Almanya’ya Göçün Hatıra Defteri

57 yıl önce Türkiye’den Almanya’ya göç edenlerin hayatını anlatan Nebil Özgentürk imzalı belgesel Almanya’ya Göçün Hatıra Defteri’nin prömiyeri, Nâzım Hikmet’in 116. doğum yılı şerefine, Almanya’nın Wuppertal kentinde 20 Ocak Cumartesi akşamı gerçekleşecek. İstanbul Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı ile Köln Nâzım Hikmet Kültür Sanat Vakfı’yla Dayanışma Derneği tarafından organize edilen gecenin sunuculuğunu Selçuk Yöntem üstlenirken, Zülfü Livaneli, Rutkay Aziz, Leman Sam, Tilbe Saran, Melike Demirağ, Ferhat Livaneli gibi sanatçılar şarkı, şiir ve konuşmalarla geceye katılacaklar. Gecede aynı zamanda, Nâzım Hikmet Türk – Alman Dostluk Ödülleri de sahiplerine sunulacak.

Almanya’ya Göçün Hatıra Defteri yazısına devam et

Hafıza

Mark Palansky’nin yönettiği ve Peter Dinklage, Matt Ellis, Anton Yelchin ile Julia Ormond’un oynadığı Hafıza (Rememory), 26 Ocak 2018’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Filmdom Media tarafından vizyona çıkarıldı.
Gordon Dunn, ünlü bir bilim adamıdır. Çığır açan yeni bir cihaz üreten Gordon, cihazın tanıtımından kısa bir süre sonra gizemli bir şekilde ölü bulunur. Gordon’un eşi Carolyn için bu ani ölüm tam bir yıkım olur. Acılı kadın her şey ile bağını yitirip kendi kabuğuna çekilir. Hayat sıradan akışına dönerken Gordon’u tanıdığını iddia eden gizemli bir adamın ortaya çıkması her şeyi değiştirir. Adam ölümün ardındaki gizemi ortaya çıkarmaya çalışır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Tuzdan Kaide

Burak Çevik’in yönettiği ve Zinnure Türe, Nazan Kesal, Nalan Kuruçim ile Nihal Koldaş’ın oynadığı Tuzdan Kaide, önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla ????? tarafından vizyona çıkarılıyor.
Zamanda sabitlenmiş otuz yaşlarındaki münzevi bir hayat sürmekte olan bir kadın, mağarayı andıran bir odada yaşamaktadır. Şehre yaptığı ender ziyaretlerde iblislerin musallat olduğu söylenen bir sandalcıyla sohbet  etmeyi sürdürmektedir. Bu ziyaretlerde ayrıca şehrin ıssız ve ücra köşelerinde ikiz kardeşini de aramaktadır. Zamandan uzak, kopmuş ve mekânı belirsiz, bilinmeyen bu yolculukta aynı rüya yeniden, tekrar tekrar anlatılır.

Tuzdan Kaide yazısına devam et

Çürümüş Bir Toplumda Mutlu Olmak Mümkün mü

2017 yılının en iyi filmleri seçkimde ikinci sırada yer verdiğim ‘Sevgisiz / Nelyubov’ nihayet sinemalarda. Çağdaş Rus sinemasının en önemli isimlerinden Andrey Zvyagintsev’in çarpıcı dramasının açılışında, siyah fon üzerinde tek bir nota piyanodan tekrarlanırken, yükselen volüm tekinsizliğin ve kötüye doğru gidişin alametlerini iletir izleyiciye. Karlar içinde asırlık bir ağacın çıplak gövdesi belirir daha sonra perdede. Buz gibi soğukta bir orman gölünde sakin yüzen ördeklerin huzurunu hissederiz bir an için. Sonrasında birkaç ay öncesine dönerek hikâyeyi izlemeye başlarız. Bir okul binasına sabitlenir kamera. Birazdan zil çalacak ve çocuklar dağılacaktır. Sırtında çantası orman yolundan tek başına yürüyen Alyoşa eve dönmek için acele etmez. Zira Moskova’nın koyu gri sonbaharı kadar kasvet yüklüdür yuvası.

Boşanmış anne ve babası satışa çıkardıkları küçük banliyö dairesini zorunlu olarak paylaşmaktadır bir süreliğine. Bitmiş bir mutsuz evliliğin tüm kâbusu çökmüştür evin her köşesine. Hayalkırıklığı, kırgınlık, kin, öfke patlaması sarmıştır her yanı. Bağırış çağırış içerisinde birbirlerine olan nefretlerini haykıran Zhenya ile Boris yeni birer partner bulmuşlardır bile. Hayatlarında 12 yaşındaki çocuklarına yer yoktur artık. Kapı ardında herşeyi işiten Alyoşa sessiz gözyaşlarını akıtırken ebeveynleri yeni mutluluk arayışlarının peşinden sürüklenecektir.

Ertesi sabah okul için koşar adımlarla uzaklaşan Alyoşa eve bir daha geri dönmez. Sevgilileriyle birlikte olan anne baba, çocuklarının yokluğunu iki gün sonra okuldan gelen uyarıyla öğrenir. Zorlu hava koşullarında köşe bucak aranmaya başlar küçük Alyoşa. Eski karı kocanın zorunlu olarak biraraya geldiği bu süreç boyunca, karşılıklı öfke ve bezginlik giderek doruğa tırmanacaktır.

Usta yönetmen Zvyagintsev’in Sovyet sonrası düzenle hesaplaşması devam ediyor. Rus sinemacının ‘Yeni Rusya’ üzerine daha öfkeli bir politik söylem tutturduğu bir önceki başyapıtı ‘Leviathan’, mikro bir olaydan yola çıkarak Putin yönetiminin yozlaşmış kurumları üzerine tanıklığa dönüşüyordu. Büyümüş ve çürümüş ‘Devlet’i ‘dev bir balina iskeleti aracılığıyla görselleştirmişti günümüz Rusya’sındaki ahlaki ve hukuki çöküntüyü cesurca irdeleyen filminde. ‘Sevgisiz’ ile çürümüş, hayati kurumları ardı ardına işlevsiz hale gelmiş Rus toplumunu otopsi altına yatırıyor bir kez daha. Şiddetle, kavgayla yoğrulmuş bir toplumda mutlu olabilmenin imkansızlığı üzerinde duruyor.

Zhenya ‘ben bir canavar mıyım’ diye soruyor kendinden epeyce büyük sevgilisine bir sahnede. Geçtiğimiz Eylül ayında Adana Film Festivali sırasında yaptığımız görüşmede yönetmenin de altını çizdiği üzere, aslında kadın da, eski kocası da normal sıradan insanlar. Yakınlarına, komşu halklara karşı saldırgan nefret yüklü bir havayı solurken, gelecek ve hayatta kalma kaygısı para, mevki, başıboş bir özgürlüğe takılmış insanların huzurlu ve mutlu olabilmeleri mümkün müdür. Varlıklı ikinci bir eş, lüks içinde bir yaşam, alabildiğine özgür cinsellik ve ‘selfie’lerle idame ettirilmeye çalışılan bir hayat mutluluk getirecek midir. Boris’in hamile sevgilisiyle mutluluk illüzyonu ne kadar sürecektir. Komşu Ukraynalı kadının televizyondan yükselen çığlığına kayıtsız, Rus olimpiyat takımının eşofmanıyla lüks evin balkonunda yürüme bandına çıkmış Zhenya’nın kameraya diktiği gözlerinden mutluluk okunabilir mi. Oysa Alyoşa’yı ararken bir sahnede Boris’e ‘mutlu olmayı öylesine istemiştim ki’ itirafında bulunacaktır genç kadın. En başında korkunç annesinden sevgi görememiş, ondan kurtulmak için Boris’le evlenmiş, ancak dünyaya getirdiği kendi çocuğunu sevmeyi becerememiştir.

Koyu gri atmosferi, mükemmel sinematografisi ve yoğun hüznüyle son dönemin en iyi filmlerinden biri ‘Sevgisiz’. Yönetmenin yazar Oleg Negin ile 2007 yapımı ‘Sürgün’de başlayan dördüncü birlikteliği. Çok iyi yazılmış, yönetilmiş, oynanmış, başta ve sonda Evgueni ile Sacha Galperine ikilisinin piyanoda tek notaya dayalı yükselen çığlığı ’11 Cycles of E’ (Mi’nin 11 Döngüsü) ile boğazımıza düğümlenen kusursuz bir başyapıt.

Zvyagintsev hayatı boyunca ülkesinde yaşamış. Kendi dili dışında başka bir dil bilmiyor. Sorularımızı çevirmeni vasıtasıyla cevaplıyor. Hikâyesinin Moskova’da geçtiğini, ülkesinde gazetecilerin Alyoşa misali iz bırakmadan ortadan kaybolduğunu söylüyor. Ancak çağımızda sevgisizliğin ve çürümüşlüğün yalnızca Rusya ile sınırlı kalmadığının, anlattıklarının evrenselliğinin altını özenle çiziyor. Söylediklerine katılmamak mümkün değil.

(25 Ocak 2018)

Ferhan Baran

[email protected]

2016 – 2017 Yılı Film Festivalleri Değerlendirmesi

Türkiye’de 2016 ve 2017 yıllarında yapılan film festivalleri veya yarışmalar çerçevesinde belgesel, kısa film ve animasyon yarışmalarında 2016 ve 2017 yapımı filmlerin aldığı ödüller kameraarkasi.org linkindeki dosyada sıralandı. Hayri Çölaşan tarafından hazırlanan araştırma http://www.kameraarkasi.org sitesinde yer alan veri tabanı çalışmasından çıkan sonuçtur. Bittiğinde kitaba dönüşecek proje film ve belgesel alanında yazılacak birçok kitabın kaynağı olacak.

2016 – 2017 Yılı Film Festivalleri Değerlendirmesi yazısına devam et