Kara Komik Bir Yolculuk

Beau Wassermann korku ile doğum anında tanışıyor. Annesinin karanlığın içinden duyulan boğuk çığlıkları ve tekinsiz uğultular eşliğinde. Bebek ağlamıyor önce. Daha sonra poposuna vurulan hafif bir şaplakla hayatı tırmalamaya başlıyor. Amerikan bağımsız sinemasının genç yaratıcılarından Ari Aster’in merakla beklenen yeni filmi ‘Korkuyorum’ ya da özgün adıyla ‘Beau Korkuyor / Beau Is Afraid’ travmalarından muzdarip ana karakterinin hikâyesine böyle başlıyor. Daimi terapisti ile görüyoruz sonra onu. Uzaklarda yaşayan annesinin aramaları buradayken de kesilmiyor. Babasının ölüm yıldönümü münasebetiyle aylardır görmediği annesinin davetini -doktorunun ifadesiyle suçluluk duygusuyla- kabûl etmek zorunda kalıyor. Yozlaşmış Gotham kentini andıran New York sokaklarına çıktığında onunla birlikte baş döndürücü bir kargaşanın içine dalıyoruz. İlk 45 dakikada türlü belâ ve saldırıyı atlatıyor atlatmasına ama sonunda oturduğu mahallede terör estiren bıçaklı seri katilin ve yoldan geçmekte olan aracın çarpmasından kurtulamıyor.

Epizodlar halinde ilerleyen filmin ikinci bölümünde yaralı Beau onu kırsaldaki evlerine taşıyan cerrah ve karısının misafiri olur. Asker oğulları Nathan’ı Caracas’daki bir operasyonda kaybetmiş olan eksantrik çiftin Z kuşağından kızları uyuşturucu ve haplarla uçmuş haldedir. Çatışmada ölen oğullarının aksine eve yara almadan dönmüş, silahla oraya buraya saldıran ruhen sakat asker arkadaşı da bahçedeki karavanda yaşar. Dingin başlayan bu geçici konukluk kısa süre sonra ölümcül bir kaçıp kovalamaca ile sonlanacaktır. Yeniden baba ocağına doğru yola koyulur Beau. Issız ormanın derinliklerinde karşısına çıkan, kendilerine ‘Ormanın Yetimleri’ adını vermiş gezici tiyatro topluluğunun oyunu onun benliğini, geçmişini geleceğini sorguladığı düşsel bir deneyime dönüşür. Odysseus misali eve dönüş öyküsü ve geçmişiyle hesaplaşması nasıl sonuçlanacak ve 45 küsur yaşlarındaki bakir Beau sonunda huzura kavuşabilecek midir.

Sinema evrenine parlak bir giriş yaptığı 2018 yapımı ‘Ayin / Hereditary’ ve hemen peşinden ‘Ritüel / Midsommar’da travma sonrasında geçmişleri ile yüzleşmek zorunda kalan aile bireylerini konu alır Aster. ‘Ayin’de annesi tarafından sevilmediği yüzüne vurulan Peter, ailesine musallat olan ruhlara sığınarak kendine yeni bir aile bulur. ‘Ritüel’de ise ailesini feci bir biçimde kaybeden Dani, İsveç’in güneşli gecelerinde kendine yeni bir aile bulmanın mutluluğunu tadar.

‘Korkuyorum’ aynı minvalde doğumundan başlayarak travmalar yaşamış ana karakterin çıkış yolları arama çabası üzerinedir. İlk bölümler kara komik bir Amerikan kâbusu teması üzerinden ilerler. Post ‘Taxi Driver’ New York sokaklarında insanların birbirlerini bıçakladığına, serseri güruhun ev bastığına, izbe koridorların cesetten geçilmediğine tanık oluruz. Kırsala çekilmiş varlıklı ailelerin gencecik oğulları Venezuella’da -ya da Irak’ta, Afganistan’da- ölüp gittiğinde milli kahraman (!) olarak anılmasını acı bir tebessümle karşılarız. Dehşeti komikle buluşturan yaratıcı senaryosu ile Aster bu belki de en tekinsiz yapıtını ülkesi ve kentinin hınzır eleştirisi ile beslemekte gayet başarılıdır. Ülkenin genel travmasından bireysel travmaya geçiş sürecinde ise Beau’nun durumu Peter ya da Dani’den farklılık arzeder. Çok fazla kontrolün onun kişiliğini yok edişinden muzdarip Beau’nun benliğine döndüğü eve dönüş yolculuğu, annesinin ölümcül baskısından kurtulması için ona yeni ufuklar açacak mıdır?

Aster üç saat uzunluğundaki filminde alameti farikası yenilikçi kamera açıları, müzik kullanımı, düşlerin hayallerin gerçek dünya ile ustaca buluştuğu mükemmel kurgusu ve her cümlesi özel nehir senaryosu ile yine çok özgün bir çalışmaya imza atmış. Üçüncü epizodda Şilili yaman canlandırma ustaları Cristóbal León ile Joaquín Cociña’nın imzalarını taşıyan 12 dakikalık animasyon sekansı filmin zirvelerinden.

Daha fazla ayrıntıya girmek isterdim, ancak sürprizleri açık ederek bu baş döndürücü görsel – işitsel destansı serüveni geniş perdede izleme keyfini bozmak istemiyorum. Son bir cümle ile oyunculardan söz etmeden bitirmeyelim: filmi dört bir koldan sırtlamış aktör Joacquin Phoenix, ‘Napoleon’ ve ‘Joker’in devam öyküsüne hayat verdiği yoğun temposu içinde nüanslı yorumuyla harikalar yaratmış. Nathan Lane, Amy Ryan, Patti LuPone ve bağımsızların kraliçesi Parker Posey parlak yorumlarıyla bu uzun yolculukta onun can yoldaşı olmuşlar.

(09 Haziran 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Ferhan Baran Yazıyor: Dardenne Kardeşlerin Öfkeli Çığlığı

Jean-Pierre Dardenne ve Luc Dardenne kardeşlerin son filmi ‘Tori ve Lokita’ siyahi bir genç kızın endişeli donuk yakın planı ile açılıyor. Batı Afrika’nın Fransız sömürgesinden ya da şimdiki adıyla Benin’den kaçıp Belçika’nın Liège kentine kapağı atmış olan Lokita, reşit olma yaşına yaklaşmanın gerginliği içinde ‘Göç İdaresi’ görevlisinin sorularını yanıtlamaktadır. Lokita’nın oturma izni alabilmesi, bir göçmen yerleştirme merkezinde birlikte kaldığı 12 … Devamı…»

Ferhan Baran Yazıyor: Örümcek Kulübüne Hoş Geldiniz

Örümcek-Adam animasyon serisinin ilki büyük beğeni ile karşılanmış ve uzun metraj canlandırma kategorisinde Oscar dahil 80 küsur ödülle kucaklaşmış olan devam filmi ‘Örümcek-Adam: Örümcek Evrenine Geçiş / Spider-Man: Across the Spider-Verse’ dış sesin ‘Bu sefer farklı bir şey yapalım’ sözleriyle açılıyor. ‘Hayat ona sert vurdu, tek ona değil tabii. Sonra yalnız kaldı, bir tek o değil tabii’ diye devam ediyor. Gerisini bildiğimizi … Devamı…»

Ferhan Baran Yazıyor: Dali Efsanesine Yüzeysel Bir Bakış

20. yüzyıl sanatının tartışmasız en önemli figürlerinden biri olan Salvador Dalí üzerine bir film izlemek kuşkusuz ilgi çekici. Picasso’dan esin almış, gerçeküstücü akımın en önemli temsilcisi olmakla kalmayıp heykel, fotoğrafçılık gibi başka alanlarda da eserler üretmiş olan 1904 doğumlu çok yönlü sanatçı, yedinci sanatın ustalarından memleketlisi Luis Buñuel ile birlikte çektiği ‘Bir Endülüs Köpeği / Un Chien Andalou’ (1929) ile … Devamı…»

Korkut Akın Yazıyor: Örümcek-Adam: Örümcek-Evrenine Geçiş: Her Karesi Ayrı Özel…

Teknoloji geliştikçe insanların hayalleri de tutulamayacak denli genişliyor. Olur mu, olmaz mı, olmalı mı diye düşünmenize bile fırsat vermeyen bir hız hepimizi sarıp sarmalıyor. Buna da bağlı olarak çoklu evren çizgi filmlerin çizgi karakterlerine de uyarlanabiliyor. Yani sadece sanal diye bakamayız artık metaverse’e… İzlerken sizi çarpıyor, düşündürüyor, kazandırıyor ve doğal olarak da kaybettiriyor, azıcık ilginiz dağılırsa… “Spider-Man:Devamı… »

26. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde Gösterimler Başladı

Uçan Süpürge Vakfı tarafından düzenlenen 26. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali ilk gösterim gününü geride bıraktı. Sinematek / Sinema Evi ile sinema ve feminizm odaklı bağımsız dijital yayın organı Another Gaze / Another Screen iş birliğiyle hazırlanan festivalin bu yıla özel bölümlerinden İranlı Kadınlar Konuşuyor: Tarih, Sanat, Direniş adlı bölümü kapsamında İranlı yönetmen, yazar ve oyuncu Mania Akbari Ankara’daydı. Yönetmen koltuğunda oturduğu 2022 yapımı Ne Cüretle Bunu İstersin? (How Dare You Have Such a Rubbish Wish) filminin gösterimi öncesinde Goethe Enstitüsü’nde Bedenin Ötesinde temalı bir konuşma gerçekleştirdi.

26. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde Gösterimler Başladı yazısına devam et