Taika Waititi’nin yönettiği ve Chris Hemsworth, Tom Hiddleston, Cate Blanchett ile Idris Elba’nın oynadığı Thor: Ragnarok, 27 Ekim 2017’de UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
Hikâyede Thor, güçlü çekicinden mahrum bir şekilde, evrenin diğer tarafında mahkûm olur ve Asgard’a geri dönüp, Asgard medeniyetinin sonu anlamına gelen ve yeni güçlü bir tehdit olan kötü Hela’nın ellerinde Ragnarok’u durdurmak için, kendini zamanla bir yarış içinde bulur. Ama önce, kendisini eski ortağı ve dostu olan Avenger, yani İnanılmaz Hulk ile karşı karşıya getirecek olan ölümcül bir yarışmadan sağ çıkmayı başarmak zorundadır.
Günlük arşivler: 24 Ekim 2017
Beginner, 17 Kasım’da Vizyonda
Burçak Üzen’in ilk uzun metrajlı filmi Beginner, 17 Kasım’da vizyona giriyor. Güven Kıraç, Birsen Dürülü, Ali Uyandıran, Bülent Çolak gibi oyuncuların rol aldığı film 60 yaşlarında taksi şoförlüğü yapan Faruk’un İngilizce öğrenme sürecini anlatıyor. Bu zorlu süreçte Faruk’un karşısına çıkan insanlar, olaylar ve yaşanan değişimler anlatılıyor. Bu yıl 17 – 26 Kasım’da beşincisi düzenlenecek Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’nde yarışma filmi olan Beginner, Faruk’un hayatına etki edecek bir olayın beklentisiyle sinemasever seyirciyi meraklandıracak bir çalışma. Güven Kıraç ve Birsen Dürülü’nün bu yolda birbirlerine destek veren oyunculukları da görülmeye değer.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Morg
Tuncer Gürbüz’ün yönettiği ve Emin Gümüşkaya, Gamze Pelin Gökçe, Cengiz Demir Öztürk ile Banu Ölmez’in oynadığı Morg, 24 Kasım 2017’de MC Film dağıtımıyla İstanbul Medya tarafından vizyona çıkarıldı.
Yıllar önce Emin’in kızı evlilik dışı bir ilişki ile hamile kalmıştır. Bu durumu sadece Annesi bilmekte ve Emin’den gizlemektedirler. Dindar bir aile reisi olan ve kızıyla gurur duyan Emin bir gün işten erken gelir; eşinin kızının dizlerinin dibinde bir şeyler yaptığını görür. Kapı arasından izlerken eşinin laflarını dinler. Eşi kızına tembihte bulunuyordur. Hamileliğinin son aylarına geldiğini saklanacak hali kalmadığını, evden uzaklaşması gerektiğini söyler.
Necdet Yaşar’ı Kaybettik
Tambur sanatçısı Necdet Yaşar, 24 Ekim 2017 Salı günü (bugün) hayatını kaybetti. Yaşar, Tamburi Mesut Cemil’in yönettiği Klasik Koro’da, Münir Nurettin Selçuk’un yönettiği İstanbul Belediye Konservatuarı İcra Heyeti’nde çalıştı. Dertli Gönüller ve Gönülden Gönüle adlı filmlerin müziklerine katkıda bulunan Yaşar, Mehmet Eryılmaz’ın yönettiği Dünden Yarına Musiki İnsanlarımız: Necdet Yaşar adlı belgesele de konu oldu. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.
Michel Hazanavicius: Organizasyon Çok İyi, İnsanlar Çok Sıcakkanlı
54. Uluslararası Antalya Film Festivali’nin film seçkisinde Le Redoutable filmiyle yer alan, Oscar ödüllü ünlü Fransız yönetmen Michel Hazanavicius festivale tam puan verdi. Ünlü yönetmen, sabah saatlerinde basın mensuplarıyla, ardından da festival kapsamında gerçekleştirilen Soru – Cevap bölümünde de Antalyalı sinemaseverlerle bir araya geldi. Hazanavicius, Uluslararası Antalya Film Festivali’nin çok iyi bir organizasyon olduğunu belirtti.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Michel Hazanavicius: Organizasyon Çok İyi, İnsanlar Çok Sıcakkanlı yazısına devam et
Ketenpere
Kamil Çetin’in yönettiği ve Şafak Sezer, Hakan Ural, Mehmet Esen ile Elif Erol’un oynadığı Ketenpere, 03 Kasım 2017’de UIP Filmcilik dağıtımıyla Film İstanbul tarafından vizyona çıkarıldı.
Kalender, bir akrabasının cast şirketinde çalışan ve arada dizilerde, filmlerde ufak roller alan bir figürandır. Uzatmalı sevgilisi İmge ile evlenme hayalleri kurmakta; yaşadığı semtteki çevresine ufak tefek roller ayarlamaya çalışmaktadır. Akrabasının adının karıştığı bir mali suçu üzerine alan Kalender, kısa bir süre cezaevine girer ve orada Vefa isimli bir mahkumla karşılaşır. Vefa cezaevinden çıktıktan sonra çok sevdiği Kalender’e yardım etmeye ve ona bir film çektirmeye karar verir.
Türk Sinemasının Ustaları, Yeşilçam Sahne’de Anılıyor
54. Uluslararası Antalya Film Festivali, Yeşilçam Sahnede kabaresi ile Türk sinemasının Yeşilçam Sahnede kabaresi festival kapsamında farklı sahnelerde Antalyalılarla buluşuyor. Sinemamızın ustalarını anan ve festivale renk katan etkinlikte; Behzat Uygur, Uğur Babaürhan, Müge Zümrütbel, Süheyl Uygur ve Ömer Yılmaz’dan oluşan oyuncu ekibe, bir çok ödül almış müzik direktörü Serpil Günseli’nin şefliğindeki orkestra eşlik ediyor.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Türk Sinemasının Ustaları, Yeşilçam Sahne’de Anılıyor yazısına devam et
54. Ulusal Yarışma’da Kar Gösterildi
54. Ulusal Yarışma’nın dördüncü gününde bir Antalya filmi olan Emre Erdoğdu’nun ilk uzun metrajlı filmi Kar filmi izlendi. Başrollerini Hazar Ergüçlü, Ozan Uygun, Halil İbrahim Babür ve Doğaç Yıldız’ın paylaştığı Kar da Ulusal Yarışma’da gösterilen diğer filmler gibi izleyicinin yoğun ilgisi ve beğenisiyle karşılandı. Ekibin de katıldığı Beyoğlu Sineması’ndaki gösterimin ardından yapılan söyleşide Erdoğru, filmin Antalya Film Fonu desteğiyle çekildiğini söyledi.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
- Yarışma hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Taksim Hold’em
Michael Önder’in yönettiği ve Kenan Ece, Damla Sönmez, Emre Yetim ile Nezih Cihan Aksoy’un oynadığı Taksim Hold’em, 27 Nisan 2018′de Kurmaca Film dağıtımıyla Bluff Films tarafından vizyona çıkarıldı.
Alper, evlerinin yakınındaki protestoya katılmayı reddeder. Lise arkadaşlarıyla haftalık pokerini oynamak istemektedir. Arkadaşları ise dışarıdaki eylemlere katılıp katılmamak üzerine tartışmaya girişirler. Tam oyuna başlarken sokakta arbede çıkar. Alper’in itirazlarına rağmen arkadaşları dışarıdakilerin eve sığınmasına izin verirler. Yaşananların etkisiyle tartışmalar şiddetlenir. Karakterler için doğrular mutlaktır, ancak bu doğrular birbirinden çok farklıdır.
Madem ki Sen Bensin, Ben de Senim, Niceye Şu Senlik Benlik?
Biz hepimiz (sinema camiası) şu koca dünyada hâlâ kapalı kutu olan Türkiye sinemasının bir yerindeyiz… Festival vesilesiyle memlekette arz-ı endam eden 10 ünlü isimden 9’una “Sinemamız hakkında ne düşünüyorsunuz, tanıdığınız yönetmenler, oyuncular var mı?” diye sorunca; gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi bir süre yüzümüze bakıp ardından da “Mutlaka izleyeceğim, öğreneceğim.” gibi klişe cümleler kuruyorsa zaten dünyada bir iz bırakamamışız demektir.
Christopher Walken ile Bilinmezlere Doğru
Festival boyunca tüm basın buluşmalarını takip etme fırsatı buldum. Bunlardan bazıları oldukça keyifli geçerken kimisi de çevirmen krizi ya da katılan kişinin kendisinden kaynaklanan sebeplerle verimli olamadı. Hayal kırıklığı ile başlayan buluşma aslında en heyecanla beklediğimiz isimlerin başında gelen Christopher Walken oldu. Tabii bunda çevirmenin de büyük etkisi var. İlk basın toplantısı olduğu için yeterince koordine edilmedi mi sorun neydi tam olarak bilmiyorum ama toplantının başlamasına birkaç dakika kala çevirmen yok mu diye insanlar ortalıkta koşuşturuyordu. Sonunda iyi niyetli bir genç biraz da mecburiyetten işi üzerine aldı ama heyecandan bir süre sonra bırakın İngilizceyi ana dilini bile unuttu. Hal böyle olunca sorular ya yanlış ya da eksik soruldu. İlk toplantı olduğu ve günlerdir süren tartışmalar “ulusal yarışma” meselesine odaklandığı için kendisine ulusal yarışma kaldırıldı, uluslararası tek yarışma ile devam etme kararı alındı, bununla ilgili ne düşünüyorsunuz diye soruldu. Walken da şaşkınlık içinde, tabii konudan bihaber olduğu için “Bilmiyorum, niye yaptınız ki bunu, ulusal ve uluslararası yarışma neden bir arada olamıyor.” diyerek soruyla karşılık verdi.
Etik Dışı mı, Suç mu?
Hollywood’u karıştıran herkesin bildiği sır! Weinstein skandalı ile ilgili soruya da yine bilmiyorum, duymadım diye cevaplayarak herkesi hayretler içinde bıraktı. Matt Dillon ise aynı soruya çok da samimi bir cevap vererek; “Bunun sır olmadığını zaten biliyor yıllardır duyuyorduk. Etik ve suç farklı şeyler bunun suç olduğunu bilmiyordum. şeklinde yanıtlayarak yine de kafalarda soru işareti bıraktı. Juliette Lewis ise aynı soruya görece daha sevimli bir yanıt vererek, kimse buna cesaret edemedi; kafalarını uçururdum diye yanıtladı. Yalandan da olsa, ne güzel güldü o sabah bize. Emmy ödüllü “Entourage” dizisinin yıldızı Adrian Greiner ise görece sorulara daha aklı başında yanıtlar verdi. Kendisine yöneltilen Türkiye politik olarak dışarıdan nasıl görünüyor sorusuna; birçok Amerikalının aksine bilgim olmadan fikir yürütmek istemem diyerek yanıtladı. Bizdeki “Survivor” dizi sektöründen hareketle sorulan setlerdeki şartlar sorusuna o kadar uzaktı ki “Tıpkı tatil gibiydi.” diyerek içimizi dağladı.
Michel Hazanavicius ve Cannes Etkisi; Bosna’da Bilim Kurgu ve Döner
Açıkçası festival boyunca bana kendimi Cannes’da hissettiren tek an cool gözlükleri, Polo tarzı, Fransız aksanlı naif İngilizce konuşmasıyla yürüyen asalet Michel Hazanavicius’un kapıdan içeri girdiği an oldu. Son filmi Redoutable üzerine tüm soruyla titizlikte cevaplandıran yönetmen sempatik tavırlarıyla filmleriyle olduğu gibi karakteriyle de sevgimizi kazandı. Danis Tanovic basın toplantılarında bulunmayı pek sevmediğini itiraf etti, birkaç sene önce filmim burada ödül almıştı ancak gelemedim; film festivallerine bir gitmeye başladınız mı sonu yok, bir bakmışsınız bütün hayatınız festivallerde geçmiş diyerek, durumun gereksiz olduğunun altını çizdi… Sorulara genelde alaycı ve esprili yanıtlar verdi. Bosna’nın geleceğini nasıl görüyorsunuz sorusuna; bilim kurgu filmi ilginç olurdu, ama yine döner kesmeye devam ederdik cevabıyla olaya eksantrik bir bakış açısı getirdi.
Türkiye Sineması mı, o da ne?
Christopher Walken’lı basın toplantısını hatırlayalım; kendisine Türkiye sineması hakkında ne düşündüğü sorulduğunda; Çin ve Hindistan gibi ülke sinemalarını örnek vererek “Ne yazık ki bu ülkelerin filmlerini izlemeye pek vaktim olmuyor. Oscar zamanı eve DVD yolluyorlar, orada ne varsa onları izliyorum, onun dışında klasik filmleri izlemeyi tercih ediyorum.” demişti. Hemen ardından buluşma fırsatı yakaladığımız Juliette Lewis de benzer bir yanıt vererek, sinemamız hakkında bilgi sahibi olmadığını söyledi. Biraz daha şanslı olduğumuz başka bir basın toplantısında Matt Dillon; Fatih Akın ve Ferzan Özpetek’i örnek göstererek yüreklere su serpti. Özetle başlıkta yazdığım sözü burada tekrar etmek isterim; “Madem sen bensin ben de senim, niceye bu şenlik benlik?”
Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak…
Dönelim en başa; 54. Uluslararası Antalya Film Festivali heyeti, 21 Temmuz 2017 tarihinde gerçekleştirdiği basın toplantısında “ulusal yarışmayı” kaldırdığını duyurmasıyla tartışmaların fitilini ateşlemişti. Ulusal yarışmanın kaldırılacağı duyumlarını birkaç yıldır kulislerde duyuyorduk ancak gerçek olabileceğine pek de ihtimal vermemiştik. Bu yüzden basın toplantısı çoğu kişide büyük bir şok ve soğuk duş etkisi yarattı diyebiliriz. Ulusal yarışmayı kaldırıp film foruma ağırlık vermenin aynı şey olduğunu düşünmüyorum. Film forumda verilen destekler ve yapılan çalışmalar ne kadar önemli olsa da ulusal yarışmanın yerini almasına imkân yok. Sonrasında yönetmen Kaan Müjdeci öncülüğünde başlatılan karşı hareket sinema camiasından büyük destek gördü. Kişisel olarak da çok yaratıcı ve amacına hizmet eden bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Sonuç olarak bu festival bizim; halkın ve sinemacıların… Herkesin bildiği gibi Antalya bugün dünyada önemli ödüller kazanan birçok yönetmenin ilk adımlarını attığı yer… Dolayısıyla bu karara itiraz etmeleri ve protesto etmeleri etkiye tepki yasasının kısa ve en kolay anlaşılması gereken sonucu olmalıydı. Festivalde zaten filmleriyle yer alamayacak sinemacıların festivale gitmemesi kadar doğal bir şey yok… Ancak bir sinema yazarı ya da gazetecinin festivali gitmeyerek protesto etmesi kadar da eşyanın doğasına aykırı bir durum yok… Yine Mevlana’nın bir sözünden hareketle; bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, aramamak demektir. Sanırım bu her şeyi özetliyor.
(31 Ekim 2017)
Gizem Ertürk
Göçebe
Emir Mavitan’ın yönettiği ve Berke Üzrek, Arda Anarat, Levent Özdilek ile Mehmet Ulay’ın oynadığı Göçebe, önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla Mug Production, Mantra Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
İnsan yaşamının sona ermek üzere olduğu bir dünyada tüccar bir babayla oğlu, eski bir harita aracılığıyla sert ve acımasız bir arazide yolculuğa çıkarlar ve vaat edilen yeşil topraklardaki bir komüne ulaşmaya çalışırlar. Ancak ulaşmak istedikleri bu komün her geleni aralarına kabul etmemekte, onları zorlu sınavlara tabi tutmaktadır. Baba oğulun da tabi tutulacakları bu testler ise onları ya hayal ettikleri yuvaya kavuşturacak ya da sonlarını getirecektir.