Yazımın başlığı ‘İşe Yarar Bir Şey’in Adana Film Festivali’ndeki gala gösteriminin ardından bir izleyicinin sözlerinden alınma. Yönetmen Pelin Esmer gibi ben de pek etkilendim bu saptamadan. Bu hafta sinemalarımızda gösterime giren filmin ana karakteri bir şair. Avukatlık mesleğini de sürdüren Leyla ile hemşirelik son sınıf öğrencisi Canan’ın yolları İstanbul’dan İzmir’e giden gece treninde kesişiyor. Lise arkadaşlarıyla yıllar sonra ilk kez buluşacağı 25. yıl yemeğine gitmek üzere Mavi Tren’e binmiştir Leyla. Babasına iş görüşmesine gidiyorum diye yola çıkan Canan’ın niyeti başkadır oysa; bir kaza sonucu boynundan aşağısı tutmayan Yavuz’un ötanazi arzusunu gerçekleştirecektir. İki kadının trende başlayan arkadaşlıkları huzursuz genç hemşire adayının sırrını ifşa etmesiyle gizli bir suç ortaklığına dönüşür. Uzun gecenin sonunda İzmir’e vardıklarında Yavuz’un kaderini üçü birlikte tayin edeceklerdir.
‘İşe Yarar Bir Şey’ (hizmet dışı kalmış ve halen akıbeti belirsiz) Haydarpaşa tren istasyonundan başlayan bir içsel yolculuğun hikâyesi. Herşey, Esmer’in Bıçakçı’ya şair bir kadınla ilgili bir film yapalım önerisiyle başlamış. Fazla edebi olacağı endişesiyle iç ses kullanma konusunda tereddüde düşmüşler bir süre. Ancak Esmer’in ustalıklı sineması Bıçakçı’nın şairane metniyle pek güzel örtüşmüş ve ortaya başarılı bir olgunluk çağı yapıtı çıkmış. ‘Trenin içinde film çekmenin, tren yolculuğu kadar keyifli olduğunu’ ifade ediyor sinemacı. Uzun bir ilk yarı boyunca dar mekânı incelikle kullanıyor. Yolcuların farklı hikayelerinin yanı sıra, tren penceresinden tanık olduğumuz sokaklara, insanlara, farklı hayatlara her zamanki belgeselci titizliğiyle hikayesinde yer açıyor. İstasyon görevlilerinden kaçan duvar ressamının karaladığı karga motifi ile trendeki olayları Yavuz’a taşıyor.
Körfez’e bakan penceresinden hareket halindeki insanları, sokak satıcılarını, faytonları izleyen genç adamın hayranı olduğu şairle karşılaşmasının coşkusuna (‘bana hemşire yerine şair yollamışlar’) Latin Amerikan edebiyatının önde gelen temsilcilerinden Arjantinli yazar Julio Cortázar’ın ‘Bir Sarı Çiçek’ adlı öyküsü, Barış Bıçakçı’nın film için kaleme aldığı müthiş şiiri ‘Fotoğraf’ katılıyor. Bıçakçı’nın ‘hayatı bizi yaprakları arasında kurutan bir kitap olarak’ betimlediği dizelerine üst kattan yükselen ve Reha Erdem’in ‘Jîn’inden sonra bir kez daha bir filmimizde kullanılan İzlandalı çellist Hildur Gudnadóttir’in güzelim tınıları (Strokur) eşlik ediyor.
Nuri Bilge Ceylan filmlerinden aşina olduğumuz Gökhan Tiryaki’nin imzasını taşıyan görüntüleri, Başak Köklükaya, Öykü Karayel ile Yiğit Özşener’in birinci sınıf oyunculukları ile beslenen ‘İşe Yarar Bir Şey’ yılın en iyi çalışmalarından biri. Kaçırmamaya çalışın.
(26 Ekim 2017)
Ferhan Baran
[email protected]