“Seni O Kadar Çok Sevdim ki…”, altı yaşındaki oğlunu öldürdüğü için 15 yıl hapishanede yatan kadın karakteri karşınıza getirip, adeta soruyor: “Tepkiniz nedir?”
Hikâye, tüm yargılama / mahkûmiyet süresince tamamen sessiz kalıp, ailesi tarafından da dışlanmış kadına, koşullu tahliyesinden sonra kız kardeşinin sahip çıkması üzerinden gelişiyor… Bir aile kurmuş kardeşinin yanında, yeniden “buradayım” diyebilmek için kendisiyle birlikte çevresinin de verdiği psikolojik ve bir miktar da toplumsal mücadele, gerçekçi bir stilde anlatılıyor. Peşin yargıların nasıl haksız olabileceğini ve gerçek hapishanenin, ‘sığınacak bir liman’ bulamayıp yalnız kaldığınızda etrafınıza örülen görünmez duvarlarla inşa edildiğini de kalbinize kazıyarak…
Yüreği onulmaz biçimde acı çekmiş ‘katil anne’ rolünde, Avrupa Film Ödülleri dâhil dört ödül kazanıp, ayrıca, BAFTA, Cesar, Altın Küre gibi önemli organizasyonlarda adaylıklar elde eden Kristin Scott Thomas, filme baştan sona egemen, yalın ve çok güçlü performansıyla zirveye çıkmış.
“İçimizdeki Düşman”, sekiz yıl süren (1954-1962) Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nda kırsal bölgedeki gerilla taktikleriyle mücadele eden bir Fransız bölüğüne odaklanıp, savaşın insan ruhunu nasıl değiştirip dönüştürdüğünü inceliyor. Öyle mükemmel ve çarpıcı ki, iki saatliğine yüreğinizi o sıcak cenderede sıkıştırıyor, önemlisi de asla huzur bulamayan insanoğluna ilişkin psikolojik ders niteliği kazanıyor. Mesaj açık: Savaş çok acımasız ve gereksizdir!
“İçimdeki Şeytan”, gövdelerinden yapışık ikiz kızın trajik yaşamlarını, onların zıt karakterleri üzerinden, sanrılarla beslenen bir korku hikâyesine dönüştüren ve şoke anlarla korkutan Tayland filmi. Son çeyrekte sürprizini açıklayıp gerçekçi bir katil-kurban ilişkisi kuran yapısı, Anglosakson gerilimlerinin lezzetinde: Evin içinde kedi-fare oyunu! Nerelerden esinlendiğine takılmazsanız, sorunsuz bir çalışma olduğunu kabûl edeceksiniz.
“Buz Devri 3: Dinozorların Şafağı”, vahşi doğanın muhteşem dengesi içinde harika maceralara atılan ve her izleyenin bir ya da birkaçıyla duygudaşlık kuracağı karakterlerinin, ‘aile olmanın’ önemine vurgu yaptıkları bir bölüm. Tür olarak çoğu yok olmuş kahramanlarının insansı özelliklerine ve insanoğlunun erdemlerini barındırmalarına karşın hiç insan görmediğim için, bu her bölümü çok eğlenceli seriyi seviyorum.
(01 Temmuz 2009)
Ali Ulvi Uyanık