“Kaderi alt edecek olan sizlersiniz.”
Bu sözlerle başlıyor Gönül Yarası. Daha ilk dakikadan güçlü, yoğun ve derin bir film izleyeceğimizi anlıyoruz. Yavuz Turgul bu seferki öyküsünü bizlere çok iyi bildiği ve özümsediği Doğu köylerindeki yaşantıları İstanbul’a taşıyarak anlatıyor. Zaman zaman idealleri uğruna yıllarını, yaşamını adamış ve ailesini parçalayıp feda etmiş köy öğretmeni Nazım’ın, zaman zaman da kaderin yüzüne asla gülmeyeceğini düşündüğümüz pavyon şarkıcısı Dünya’nın gözünden görüyoruz İstanbul’u. Çiziminin çok güçlü olduğunu bir kez daha anladığımız Turgul, filmin başlarında iyiyi sadece iyi, kötüyü çok kötü tanıtıyor gibi olsa da asıl ustalığını iyinin karanlık tarafını ve kötünün de masum yönünü su yüzüne çıkarırken gösteriyor.
Türk tabularından biri olan kırsal kesim kadınının zorlu hikâyesini aktarırken yönetmen, uzun sekanslarla filminin inandırıcılığı ve etkileyiciliğini artırıyor. Bunu yapmasındaki amacın öyküyü montajlarla bölmemek olduğunu düşünüyorum. Yönetmenin, diğer bir filmi olan Av Mevsimi’ndeki çekim tekniğiyle kıyaslarsak da bunun, Turgul’un tarzı olduğunu söyleyebiliriz.
Yönetmenin anlatımını bu denli güçlü kılan en önemli unsur ise tabi ki oyuncuları. Güçlü kadrosuyla film adeta canlı bir oyunculuk dersi veriyor. Yavuz Turgul’un çalışmayı çok sevdiği Şener Şen, her zamanki gibi ustalığını konuştururken Dünya rolüne Meltem Cumbul kadar yakışabilecek başka bir oyuncuyu düşünemiyoruz. Cumbul, rolüyle uluslararası bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor. Timuçin Esen de yönetmenin güçlü karakter tanıtımının yardımıyla Türk sinema tarihindeki en dehşet verici kötü adam performanslarından birini sergiliyor. Filmin asıl yıldızının ise Dünya’nın kızı rolündeki Ece Naz Kızıltan olduğunu söylemek isterim. Kızıltan, bir oyuncunun altından kalkabileceği en zor işi göğüsleyip seyirciyi konuşmadan etkilemeyi başarıyor. Yan rollerdeki usta oyuncular Güven Kıraç ve Sümer Tilmaç da göz dolduruyorlar.
Turgul, öyküsünü anlatırken sadece kırsal kesim kadınının kaderinden bahsetmekle kalmayıp aynı zamanda yıkılan ahlâk yargılarını, Türk töre ve adetlerini, köy ve şehir hayatı çatışmasını, insanlık değerlerini, sevgi ve saygıyı da işliyor ve aktarmak istediği iletilere “asla her şeyi gördüm zannetme” diyerek bir yenisini ekliyor. Filmin mesajları bunlarla da bitmeyip Kürt-Türk kültür kardeşliği gibi tabu bir konuya değinilmesiyle genişliyor.
Bunlarla beraber filmin en güçlü ve yüksek tansiyonlu sahnesinin de Halil’in Melek’i kaçırmaya çalıştığı meydan sahnesi olduğunu söyleyebiliriz. Gerek çekim yöntemi (kameranın üç yüz altmış derece dönmesi) gerekse oyunculuk ve sahne kurgusuyla bu sahne filmin içinde ayrı bir yere oturuyor.
Hikâyenin dokunaklılığında mükemmel müzik ve şarkı seçiminin de etkisi büyük. Aynur Doğan ve rahmetli Neşet Ertaş’ın yorumlarıyla destek olduğu bestelere Meltem Cumbul çıplak sesiyle katılıp ne kadar kuvvetli bir oyuncu olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Gönül Yarası’nın bu kadar etkileyici olmasının nedeni bize kendi yaşamımızın yaraları hatırlatıyor olması belki de. Bu denli güçlü bir yorumun altından da ancak Yavuz Turgul kalkabilirdi. Bir Türk sineması başyapıtı, gerçek bir yara.
Ekler:
Film: Gönül Yarası
Yazan ve Yöneten: Yavuz Turgul
Oyuncular: Şener Şen, Meltem Cumbul, Timuçin Esen, Sümer Tilmaç, Güven Kıraç, Erdal Tosun, Devin Özgür Çınar, Ece Naz Kızıltan
(10 Kasım 2012)
Kemal Doğukan Sağbaş
Sizin yorumlarınızdan sonra tekrar izleyip, tekrar aşık olduğum bir film. Böyle bir filmi bana tekrar hatırlattığınız için teşekkür ederim. Esen kalın. 🙂
Çok güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık.
Kemal Bey, çok sevdiğim bir film olan Gönül Yarası hakkında yazmış olduğunuz bu yazıyı cok beğendim. Yeni yazılarınızı heyecanla bekliyoruz.