sözümüz yoktur, 1986’da çekilen bir filmin televizyon uyarlaması yapılacaktır… ama tanıtımda “Eser: Vedat Türkali” ibaresi yer alır. Türkali’nin böyle bir eseri yoktur. Sonradan Fatmagül’ün Suçu Ne adı ile filme çekilecek Umutsuz Şafaklar isimli bir SENARYOsu vardır. Hadi, senaryo adının değil filmin adının kullanılmasını kabul edelim ama bu Türkali’nin metnidir, eseri değil. [Senaryonun edebi bir metin olup olmadığı tartışmalı bir konudur. Ben olmadığı düşüncesindeyim, çünkü senaryo “bir başka yapıya yönelik bir yapı” (PPP) olarak kaleme alınır.]

    Bütün bunlarada sessiz kalınabilirdi ama Türkali’nin eseri diye sunulan dizi uyarlaması, Türkali’nin yazdığı senaryoyu (Umutsuz Şafaklar) çoktan gerilerde bırakmıştır. Senaryoda hiç olmayan kişiler dizinin ağırlıklı (nesi – ?) olmaya başlamışlardır. Bu aşamada ben bir iki yerde Türkali’nin Fatmagül’ün Suçu Ne isimli eseri olmadığı hem yazdım, hem söyledim de. Zaman beni yalancı durumuna düşürdü. Şimdi kitapçılarda Fatmagül’ün Suçu Ne adında bir kitap var ve yazarı yerinde de Vedat Türkali adı… ama dahası da var, kapakta bir de Sebahat Altıparmakoğlu adı var. Altıparmakoğlu, halen yayını devam etmekte olan televizyondaki diziyi öyküleştirmiş ve kitap olarak yayınlamış… (buna da peki) ama aklıma gelen sorulara kim cevap verecek:

    1) Dizi halen devam etmekte iken Sayın Altıparmakoğlu, dizi için Melek Gençoğlu ve Ece Yörenç tarafından yazılan senaryoyu okuyarak mı yazmıştır bu öyküyü?

    2) Bunun yapılabilmesi için, çekimleri devam eden dizinin şu anda bitmiş (bitirilmiş) bir senaryosu var mıdır?

    3) Eğer bitirilmiş bir senaryo yok ise Sayın Altıparmakoğlu öyküleştirmeyi hangi verilere göre sonuçlandırmıştır?

    Bu sorulara ne şekilde cevap verilirse verilsin, ben durumun bu hali ile Fatmagül’ün Suçu Ne’yi Vedat Türkali’nın bir eseri olarak kabul edemeyeceğim ama unutulmaması gereken bir şey var, Vedat Türkali’nin Umutsuz Şafaklar isimli bir senaryosu vardır ve bundan Süreyya Duru’nun yaptığı Fatmagül’ün Suçu Ne isimli bir filmi. (Goggle’da Fatmagül’ün Suçu Ne isimli dizi için Vedat Türkali, hem senaryo yazan ekip içinde, diğerleri ile birlikte, hem de eser “sahibi / yazarı” olarak gösterilmektedir ??!??)

    (18 Aralık 2011)

    Orhan Ünser

    Kadınlar, Kurtuluş Son Durak’ta Şiddete Karşı Birleşti

    Yeni yıl ile birlikte Türk sinemasına kadınlar damgasını vuracak. Yönetmenliğini Yusuf Pirhasan’ın üstlendiği, her türlü şiddete karşı harekete geçen altı kadının provokatif, fantastik hikâyesini konu alan Kurtuluş Son Durak filminin afişi ile sinemalarda bu hafta gösterime girecek fragmanı hazırlandı. Belçim Bilgin ile birlikte birbirinden ünlü 5 kadının rol aldığı Kurtuluş Son Durak, “pembe fularları” ile 06 Ocak’ta seyirciyle buluşacak. Nikâha 2 hafta kala nişanlısı tarafından terkedilen Psikolog Eylem, taşındığı mahallede herşeyi değiştirecek ve tüm kadınların kendilerini sorgulamalarına neden olacak.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Gezici Festival’de 10 Aralık’ta Neler Oldu?

    17. Gezici Festival, Sinop’ta, 10 Aralık 2011 Cumartesi sabahı, sonradan eklenen Çocuk Filmleri Gösterimi ile güne başladı. Canlandırmaları izleyen seyirciler, Van depreminden sonra Sinop’a gelen çocuklardan oluşuyordu. Festivalin Sinop’taki bir başka sürprizi, Türkiye 2011 Seçkisi’nden Yurt, yönetmeni ve senaryo yazarı Muzaffer Özdemir’in katılımıyla izleyicilerle buluştu. Yurt’un arkasından ise Yangın Var filminin galası gerçekleşti. Film, yönetmeni Murat Saraçoğlu’nun, Sinop’ta olmaktan çok mutlu olduğunu ifade ederek yaptığı sunumun ardından izleyicilerle buluştu.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlarine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Gezici Festival’de 10 Aralık’ta Neler Oldu? yazısına devam et
  • 2. İtalyan Sinemasıyla Buluşma İstanbul 2011 Basın Toplantısı Yapıldı

    10 – 16 Aralık 2011 tarihleri arasında, gerçekleştirilecek olan 2. İtalyan Sinemasıyla Buluşma İstanbul 2011 etkinliği basın toplantısı dün akşam Tepebaşı’ndaki İtalyan Kültür Merkezi’nde yapıldı. Toplantıya konuşmacı olarak Francesco Bruni, Carla Capiani, Gabriella Fortunati, Marina Spada ve Gabriella Spinelli katıldı. Toplantı sonrasında açılış filmi olarak Venedik Film Festivali’nden Italyan Controcampo ödülüyle dönen Sakin Ol (Scialla) adlı film gösterildi. Gösterimde filmin yönetmeni Franceso Bruni ve ünlü oyuncu Fabrizio Bentivoglio’da hazır bulundu.

    2. İtalyan Sinemasıyla Buluşma İstanbul 2011 Basın Toplantısı Yapıldı yazısına devam et

    23. Ankara Uluslararası Film Festivali

    15 – 22 Mart 2012 tarihleri arasında düzenlenecek olan 23. Ankara Uluslararası Film Festivali yarışma başvuruları başladı. Ulusal Uzun, Kısa ve Belgesel Film Yarışmaları için son başvuru tarihi 09 Ocak 2012. Ulusal Uzun Film Yarışması’nda En İyi Film, Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Onat Kutlar En İyi Senaryo Ödülü, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Sanat Yönetmeni, En İyi Özgün Müzik, En İyi Kurgu dallarında 12 ödül verilecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer basın bültenleri ve yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    23. Ankara Uluslararası Film Festivali yazısına devam et
  • Gezici Festival Sinop’ta

    Gezici Festival, 08 Aralık’taki Ankara kapanışından sonra ikinci durağı Sinop’a ulaştı. 09 Aralık akşamı gerçekleşen açılış, film ekibinin katılımıyla Entelköy Efeköy’e Karşı’nın gösterimiyle oldu. Gezici Festival Genel Sekreteri Ahmet Boyacıoğlu, Sinop Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerinin izleyicilerle paylaştığı Yine Bir Gülnihal şarkısından sonra açılış konuşmasını yaptı. “Bir sivil toplum kuruluşunun devlet birimi ile işbirliği yapmasının pek rastlanan bir şey” olmadığını söyleyen Boyacıoğlu, valilik, belediye ve sivil toplumun bir arada bir festival düzenleyebilmesinden mutluluk duyduklarını söyledi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Gezici Festival Sinop’ta yazısına devam et
  • Arka Pencere Dergisi’nden Sinemanın Cennetine Davet

    Arka Pencere Dergisi, 111. sayısında, kapağına Giuseppe Tornatore’nin Cennet Sineması’nı yerleştiriyor. Tunca Arslan, Trendeki Yabancı köşesinde, biri Muhsin Bey’le, diğeri öykücü Osman Şahin’le ilgili olmak üzere, katıldığı iki paneli anlatıyor. Vizyon filmleri eleştirileri arasında Kazanma Sanatı, Ay Büyürken Uyuyamam, Jane Eyre, Yangın Var, Aşkın Formülü Yok ve İz yer alıyor. Arka Pencere Dergisi’nin 111. sayısı, bir Alfred Hitchcock alıntısıyla sona eriyor: “Öldüren Hatıralar’da rüya sekanslarının filmlerde bulanık ve sisli verilmesi şeklindeki geleneksel yöntemi kırmaya kesin kararlıydım.”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Arka Pencere Dergisi’nden Sinemanın Cennetine Davet yazısına devam et
  • Emek Sineması Acil Durum Toplantı Çağrısı

    İdare mahkemesinin tarihi Beyoğlu Emek Sineması’nın yıkımıyla ilgili yürütmeyi durdurma kararını kaldırması üzerine, muhtelif kamuoyu örgütleri tarafından Emek Sineması’nın yıkımının engellenmesine yönelik toplantı çağrısı yapıldı. Çağrı şöyle: “Yargı Emek’i yıkıma teslim etti! Emek için nöbet vakti! 9. İstanbul İdare Mahkemesi 12.05.2010 tarihinde Emek Sineması için öngörülen projenin ‘uygulanması halinde telâfisi güç ya da imkânsız zarar doğuracak nitelikte olduğu’ gerekçesiyle yürütmenin …”

  • Çağrının devamı için tıklayınız.
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Emek Sineması Acil Durum Toplantı Çağrısı yazısına devam et
  • Adana’ya Bir Yılda 5 Ödül

    Adana’da faaliyet gösteren Atom Film başarılarına bir yenisini daha ekledi; Etki adlı kısa filmi 2. Manisa Altın Üzüm Kısa Film Festivali’nde En İyi Film ödülünü aldı. Bu ödül Atom Film’in bir yıl içinde aldığı beşinci ödül oldu. Yönetmenler Tufan Şimşekcan, Ozan Sihay ve Ali Yılmaz’ın kurucusu olduğu Atom Film, Denizbank Kısa Film Festivali, Altın Kepenk Kısa Film Yarışması, AllDecor Reklam Filmi Yarışması, “Şimdi Reklamlar” Ücretsiz Sinema Atölyesi ve GenceArtı Yarışması’ndan aldığı Jüri Özel, En İyi, En İyi 2. Film, En İyi Proje gibi ödüllerle önemli bir başarıya imza attı.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Adana’ya Bir Yılda 5 Ödül yazısına devam et
  • Film Arası Dergisi’nde Yavuz Turgul: Modern Toplum Olmanın Bedellerini Ödüyoruz

    Film Arası Dergisi, Aralık sayısında Türk Sinemasının unutulmaz filmlerine imza atan ünlü yönetmen Yavuz Turgul’u ağırladı. Senaryosunu, yönetmenliğini ya da her ikisini de üstlendiği Tosun Paşa, Sultan, Çiçek Abbas, Hababam Sınıfı, Züğürt Ağa, Muhsin Bey, Eşkıya, Gönül Yarası ve Av Mevsimi gibi filmleriyle Türk sinemasına damgasını vuran efsane yönetmen Yavuz Turgul, Gülcan Tezcan’ın sorularını yanıtladı. Sinemasından hayata bakışına, Modernizmden yeni Türk sinemasının kimlik arayışına kadar birçok konudaki görüşlerini Film Arası Dergisi’yle paylaşan Turgul, çarpıcı açıklamalar yaptı.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Film Arası Dergisi’nde Yavuz Turgul: Modern Toplum Olmanın Bedellerini Ödüyoruz yazısına devam et
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu