“Diriliş”, trafik kazası geçirdikten sonra ölüm raporuyla getirildiği cenaze evi morgunda öldüğünü ‘inkâr’ eden genç kadın ile defin işlemine kadar onu ‘ikna’ya çalışan görevli arasındaki etkileşim süresince, yaşamanın, her salisesiyle ne denli değerli bir armağan olduğunu anlamamızı sağlamaya çalışan ‘soğuk’ film. Keskin, ‘steril’ ve ölüm gibi tavizsiz stili, hikâye ile son derece uyumlu. Bu rol için, “The Addams Family”den bu yana yüzüne baktıkça -zaten- ürperdiğiniz Christina Ricci’den daha doğru bir seçim olamazdı. Bu film, bir ihtimâl, seyrettikten sonra, mütereddit kaldığınız konularda kesin kararlar almaya sevk edebilir.
“Pirana 3D”, vaat ettiklerini yerine getiren film: 70 ve 80’lerin ‘canavarlaşmış hayvan saldırıları’ içeren korku hikâyeleri kalıbını kullanırken, bugünkü teknoloji marifetiyle sınırsız vahşet sunuyor. Bu, eğlenceli bir katliam! Ve dehşetten önce ruhumuzu iyice okşayan kadın vücutları sunumu, 3 Boyutlu film seyretmenin abartılı keyfini katlıyor. Hınzır adam Alexandre Aja’nın, yüzlerce genç insanın parçalanmış vücutları ve kanlarıyla mezbahaya çevirdiği göldeki saldırı sahnesinde ritmi borçlu olduğu kurgucu arkadaşı Baxter, filmin önemli adamı. “Pirana”nın sunduklarını bilerek gidiniz lütfen. Hiç bir sahneden olmasa, iki çıplak kadının “Lakme – Flower Duet” eşliğindeki su balesinden büyük zevk alacaksınız.
“The Karate Kid”, on iki yaşındaki Amerikalı çocuğun, kendisini sevip kollayan yegâne kişi annesiyle geldiği yeni ülkesi Çin’de, yardımlaşma, onur, dürüstlük, çalışkanlık, sabır gibi erdemleri içine alan bir yaşam-spor biçimi Kung fu’yu, geçmişinde büyük bir acı saklı yalnız bir adam olan hocasından öğrenerek olgunlaşmaya adım atmasının hikâyesi. Baştan sona Çin’de çekilen ve ülkenin kültürü, doğası, sanatı, insani incelikleri ile öykünün dokusunun oluşturulduğu ‘selis bir aile filmi’. Will Smith – Jada Pinkett Smitt ikilisinin oğulları Jaden Smith, dramatik ve fiziksel performanslarıyla, ‘kalıtım’ın önemli bir örneği olduğunu ispatlıyor.
(25 Ağustos 2010)
Ali Ulvi Uyanık