Sokakları ele geçirmeye çalışan, farklı kökenlere dayalı iki çetenin çatışması diye bir cümlede özetlenirse “Batı Yakasının Hikayesi” ya izlenmemiştir ya da bilinçli olarak gizlenmeye çalışılıyordur.
Kitap olarak basıldığı, film olarak çekildiği, müzikal olarak sahnelendiği ilk günden bu yana hep gündemde, hep ilgi odağı ve hep beğenilen bir yapıt/m olmuş dramatik bir öykü “Batı Yakasının Hikayesi”.
Gerek çeteler içindeki düşünce yaklaşımı gerekse danslarla desteklenmiş müzikler hepsini unutulmazlar arasına sokmuş. Sahi, bütün uyarlamalarının da çok olumlu karşılandığını söyleyebilirim (genç arkadaşlar lise sıralarında bile sahneledi, çok beğenildi).
Aynı senaryo, farklı sonuç…
İnsanı içine çeken müzikle birlikte muhteşem danslarla insanı büyüleyen bu müzikal, aynı zamanda çok büyük bir dramı anlatıyor. Farklı ülkelerden farklı zamanlarda göçmüş toplulukların sokakları zapt etme, buna da bağlı olarak egemenlik savaşları aslına bakarsanız. Tümüyle göçmenlerden oluşan (Yerlileri yok ettikleri için) ABD’de üstünlük savaşları bir yanıyla milliyetçi bir yanıyla da sınıfsaldır aynı zamanda.
1961’de, Robert Wise’ın çektiği ve deyim yerindeyse ortada ödül (10 Oscar kazanmış) bırakmayan filmin üzerine yeni bir uyarlamasının (şimdilerde remake deniyor, tekrar yapım) yapılmasını kimse beklemiyordu doğrusu. Hatta Spielberg’in neden ve niye bu filmi çekmeye soyunduğu da tartışılıyordu.
Şunu unutmamak gerekir: Aynı senaryoyu beş ayrı yönetmene verin, beş ayrı film çıkar. Sinemacıların ‘bir mıh gibi akıllarına çaktığı’ bu sözün gereğini yerine getirmiş Steven Spielberg’in çektiği “Batı Yakasının Hikayesi”.
İlk sahneden, daha ilk dakikalardan farkını koymuş ortaya Spielberg, ırkçılık karşıtı bir film çekmiş. Amerika’ya önceden göçen Polonya asıllılar (Jetler) ile daha sonra gelen (ve hâlâ kendi dillerini, İngilizceyi ise aksanlı konuşan) Porto Rikolular (Köpekbalıkları) önce okulun, ardından sokakların, tabii en sonunda da kentin ve giderek ülkenin egemeni olma mücadelesi veriyorlar.
Leonard Bernstein’in izleyiciyi sarıp sarmalayan olağanüstü müziği, Janusz Kaminski’nin muhteşem görüntüleri, hepsinin üzerinde Steven Spielberg’in deha yönetmenliği buluşunca ve dahası daha önceki yorumlarda arka plana itilen toplumsal ve/veya sınıfsal mesaj da öne çıkarılınca filmi içer gibi, uçar gibi büyük bir keyifle izliyorsunuz.
Romeo ile Juliet
Konu biliniyor… İki çetenin birinin lideri olan Tony ile diğer çetenin liderinin kız kardeşi Maria birbirlerine gönül düşürür. Sinemanın da temelinde yatan en belirgin öyküleme temasıdır bu; sonrasını istediğiniz gibi kurarsınız. Shakespeare, Romeo ve Juliet olarak kurmuş ve bütün “imkansız” aşk filmlerinin atası olmuş. O zaman, modern Romeo ve Juliet diyebiliriz bu New York’un yenilenme döneminde yaşananları anlatan filme. Savaş sonrasıdır, her şey gibi kent de yenilenmektedir. Bu yenilenmeden güçlü çıkmak isteyen çetelerin savaşı, bir boyutuyla da barış çağrısıdır.
Spielberg Usta’nın ne denli titiz ve dikkatli olduğunu (bunca filmini izledikten sonra artık ezbere) biliyoruz. Kamerasını koyacağı yeri saptadıktan sonra en arkadaki, trafik yapan figürana bile mizansen veren Usta, sadece görüntüsüyle değil sinema dili ve verdiği mesajla da doruğa çıkıyor. Günümüzün en belirgin sorunlarından biri olan göçler ve ötekileştirme, “Batı Yakasının Hikayesi”nde, filmi taşıyan temel güç. Her ne kadar filmde artık yerleşmiş (ve bizdeki gibi köyüne dönme hevesini asla kaybetmeyen) olsalar da göçmenlik günümüzün sorunlarıyla koşutluk içinde…
Filmi büyük bir keyifle izlediğim, çok mutlu olduğum, hatta Robert Wise’ın unutulmaz yorumundan daha da çok sevdiğim için herkesin izlemesini istiyorum. 2 saat 33 dakikalık filmi her izleyenin ırkçılık ve tabii ki göçmenlik sorununa daha farklı bir pencere açıp bakacağına da inanıyorum.
Batı Yakasının Hikayesi (West Side Story) (Müzikal, Drama); Yönetmen: Steven Spielberg; Senaryo: Tony Kushner; Oyuncular: Ansel Elgort, Rachel Zegler, Ariana DeBose, David Alvarez, Mike Faist, Josh Andrés Rivera, Ana Isabelle, Corey Stoll, Brian d’Arcy James… 10 Aralık’tan başlayarak gösterimde…
(09 Aralık 2021)
Korkut Akın
korkutakin@gmail.com