Bir Boru Hattı Nasıl Patlatılır

Daniel Goldhaber’in yönettiği ve Ariela Barer, Kristine Froseth, Lukas Gage ile Forrest Goodluck’ın oynadığı Bir Boru Hattı Nasıl Patlatılır (How to Blow Up a Pipeline), 30 Haziran 2023’de Başka Sinema dağıtımıyla Fabula Films tarafından vizyona çıkarıldı.
Bir grup çevre aktivisti, yaşadıkları bölgeyi kirleterek zarar veren devasa boru hattı şirketine karşı imkansıza yakın, cesurca ve ses getirecek bir eylem planlarlar. Amaçları, petrol endüstrisinin sebep olduğu tahribatı kamuoyunda tartışmaya açmaktır. Fakat zamana karşı bu yarışta büyük ve ciddi engellerle karşılaşırlar. Film ana fikrini Andreas Malm’ın kitabından alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Ferhan Baran Yazıyor: Tutsak Bedenler

‘Joyland’ ya da dilimizdeki karşılığıyla ‘Neşe Diyarı’ adına aldanmayın. Bu film hiç de mutlu bir dünyayı anlatmıyor. İlk uzun metrajını çeken Saim Sadiq imzalı yapım keyifli bir sahne ile başlıyor gerçi. Beyaz bir çarşafın altına gizlenmiş iki kız yeğeni ile şakalaşan Haider Rana (Ali Junejo) ile tanışıyoruz önce. Genç adamın görücü usulü evlendiği eşi Mümtaz (Rasti Faruk) ile baba evinde süren geniş aile düzeni, erotik dansların sergilendiği … Devamı…»

Altın Elmalar Sahiplerini Buldu

23. Uluslararası Frankfurt Türk Filmleri Festivali’nin ödül töreni yapıldı, Altın Elma Ödülleri sahiplerine takdim edildi. Frankfurt Metropolis Cine Star Sineması’nda yapılan törene Hüseyin Sıtkı, Burhan Gün, Yüksel Aksu, Fehmi Yaşar, Nilperi Şahinkaya, Seda Özkaraca, Yağız Can Konyalı, Ece Uslu, Sennur Nogaylar, Barış Gönenen, Ahmet Rıfat Şungar, Seyhan Derin, Emre Yusufi ve çok sayıda davetli katıldı. Festival kapsamında En İyi Film Ödülü Kurak Günler ve En İyi Yönetmen Ödülü Karanlık Gece filmiyle Özcan Alper’e verildi. Bu yıl ilk kez Uzun Metraj Jürisi, ilk filmini çeken Kar ve Ayı filminin yönetmeni Selcen Ergun’a En İyi İlk Film Jüri Özel Ödülü verdi.

Altın Elmalar Sahiplerini Buldu yazısına devam et

3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali Başladı

3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali, Elhamra Sahnesi’nde düzenlenen açılış töreni ile başladı. Festival direktörü Vecdi Sayar’ın konuşması ile start alan törende bir hafta sürecek festival programı tanıtıldı. Emek Ödülleri ve festival sponsorları plaketlerinin sahiplerine takdim edildiği törende Nuri Bilge Ceylan’ın Kasaba, Mayıs Sıkıntısı ve Uzak filmlerinden seçilmiş 11 sahne üzerine bestelenen Taşra Üçlemesi Caz Projesi dünya prömiyerini yaptı.

  • Basın Bülteni
  • Açılış Gecesinden Görüntüler
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali Başladı yazısına devam et

Anderson Usulü Kozmik Hüzün

Çoklu evren çılgınlığının hüküm sürdüğü günümüz sinemasında Wes Anderson patentli özel aleme dalmaya ne dersiniz. Çağdaş sinemanın ayrıksı yaratıcısı yıllar boyu ilmek ilmek inşa ettiği evreninin son sürümü ‘Asteroit Şehir / Asteroid City’de bizleri 1950’li yıllara ışınlıyor.

Bizde ‘Alacakanlık Kuşağı’ olarak yayına girmiş 50’lerin ünlü TV dizisi ‘The Twilight Zone’ gizemini aratmayan açılışta Rod Serling kıvamındaki eksantrik sunucudan (Bryan Cranston) filme adını veren çok tutmuş sahne oyununun televizyona uyarlandığı bilgisini alıyoruz. Siyah – beyaz prologda, tam 785 kez sahnelenmiş oyunun yazım sürecine, Tennessee Williams esinli oyun yazarının (Edward Norton) yaratım sancılarına tanıklık ediyoruz. Derken perde renge bürünüyor ve 3 perdelik oyunun film versiyonunu izlemeye koyuluyoruz. Bu oyun içinde film süreci, oyuncuların sahne gerisindeki çalışma süreci ile iç içe geçerek Anderson yapıtının alıştığımız çok katmanlı yapısını oluşturuyor.

Güneybatı Amerika’nın 87 nüfuslu kurgu çöl kasabası, yaşı küçük dehası büyük kıdemsiz uzay gözlemcilerinin de davetli olduğu ‘Uzay Araştırmaları Kongresi’ne ev sahipliği yapmaktadır. Savaş fotoğrafçısı Augie Steenback (Jason Schwartzman) ergenlik çağındaki parlak zekâlı oğlu Woodrow (Jake Ryan) için buradadır. Karısını erken yaşta yitirmiş olan genç adam, geçmişin acılarını ifadesiz bakışları ile maskeleyen ünlü yıldız Midge Campbell (Scarlett Johansson) ile karşılaştığında ruh ikizini bulduğunu anlar. İki yaralı ruh, kayıplarının hüznünü paylaşır bir süreliğine. Derken gizemli şeyler olmaya başlar. Tam ortasında 5000 yıllık meteor krateri bulunan çöllük araziden atomik testlerin sarsıntıları duyulur, ardından radyoaktif mantar bulutları yükselir. Seminer için toplanmış kalabalığın dehşetli bakışları arasında bir uzay gemisi sürpriz konuğu ile birlikte gökten iniverir. Herkesin bilinmezlik endişesi ile baş başa kaldığı süreçte yerleşim bölgesi güvenlik güçlerince karantinaya alınacaktır.

Anderson’ın uzun yıllar birlikte çalıştığı yapım tasarımcısı Adam Stockhausen ile birlikte yarattığı kurgu kasaba, yönetmenin alameti farikası farklı katmanlar içinde ayrıntılarla zenginleşen bir dünya yaratıyor. Renkli bölümler parlak -ki ne parlak- çöl ışığı izlenimini vermek için özel filtrelerle çekilmiş. Kimi çok kısa rollerde de olsa yönetmenin gözde yüzleri ve ilk kez çalıştığı birkaç düzineyi aşkın pek ünlü oyuncular insanoğlunun kozmik hüznünü, bilinmeyeni keşif arzusu kadar bilinmeyen karşısında telaşlı ve komik çaresizliğini ete kemiğe büründürüyor. Tek bir karesinden filmlerini tanıdığımız yönetmenin 2014 yapımı ‘Büyük Budapeşte Oteli / The Grand Budapest Hotel’ Anderson’ın Avusturyalı yazar Stephen Zweig’a yazdığı aşk mektubudur. Sondan bir önceki ‘Fransız Postası / The French Dispatch of The Liberty, Kansas Evening Sun’ hayranı olduğu ‘The New Yorker’ dergisi editör ve yazarlarına ve de Fransız Yeni Dalga ekolüne ithafıdır. Anderson bu defa 50’li yılların soğuk savaş iklimine odaklanarak ikinci büyük savaşın ardından dünya hakimiyetini ilan etmiş -ve henüz Vietnam bozgununu yaşamamış- kibirli Amerika’nın röntgenini çekmeye koyulmuş. Uzayı keşfetme tutkusu ile bilim adamlarıyla işbirliği yapmış generallerin hırslı otoriter dünyasında nükleer başlıklar yük vagonlarıyla taşınıyor çöllük ücra bölgeye. Atomik denemeler kaygısızca sürdürülüyor. İçine doğduğu kafası karışık Amerikan toplumunun 15 yıl öncesine neşter atan sinemacının sonraki çalışmalarından birinde kamerasını Vietnam trajedisi ile sarsılmış çiçek çocukları kuşağının Woodstock manifestosuna çevirmesini bekliyorum şahsen.

Bir söyleşisinde, John Ford westernlerinden, ‘The Petrified Forrest’ (1936) ve ‘Bad Day at Black Rock’ (1955) filmlerinin çöl sahnelerinden ilham aldığını ifade ediyor sinemacı. Final jeneriğine döşediği çocukluk anıları ile yüklü ‘Looney Tunes’dan ‘Road Runner’ esinli hızlı koşucu çöl kuşu ile yaşam hüznünü komikle buluşturan yapıtını noktalamayı tercih ediyor. Roman Coppola ile birlikte kaleme aldığı girift senaryonun siyah – beyaz katmanlarında ise 50’li yıllar New York tiyatro dünyasına sevgi dolu özlemi gözlemliyoruz. Elia Kazan esinli tiyatro yönetmeni (Adrien Brody) ile dönemin yükselen Metod oyuncuları hep bu dönemin nostaljik iz düşümleri olarak yerini almış. Jason Schwartzmann ile Margot Robbie’nin yer aldığı tiyatro binasının yangın merdivenlerinde çekilmiş uhrevi sahne ise filmin unutulmaz sekanslarından birini oluşturuyor.

(24 Haziran 2023)

Ferhan Baran

[email protected]

Korkut Akın Yazıyor: Hayali Bir Drama…: Asteroit Şehir

Tiyatro sahnesinde, sunucunun arkasındaki Asteroit şehrindeyiz, yıl 1955. Alabildiğine yalın bir dekor var ve sunucu bilgileri sıralar. Önemli bir mekânda olduğumuzu, anlatılanlardan öğreniyoruz. Milattan önce, hem de çok önce düşmüş bir meteorun krateri yanında kurulmuş bir merkez burası. Geleceğe yönelik hayallerin gerçekleş(tiril)mesi için herkesin bilimsel çalışmalara canla başla katıldığı bu merkezde, günün anlam ve önemine … Devamı… »

Korkut Akın Yazıyor: The Flash: Süper Kahramanlar Çoklu Evrende…

Yüksek hızlı, alabildiğine duygu yoğunluklu, yer yer kahkaha atacağınız, kimi zaman şaşırıp da kafanızda kasap çengeli soru işaretleri oluşacak, kimi neyi, niye ve nasıl istediğinizi belirleyemeyeceğiniz tam bir sinema şöleni. The Flash’ı, hep yaptığım gibi mesajıyla değil, sadece (ama sadece) görsel gücü ve yarattığı şölen havasıyla değerlendirmeyi tercih ediyorum. Geçmişi değiştirmek, bırakın bugünün teknolojisini, hiçbir … Devamı… »