Gösterimdeki filmlerin 27 Mayıs – 02 Haziran 2022 seansları için tıklayınız. (Listeler eksiksiz değildir, bu salonlar ve seanslar dışında da gösterimler olabilir. Listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.)
Günlük arşivler: 26 Mayıs 2022
Eril Şiddetin Çeşitlemeleri
Alex Garland, geçtiğimiz yıl Cannes’da görücüye çıkan son filmi ‘Adamlar’ ile bu haftadan başlayarak sinemalarımızı ziyaret ediyor. Film, Londralı genç bir kadının trajik bir kaybın ardından yaralarını sarıp iyileşmek umuduyla İngiltere kırsalına gelişiyle açılıyor. Fırtınalı bir evliliğin ardından geçmişi 500 yıl kadar öncesine dayanan yeşilin tam göbeğindeki hayal taşra evine yerleştiğinde ve çiseleyen yağmur altında bedenini doğaya bıraktığında mutludur Harper. Ancak bu anlar çok uzun sürmez. Etrafını çevreleyen ormanda onu takip eden tekinsiz şahsı fark ettiğinde dehşete kapılır. Kaldığı evin kapısına dayanan anadan üryan adamın polis tarafından yakalanması tehdidi ortadan kaldırmayacak, köy civarında karşılaştığı her yaş ve meşguliyetten adamların küçümser bakışları genç kadının rüya tatilini kâbusa çevirecektir.
Yönetmenlik koltuğuna oturduğu 2015 yapımı çok ses getirmiş ‘Ex Machina’dan beri toksik erillik üzerine bir kadın yönetmeni aratmayacak keskinlikle lafını esirgememiştir Garland. Uzaydan dünyaya sirayet eden ve canlı genetiği ile oynayan esrarengiz parıltının gizemini çözmeye çalışan kadın bilim adamı askerlerden oluşmuş ekibin dehşetengiz serüvenini anlatan 2018 yapımı ‘Yok Oluş / Annihilation’ın ardından, son çalışmasıyla eril buyurganlığa neşter atmayı sürdürüyor. Tehlike bu defa yapıtaşları yozlaşmış bitki ve hayvanlar değil, bizzat kanlı canlı erkekler. Harper’ı takip eden meczup adam dışında, ev sahibi tuhaf taşralı Geoffrey’den başlayarak köyün sakin ve buyurgan papazı, küfürbaz ergen delikanlısı, küçük barın işletmecisi ve barın müdavimlerine ilaveten yerel erkek polis dozu giderek artan bir eril baskıya tabi tutuyorlar genç kadını. Çıplak meczup bir şey çalmadığı için polis tarafından salıveriliyor. Köy papazı onu güzelliğini kontrol almamakla ya da ona kaba davranmış eski kocasının özrünü kabul etmediği için suçluyor. Taşralı ev sahibi genç kadınla ilk karşılaştığında bahçedeki elma ağacından ‘yasak meyva’yı kopardığı için amiyane bir şaka yapmaktan kendini alamıyor vs.
Garland Hristiyanlığa ve Pagan döneme ait imgelerle erkeğin kadına bakışını görselleştirmiş. Elmayı ısıran Havva ya da Orta Çağ ertesinde kiliselerde de sıkça rastlanan ‘abartılı vulvaları’ ile dikkat çeken ‘Sheela na gigs’ adı verilen taşa oyulmuş kadın figürlerini defalarca kullanıyor. Çıplak adam karakterini yaratırken yine eski çağların ‘Yeşil Adam’ (Green Man) mitolojisinden yararlanıyor. Bu ikonografik sembollerin eşlik ettiği korku sarmalıyla Harper’ın başına gelenleri anlatmaya koyulurken, genç kadının siyahi eski eşi dışında bütün erkeklerin makyaj ve bilgisayar efekti marifetiyle aynı aktör (tanınmış Shakespeare oyuncusu Rory Kinnear) tarafından canlandırıldığı dahiyane bir buluşla, hangi konumda olursa olsun toksik erkekliğin her adamda bir nebze olsun barındığına dikkat çekmek istiyor.
Harper’ın her saldırıda aynı adamı görüp görmediği duygusunu, keza yaşananların gerçek mi yoksa genç kadının kurtulamadığı suçluluk duygusunun tezahürü olup olmadığını izleyiciye bırakmış Garland. Geriye dönüşlerde öfkeli turuncunun, iç mekânda tekinsiz kırmızının ve doğada yeşilin binbir çeşidinin kullandığı bir renk paleti tercih edilmiş. Başrolde son olarak ‘Karanlık Kız / The Lost Daughter’da izlediğimiz son dönemin başarılı kadın oyuncularından Jessie Buckley’i izlediğimiz yapım ikonografik semboller, Homeros’tan alıntılarla ilerlerken ortaya somut gerçekler sunarak bıyık altından gülercesine kafa karıştırmayı seçmiş İngiliz sinemacı. Bunlar da yetmemiş, ürkütücülüğün doruğa ulaştığı kanlı finalde kafa kol yararak ve de doğurganlığı erkek bedenine taşıyarak ardı arkası kesilmeyen erkek eril şiddetini abartılı bir biçimde görselleştirmeye yönelmiş. Bu şiddet sarmalını Lesley Duncan’ın Elton John ile seslendirmiş olduğu ‘aşka açılır kapı’ sözleriyle başlayan 70’lerin popüler aşk şarkısı ‘Love Song’ ile ti’ye almayı da ihmal etmemiş.
‘Adamlar’ ya sevilecek ya da nefret edilecek o cehennemi bıçak ucu yapıtlardan. Kalabalık bir salondan çıktığımda özellikle kadın izleyicilerin ‘tiksinme’ duygusunu bastıramadıklarına tanık olduğum aşırılıklarla dolu bir yapım. Ancak kadına şiddetin ülkemizde ulaştığı boyut ve kadınların devlet başkanı tarafından ‘sürtük’ ilan edildikleri bir ülkede uyuyanları uyandırmak açısından şok etkisi yaratacak bir işlevi olduğunu düşünüyorum.
(02 Haziran 2022)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com
Köşk-ü Ammar
Osman Moustafa’nın yönettiği ve Zafer Altun, Seçkin Zenginler, Burçak Kabadayı ile Ebru Emre’nin oynadığı Köşk-ü Ammar, 10 Haziran 2022’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Lotus Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Bir reklam ajansı bir köşkü ofis olarak kiralamıştır, çalışanlar bir yandan taşınmaya çalışırken bir yandan da akşamki kutlamaya hazırlanmaktadır. Yeni iş yerlerine girdikleri an onları bahçedeki mezar taşları ve bekçi Allahverdi karşılar. Bazıları huzursuz olsa da herkes gündelik dertleri ve akşamki eğlence ile meşguldür. Çalışanlar, patronun yasaklamış olmasına rağmen kutlamada içki içmeye başlayınca köşkte hareketlenmeler başlar.
Uzlaşmaz Bir Çelişki: Yola Devam
Anadolu için medeniyetler beşiği tanımı gerçekten doğrudur. Şairin de dediği gibi “Orta Asya’dan gelip Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu toprak…”, yani Anadolu göç yollarının da kesiştiği yerdir.
Jafar Panahi’nin oğlu Panah Pahani, ilk filminde günümüzün en önemli gerçeği olan göç, göçmenlik konusunu işliyor. Kimdirler, nereden gelip nerede giderler, neden ve niye kaçıyorlardır, nereye ve nasıl varacaklardır ve birçok benzeri soruyla sürdürülebilir, ama önemli olan yaşanan durumdur. Ne kim olduklarının önemi vardır ve nereye gittiklerinin; çünkü hemen tüm dünyada insanlar zorunlu göç içerisinde… Siyasi, ekonomik, ekolojik veya başka nedenlerle, sadece kaçıyorlar hem de bir bilinmeze…
Bu denli önemli bir sorunu yol boyunca, hem de arabadan inmeden sadece izliyoruz. Sahi, gerçeğini de izliyoruz sadece. Birilerinin söylediği (yalanlar) büyüyüp kocaman bir kaya gibi üzerimize düşse de gerçeği görmek yerine izlemek ve o yalanlara inanmaktan başka bir şey yapmıyoruz.
Göçmenlik giderek artıyor. Kimseler yerlerine yurtlarına sığmıyor. Bu, giderek büyük bir sorunun ilk kıvılcımları… Bu, hepimizi saracak ve sarsacak büyük bir yangın aslında…
Şaşırtıcı yolculuk
Büyük oğul (arabayı da kullanıyor) insan kaçakçılarıyla buluşmaya gidiyor, anne babası ve küçük kardeş de birlikte… Babanın ayağı kırılmış (mı, yoksa yalandan alçıya alınmış da numara mı yapıyor belli değil), anne ise yavrusundan ayrılacak olmanın haklı hüznüyle ne yere sığıyor ve göğe… Küçük kardeşe göre yaşananların hepsi bir oyun. Zaten sadece çocuklar masum, bilebildiğimiz kadarıyla. Küçük bir an uykuya yenilen annenin, gözünü açtığında “neredeyiz” sorusuna, küçük oğulun “öldük” yanıtı, filmin ana mesajı…
Açılışta, babanın alçılı ayağına çizilmiş piyanonun tuşlarına basarak filmin müziğini yapan çocuk, aslına bakarsanız bir buçuk saat boyunca yaşanacakların da habercisi…
Kelimesiz anlaşma…
Aile, belki de sadece birbirine karşı dürüst. Küçük çocuğa yaklaşım, büyük çocuğu annenin rahatlatma çabası, birbirleriyle sözsüz konuşma yani bakışmalardaki anlam çok şey anlatıyor.
Haberlerden de takip ediyoruz; Afrika’dan Avrupa’ya, Suriye’den Türkiye’ye, Afganistan’dan Batıya, Uzakdoğu’dan diğer ülkelere, Ukrayna’dan Avrupa ülkelerine, Meksika’dan ABD’ye, Latin Amerika ülkelerinden Avustralya’ya ya da Avrupa’dan Latin Amerika ülkelerine pek çok nedenle insanlar göçüyor. Zor koşullara karşın yollara düşmekten asla vazgeçmiyorlar, ucunda ölüm olsa bile. Filmde izlediğimiz aileden pek farkları yok. Gittikleri yerde “öteki” olacaklarını biliyorlar; onun için de içlerinde bilinmez bir korkuyla karışık acı… Kalanlar da benzer aslında; gidenlerin bir meçhule gittiklerini biliyorlar: Gidip de dönememek, dönüp de görememek var. Uzlaşmaz bir çelişki.
Yola Devam (Hit the Road), dram, Yönetmen ve Senarist: Panah Panahi, Oyuncular: Pantea Panahiha, Hasan Majuni, Rayan Sarlak, Amin Simiar. 03 Haziran’dan başlayarak gösterimde…
(02 Haziran 2022)
Korkut Akın
korkutakin@gmail.com
Usta Oyuncu Zafer Algöz’ün Üçüncü Kitabı Ken Taç Dis İnkılâp Kitabevi Baskısıyla Raflarda
Daha önce yayımlanan ve çok sevilen iki kitabının ardından usta tiyatrocu ve oyuncu Zafer Algöz, yeni kitabı Ken Taç Dis ile okurlarına yeniden merhaba diyor. İnkılâp Kitabevi imzasıyla kitabevi raflarında yerini alan Ken Taç Dis, yazarın kendi hayatından özel ve ilginç kesitleri samimi bir anlatımla aktararak eğlenceli bir anlatı sunuyor. Usta oyuncu Zafer Algöz, başından geçen olayları sade ve akıcı bir dille satırlara dökerken, anlatımın yalınlığı ve okurla kurulan içten ve samimi bağ ile edebiyatseverlerin beğenisini kazanmaya hazırlanıyor. Ken Taç Dis, içerisinde yer alan çarpıcı hikâyeler ve çok samimi üslubuyla, yoğun hayat koşturmacasına bir nefeslik mola sunmayı amaçlıyor.
Mutlu Oyuncak Dükkânı, 10 Haziran’da Sinemalarda
TRT Çocuk’ta yayınlandığı dönemde ilgiyle takip edilen Mutlu Oyuncak Dükkânı, sinema filmiyle izleyicileriyle buluşmak için gün sayıyor. TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı sosyal medya paylaşımında, “TRT Çocuk izleyicilerinin çok sevdiği bir çizgi film dahaeğlence dolu hikâyesiyle beyazperdeye taşınıyor. TRT ortak yapımı Mutlu Oyuncak Dükkânı, 10 Haziran’da sinemalarda. Bu güzel filmi sakın kaçırmayın.” ifadelerini kullandı.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
The Loop
Never Such Innocence tarafından insanların, çatışmadan sonra nasıl bir hayat sürdürdüklerine dair öğrencilerin düşüncelerini görünür kılmak amacıyla düzenlenen “Çatışma Sonrası Hayat” Yarışması’nda Hisar Okulları lise öğrencilerinin yazdıkları senaryo ile bir öğrencinin gözünden pandemi sürecinde eğitimi konu aldıkları The Loop isimli kısa film Special Commendation ödülü kazandı. Film kuruluşun arşivinde de sergilenmeye değer görüldü.
- Basın Bülteni
- Fotoğralar
- Dijital Kazananlar Kitapçığına ulaşmak için tıklayınız.
Issız Ev
Dave Franco’nun yönettiği ve Alison Brie, Dan Stevens, Jeremey Allen White ile Sheila Vand’ın oynadığı Issız Ev (The Rental), 10 Haziran 2022’de TME Films dağıtımıyla TME Films tarafından vizyona çıkarıldı.
Issız Ev, yalnızca çevrimiçi birkaç olumlu eleştiriye dayanarak tamamen yabancı insanlara isteyerek güvendiğimizde neler olabileceğini gösteren bir gerilim filmi. Okyanus kıyısında kaçamak yapan iki genç çift, kiraladıkları ev sahibinin onları gözetliyor olabileceğinden şüphelenmeye başlar. Çok geçmeden kutlama amaçlı hafta sonu gezisi uğursuz bir havaya bürünür, en derin sırlar açığa çıkar ve dört eski arkadaş birbirlerini görmedikleri bir gözle görmeye başlar.
Elli Kelimelik Mektuplar, TV’de İlk Kez TRT 1’de
Sadık Yalsızuçanlar’ın Vefa Apartmanı kitabından uyarlanan, ortak yapımcılığını ise TRT’nin üstlendiği Elli Kelimelik Mektuplar filmi, yarın akşam saat 23:45’te televizyonda ilk kez TRT 1 ekranlarında sinemasever izleyicilerle buluşacak. 27 Mayıs 1960 Darbesi’ni gerçekleştiren askeri cunta yönetimi tarafından Yassıada’ya sürülen ve aylarca kötü muameleye maruz kalan Tevfik İleri’nin bu süreçteki yaşadıklarını aktaran film, tarihi gerçekliğe de ışık tutuyor.
- Basın Bülteni
- Tanıtım Filmi
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Canavar (Yönetmen: Baltasar Kormakur)
Baltasar Kormakur’un yönettiği ve Idris Elba, Sharlto Copley, Iyana Halley ile Leah Sava Jeffries’in oynadığı Canavar (Beast), 02 Eylül 2022’de UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
Dr. Nate Daniels dul kalmıştır ve karısıyla ilk tanıştıkları yer olan Güney Afrika’ya dönmüştür. Uzun süre önce planlanan gezide kızlarıyla birlikte eski bir aile dostu ve vahşi hayat biyoloğu Martin Battles’ın yönettiği bir doğal hayat alanına gelirler. Ama yaraları sarmak üzere başlayan yolculuk, kaçak avcılardan kurtulmuş, insanları artık düşman olarak gören ve peşlerine düşen bir aslandan kurtulmak için korkunç bir mücadeleye dönüşür.
1. Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali
İlki bu yıl gerçekleşecek olan 1. Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali, 02 – 05 Haziran 2022 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. 60 ülkeden, 550 film başvurusu alan festival, dört gün boyunca dört farklı kategorideki yarışmalarla, geçtiğimiz haftalarda açıklanan 32 finaliste ve davetlilere ev sahipliği yapacak. Kısa film gösterimleri gündüz Kaş Kültürevi’nde, akşamları ise iki bin yıllık Kaş Amfitiyatro’da olacak. Finalistlerle söyleşiler, film endüstrisinden önemli kişilerle atölyeler, keşif turları ve panellerin düzenleneceği festivalde etkinlikler ücretsiz olacak.
- Basın Bülteni: 1 / 2
- Web Sitesi
Dijital Esaret’in Özel Gösterimi Yapıldı
Farklı hikâyesiyle merak uyandıran, başrolünde usta oyuncu Rasim Öztekin’in yer aldığı Dijital Esaret filminin özel gösterimi İstinye Cinemaximum İstinyepark Sineması’nda yapıldı. İzleyenlerden tam not alan film, 27 Mayıs’ta sinemaseverlerle buluşuyor Film, hikâyesiyle olduğu kadar doğal güzellikleri yansıtan özel görüntüleriyle de oldukça dikkat çekiyor. “İnsanlığın internet ile imtihanı” temasıyla yola çıkan Dijital Esaret, dijital suç işleyen gençlerin getirildikleri bir cezaevinde yaşadıklarını konu alıyor. Senaryosunu Birol Güven’in kaleme aldığı “Gençler için Mandıra Filozofu tadında” yorumları alan filmin yönetmenliği ise Emre Kavuk tarafından üstleniyor.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
8. Balkan Panorama Film Festivali’nde Gösterimler Sürüyor
8. Balkan Panorama Film Festivali’nin gösterim ve söyleşileri yoğun ilgi görerek devam ediyor. Dün Buca Belediyesi Kültür Sanat Merkezi’nde yapılan etkinlikte yönetmenliğini Aydın Orak’ın yaptığı Sabırsızlık Zamanı gösterildi. Gösterim sonrasında yapılan söyleşide yönetmen Aydın Orak ve filmin oyuncularından İştar Gökseven ve Rıza Sönmez seyircilerin sorularını cevaplandırdı. Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç da festival yönetim ve katılımcılarını ziyaret etti. Ücretsiz yapılan gösterim ve söyleşiler 27 Mayıs tarihine kadar devam edecek.
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
8. Balkan Panorama Film Festivali’nde Gösterimler Sürüyor yazısına devam et
Korkut Akın Yazıyor: Doğu Kültüründe Kadın Olmak (Daha da) Zor
İki ay önce Kaçış (Flee) adlı filmi izlemiştik; Afganistan’dan kaçan bir LGBT+İ bireyin öyküsüydü. Gerçek bir öyküydü ve onları korumak amacıyla çizgi film kullanılmıştı, belgesel görüntülerle birlikte. Korku dağları bekliyor; sinema hayal satan bir sanat diye tanımlanırken hem yapanlar hem oynayanlar hem de senaryosunu yazanlar ile birlikte gerçek kişilerin o inanılmaz öyküsü ancak çizgi ile (g)izlenebiliyor. “Benim Güneşli Maad’ım” (My … Devamı… »
Mendirek
Cem Demirer’in yönettiği ve Barış Yılmaz Gündüz, Alihan Kaya, Ahmet Acar ile Ali Demirkol’un oynadığı Mendirek, festivallerde izleyici karşısına çıktıktan sonra Mubi’de gösterildi.
Kendine güven problemleri yaşayan balıkçı Aslan, dalış yaparken son derece nadir ve değerli olan bir ıstakoz mağarası bulur. Kuzeni Yılmaz’ın ise bu sırrı paylaşmayan Aslan’a dair şüpheleri artarken ikisinin de karanlık tarafları gün yüzüne çıkmaya başlar. İki kuzenin birbirine tamamen zıt karakterleri ve benzeşen yalnızlıklarıyla şekillenen hikâye, Yılmaz’ın içine düştüğü paranoya ve gerçeklik algısının kırılmasıyla birlikte oldukça ilginç bir hal alır.