“Sinema öyle büyük bir keşiftir ki, bir gün gelecek, barutun, elektriğin ve kıtaların keşfinden çok, dünya medeniyetinin veçhesini değiştireceği görülecektir” sözü Atatürk’ün, daha o yıllardan önemini vurguluyor. Ardından, “Sinema, insanlar arasındaki görüş, düşünüş farklarını silecek, insanlık idealinin tahakkukuna en büyük yardımı yapacaktır” diyor.
Olga’yı izlerken bu cümleler dolanıp durdu aklımda. Devamındaki cümleyi de aktarmama izin verin lütfen, “Sinema, dünyanın en uzak köşelerinde oturan insanların birbirlerini sevmelerini, tanımalarını temin edecektir.” Şimdi söyler misiniz, ne farkı var yaklaşık 15 yıl önceki Ukrayna ile bugün savaşan Ukrayna’nın arasında? Daha da ileri götüreyim: Türkiye’nin sosyal, siyasal, hukuki ve ekonomik sorunları filmdeki Ukrayna sanki kopya gibi birbirinin aynısı. Demek ki, “Sinemaya layık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz”.
Gezi ile Turuncu Devrim
Olga, olimpiyatlara katılmak isteyen, ama muhalif gazeteci annesi nedeniyle hayatı da tehdit altındaki başarılı bir sporcudur. İsviçre’ye gider, sporculara verilen “çifte vatandaşlık” hakkından yararlanarak çalışmalarını sürdürür. Burada, ötekileştirildiğini, bunun da (çocuk denebilecek yaştaki) genç kızı alabildiğine etkilediğini görüyoruz. Türkiye’deki mültecilere bakışı getirin aklınıza…
Süreç aynı zamana denk düşüyor, orada Turuncu Devrim, burada Gezi Direnişi… Aradan geçen yıllarla, orada savaş, burada mahkeme salonları. “Ay ışığı ile eşeğin kuyruğu arasında diyalektik bir bağ var” ise ipuçlarını takip ederek kendi sonuçlarımızı çıkarabiliriz.
Film, alabildiğine sakin ve yalın… Yönetmeninin belgeselci olmasının da etkisiyle, hiçbir atraksiyona başvurmuyor, kamera oyunlarına girişmiyor, efektlere yönelmiyor, sadece kameranın 360 derece dönüp yolun uzunluğunu ve meşakkatini hissettirmesi bile yeterli görüntülerin gücünü aktarmaya…
Olga’nın yüzündeki tedirginlik, ne olacağını bilememe çaresizliği, başaramazsa neler olacağı düşüncesinin sıkıntısı filme damgasını vurmuş. Filmin yapım yılından yola çıkarak, pandeminin yönetmeni zorlamış olabileceğini düşünüyorum. Hep uzak durdu kamera, oyunculara da, yaşananlara da… O zorlu koşulların iyi değerlendirildiğini kabul etmek gerek.
Madem bizimle bağlantı kurduk: Sakin ve yalın olmak küçümsenecek veya eleştirilecek bir şey değil… Aksine başarının anahtarı belki de. Ne aksiyona gerek var (kuşkusuz olay örgüsü ve senaryo kurgusu belirleyici) ne de dijital efektlere…
Olga, dram, yaşam, Yönetmen: Elie Grappe, Senaryo: Elie Grappe Raphaëlle Desplechin, Oyuncular: Nastya Budiashkina, Sabrina Rubtsova, Caterine Barloggio… 29 Nisan 2022 tarihinden başlayarak gösterimde…
(27 Nisan 2022)
Korkut Akın
[email protected]