İnsanlıktan Umut Kesilmez

Tecavüze uğrayarak öldürülmüş genç bir kızın acılı annesinin adaletin yerini bulması için yapamayacağı şey yoktur. Missouri eyaletine bağlı Ebbing kasabasında yaşayan Mildred Hayes, tam yedi aydır evinin yakınlarında katledilmiş kızının katillerinin yakalanmasını beklemektedir. Yetkililerin dikkatini çekmek için harekete geçmeye karar verir ve kasabanın çıkışında, otoyol yapıldığından beri pek kullanılmayan tali yolda boş duran üç adet ilan panosunu kiralar.

Bu hafta gösterime giren ve Mart başında dağıtılacak olan Oscar ödüllerinin en güçlü adayı konumundaki ‘Three Billboards Outside Ebbing, Missouri’ adını bu ilan panolarından alıyor. Sırasıyla şu ibarelere yer veriliyor panolarda: ‘Ölmek Üzereyken Tecavüze Uğradı’; ‘Hâlâ Kimse Tutuklanmadı’; ‘Bu Nasıl İştir Şerif Willoughby?’. Kederli annenin herkesin sevdiği, üstüne üstlük ölümün eşiğinde kanserle cebelleşen kanun adamına meydan okuyuşu kasaba halkınca hoş karşılanmaz. Başta peder olmak üzere ilanları çekmesi için ona baskı yaparlar. Ancak Mildred’ın vazgeçmeye niyeti yoktur. Bazı insanların işlerine odaklanarak, siyahlarla uğraşmak yere kızının kanlı katillerinin izini bulmasını istemekte kararlıdır.

Bizde ‘Üç Billboard Ebbing Çıkışı, Missouri’ adıyla gösterime sokulan film, tanınmış oyun yazarı Martin McDonagh imzasını taşıyor. 1970 Londra doğumlu, İrlanda asıllı İngiliz yazar filmlerinden önce tiyatro oyunlarıyla tanındı ülkemizde. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda yıllarca (AKM kapanana kadar) afişte kalmış, Sumru Yavrucuk ve Rüçhan Çalışkur’un üstün yorumlarıyla çok sevilmiş ‘Leenane’in Güzellik Kraliçesi’ ya da ilk kez 2003 yılında Kenter Tiyatrosu’nca sahnelenen ‘Inishmore’lu Yüzbaşı’ oyunlarıyla. Yazar/yönetmen olarak sinemaya adım atışı da ilginçtir. 2008 yapımı ilk uzun metrajı ‘In Bruges’ kısa süre içinde unutulmazlar arasına girdi. Bizde de gösterime giren 2012 yapımı ‘Yedi Psikopat’ın ardından çektiği ‘Üç Billboard’ ile kendisine bağlanmış umutları boşa çıkarmayan mükemmel bir filme daha imza atıyor McDonagh.

Oyunlarında başrolü ağırlıklı olarak kadın karakterlere vermiş olan sanatçının adını zikrettiğimiz önceki sinema filmleri baskın erkek karakterler etrafında şekilleniyordu. Bu defa, aynen oyunlarında olduğu gibi, güçlü bir kadın karakter yönlendiriyor hikâyeyi. Yaklaşık 20 yıl kadar önce Amerika’yı boydan boya katederken bir ilan panosunda gözüne çarpan mesajdan yola çıktığını ifade ediyor söyleşilerinde. Bunca yıldır hiç aklından çıkmayan mesajın ardındaki öfke ve kederin bir kadına ait olduğunu düşünmüş ve öyküyü bunun üzerinden geliştirmiş.

Mekân olarak Amerika’nın güney kırsalını seçmesi bölgenin sinematografik zenginliğinden kaynaklanmış. Filmin adının geçtiği Missouri eyaletine bağlı ‘Ebbing’ hayali bir kasaba. Çekimler Silver, Güney Carolina’da yapılmış. Ancak, ırksal gerilimin yüksek olduğu, erkek egemen, neredeyse 50’li yıllardan beri fazla bir değişime uğramamış derin Amerika’nın tipik kasabaları olarak, birbirlerine çok benzeyen yerleşim bölgeleri bunlar.

Ben Davis’in panoramik görüntüleri ve Carter Burwell’in country ezgileri eşliğinde çağdaş bir western havası taşıyor McDonagh’ın filmi. Lakin izlediğimiz sıradan bir ‘kahraman kötülere karşı’ öyküsü değil. Bir John Wayne ya da Clint Eastwood edasıyla kasaba meydanına inen Mildred kanunu sağlamakla yükümlü zevatla çatışıyor önceleri. Ancak kabaca iyi ve kötü olarak sınıflandırmıyor kişilerini İngiliz sinemacı. İnsanlıktan umudunu kesmeyen, değişim ve dönüşüm üzerine bir anlatı şekilleniyor iki saat süresince.

Aksiyondan ziyade karakter gelişimi üzerinden ilerleyen bir çalışma ‘Üç Billboard’. Bu amaçla, daha önce ‘Galaksinin Koruyucuları’ ve ‘Doctor Strange’ gibi gösterişli Marvel uyarlamalarında çalışmış usta sinematograf Davis’in kamera hareketleri abartıdan uzak. McDonaugh’un senaryosu da, bu amaç doğrultusunda, karakter dönüşümlerinin peşinde olaylar dizisinden ve kolay çözümlerden uzak duruyor. Tüm bu öncelikler filmi sırtlayıp götüren üç büyük oyuncunun (üçü de Oscar adayı) mükemmel kompozisyonlarına olanak sağlamış. İngiliz yazarın hikâyeyi kaleme alırken başından beri düşünmüş olduğu Frances McDormand, 1996 yapımı ‘Fargo’dan beri belki de en muhteşem performansında parlıyor. Yönetmenin de tercihi doğrultusunda acılı karakteri duygusal olarak istismar etmiyor, hatta kederin ağırlığıyla yaşlanmış annenin kayıtsız aksiliğini vurgulayarak karakterle aramıza sınır koyuyor. İlan panolarının çevresini çiçeklerle süslerken, yavru ceylanın bakışında kızını hissettiği o insanın içini cız ettiren sahnede bile son derece kontrollü.

Başlangıçta karanlık, ırkçı, (belki de bastırılmış eşcinselliği yüzünden) homofobik çavuş Dixon karakterinin dönüşümünde harikalar yaratıyor filmin bir diğer başarılı yorumcusu Sam Rockwell. Bağımsız Amerikan sinemasının bu pek kadri kıymeti bilinmemiş oyuncusundan istediğini almış McDonagh. Keza incelikli yorumuyla şerif Willoughby’de bir kez daha klasını konuşturuyor Woody Harrelson.

Hikâyesiyle, sinematografisiyle, oyuncu yönetimiyle, trajedi ile mizahı ustaca dengeleyen diyalogları ile yılın en iyi filmlerinden biri ‘Üç Billboard’. Kaçırmamaya çalışın.

(01 Şubat 2018)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com