Cannes Film Festivali jüri ödülünü kazanan ‘Ahed’in Dizi / Ha’berech’, Nadav Lapid’in ülkesi ile yakıcı bir biçimde hesaplaşmasının öyküsü. İsrailli sinemacının kendi yirmili yaş deneyimlerinden yola çıkarak, yabancı bir ülkede yeni bir kimlik kazanmak, Fransa’da kök salmak için kendi dilinden ve kültüründen vazgeçmeye hazır genç adamın hikâyesi üzerinden ilerleyen Berlinale Altın Ayı ödüllü bir önceki yapıtı ‘Eş Anlamlılar / Synonymes’ ülkemizde de hayli ses getirmişti. Kimlik ve aidiyet sorununu ironik bir sinema diliyle beyazperdeye taşıyan yönetmen, Fransız Yeni Dalgası’nın tanınmış yapıtlarından Eric Rohmer filmi ‘Claire’in Dizi / Le Genou de Claire’ ile isim benzerliğinden başka bir ilgisi olmayan yeni filminde lâfını hiç esirgememiş.
Bardaktan boşanan yağmurun kameranın üzerine yağdığı bir Tel Aviv sabahında yeni filmi için seçmelerini sürdüren yönetmen Y, Lapid’in alter ego’su konumunda onun düşüncelerini bize aktarıyor. Film içinde filmin çıkış noktası, Filistinli aktivist Ahed Tamimi üzerine bir haber. Filistin’in en cesur kızı olarak adlandırılan Tamimi, çocuk yaşlardan itibaren darp edilen, hapse atılan aile bireyleri için direnişlere katılmış, 16 yaşındayken İsrailli bir askeri tokatladığı için ev hapsine alınmış bir aktivist. İsrail’deki Yahudi Evi Partisi’nden bir politikacının onun ‘en azından dizinden vurulması gerektiği, böylelikle ömür boyu ev hapsine mahkûm olacağını’ belirtiği rezil tweet’i üzerine bir film çekmeye karar veriyor Y.
Seçmeler sürerken Kültür Bakanlığı’nın daveti üzerine Berlin’de ödül kazanan filminin gösteriminde bulunmak üzere çölün ortasındaki küçük yerleşim merkezi olan Arava bölgesine gidiyor sinemacı. Sapir halk kütüphanesindeki gösterim için kendisini karşılayan bakanlığa bağlı görevli, yönetmenin büyük hayranıdır. Yakınlarda bir köyde büyümüş, kişisel ilgisi ve becerisiyle devlet katında yükselmiş Yahalom tarafından ağırlanan Y, baskıcı İsrail devletinden, sansür uygulamalarıyla sanatçıyı güdümüne alma gayretindeki kültür sanat birimlerinden intikam almak üzere, genç kadının hayranlığın sınırlarını zorlayan flörtöz yaklaşımını gözünün yaşına bakmadan kullanma yoluna gidecektir.
‘Ahed’in Dizi’ sert bir film. Yönetmen Y gençlik yıllarından başlayarak DNA’sına işlemiş baskıcı ve zorba devlet uygulamalarını nefretle haykırıyor. Geriye dönüşlerle Lübnan işgali sırasında Suriye – Lübnan sınırındaki travmatik askerlik deneyimlerine şahit oluyoruz. Kendi deyimiyle ‘olan biteni sessizce kabullenen İsrail halkının aptallığından zevk alır hale gelmesinden’ hicap duyuyor. Müthiş bir öfkesi var. Tel Aviv’li sanat çevresinden bir aileden gelmenin kibriyle esip savuruyor. Köyde yetişmiş, entelektüel bulmadığı ve burun kıvırdığı naif devlet görevlisine tepeden bakarken onu işbirlikçilikle itham ediyor. Arapların ruhunu sömüren, kendisine riayet etmeyen herkesi reddeden devlete ateş püskürüyor. Yeni kuşaklardan da bir o kadar umutsuz. Ancak yaralı bir hayvan gibi gözyaşı dökerken köklerine kopmaz bir bağla bağlı olduğunun da bilincinde. Hüznüne karışan öfkesi bundan.
Yönetmen Lapid alter ego’su aracılığıyla okları kendisine de yöneltiyor. Yüzümüze bir tokat gibi çarpan bildirisine, politik söylemine uygun bir estetik içinde sunuyor anlatısını. Otoyolda giden motosikletin tedirgin edici gürültüsü ile açılan film, alışılmadık kamera açıları, sağa sola, aşağı yukarı huzursuz panlarıyla yol alıyor. Ancak tüm kızgınlığı bir yana, Lapid’in güzel ülkesine ve yakınlarda ölümcül bir hastalıktan kaybettiği, önceki filmlerinin kurgucularından, oyun yazarı annesi Era Lapid’e içli bir veda mektubu ‘Ahed’in Dizi’. İki haftada yazılmış ve 18 günde çekilmiş bu çarpıcı filmi farklı duygularla izledim. Şaşırdım, etkilendim ve gıpta ettim. Kültür Bakanlığı destekli fonlara erişebilmek için suya sabuna dokunan meselelere pek fazla ilişmeyen, otosansürü gönüllü kabullenmiş bir çok sinemacımızı düşünerek hüzünlendim.
(11 Kasım 2021)
Ferhan Baran