Çocuklara da Büyüklere de…: Garfield

Hemen herkesin sevdiği, adıyla birlikte yüzüne gülümseme yayıldığı obur ve bir o kadar da sevimli kedi, serüveniyle yine beyazperdede.

Bütün devam filmlerinde olduğu gibi (yeni moda, geçmişe dönmek, öncesini görmek ya da öğrenmek), Garfield’in babasıyla nasıl ayrıldığını, Jon’un evini nasıl ele geçirdiğini, teknolojinin nimetlerinden nasıl yararlandığını izliyoruz.

Garfield, haklı olarak Vic (babası) ile buluşmalı yeniden değil mi? Haklısınız, yeniden buluşsun ama bu, özellikle çocuklar için travmatik olmasın, mümkünse. Büyüklerin yarım ağız gülümseyeceği, küçüklerinse, Garfield sevgisiyle hayran olacakları, ama asla sahiplenmeyecekleri bir film izleyeceklerini baştan söyleyelim.

Vic’in onu terk ettikten sonra, uzaktan izlediğini, sürekli takip ettiğini, mutlu bir yaşamı olduğunu görünce yine onu korumak amaçlı yakınlaşmadığını öğreniyoruz. Ancak Vic, pek de tekin biri değildir. “Yük”lerinden kurtulmak için bir süt fabrikası soymak zorundadırlar. Bu arada Garifeld babasıyla yüzleşir ve anlaşır. Süt fabrikasının satılması, amblemlerindeki Otto ile sevgilisinin ayrılması, bu soygunun yan öykücükleridir.

Büyüklerin pek sev(e)meyeceği, çocuklanışa gülse de benimsemeyeceği böylesi bir film aslında iki kötü (dikkat: kadın) karakterin çevresinde döneniyor. Filmden önemli bir cümleyi aktarmalıyım: “Eğer küçük çocuklarınız varsa, odadan çıkmaları iyi olabilir.” Bu, anne babalara mı sesleniyor, yoksa çocukların aklını mı karıştırır? Kasap çengeli örneği asılı duruyor ortada.

Klasik çizgi film sürükleyiciliği yine de var filmde, ama yeterli sayılır mı, bilemem…

31 Mayıs’tan başlayarak gösterimde…

(29 Mayıs 2024)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com