Hayatımın En Güzel Gecesi

74. Berlinale ana yarışma seçkisinde dünya prömiyerini yapan ‘En Sevdiğim Pastam / Keyke Mahboobe Man’ın festivaldeki ilk gösterimine filmin yazar/yönetmenleri iştirak edemedi. Aynı şenliğe üç yıl önce ‘Beyaz İneğin Türküsü / Ghasideyeh Gave Segid’ ile katılmış ve büyük ilgi görmüş olan Maryam Moghaddam ve Behtash Sanaeeha çiftinin basın ve festival izleyicisi için kaleme aldığı metin filmin baş oyuncusu, aynı zamanda gazeteci ve yazar olan Lily Farhadpour tarafından okundu. Pasaportlarına el konulan sinemacılar mesajlarında özetle ‘üç yıl emek verdikleri filmin hayat, aşk ve ülkelerinde yıllar önce yitirilmiş özgürlük üzerine olduğunu’ ifade ediyor ve bu ilk gösterimi, ‘fosilleşmiş köhne geleneklerin duvarlarını yıkarak sosyal değişimi gerçekleştirmek için ön saflarda mücadele eden ve bu uğurda yaşamlarını feda eden cesur kadınlara adarken, bu ve benzeri yasaklanmış filmlerin İran’da serbetçe izlenebileceği güzel günlerin çok da uzakta olmadığı ümidini taşıdıklarını’ iletiyorlar.

Film 70 yaşlarındaki Mahin’in (Lily Farhadpour) öyküsü ile açılıyor. Askeri hastanede çalışan kocasını yıllar önce bir trafik kazasında kaybetmiş, iki evladını hemşirelik yaparak yetiştirmiş olan Mahin’in çocukları 20 yıl evvel yurt dışına göçmüş, kendisi doğup büyüdüğü topraklardan uzaklaşmak istememiştir. Şimdilerde kocaman bahçesini ağaçlar ve çiçeklerle donattığı evinde tek başına yaşamaktadır. Yaşlanmıştır artık ama ağrılı dizleri ile günlük işlerini, bahçesinin bakımını yapmak onu hayata bağlar. Eski arkadaşları ile seyrekleşen görüşmeleri yalnızlığını katlanılmaz hale getirdiğinde yaşama tutunmak ve uzun yıllar hayatında olmayan bir erkek ile tanışmak için adım atmaya karar verir. Emekliler lokantasında gözüne kestirdiği kendisi gibi yalnız, aynı yaşlardaki Feramerz’i (Esmaeel Mehrabi) tanıştıkları gece evine davet eder. Eskimiş evinin elektrik tesisatına el atan yaşlı adam sayesinde ışıl ışıl olan bahçede birlikte yemek yenir, zulalanmış şaraptan içilir, gece yaseminin kokusu düşlenerek eski şarkıların coşkun ezgileri eşliğinde el ele danslar edilir. Mahin için ne muhbir komşu ne de çevre baskısı umurunda değildir. Savaş gazisi Faramerz için de hayatının en güzel gecesidir bu. Lakin unutulmaz gece beklenmedik bir olayla gölgelenecektir.

‘En Sevdiğim Pastam’ sinemacılar tarafından genellikle görmezden gelinen bir yaş grubu üzerine çekilmiş son derece incelikli bir film. Finaline çok ısınamasam da, sevginin, aşk tomurcuklarının yaşamın her çağında su gibi, ekmek gibi ihtiyaç oluşu üzerine, çok başarılı iki oyuncunun sürüklediği zarif hikâye ilgi ile izleniyor. Film ileri yaşta bir aşk hikâyesi öykülerken, insani özgürlükleri hiçe sayan hoşgörüsüz ve yasakçı İslam Devrimi’ne eleştiri oklarını yöneltiyor. Mahin ve Faramerz özelinde devrim öncesindeki yaşam özlemle anılıyor, kadın ve erkeğin elele parklarda dolaştığı zamanlar, sayfiyedeki doyumsuz tatiller duvarda asılı fotoğraflarla yad ediliyor. Ancak devrimi hazırlayan, binlerin belki de milyonların zindanlarda işkence ile yok edildiği faşist Şah rejiminin kirli geçmişinden hiç söz edilmiyor. Ülkeye neşenin ve özgürlüğün geri gelmesini bizler de istiyor ve bunun yakın bir gelecekte gerçekleşeceğine dair umudumuzu koruyoruz ama İran toplumunun İslam Devrimi öncesi karanlık geçmişi ile hesaplaşması mutlak gerekiyor.

(21 Eylül 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com