03 – 09 Temmuz 2020, MC Film Haftalık (Weekly) Gişe Verileri için tıklayınız.
Aylık arşivler: Temmuz 2020
03 – 09 Temmuz 2020, Bir Film Haftalık Gişe Verileri
03 – 09 Temmuz 2020, Bir Film Haftalık (Weekly) Gişe Verileri için tıklayınız.
8. Canlandıranlar Film Festivali
Canlandıranlar Derneği tarafından düzenlenen 8. Canlandıranlar Film Festivali için geri sayım başladı. Bu yılki festival 16 – 18 Ekim 2020 tarihleri arasında, pandemi nedeniyle çevrimiçi olarak gerçekleştirilecek. Bu yılın temasını “Paranormal İletişim” olarak belirleyen festival ekibi, bu yıl ağırlığı Türkiye’den ve dünyadan animasyoncuların ve animasyon severlerin çevrim içi sohbetlerine veriyor ve webinarlarla iletişimde kalmasını hedefliyor.Ulusal çapta düzenlenen Canlandıranlar Film Yarışması bu ise bu yıldan itibaren uluslararası kimlik kazanıyor. Yarışmaya bu yıl Türkiye ve dünyadan 2500’e yakın kısa canlandırma film başvuruda bulundu.
Haftalık Seans Bilgileri, 10 – 16 Temmuz 2020
Gösterimdeki filmlerin 10 – 16 Temmuz 2020 seansları için tıklayınız. (Listeler eksiksiz değildir, bu salonlar ve seanslar dışında da gösterimler olabilir. Listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.)
Sadi Çilingir Yazıyor: Roma
Bir haberde hem doğru, hem yanlış bilgi verebilir misiniz? sadibey.com olarak son zamanlarda böyle haberler yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz Ancak bu bizim kabiliyetimizden kaynaklanmıyor. Gönderilen bültenleri orijinal haliyle kamuoyuna sunma prensibini uygulayan web sitemiz bu sorunu, şu sıra sürmekte olan bir film festivaliyle ilgili haberlerde mecburen yaşıyor. Her bültenin başına “Bu yıl ilk kez düzenlenen” ifadesini koyan festivale … Devamı… »
Özgür Başaran’ı Kaybettik
Sinema emekçisi, ışık şefi ve kameraman Özgür Başaran, 09 Temmuz 2020 Perşembe günü geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. 2004 yılı TMC Film yapımı, sinemamızın birden fazla yönetmenli nadir filmlerinden Anlat İstanbul’un kamera ekibinde çalışan, 2011 yılı yapımı Istanbul adlı sinema filminde ise Işık Şefi olarak görev yapan Özgür Başaran, 2014 yılı yapımı Annemin Şarkısı adlı filmde de kameramanlık görevini üstlenmişti. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.
Dünyanın En Önemli Sinemacıları 12 Punto’da Jüri Koltuğuna Oturacak
2. 12 Punto TRT Senaryo Günleri’nin jüri üyeleri belli oldu. 12 – 18 Temmuz 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilecek programda dünyaca ünlü tanınmış isimler bir araya gelecek. Jüri üyeleri arasında Avrupa Film Akademisi Başkanı Mike Downey, Cannes Film Festivali’nden Georges Goldenstern, Doha Film Enstitüsü’nden Fatma Hassan Al Remaihi, Saraybosna Film Festivali’nden Jovan Marjanovic ve ünlü film satış ajansı Films Boutique’den Gabor Greiner yer alacak.
- Basın Bülteni
- Etkinlik hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Okul Tıraşı
Ferit Karahan’ın yönettiği ve Ekin Koç, Mahir İpek, Cansu Fırıncı ile Melih Selçuk’un oynadığı Okul Tıraşı (Deskmate), 17 Haziran 2022′de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Asteros Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Şehirden tamamen izole, katı bir disiplinle yönetilen bir yatılı erkek okulunda okuyan Yusuf, esrarengiz bir şekilde hastalanan ve durumu her an daha da kötüye giden arkadaşını hastaneye ulaştırmak istemektedir. Başlangıçta okul bürokrasi yüzünden hastaneye götürülmeyen Memo, sonrasında istense de yoğun kar yağışının yolları kapatmasından dolayı hastaneye ulaştırılamaz. Acımasız hesaplaşmalar saklanan sırlar açığa çıkar.
Altyazı Sinema Dergisi’nin Temmuz 2020 Sayısı Çıktı
Altyazı Sinema Dergisi, Temmuz ayında yayınlanan 197. sayısında, pandemi nedeniyle tüm dünyada aylardır kapalı olan sinema salonlarını odağa alıyor. Kapsamlı Sinema Salonu dosyası vesilesiyle derginin kapağını da, 1958 yapımı Büyüyen Canavar (The Blob) filminin sinema salonunda geçen bir sahnesi süslüyor. Tüm dünyada sinema salonları yeniden açılırken, Altyazı bakışını sinema salonlarına, seyircilik adabının yüz yılda geçirdiği dönüşüme, sinema salonunu aşkın, romantizmin, ya da bastırılmış arzuların mekânı olarak tasarlayan, büyük düşlerin ve kâbusların birlikte görüldüğü yerler olarak hayal eden filmlere yöneltiyor.
Altyazı Sinema Dergisi’nin Temmuz 2020 Sayısı Çıktı yazısına devam et
Roma Tatili
Neredeyse dört aydır evden dışarı çıkmadığım için, geçen gün farkettim, ben yerimde oturuyorum ama beynim benim yerime gezip dolaşıyor. Aklına estikçe geçmişe geleceğe gidip geliyor. Gittiğim yerlerde, gidemediğim yerlerde, fırsat olsa da yeniden gitsem dediğim yerlerde fır dolanıyor. Bir gün 19. yüzyılda geziyor, bir gün 15. yüzyılda, bir gün orada, bir gün burada.
Kimi zaman bir mavi yolculuk öğleden sonrasında püfür püfür esen rüzgârı yüzümde hissederken, güvertede uzanmış heyecanlı bir roman okurken buluyorum kendimi. Üç dört gün önce de David Lean’in 4 saate yakın süren Arabistanlı Lawrence filmini bir kez daha izlerken, Birinci Dünya Savaşı’nın son yıllarında Filistin çöllerinde buldum kendimi. 1917 yılında 17 yaşında mezun edilen ve cepheye gider gitmez yaralanıp İngilizlere esir düşen dedemin izini sürdüm.
Sonra rotamız Roma’ya döndü. İtalya’da hayatın yavaş yavaş normale döneceğinin açıklandığı günlerde, halka açılacak ilk yerlerden birinin kitapçı dükkânı olacağını öğrenince, bir heyecan aldı beni. Roma’da buldum kendimi.
İtalya merak ve tutkusu bende dokuz, on yaşlarındayken Audrey Hepburn ve Gregory Peck’li “Roma Tatili” filmini gördüğüm zaman başladı. Bunu çok iyi biliyorum.
Sonradan uzun bir yoldan da olsa, mesleğim olacak gazetecilik kıvılcımı da ilk o filmle çaktı sanırım.
“Come prima”, “Luna Rossa” “Dio come ti amo” gibi duygusal şarkılar da, güzel bir ekmek kadayıfı dilimi üzerindeki kaymak gibi, sonunda beni İtalyanca öğrenmeye kadar götürdü.
Audrey Hepburn büyüleyici bir kadın. Buna kimsenin bir itirazı olacağını sanmam. Gregory Peck, benim küçük kız çocuğu kafamla bile, Roma’da görevli Amerikalı dış muhabir rolünde karizmasının zirvesindeydi. Her ne kadar karizma sözcüğünü o sırada bilmiyor olsam da.
22 yaşındaki Audrey Hepburn’u bize armağan eden, ünlü Fransız yazar Colette*. 50’li yılların başı. Colette o sırada 70’li yaşların sonuna geliyor. Monaco sahilinde tekerlekli sandalyesinde gezdirilirken, siyah tek parça mayosunun içinde ceylan gözlü, bu incecik, hatta sıska, kırılgan genç kadını görünce “İşte benim Gigi’m” diye çığlığı basıyor.
Broadway’de sergilenecek oyun için Audrey’i Amerika’ya götürüyorlar. Provalar başlıyor ama Audrey bir felâket. Sahnede sesi duyulmuyor. Dansçılığı var ama hiç sahnede oynamamış.
24 Kasım 1951 gecesi perde açılıyor ve bir mucize gerçekleşiyor. Audrey Hepburn izleyiciyi büyülüyor. Bir hafta içinde Hepburn’un adı büyük harflerle oyunun adından önce yazılıyor giriş kapısının üstündeki neon ışıklı kocaman tabelaya.
Audrey’in annesi Hollanda asıllı bir barones, babası İngiliz ve Avusturya kökenli zengin bir bankacı. Londra’da yaşıyorlar. Annesiyle babası hiç geçinemiyor, boşanıyorlar. Baba onları terk ediyor. Audrey terk edilme travmasını hayatı boyunca atlatamadığını söylüyor.
Çocuklukta yaşanan anne ya da baba travmalarının, daha sonra hangi zirveye çıkılırsa çıkılsın, hangi zenginlikler kazanılırsa kazanılsın, kolay kolay atlatılamaması, Cary Grant, Tony Curtis, Marilyn Monroe örneğinde olduğu gibi dünyaca ünlü birçok ismin de ömür boyu ayağında can yakıcı, ağır prangalar oluşturuyor.
1939 yılında İkinci Dünya Savaşı başlayınca, annesi Audrey’i alıp, daha rahat olabilecekleri umuduyla Londra’dan Hollanda’ya taşınıyor. Ama Nazi ordusu Hollanda’yı işgal edince çok zor bir beş yıl geçiriyorlar. Aile tüm servetini yitiriyor, açlık çekiyorlar. Hastalanıyorlar.
Audrey 15 yaşındayken mesaj taşıyarak ve bale yapıp para toplayarak Hollanda direniş hareketine destek oluyor. Savaş bittikten sonra tekrar Londra’ya dönüyorlar. Audrey hayatını kazanmak için dansa ve modelliğe başlıyor.
1989 yılında UNICEF İyi Niyet Elçisi atanınca, savaş sonrasında kendisini besleyen ve tedavi eden örgüte bir nevi gönül borcunu ödüyor. Dünya çocuklarının meleği oluyor.
Colette, “İşte benim Gigi’m” diye 1951 yılında onu ışıkların önüne çıkarana kadar, Audrey İngiltere’de birkaç filmde oynasa da bir varlık gösterememiş.
“Gigi” müzikali sürerken, William Wyler’ın çekeceği “Roma Tatili” filminde asi “Prenses Ann” rolü için düşünülen Elizabeth Taylor ve Jean Simmons müsait olmadığı için, Audrey Hepburn’la deneme çekimi yapılıyor. Yönetmen Wyler doğallığından etkilenerek tecrübesizliğine rağmen rolü ona veriyor.
Audrey ilk önemli Hollywood filminden dünya çapında bir yıldız olarak çıkıyor. 1953 yılında en iyi kadın oyuncu dalında Oscar, Altın Küre ve Bafta ödüllerinin üçünü birden alarak görülmemiş bir başarıya imza atıyor. Bir anda dünyanın en tanınmış, en sevilen yıldızlarından biri oluyor. Adını herkese öğretiyor.
“Zamansız” bir film olarak nitelenen “Roma Tatili”nin bir özelliği de tamamen Roma’da dış mekânlarda ve Cinecitta’da çekilmiş olması. Film “1953 yılı Roması’nın aynası” olarak niteleniyor.
Hâttâ turistlere “Roma Tatili” filmi çekim yerlerini ziyaret için İspanyol Merdivenleri’nden başlamak üzere on onbeş duraklı çeşitli turlar sunuluyor. Tabii ki hepsi koronavirüs öncesi dönemde.
Ben böyle bir tura katılmadım, ama Roma’ya ikinci gidişimde filmden aklımda kalan bir lokantanın peşine düştüm. Vespa motosikletle Roma’yı turladıkları gün, Audrey Hepburn yani kaçak “Prenses Ann” ile Gregory Peck yani gazeteci “Joe Bradley”in gittiği, gazetecilerle politikacıların iç içe olduğu, her kafadan bir sesin çıktığı tıklım tıklım dolu lokantayı aramaya koyuldum. Benim aklımda kalan film karesi buydu.
Sora sora kendimi, Piazza del Parlamento’nun köşesinde, Vicolo Rosini 4 no’da, yerel lezzetler, geleneksel Roma yemekleri sunan “Trattoria Dal Cavalier Gino”nun (“Da Gino al Parlamento” da deniyor) kapısında buldum.
Heyecanım, hevesim kursağımda kaldı çünkü kapı duvar, lokanta kapalıydı. Kapıda kalakaldım.
Ertesi gün tam öğle vakti yine lokantanın önündeydim. Açık kapıdan görüyorum, içerisi tıklım tıklım. Beline bağlı bembeyaz önlüğü, otuz yaşların ortasında uzun boylu bir görevli kapının önünde belirdi.
“Doluyuz. Rezervasyonunuz yok. Rezervasyon yaptırıp yarın gelin,” dedi.
“Olmaz,” dedim. “Ben yarın memleketime dönüyorum. Dün de geldim kapalıydınız. Roma Tatili filminden hatırladığım bu lokantayı bulmak için çok uğraştım ben.”
Herhalde benim gibi gelip filmdeki lokantayı arayıp soran başkaları da vardı ki görevli hiç şaşırmış görünmedi.
“Bu o lokanta değil. O zaten sette çekilmiş,*” dedi. Sonra “Bekleyin burada bir dakika,” deyip içeri girdi.
İki üç dakika sonra geri geldi. Kapının hemen girişinde, sol taraftaki camekânın önüne konmuş tek kişilik masayı gösterek, “Bu hanım sizin masasına oturmanıza izin verdi. Geçin içeri. O da turist zaten,” dedi.
70 yaşlarındaki hanımefendiye teşekkür edip, çantam kucağımda, küçücük masanın karşı köşesine yerleştim. Artık ne kadar yerleşebildiysem. Derin bir nefes aldım. Çok konforlu bir durumda olmasam da arzu ettiğim şeyi gerçekleştirebildiğim için mutluydum.
Lokanta uğultulu havası, hararetli hararetli sohbet eden müşterileri, talepleri karşılamak için müşterilerin arasında ellerinde tabaklarla gidip gelen garsonlarıyla tam aklımda kalan film karesindeki gibiydi. Uzaktan kapının dibinden görebildiğim tavan süsleri ve iç dekor da şahaneydi.
Bu koronavirüs yüzünden bir süre daha evde fazla zaman geçireceğiz, seyahatlere de pek gidemeyeceğiz gibi görünüyor. Böyle bir hafta sonunda, hâlâ sinemanın en başarılı romantik komedilerinden biri kabûl edilen “Roma Tatili”ni izlemek keyifli bir seçenek olabilir.
Olay, dilimlenmiş bir elma ya da portakal tabağıyla veya bir iki bardak demli çayla daha da zenginleştirilebilir. Unutmayın, artık tarih olan 1953 Roması’nı izlemek de işin cabası.
* Not: Peşine düştüğüm lokanta sahnesi, “Roma Tatili Yürüme Turu” programına göre, sanırım Pantheon’un yan tarafında, Via della Rotonda’nın köşesinde, varlığını artık şık bir giyim mağazası olarak sürdüren eski G. Rocca Cafe’de çekilmiş.
Kaynakça:
- http://www.broadway.com/buzz/180286/history-lesson-learn-how-colette-audrey-hepburn
- https://www.gpsmycity.com/tours/roman-holiday-movie-walking-tour-5090.html
(15 Temmuz 2020)
Çiğdem Kömürcüoğlu
Hülya Avşar’ın Yeni Keşfi
Hülya Avşar, genç şarkıcı Kerem Yeğinboy’un Yalanlar İçinde şarkısının klibinde oynadı. Bir kadının değişik ruh hallerini gördüğümüz ve geçtiğimiz hafta çekilen klibi Kemal Başbuğ yönetti. Avrupa Müzik etiketiyle çıkacak şarkı, 08 Temmuz’da tüm dijital platformlarda yer alacak. Şarkının söz ve müziği Kerem Yeğinboy’a ait. Genç şarkıcı İngiltere’de İşletme üzerine eğitim almış ve master yapmış. Fakat müzik çalışmaları daha ağır bastığından kendini müziğe vermiş.
- Basın Bülteni
- Klip tanıtımını izlemek için tıklayınız.
Jale Aylanç’ı Kaybettik
Sinema, tiyatro ve dizi oyuncusu Jale Aylanç, 07 Temmuz 2020 Salı günü hayatını kaybetti. Bir Yudum Sevgi, Kırlangıç Fırtınası, Düttürü Dünya, Olur Olur, Sonsuz Bir Aşk, Unutursam Fısılda, İlk Öpücük gibi sinema filmlerinde, rol alan Aylanç, 23 Mart 1948′de İstanbul’da doğdu. Sanat hayatına, 1964 yılında Halkevlerinde tiyatro ile başladı, ertesi yıl Orhan Elçin Tiyatrosu’nda sahneye çıkmaya devam etti. Cenazesi, 09 Temmuz 2020 Perşembe günü Ankara Karşıyaka Camii’nde kılınacak namazı müteakip Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verilecek merhumeye tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.
Arabada Sinema Keyfine Devam
Türk Telekom’un ayrıcalıklı hizmetler sunan markası Prime, Prime Açık Hava Sineması’nı bu yıl sosyal mesafe kurallarını göz önünde bulundurarak arabalı sinema konseptiyle buluşturdu. Haziran ayında film keyfine yeniden kavuşan Prime kullanıcılarının talebi üzerine Türk Telekom, arabalı sinema gecelerini uzatma kararı aldı. 09 – 18 Temmuz 2020 tarihleri arasında yapılacak yeni gösterimlerin adresi, yine Boğaz kıyısındaki Ortaköy Açık İSPARK olacak.
BluTV’den İlk Özel Yapım Sinema Filmi
BluTV’nin sevilen dizilerinden 7Yüz’ün yeni hikâyesi İnsanlar İkiye Ayrılır sinema filmi olarak seyircilerle buluşmaya hazırlanıyor. Bankaların peşine düş-e-medikleri borçları satın alıp, her ne pahasına olursa olsun tahsil etmeyi kendine misyon edinmiş bir şirkette çalışan Duygu ve Bahadır’ın yollarının Ceren’le kesişmesiyle değişen hikâyelerinin anlatıldığı İnsanlar İkiye Ayrılır, oldukça sert bir sistem eleştirisi.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Gülten Taranç’ın 4. Single Çalışması Sobe Tüm Dijital Platformlarda
Yağmurlarda Yıkansam adlı uzun metraj sinema filmiyle dikkat çeken yönetmen Gülten Taranç’ın 4. single çalışması Sobe tüm dijital platformlarda yayına verildi. Gülten Taranç’ın sözünü ve müziğini yazdığı, aranjesi Umut Utku’ya ait Sobe daha önce 4. Tanju Okan Beste Yarışması’nda finalist olarak yarıştı. Karantinada şarkıya evinde klip çeken Taranç; “Müzik piyasası sinemadan bile zor, Son single çalışmam Ocak 2021’de piyasaya çıkacak.” dedi.
- Basın Bülteni
- Sobe’yi izlemek için tıklayınız.
Gülten Taranç’ın 4. Single Çalışması Sobe Tüm Dijital Platformlarda yazısına devam et