Emek Sineması’nda Neler Oldu, Neler Oluyor, Sinemacılar Soruyor, Uzmanlar Cevaplıyor

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, Emek Sineması konusunda, yazılı, görsel ve sosyal medyada yer alan yanlış bilgilerle kamuoyunun yanıltılıp, şimdiye kadar yapılanların meşrulaştırılmaya çalışılmasına karşın; konuyla ilgili meslek ve bilim insanları, sanatçılar ve sinemaseverler ile beraber sürecin tüm yönleriyle açıklığa kavuşturulacağı, Emek Sineması’na dair tüm soruların cevaplanacağı bir basın toplantısı düzenliyor. Basın toplantısı 22 Mayıs Çarşamba günü 13:00’de TMMOB’un Karaköy Şubesi’nde yapılacak.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Emek Sineması’nda Neler Oldu, Neler Oluyor, Sinemacılar Soruyor, Uzmanlar Cevaplıyor yazısına devam et
  • Cannes’da Ödüller Sahiplerini Buldu

    66. Cannes Film Festivali’nde ödüller açıklandı. Steven Spielberg başkanlığındaki jürinin kararları beklentiler doğrultusunda gerçekleşti. Festivalde öne çıkan filmler büyük bir çoğunlukla ödül listesinde yer aldı.

    Tunus asıllı Fransız sinemacı Abdellatif Kéchiche’in ‘Adèle’in Yaşamı-Bölüm 1 & 2 / La Vie D’Adèle-Chapitre 1 & 2’ filmine verilen Altın Palmiye ödülü, festival tarihinde ilk kez olarak yönetmen ve kadın oyuncuları Adèle Exarchopoulos ve Lea Seydoux’nun üçüne birden takdim edildi. Kéchiche duygu yüklü teşekkür konuşmasını, ödülünü, kendisine özgürlük ruhunu öğreten Fransız gençliğine ve de kendilerini daha özgürce ifade edebilmek ve özgürce sevebilmek için mücadele eden Tunus’un devrimci gençliğine adadığını vurgulayarak bitirdi.

    Festivalin bir nevi ikincilik ödülü olarak kabul edilen ‘Jüri Büyük Ödülü’, yarışma seçkisinde öne çıkan Amerikan filmlerinden, Coen kardeşlerin folk müzikçileri güzellemesi ‘Llewyn Davis’in Dünyası / Inside Llewyn Davis’e gitti. Törende bulunamayan Coen kardeşler yerine ödülü filmin baş oyuncusu Oscar Isaac aldı.

    Festivalde yer alan şiddet temalı filmlerden Meksikalı Amat Escalante’nin ‘Heli’si en iyi yönetmen ödülünü alırken, aynı tema üzerine Çinli Jia Zhangke’nin ‘Bir Avuç Günah / Tian Zhu Ding’i beklendiği gibi en iyi senaryo ödülüne layık görüldü. Büyük jüri, Japon usta Hirokazu Kore-Eda’nın babalık davası ‘Böyle Babaya Böyle Oğul / Soshite Chichi Ni Naru’yu bir ‘Jüri Ödülü’ ile kazanlar listesine dahil etti.

    Oyuncu ödüllerine gelince. Gösterildiği günden beri izleyicilerin gönlünde taht kuran sıcak yol filmi ‘Nebraska’nın kıdemli oyuncusu Bruce Dern salonda olmadığı için ödülü, filmin yönetmeni Alexander Payne’e takdim edildi. Kadın oyuncu ödülü ise Bérénice Bejo’ya verilerek, İranlı usta Asghar Farhadi’nin yine çok beğenilmiş ‘Geçmiş / Le Passé’si ihmâl edilmemiş oldu.

    Festivalin tüm bölümlerinde gösterilmiş ilk filmlerden birine verilen ‘Altın Kamera’ ödülü, ‘Yönetmenlerin 15 Günü’ programında yer almış bir filme verildi. ‘Ilo Ilo’nun Singapurlu yönetmeni Anthony Chen’in ödülü kendisine ilk filmler jürisinin başkanı Agnès Varda tarafından takdim edildi. Geçtiğimiz yıl bizden Rezan Yeşilbaş’ın ‘Sessiz / Be Deng’ filmine verilmiş olan kısa film Altın Palmiye’si ise bu yıl Güney Koreli genç sinemacı Byoung-gon Moon’un ‘Güvenli / Safe’ filmine gitti.

    Ödül listesi herkesi memnun etmişe benzeyen 66. Cannes Film Festivali, Abdellatif Kéchiche ve ekibininin coşkuyla alkışlandığı kapanış seramonisinin ardından, Fransız yönetmen Jérôme Salle’in Güney Afrika’da çektiği Orlando Bloom ve Forest Whitaker destekli politik gerilim ‘Zulu’nun gösterimiyle sona erdi.

    (26 Mayıs 2013)

    Ferhan Baran

    [email protected]

    11. Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali’nin Sinema ve Çevre Onur Ödülleri Belli Oldu

    Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali’nin 11.si Maltepe Belediyesi ev sahipliğinde, BASAD (Bakırköylü Sanatçılar Derneği) ile Çevre Film işbirliği ve Kültür ve Turizm Bakanlığı katkıları ile 22 – 25 Mayıs 2013 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan festival kapsamında, her yıl verilen çevre ve sinema onur ödülleri bu yıl, sinemaya yaptığı katkılar ve özellikle topluma örnek oluşturan sanatçı duruşu nedeniye Mehmet Ali Alabora ile Türk dili ve kültürüne katkılarından dolayı Kelime Oyunu Programı yapımcısı ve sunucusu Ali İhsan Varol’a verilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    11. Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali’nin Sinema ve Çevre Onur Ödülleri Belli Oldu yazısına devam et
  • Günlerin Köpüğü

    Michel Gondry’nin yönettiği ve Romain Duris, Audrey Tautou, Gad Elmaleh ile Omar Sy’in oynadığı Günlerin Köpüğü (L’ecume Des Jours – Mood Indigo), 24 Mayıs 2013’de Pinema Film dağıtımıyla Mars Entertainment Group tarafından vizyona çıkarıldı.
    Colin, Chloé ile tanışır ve ona çılgınca âşık olur. Fakat Chloé akciğerinde çıkan nilüfer çiçeği yüzünden hastalanınca, bu masalsı evliliğin seyri değişir. Nilüfer çiçeğini korkutup soldurmak için, Colin’in ona çiçekler getirmesi gerekir. Farklı icatları hayata geçirmekle uğraşan Colin’in dostları para kazanması için ona yardım ederler.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Günlerin Köpüğü yazısına devam et
  • Cannes Film Festivali’nde Sona Yaklaşırken

    66. Cannes Film Festivali’nin yarışmalı ana bölümünde yer alan 20 filmin gösterimleri tamamlandı. Sinema dünyası, ödül listesinde kimlerin yer alacağı, Steven Spielberg başkanlığındaki büyük jürinin hangi yapımları tercih edeceği üzerine kafa yoradursun, biz son iki günde izleyici karşısına çıkmış filmleri mercek altına alarak on gündür sürdürdüğümüz yarışma turumuzu tamamlayalım.

    Festivalde yarışan bir Amerikan yapımı daha dün sabah basına tanıtıldı. ‘Göçmen / The Immigrant’, Cannes’ın gözdelerinden James Gray’in yeni filmi. Gray, Rus yahudisi kökenli ailesinin geçmişinden yola çıkarak, Doğu Avrupa’dan fırsatlar ülkesi Amerika’ya göçün hikâyesini beyazperdeye aktarmış. Yönetmene, 1923’de Ellis adasına gelmiş, o dönem New York’un Aşağı Doğu Yakası’nda bar işletmiş büyük büyük babasının anıları ve çektiği fotoğraflar kılavuzluk etmiş önce. Lakin hikâye otobiyografik değil. Film, Amerikan rüyasının izinde yeni bir başlangıç yapmak üzere kıtaya gelen genç bir kadının hayatta kalma mücadelesi üzerine. Kızkardeşi Magda hasta olduğu gerekçesiyle karantinaya alındığında, Yahudi kökenli bir topluluğun içinde kadın başına beş parasız ve yapayalnız kalan Polonya asıllı Protestan Ewa Cybulski’nin (Marion Cotillard) hikâyesi bu. İki erkek arasında kalan Ewa, çekici olduğu denli acımasız Bruno’nun (Joaquin Phoenix) elinde fahişeliğe zorlanırken, yaşadığı kâbustan kurtulmak için romantik sihirbaz Orlando’ya (Jeremy Renner) sığınıyor. Usta görüntü yönetmeni Darius Khondji ve güçlü bir oyuncu kadrosuyla çalışan Gray, Amerika’ya göç deneyiminin sembolü olmuş Ellis Island’ın gerçek mekânlarında çalışma fırsatı bulduğu bu ilk dönem filminde, 20. yüzyıl başları New York’unu betimleyen George Bellows imzalı gerçekçi portrelerden, aynı dönem Manhattan varyete salonlarının karanlık atmosferini tuvaline aktarmış Everett Shinn’in eserlerinden büyük ölçüde yararlanmış. Jüri başkanı Spielberg’in gönlünü çalması beklenen filmlerden biri ‘Göçmen’.

    Yarışma seçkisinde yine dün görücüye çıkan ‘Michael Kohlhaas’ da bir dönem filmi. 19. yüzyıl başları Alman edebiyatının önemli isimlerinden Heinrich Von Kleist’ın kısa romanının beyazperdeye ilk aktarılışı değil bu. Daha önce üç kez sinemaya uyarlanmış, Volker Schlöndorff imzalı 1969 yapımı bir önceki uyarlama aynı yıl Cannes’da yarışmış, ‘Hak Mücadelesi’ adıyla sonradan bizde de gösterilmişti. Kafka’nın Alman edebiyatında en etkilendiği eser olarak tanımladığı ‘Michael Kohlhaas’, ortaçağ Almanya’sında feodal beyin haksız uygulamasına isyan ederek başkaldıran at yetiştiricisinin onur savaşı üzerine. Telef olmuş atlarının tazminini isteyen Kohlhaas, hakça bir karşılık alamayınca bir ordu isyancıyı bir araya toplar ve ortalığı kana boyar. Yönetmen Arnaud des Pallières, Kohlhaas’ın öyküsünü Fransız topraklarına uyarlamış, Güney Fransa’nın, adaletsizliğe başkaldıran doğa adamının ihtişamına yakışır yüksek sıradağlarla çevrili Cévennes bölgesinde çekmiş filmini. Michael Kohlhaas’a hayat veren Mads Mikkelsen, geçtiğimiz yıl yine Cannes’da izlenen ‘Av / The Hunt – Jagten’de haksız yere pedofili ile suçlanan kasaba öğretmeninin pasif direnişini unutulmaz bir performansla canlandırmış ve haklı bir erkek oyuncu ödülüne layık görülmüştü. Bu defa, 66. festivalin adı konmamış gözde teması doğrultusunda yoğun şiddet içeren bir onur savaşında izliyoruz Danimarkalı müthiş oyuncuyu.

    Unutulmaz başyapıtlarla dolu külliyatı kadar, fırtınalı özel yaşamıyla da sürekli gündemde kalmış Roman Polanski, sekseni bulan ilerlemiş yaşına rağmen üretmeye devam ediyor. Kapanıştan bir gün önce seyirci karşısına çıkan ‘Kürklü Venüs / La Vénus A La Fourrure’ üstadın bir önceki çalışması Tony ödüllü ‘Acımasız Tanrı / Carnage’ gibi bir tiyatro oyunu uyarlaması. David Ives’ın ilk sahnelendiğinde büyük ilgi görmüş 2010 Off Broadway yapımı sahne eserinin metni, ‘Mazoşizm’in isim babası 19. yüzyıl Avusturyalı yazar Leopold von Sacher-Masoch’un aynı adlı kült romanına dayanıyor. Kadın ile erkek arasında soluk kesici iktidar oyunu üzerine ‘Kürklü Venüs’. Sahneye koyacağı yeni eserinin ana karakteri için yaptığı gün boyu süren seçmelerde aradığı yüzü bulamamanın hayal kırıklığı içinde tiyatroyu binasını terk etmeye hazırlanan Thomas ile, son anda içeri dalan ve oyun yazarının tahayyülündeki tiplemeye hiç de uygun düşmeyen silik ve itaatkâr -oyun karakteriyle adaş- Vanda’nın değişen rollerinin, cinsel çekimin saplantıya, oyuncu-yönetmen ilişkisinin efendi-köle deneyimine dönüşünün hikâyesi anlatılan. Bu nefes kesici 90 dakikanın parlak oyuncuları, Polanski’nin hayat arkadaşı Emmanuelle Seigner ile Jimmy P.’den sonra bu yıl ikinci kez Cannes’da boy gösteren Mathieu Amalric.

    Ve yarışma, festival seçkisine son anda dahil olan bir Amerikan filmiyle kapanıyor. ‘Yalnız Aşıklar Sağ Kalır / Only Lovers Left Alive’, yıllar önce Cannes’da keşfedildiği ilk filmiyle (‘Cennetten de Garip / ‘Stranger Than Paradise’ 1984) Altın Kamera’yı kazanmış kıdemli bağımsız sinemacı Jim Jarmusch’un 4 yıl aradan sonra çektiği son filmi. Jarmusch bu kez aktörleri vampir olan alışılmışın dışında bir aşk hikâyesine soyunmuş. Lakin bildiğimiz sıradan vampir hikâyelerinden bir yenisi değil karşımızdaki. Yönetmen vampirlik olgusunu bir metafor olarak kullanmış. Asırlar boyu insanoğlunun hayranlık uyandırıcı gelişimine tanık olmuş marjinal alemin kırılgan Adam ile Eve’inin (yani bildiğimiz Adem ile Havva’nın) tahrip edilmiş doğanın öfkesini kustuğu günümüzün tehlikelerle dolu tedirgin dünyasında varolma mücadelesi üzerine bir film bu. Amerika’nın bağrından (Detroit), Afrika’nın kuzey ucuna (Tanca) ıssız ve romantik mekânlarda çekilmiş bu gece filminin Havva’sında Jarmusch’un gözdelerinden Tilda Swinton, Adem’de ise son olarak ‘The Deep Blue Sea’de (2011) izlediğimiz İngiliz oyuncu Tom Hiddleston yer alıyor.

    66. Cannes Film Festivali, 26 Mayıs Pazar akşamı düzenlenecek olan kapanış töreni ile sona eriyor. Kırmızı halı seremonisi ve onu takip eden ödül töreni 19:00’dan itibaren NTV’den canlı olarak izlenebilir.

    (25 Mayıs 2013)

    Ferhan Baran

    [email protected]

    Türk Sineması’nın Bilinmeyenleri Ortaya Çıkıyor

    Bu yıl ilk kez düzenlenen Uluslararası Gençlik Kısa Film Festivali kapsamında Sinema Yazarı ve Sinema Tarihçisi Burçak Evren Türk Sinemasın Gayrı Resmi Tarihi başlıklı bir söyleşi gerçekleştirecek. Türkiye’de ilk kez yapılacak olan söyleşi ile Türk Sineması’nın bilinmeyen yönleri gün ışığına çıkacak. Kızılırmak Sineması’nda 17 Mayıs Cuma günü 15:00 – 17:00 saatleri arasında olacak olan söyleşi ücretsiz olarak düzenleniyor. Reklâm piyasasında önemli başarılara imza atmış olan Şebnem Kiliş ise aynı gün Kızılırmak Sineması’nda 13:00 – 15:00 saatleri arasında genç sinemacıların filmlerini yorumlayacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Türk Sineması’nın Bilinmeyenleri Ortaya Çıkıyor yazısına devam et
  • 8. Uluslararası Dadaş Film Festivali Başladı

    8. Uluslararası Dadaş Film Festivali, dün akşam Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi A Salonu’nda yapılan açılış töreniyle başladı. Mustafa Alabora ve Eda Su Neidik’in sunduğu törene Erzurum Valisi Sebahattin Öztürk, Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, Füruzan, Nilüfer Açıkalın, Thomas Balkenhol, Metin Avdaç, basın mensupları ve sinemaseverler katıldığı açılış töreninde sinemamızın sevilen oyuncuları Eşref Kolçak, Engin Çağlar, Nebahat Çehre, Şefik Döğen ve Abdurrahman Keskiner’e onur ödülleri verildi. Tören sonrasında Anne Le Ny’in yönettiği, festivalin açılış filmi Ceux Qui Restent gösterildi.

  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    8. Uluslararası Dadaş Film Festivali Başladı yazısına devam et
  • Bu Sansürle, Sinema Kanallarına Tamamıyla Elveda!

    Sözün bittiği yere geldik (aslında çoktandır gelmiştik)! Çoğunluğun oylarıyla seçilmiş hükümet, sigara ve alkole savaş görüntüsü altında sanatı da sansürlüyor; sayısı zaten az olan sinema tutkunlarını hiçe sayıyor! Vatandaşın para ödeyerek satın aldığı tematik kanallara da, dünyanın en önemli sansür organizasyonlarından RTÜK’ün yasası altında sansür uygulatıyor!

    Alkol yasaklarıyla birlikte sinema kanallarında film seyretmeye tamamıyla veda etmek durumundayız! Bu yasağın geleceğinin sinyallerini Başbakan 2010 yılında vermişti.

    Aşağıda, “Sansürden asla kurtulamayacağız!” başlığı altında 2010 Temmuz’unda yayımlanan yazımdan o bölümü aktarıyorum.

    “Eyvah! Başbakan alkole savaş açıyor!

    Önce haber: “Sigarayla mücadelesi Dünya Sağlık Örgütü tarafından ödüllendiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, alkol yerine meyve önerdi. Erdoğan, sigaranın zararlarını anlatırken, ‘Bu işin sulusu da, kurusu da zarar… Bu alkol nereden elde ediliyor? Meyvelerden filan elde edilmiyor mu bunlar? Üzümden elde etmiyor musun, ediyorsun. Onları ye’ dedi”.

    Neden eyvah? Çünkü Başbakan’ın sigaraya açtığı savaşta asıl kaybeden sinema sanatı oldu: RTÜK İmparatorluğu, yasa maddesine dayanarak yaşadığımız dünyanın bir gerçeği olan sigarayı sinema evreninden ‘sildi’. Böylece, ‘blurlama tekniği’, oyuncu performanslarının ve filmlerin ‘içine etti’/ediyor! Şimdi, aynı teknikle filmlerden bir de ‘alkol silinirse’, ‘tüy dikecek’!”

    (24 Mayıs 2013)

    Ali Ulvi Uyanık

    [email protected]

    Nuri Bilge Ceylan’nın Filmi Kış Uykusu’na Rekor Destek

    T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Destekleme Kurulu’nun değerlendirme toplantısı 30 Nisan – 02 Mayıs tarihleri arasında yapıldı. Toplantıda, toplam 1.147 başvurudan 141’ine destek verilmesi kararı alındı. Bu projelerden 15’i film yapım, 7’si ilk filmini çeken yönetmen projesi, 59′u belgesel film, 4’ü animasyon filmi, 30’u kısa film, 26’sı da senaryo ve diyalog yazım geliştirme projesi. Bakanlık, toplam 10 milyon 353 bin 846 lira aktaracak. (Haber: Serpil Boydak.)

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Nuri Bilge Ceylan’nın Filmi Kış Uykusu’na Rekor Destek yazısına devam et
  • Türkan Şoray, Sema Güral Sürmeli’nin Yeni Sergisini Ziyaret Etti

    Sinemamızın Sultanı Türkan Şoray, NG Kütahya Seramik Porselen Turizm A. Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Sema Güral Sürmeli’nin, Porselenden Hayatlar – Geçmişe Özlem adlı sergisini ziyaret etti. Sergide Sema Güral Sürmeli tarafından özel olarak ve Türkan Şoray’ın Osmanlı kaftanı ile olan fotoğrafının porselen üzerine uyarlanmasıyla tasarlanan yemek takımı Türk Sineması’nın Sultanı’na armağan edildi. Bu sürpriz karşısında oldukça duygulanan Türkan Şoray, “Benim için çok özel bir hediye oldu. Sergide gerçekten birbirinden değerli, emek verilmiş ürünler var. Sema Hanım’ı tebrik ediyorum” diye konuştu.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Türkan Şoray, Sema Güral Sürmeli’nin Yeni Sergisini Ziyaret Etti yazısına devam et
  • Altın Pars Sahiplerini Buluyor

    Uluslararası Gençlik Kısa Film Festivali kapsamında düzenlenen Altın Pars yarışmasının ödülleri sahiplerini buluyor. Altın Pars ödül töreni 17 Mayıs Cuma günü (yarın) saat 17:30’da Ankara Rixos Otel’de gerçekleşecek. En İyi Yerli Kısa Film, En İyi Yabancı Kısa Film ve Gençlik Temalı En İyi Kısa Film kategorilerinde yarıştı. Birinciler 5.000 TL.nin ve Altın Pars’ın sahibi olacak. En İyi Yerli Kısa Film ödülünü Alzheimer: İnsanın Kendini Terk Etmesidir, Buhar, Ekmek, Tıraştan Sonra ve Veda Makamı adlı filmlerden birisi kazanacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Pars Sahiplerini Buluyor yazısına devam et
  • Cannes’da Amerikalı Bağımsızlar, Marjinal Hayatlar

    Cannes Film Festivali’nin bu yıl genelde beğeni toplayan ve düzeyi oldukça yükseklerde seyreden resmi yarışma filmlerinin gösterimleri tam gaz devam ederken, 6 filmle seçkiye ağırlığını koymuş Amerikan sinemasının bağımsız kanadından örnekler bir bir izleyici karşısına çıkıyor. Bunlardan dün sabah basına gösterilen Nicolas Winding Refn imzalı ‘Sadece Tanrı Affeder / Only God Forgives’, bu yılki şiddet çeşitlemelerinin en kanlılarından. İki yıl önce ‘Sürücü / Drive’ filmiyle Cannes’da en iyi yönetmen ödülünü kazanmış olan Danimarka asıllı sinemacı, bir kez daha Ryan Gosling ile çalışma fırsatı bulmuş. Thailand’da çekilmiş bu küçük bütçeli yapım, sorgulayan, yargılayan, infaz eden bir Tanrı görünümündeki gizemli kanun adamının ve hastalıklı bir ilişkiyi sürdüren baskıcı anne ile itaatkar oğlunun eski Yunan tragedyalarından kopup gelmiş hikâyesi. Bir gangster filmi gibi başlayıp uzak doğu dövüş sanatları soslu intikam öyküsüne dönüşüyor. Yönetmenin gözde oyuncusu Gosling’i, sessiz, nereye varacağını bilemediği bir karanlık serüvene atılmaktan tedirgin, anne bağımlılığından kurtulabilmek için şiddetin yolundan geçmesi gereken oğulda, Kristin Scott Thomas ise yırtıcı, buyurgan annede izliyoruz. Winding Refn anne karakterini, Lady Macbeth ile Donatella Versace’nin bir karışımı olarak şekillendirdiğini ifade ediyor.

    23 Mayıs Perşembe sabahının programında yer alan ‘Nebraska’ bir diğer Amerikan filmi. ‘Schmidt Hakkında / About Schmidt (2002)’ ile daha önce Cannes’da yarışmış, senaryo dalında iki Oscar ödülü bulunan [‘Sideways’, (2004), ‘Senden Bana Kalan / The Descendants’, (2011)] Alexander Payne’in festivale bu ikinci gelişi. Şiddet öykülerinin ardından izleyiciye nefes aldıran sıcak yol filmlerinden biri ‘Nebraska’. Piyangodan kazandığını tahayyül ettiği büyük ikramiyeyi almak üzere sürekli Nebraska’ya gitme plânları yapan ve bunu bir saplantı haline getirmiş yaşlı Woody Grant ile boşuna olduğunu bile bile babasına eşlik etmeyi kabul eden oğul David’in hikâyesi, küçük bir bütçeyle siyah beyaz çekilmiş. Doğup büyüdüğü küçük Nebraska kasabasında geçirilen birkaç gün, hem yaşlı adamın geçmişiyle buluşmasını, hem de baba oğul arasındaki mesafenin aşılmasını sağlayacaktır. Yıllar sonra Bruce Dern’ün dört başı mamur bir rolde yer aldığı filmin bir diğer sürprizi, yaşlı Eddie’de Stacy Keach’in varlığı. Dört eyalet boyu yol katedilen bu şirin filmin genç oyuncusu ise, çıkışını ‘Saturday Night Live’ ve televizyon dizileriyle yapmış komedyen Will Forte.

    Festivalin yarışmalı seçkisinin bir diğer konuğu, 1982 yılından beri Fransa’da yaşayan Çad kökenli sinemacı Mahamat-Saleh Haroun. Üç yıl önce ‘Haykıran Adam / L’Homme Qui Crie’ (2010) ile ‘Jüri Ödülü’ kazanmış, 2011 Cannes jürisinde görev almış olan Haroun, yeni çalışması ‘Grigris’ ile yarışmada. İç savaşla sarsılan Orta Afrika ülkesi Çad’da, lüks hotelin havuz görevlisi eski yüzme şampiyonu Adem ile ‘kara atım’ diye çağırdığı oğlu Abdel’in trajik öyküsünü konu alan ‘Haykıran Adam’ın ardından, Haroun’un ana karakterleri bu kez toplumun kıyısında var olma savaşı veren iki marjinal figür. Felçli sol bacağına rağmen dansörlük hayalinden vazgeçmeyen 25 yaşındaki Grigris ile melez rengiyle kendini siyah topluma kabul ettirme mücadelesi veren fahişe Mimi’nin hikâyesi bu. Yaşam coşkularını kusurlu (!) bedenleriyle dışa vuran bu iki marjinalin yolları kesişiyor. Başkent N’Djamena’nın tekinsiz akşamlarında varolma savaşı verirken, geniş plânlarla verilen kırsal bölümlerde nehir kenarında özgür ve mutlu bir yaşamın hayalini kuruyorlar. Başkentte çok yaygın olan kaçak benzin ticaretini gündeme getirirken tür sineması kodlarını da kullanan ‘Grigris’, Haroun’un eserinde ilk kez rasladığımız güçlü kadın karakter doğrultusunda feminist boyutu ile de dikkat çekiyor.

    Yine kara kıta kökenli, unutulmaz kuskus güzellemesi ‘La Graine Et Le Mulet’nin (2007) Tunus doğumlu yaratıcısı Abdellatif Kéchiche ise beşinci uzun metrajıyla ilk kez geliyor Cannes’a. Julie Maroh imzalı ‘Mavi Sıcak Bir Renktir / Le Bleu Est Une Couleur Chaude’ adlı çizgi romanın serbest uyarlaması olan ‘Adèle’in Yaşamı-Bölüm 1 & 2 / La Vie D’Adele-Chapitre 1 & 2’ iki kadın arasında yaşanan derin aşkın hikâyesi. 15 yaşındaki Adèle, kendinden yaşça büyük Emma ile karşılaştığında hayatı değişir. Mavi saçlı Emma ona aşkı ve arzuyu tattıracak, Adèle’i yetişkin bir kadın yapacaktır. Kéchiche iki kadının tutkulu aşkını cesur sahneler eşliğinde anlatırken, eşcinsel aşkı herhangi bir aşk hikâayesi olarak vermeyi seçmiş. Nitekim çiftin çatışması, toplumsal baskıdan değil, bireylerin sınıfsal farklılıklarından doğacaktır. Öte yandan, Kéchiche’in 2005 yapımı ‘Kaçak / L’Esquive’den beri aklında olan, tutkulu performans sanatçıları olarak değerlendirdiği öğretmenlere adadığı bir film de bu. Öğretmenliğe yeni başlayan ve ilk aşkının hüznünü taşıyan Adèle’in yaşamı nasıl şekillenecek, bunu henüz Kéchiche de bilmiyor. Truffaut’nun Antoine Doinel serisi gibi öykünün devamı bir sonraki filminde belki.

    (23 Mayıs 2013)

    Ferhan Baran

    [email protected]

    Çetin Altay, Kanal D Cinemania’da

    Ömür Gedik’in hazırlayıp sunduğu Kanal D Cinemania’da sezonun bu haftaki konuğu Tolga Baş’ın yönettiği Koğuş Akademisi filminin başrol oyuncusu Çetin Altay. Sevilen oyuncu Koğuş Akademisi filminde nasıl bir karakteri canlandırıyor? Film çekimlerinde neler yaşandı? Kendisini komik buluyor mu? Yeni projeleri neler? Editörlüğünü Fırat Sayıcı’nın yaptığı programda vizyona giren yeni filmler, haberler, vs. yer alıyor. Ömür Gedik tarafından sunulan Cinemania Programı her Cumartesi Kanal D’de.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Çetin Altay, Kanal D Cinemania’da yazısına devam et
  • Reis Çelik Sineması Mayıs Ayı Boyunca Sakıp Sabancı Müzesi’nde

    Sakıp Sabancı Müzesi, usta sinema yazarı Atilla Dorsay’ı yönetmen ve oyuncularla bir araya getirdiği etkinliğe Mayıs ayında Reis Çelik’le devam ediyor. Başladığı günden bu yana büyük ilgi gören etkinlik kapsamında, 29 Mayıs 2013 Çarşamba günü saat 17:00’de Reis Çelik’in yönettiği, başrollerinde İlyas Salman, Dilan Aksüt ve Mayşeker Yücel’in oynadığı Lal Gece filmi izlenecek ve saat 19:00’da film üzerine Atilla Dorsay’ın moderatörlüğünde Reis Çelik ve filmin oyuncularıyla bir panel gerçekleştirilecek. Ayrıca, Mayıs ayı boyunca Reis Çelik’in filmleri Sakıp Sabancı Müzesi The Seed Salonu’nda gösterilecek.

    Reis Çelik Sineması Mayıs Ayı Boyunca Sakıp Sabancı Müzesi’nde yazısına devam et

    Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu