Kar Kırmızı

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

Atalay Taşdiken’in yönettiği “Kar Kırmızı”, 27 Ağustos’ta gösterime giriyor. Daha önce, 2011’de Selim Güneş’in “Kar Beyaz”ını ve 2018’de de Emre Erdoğdu’nun “Kar” adlı filmlerini izlemiştik. Böylece, her ne kadar farklı yönetmenler çekse de sinemamız yeni bir üçlemeye, “Kar” üçlemesine kavuşmuş oldu. Bu arada “Kar Kırmızı”da “Orhan Pamuk’a Söylemeyin Kars’ta Çektiğim Filmde Kar Romanı da Var” filminin yönetmeni Rıza Sönmez’in de oynadığını not edeyim. (26 Ağustos 2021)

Ünlü Pembe Panter filmleri oyuncusu Peter Sellers ile Best Sellers’in bir akrabalığı var mıdır? Münir abi, sen bilirsin, söylesen de öğrensek. (14 Haziran 2021)

“Ah Gözel İstanbul” filminin adının “Ah İstanbul” veya “Gözel İstanbul” olmasını isterdim. Her rastlaştığımda Atıf Yılmaz ve Ömer Kavur’un önceki “Ah Güzel İstanbul” filmlerini hatırlıyorum. (14 Haziran 2021)

Ah pandemi ah, bizi ne hallere düşürdün. Otobüse bindik, oturduk. Biraz sonra hanım avucunu açarak elini uzattı. Hemen dezenfekte için cebimdeki kolonya şişesine davrandım. “N’apıyorsun?” dedi, durdurdu beni, “Elimi, tut diye uzattım.” dedi. Ah pandemi ah, bir tık kalmış romantikliğimizi de yok ettin. (16 Haziran 2021)

Film festivalinden gelen bir bültende, geçenlerde sinema müzesi olarak yeniden faaliyete geçen 73 yıllık maziye sahip Atlas Sineması’ndan Atlas 1948 Sineması olarak bahsediliyor. Festivalin bu yeni adlandırmayı kendi kafasına göre yapmadığını sanıyorum, herhalde Kültür Bakanlığı öyle buyurmuştur. Yapmayınız böyle. Neredeyse sinemayla yaşıt sayılırım, kendisi 2 yaş büyüğüm olur. Şimdi bendeniz kendimi “Kulunuz, köleniz, ayağınızın türabı Sadi 1950 Çilingir” diye tanıtsam olur mu? Olmaz. Ayrıca hatırlatırım, Atlas Sineması aslında 1948’de yapılmadı, vakanüvisler yanlış tarih düşürmüşler, sinemanın inşa tarihi mübarek 2002 yılıdır. Hatta 2002’den önce ülkemizde sinema yoktu. (17 Haziran 2021)

“Babalar Günü”nün verdiği ilhamla “‘Kayınpederler Günü’ niye yok?” diye soracaktım, Google’a bakayım dedim, varmış: 30 Temmuz. Bu vesile ile anonim deyişlere bir ekleme yapayım: Kayınpederlik katmerli babalıktır. (18 Haziran 2021)

Ne kadar ilginç bir rast geliş; İstanbul Film Festivali’nin 40. yılında bilet fiyatları da 40 küsur liraymış. Demek ki günde 4 film izlesem, 10 günde emekli maaşımın yarısını yatıracağım, diğer yarısıyla da günde 50 liraya krallar gibi geçiniriz. (mi?) (19 Haziran 2021)

Güftekâr şöyle yazmış ünlü şarkının sözlerini: “İnan ki ağlamadım, hüzünlüyüm sadece…” Kartal Tibet’in kaybını sabah 5’te öğrendim, şarkının sözlerini değiştirdim: “İnan ki ağladım, hüzünlüyüm ayrıca…” Gözlerim hâlâ yaşlı. Aşk Filmlerinin Unutulmaz Oyuncusu’nun mekânı cennet olsun. (02 Temmuz 2021)

Kartal Tibet, Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nü bitirmiş ve Ankara’nın ilk özel tiyatrosu Meydan Sahnesi’nin kurucuları arasında yer almış. Tibet’in doğum tarihi ise 27 Mart 1938, yani değerli sanatçı 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde dünyaya gelmiş. Mekânı cennet olsun. (02 Temmuz 2021)

Türk Sanat Müziği sanatçılarındaki,
Muazzez Ersoy – Bülent Ersoy / Muazzez Ersoy
çağrışımının sinema oyuncularındaki karşılığı:
Tarık Akan – Kartal Tibet / Tarık Tibet (02 Temmuz 2021)

Dün Caddebostan Kültür Merkezi’nde, Rusya’nın Büyük Vatanseverlik Savaşı’nın 80. yılı anısına güzel bir etkinlik başladı. “Rus Filmleri Haftası” adı altında 7 adet çok güzel Rus filmi Türkçe altyazılı ve ücretsiz gösteriliyor. Bu vesileyle çok bilmişlik yapayım, bu filmlerden “Git ve Gör”, “Leylekler Uçuyor” ve “Vatan İçin Savaştılar” adlarıyla gösterilen filmler ülkemiz sinemalarında sırasıyla “Gel ve Gör”, “Leylekler Uçarken” ve “Vatanları İçin Öldüler” Türkçe adlarıyla gösterilmişti. Elem Klimov’un “Gel ve Gör”ü istisnasız her görenin hayran kaldığı bir filmdir. “Leylekler Uçarken”i Galatasaray’daki Elhamra Sineması’nda seyrettiğimi net hatırlıyorum, “Vatanları İçin Öldüler”i ise şimdiki Fitaş Sineması‘nın yeraltındaki salonunda, o zamanki adıyla Dünya Sineması’nda izledim sanıyorum. Bu filmleri izlemenizi tavsiye ederim. (24 Ağustos 2021)

Mads Mikkelsen’in ödüllü filmi “Körkütük”ün (Druk – Another Round) oynadığını görünce karşıdaki (Biz, Kadıköy tarafına genellikle “karşı” deriz, bizim taraf “çarşı” oluyor) Akasya AVM Sineması’na gittim. 65+ bileti (27,5 TL) istediğim eleman kimlik kartımı talep edince manidar bir bakış attım, “Hiç göstermiyorsunuz” deyince manidar bakışımdan 32 dişimi gösterme moduna evrildim. Hoşuma gitti, (nasıl gitmesin aslında 70+’yım) bundan böyle tam bilet (Sanırım 40 küsur TL) alsam yeridir. Birinci mevzum böyle. (Bu arada belirteyim aynı film Levent Kanyon’un Art House salonunda 16 liraya gösteriliyor. Aynı sinema grubunun ilginç bir fiyat politikası var.) İkinci konum hüzün içeriyor, onu da yazayım. Hanımın boğaz pastili bitmiş, kutusunun fotoğrafını çektim, alışveriş yapacağım için Pazar arabasını çeke çeke, evimize 50 metre uzakta ve sokağımızın başındaki 39 yıldır müşterisi olduğum eczaneye gittim. Elemana fotoğrafı gösterdim, aldı geldi, bana doğru uzattı: “This?” dedi. Etrafta 3-4 adet ortadoğulu turist vardı, herhalde yeni çırak -elimde Pazar arabası olduğu halde- beni de onlardan biri sandı. 1982’den beri oturduğum semtimde yabancı zannedildim. Velhasıl üzüldüm desem yalan olur, gücendim desem olmaz. Hadi yine sinemaya bağlayayım: Qua Vadis İstanbul? (25 Ağustos 2021)

(26 Ağustos 2021)

Sadi Çilingir

sadicilingir@sadibey.com