İki Dünya Arasında Sıkışmak

Yazar yönetmen Nehir Tuna’nın geçtiğimiz yıl Venedik Film Festivali resmi seçkisinde yer alan Orrizonti (Ufuklar) bölümünde dünya prömiyerini yapmış olan ilk uzun metrajı ‘Yurt’, 90’lı yılların ikinci yarısı Türkiye’sinin siyasi kutuplaşma ortamında geçen bir büyüme hikâyesi anlatıyor. Babasının beklentilerinin sınırladığı dünyasında kimlik mücadelesi veren 14 yaşındaki lise hazırlık öğrencisi Ahmet (Doğa Karakaş) hafta içi özel bir koleje devam ederken, kendini İslam’a adamış cemaat mensubu babasının zoruyla dini esaslar doğrultusunda eğitim veren bir erkekler yurduna yatılı olarak yerleştiriliyor. Ahmet alıştığı aile ortamından koparılmanın çaresizliğini yaşar ve babasının beklentilerini karşılamanın ağırlığı altında ezilirken, bir yandan da seküler okul ve dini yurt arasındaki ikili hayatında sıkışmışlık duygusu ile mücadele eder. Yurdun tecrübeli öğrencisi Hakan (Can Bartu Arslan) onun tek sığınağı olacaktır.

Tuna, 26. Adana Altın Koza Uluslararası Kısa Film Yarışması’nda birincilik ödülünü alan ‘Ayakkabı’(2019) ile alıştırmasını yaptığı ‘Yurt’un çıkış amacının kendini anlatabilmek olduğunu söylüyor. Ergenlik çağında kendi tercihini yapamayacak yaştaki genç çocuğun gözünden yarı otobiyografik bir öykü olarak şekillenen film, yönetmenin kendi yaşadıklarından yola çıkarak babasının istediği gibi bir insan olmaya çabalayan Ahmet’in sevgi yoksunluğu ve sevgiye ulaşma mücadelesi üzerine kurulmuş. Baba sevgisi, sıcak bir aile ortamı özlemi, lisedeki kıza aşık olup ondan romantik bir beklenti içerisine giriş, en yakınında olan ve her sırtından bıçaklandığında onu koruyan Hakan ile olan ilişkisi, Ahmet’in farklı sevgi formları yumağında bir sörf yapmasına neden oluyor. Ahmet’in kendi sesini bulması, içsel olarak özgürleşmesi ve kendi seçimlerini yapabilmesi, başkalarının sevgisini kazanmak için başka birisi olmaması gerektiğini idrak ettiğinde gerçekleşecektir.

Son jenerikte filmini ‘babasına’ ithaf ettiğini öğrendiğimiz Tuna’nın kişisel bir terapi özelliğini barındıran ilgiye değer projesi, Florent Herry’nin klasik başyapıtlardan esinlenmişe benzeyen olağanüstü siyah – beyaz çalışması, Avris Alptekin’in hızlı kurgusu, Avi Medina’nın etkileyici müzik çalışması ve iki gencecik oyuncusunun başarılı performansları ile sivriliyor. Ahmet’in siyah – beyaz’dan renkliye, statikten hareketli kamera hareketlerine dönüşecek olan özgürlük adımları bir auteur sinemacının doğuşunu müjdeliyor.

(25 Mayıs 2024)

Ferhan Baran

[email protected]