Dünya Sinemasının En Etkili İsimleri 12 Punto’da Jüri Koltuğuna Oturacak

TRT tarafından bu yıl 5.si düzenlenecek Türkiye’nin en büyük senaryo geliştirme ve ortak yapım platformu 12 Punto’nun uluslararası jüri üyeleri belli oldu. Jüri üyeleri arasında Oscar ödüllü yönetmen Danis Tanovic, Oscar ödüllü yapımcı Ewa Puszczynska, Saraybosna Film Festivali’nin kurucusu Mirsad Purivatra, Doha Film Enstitüsü CEO’su Fatma Al – Remaihi ve Berlin Film Festivali Avrupa Film Marketi’nin bölüm direktörü Dennis Ruh yer alıyor.

Efsunlu İçsel Yolculuk

73. Berlin Film Festivali’nin ana yarışma filmlerinden ‘Disco Boy’ tropik dinginliğe sinsi bir yağmur ve içli bir mırıldanışın eşlik ettiği sahne ile açılıyor. Kamera silahları ellerinde kucak kucağa uykuya dalmış militanlara yaklaşırken kırmızılı kadının endişeli bakışını fark ediyoruz. Bir Apichatpong Weerasethakul filmini anımsatan bu düşsel girişin ardından Nijer deltasının efsunlu ikliminden bir süreliğine uzaklaşarak ana karakterin öyküsünü öğrenmek üzere Doğu Avrupa yollarına düşüyoruz. Belaruslu bir holigan grubu üç günlük vizeyle Polonya’ya maç izlemeye gitmektedir. Lakin iki arkadaşın amacı başkadır. Dağ tepe ve nehirleri aşarak kaçak yoldan Avrupa’nın kalbine ulaşma sevdasındaki Mikhail hayatını kaybederken Alexei sekiz günlük ölüm kalım savaşının ardından Fransa’ya kapak atmayı başarır. Dövmeli bedeninin boyun bölgesinde ‘yetim’ sözcüğü kazılı genç adam filmlerden çat pat öğrendiğini söylediği Fransızcası ile lejyonerliğe başvurur. ‘Korkaklar evde kalır’ mottosundan hareketle risk almaya sıcak baktığını ifade eden eski suçlu için kaybedecek hiçbir şey yoktur. Burada geçmişi ne olursa olsun herkesin şansı vardır. Zorlu askerlik eğitimini geçtiği takdirde oturma iznine, beş yıl içinde Fransız vatandaşlığına, kısaca yeni bir hayata başlaması işten bile değildir.

Filmin ilk bölümünde Claire Denis’nin ‘Beau Travail’ filmini anımsatan bir erkekler ve askeri eğitim dünyasına tanıklık ederiz. Ancak şaşırtıcı ilk filmini çeken İtalyan yönetmen Giacomo Abbruzzese’nin yapıtında çok daha fazlası beklemektedir bizleri. İkinci bölümde Alexei ya da yeni adıyla Alex’in dünyasından bir süreliğine uzaklaşarak yeniden Nijer Deltası’na döneriz. Açılışta karşılaştığımız MEND (Nijer Deltası Kurtuluş Örgütü) militanları Fransız emperyalizminin yıllardır sömürdüğü topraklarını savunmak için isyan halindedir. Cehalet ve açlıkla boğuşan halkları ve petrol şirketlerince talan edilen yurtlarını kurtarmak için atalarının itaatkâr yolundan gitmeyeceklerine and içmişlerdir. Fransız rehineleri kurtarmak için lejyoner askerlerinin deltaya çıkışı Alexei ile MEND’in lideri Jomo’yu karşı karşıya getirecektir.

İtalyan yönetmenin sağlam bir politik mesaj taşıyan sömürgecilik ve militarizm karşıtı yapıtı bu noktadan başlayarak baştan itibaren sinyallerini verdiği farklı bir duyusal evrenin kapılarını açmaya koyulur. Düşman saflardaki iki askerin nehirdeki mücadelesini kızılötesi ışık altında izlerken tekinsiz elektronik tınılar eşliğinde saykodelik bir iç yolculuğun içine dalarız. Jomo ile kızkardeşinin ateş başındaki hipnotik dansının Alex’in vicdan muhasebesine karıştığına tanıklık ederiz. Genç Belaruslu için aydınlanma anıdır bu. Abbruzzese’nin bir röportajında ifade ettiği gibi ‘sahip olduğumuz tek dünyayı kendimizden farklı olanlarla kardeşçe paylaşma gereğini’ kavrayış anıdır bu. Alexei kendinin olmayan bir dili konuşan sömürülenler kulübünde olduğu gerçeği ile yüzleştiğinde gemileri yakacaktır.

Vitalic ya da namı diğer Pascal Arbez – Nicolas imzalı elektronik tınıların usta görüntü yönetmeni Hélène Louvart’ın büyüleyici görselliğine eşlik ettiği ‘Disco Boy’un Berlin’de ‘olağanüstü sanatsal katkı’ ödülünü almış olması hiç şaşırtıcı değil. Anti kapitalist mesajını, elektronik müzik ile büyülü görsellik ile harmanlayan bu çok etkileyici ilk filmde, Alman sinemasının dünyaya armağan ettiği bukalemun oyuncu Franz Rogowski metamorfozun eşiğindeki melankolik yorumu ile yine döktürmüş. Başkaldırısını şamanik danslarıyla ifade eden Jomo’da Morr Ndiaye, Udoka’da Laetitia Ky’ın gizemli personaları, gözlerdeki heterokromi ile oluşan renklenme farklılığı yönetmenin halüsinatif bir dünya inşasına büyük katkıda bulunmuş. Abbruzzese’nin yeni çalışmalarını merakla bekliyoruz.

(11 Temmuz 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

2. Gemlik Film Festivali’nde Onur ve Emek Ödülleri Açıklandı

Gemlik Belediyesi tarafından, bu yıl ikincisi gerçekleştirilecek olan Gemlik Film Festivali için geri sayım başladı. Yetkin Dikinciler’in sunumuyla, 23 Temmuz 2023 Pazar günü düzenlenecek ödül töreninde, Eşref Kolçak Onur Ödülü ve Emek Ödülleri sahiplerini bulacak. Geçtiğimiz sene olduğu gibi bu sene de, sinemamızın unutulmaz ismi Eşref Kolçak anısına verilecek olan Eşref Kolçak Onur Ödülü bu yıl, Türk Sineması’nın usta isimlerinden Ediz Hun’a takdim edilecek Emek Ödülleri ise Türk Tiyatrosu ve Türk Sineması’na verdiği katkılardan dolayı Meral Çetinkaya, Ahmet Mekin ve Cihat Tamer’e verilecek.

2. Gemlik Film Festivali’nde Onur ve Emek Ödülleri Açıklandı yazısına devam et

Bir Zamanlar Gelecek 2121’e Roma’dan En İyi Film ve En İyi Kadın Oyuncu Ödülü

Türkiye’nin ilk uzun metraj kadın bilim kurgu ve distopya yönetmeni unvanına sahip Serpil Altın’ın filmi Bir Zamanlar Gelecek: 2121 Roma’da bu yıl yedincisi düzenlenen Uluslararası Cinema d’iDEA Kadın Yönetmenler Festivali’nden iki ödülle döndü. Bir Zamanlar Gelecek: 2121, kadın yönetmenlere görünürlük kazandırmak amacıyla düzenlenen festivalde En İyi Film Ödülü ve kadın oyuncusu Selen Öztürk de En İyi Oyuncu Ödülü kazandı.