Çağımız Amerikan sinema endüstrisine damgasını vurmuş olan Marvel aleminin 29. ürünü ‘Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü / Thor: Love and Thunder’, Odinoğlu ilahi süper gücün dördüncü solo macerasını beyazperdeye taşıyor. Serinin 2017 yapımı bir önceki filmi ‘Thor: Ragnarok’, kahramanımızın gezegeni Asgard’ın yok oluşunun ardından halkı ile birlikte yeni bir yaşam arayışı ile noktalanmıştı. İnsanlarını yeni topraklara kavuşturmuş olan Thor kendi iç huzurunu arayış döneminde emekliliğin tombul bedeni ardına saklanır bir süre. Lakin galaksinin sorunları bitmez, eski silah arkadaşları ile birlikte bozguncuları durdurmak üzere arada kısa serüvenlere atılır. Derken tehlike çok daha tekinsiz bir damardan gelir: küçük kızının açlık ve susuzluktan kollarında ölüp gitmesine oralı olmayan Tanrı Rapu’ya öfkeli Gorr, onu yok edip sihirli Nekrokılıcı eline geçirir ve daha sonra galaksinin Tanrılarını hepten yok etmeye and içer. Sıra Asgard’a gelmektedir ve Tanrı Katili Gorr’un (özgün adıyla Gorr the God Butcher) durdurulması gerekmektedir. Thor dostları Valkyrie, Korg ve çekici Mjolnir’i şaşırtıcı bir şekilde eline geçirdikten sonra -Lady Thor değil- ‘Güçlü Thor’ adını alan astrofizikçi dünyalı eski kız arkadaşı Jane Foster ile baştan çıkarıcı bir kozmik maceraya atılır.
Kıyamet anlamına gelen bir önceki ‘Ragnarok’ bölümünde serinin yazar yönetmenliğini devralmış olan yerli Maori halkından babanın oğlu Yeni Zelandalı Taika Waititi’nin Thor dünyasına çok şey kattığı aşikar. İKSV Film Festivali’nde izlediğimiz 2016 yapımı ‘Vahşiler Firarda / Hunt for the Wilderpeople’ isimli hınzır taşlamasıyla gönülleri çelmiş olan yönetmenin bağımsız sinemacı kimliği, parlak buluşları ve ince nükteleri ile süslediği ilk süper yapımı ‘Thor: Ragnarok’ ilginçti. Ardından çektiği ve en iyi senaryo dalında Oscar ödülüne layık görülen ve bizde de çok sevilen ‘Tavşan Jojo / Jojo the Rabbit’te (bizzat canlandırdığı Hitler tiplemesi ile) komik ve acınası bir Nazi Almanyasına bir küçüğün saf gözlerinden bakıyordu.
Üçüncü Thor filmi ile serinin final yapacağını düşündüğünü söyleyen Waititi kendisine yeni bir maceranın kaptanlığı teklif edildiğinde önce şaşırmış, daha sonra yazdığı hikâyeyi Jennifer Kaytin Robinson ile birlikte senaryolaştırmış. Yeni Thor, Marvel aleminin serüven coşkusunu taşımakla birlikte, adında da yer aldığı biçimde serinin belki de en tutkulu, duygusal aynı zamanda hüzün içeren filmi. Thor’u canlandıran Avustralyalı Chris Hemsworth sarı uzun saçları ve iri cüssesiyle Viking başbuğu yüce Odin’in tanrısal oğlunu bir kez daha canlandırırken, bir film aradan sonra uzatmalı aşkı Jane (Natalie Portman) ile buluşuyor. Jane onun karşısına parçalanmış çekicinin gücüne sahip ‘Güçlü Thor’ kişiliğiyle ve savaş yoldaşı olarak çıkıyor. Ciltli Viking efsanelerinden edindiği bilgi ışığında şimdilerde turistik bir belde haline gelmiş yeni Asgard’da malum çekicin ona enerji sağlayan gücünü keşfetmiştir Jane. Ancak bir süreliğine ayağa kaldırdığı hasta bedeninin hayat enerjisini adım adım tüketen bir güçtür bu. İkilinin tutkulu öpücükleri ya da uzay yunuslarını seyre daldıklarında Abba’nın ‘Our Last Summer’ının eşlik ettiği bölümlerde, duygusallığın daha önce Marvel filmlerinde görmediğimiz kadar yoğun işlendiğine, ilerleyen bölümlerde ise filmin 70 başlarının efsanevi filmi ‘Love Story’nin izini sürdüğüne tanıklık ediyoruz. Filmin kötü adamı olarak konumlanmış, çarpıcı makyajıyla açılış sekansında tanıştığımız ve usta oyuncu Christian Bale’in hayat verdiği Tanrı Katili Gorr da aslında klişe iblislerden biri değil. Evladını yitirmiş bir babanın kederi ve öfkesi ile beklenmedik bir güce kavuştuğunda gözü intikamdan başka bir şey görmüyor. Tanrısı ‘siz kulların tek amacı bizler için acı çekmek, kendini bana feda edeceksin’ dediğinde çileden çıkıyor.
250 milyon dolar bütçesiyle Marvel aleminin görsel ve işitsel şölenine yepyeni boyutlar katan yapım, bu hüzünlü girizgâh sonrasında son derece eğlenceli anlar içeriyor. Waititi ilk jeneriklerden başlayarak macerayı bir rock opera olarak sunmaya girişmiş. ‘Ragnarok’ta ses bandına Led Zeppelin döşemişti. Bu defa Rock aleminin bir diğer efsane grubu Guns N’Roses şenlendiriyor ortalığı. Grubun ‘Welcome to the Jungle’ ya da ‘Sweet Child O’Mine’ gibi tanınmış parçaları galaktik mücadeleye eşlik ederken elindeki fırtına kesiciyi gitar gibi savuran Thor uzun saçlarıyla görkemli bir rock yıldızını anımsatıyor. Eski Asgard’ın büyülü gözleriyle kainatı gözleyen bekçisi Heimdall’ın babasının yeteneklerine sahip oğlu Astrid’in grubun efsanevi solistinin adını (Axl Rose) lakap olarak taşıması yapımın bir diğer inceliği. Waititi’nin espri yüklü metni bununla da kalmıyor, Mjolnir’in ısrarla Jane’i tercih etmesi ve Thor’un bundan alınması, yine Thor’un öteki silahı Fırtına Kesicisi ile bira muhabbeti, önceki filmden miras olarak, yeni Asgard’da eski dönemi anlatan oyunların sergilenmesi ve bu bölümde Matt Damon, Melissa McCarthy, Sam Neill, Chris’in ağabeyi Luke Hemsworth gibi tanınmış oyuncuların serinin ana karakterlerinin mizahını yapmaları, dev keçilerin çektiği Viking gemisinden yükselen hayvan çığlıklarının müzik bandı ile kaynaşması vs. nükte dolu anlar olarak dikkat çekiyor. Fakat asıl kahkaha Tanrıların buluştuğu Altın Tapınak’ta Zeus karakteri ortaya çıktığında patlıyor. Hayli kilo almış Russell Crowe’un Yunan aksanı ile konuştuğu bu bölüm görülmeye değer. Cinsel alem düşkünü Zeus’un kadınları, Hemsworth’un duygu Tanrısının pelerininden sıyrılmış anadan üryan çıplaklığı, Waititi’nin seslendirdiği Korg’un ağzından ‘utangaç kabak’ benzetmesi Marvel alemine cinselliğin girdiğini haberliyor. King Valkyrie’nin (Tessa Thompson) Zeus’un şehvetli kadınlarına sarktığı sahne ya da çift babalı Korg’un ait olduğu Kronanlar soyunun geleneklerine uygun olarak iki erkeğin elele tutuşarak girdikleri sıcak lav denizinde bebek yapma hikâyesi ile eşcinsel dünyaya selam sarkıtmayı da ihmal etmemiş Waititi.
‘Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü’ mega bütçeli bir süper kahraman filminin görsel işitsel tüm beklentilerini karşılayan, hınzır bir bağımsız sinemacının elinde parlak nükte ve buluşlarla zenginleştirilmiş, iki saatin nasıl geçtiğini hissettirmeyen eğlenceli bir macera filmi. Bifrost’taki final karşılaşmasının enfes siyah beyaz sinematografisi ile zirve yapan film türün tutkunlarınca mutlaka izlenecektir. Bence Marvel alemine dudak bükenler de izlemeli. Polisiye ile flörtleşen son ‘Batman’in ardından türe yaman açılımlar vaad eden yeni Thor’u seveceksiniz. Final jeneriğinin ardından gelecek maceraya ilişkin önemli ipuçları içeren iki sahneyi izlemeden salondan çıkmayın sakın.
(08 Temmuz 2022)
Ferhan Baran