Nazif Tunç: Sinemanın Seyirciyle Bağı Koptu

Mehmet Usta yönetimindeki Zeytinburnu Belediyesi Gösteri Sanatları Akademisi Nisan ayında sinemanın usta isimlerinden Nazif Tunç’u konuk etti. Sinemaya nasıl başladığından ve neden TV filmlerini tercih ettiğinden söz eden Nazif Tunç, sinemada var olma amacından da bahsetti. Sinemaya 1986-87’lerde adım attığını anlatan Tunç, bu anlamda kendisinin de televizyon filmleri yapmaya yöneldiğini, sinemada anlatmak istediklerini bu yolla seyirciye ulaştırdığını kaydetti.

Nazif Tunç: Sinemanın Seyirciyle Bağı Koptu yazısına devam et

Sıradışı Yönetmenlerin İlk Uzun Metrajları İstanbul Modern Sinema’da

İstanbul Modern Sinema, günümüz yönetmenlerinin kariyerlerinin başında çektikleri ilk uzun metrajlı filmlerine odaklanan bir program sunuyor. İlk Uzun Metrajım adlı programda Fransız yönetmen Claire Simon’un ilk filmi ve filmleri arasından seçtiği üç uzun metraj filmi izleyiciyle buluşuyor. Yönetmenin babasının en yakın arkadaşı olan Dr. Bouvier’yi emekli olmadan bir kaç ay önce kamerasıyla takip etmeye başladığı ve bu tecrübeli doktorun hastalarına karşı insancıl yaklaşımını konu alan ilk uzun metrajı Hastalar (Les Patients) adlı belgeselinin yanı sıra Tanrının Ofisi (Les Bureaux De Dieu) ve Kuzey Garı (Gare Du Nord) adlı filmleri de programda yer alıyor.

Sıradışı Yönetmenlerin İlk Uzun Metrajları İstanbul Modern Sinema’da yazısına devam et

Osmanlı Subayı’nın Afişi ve Fragmanı da Hazır

Dünya starlarını Türkiye ile tanıştıran ve ilk Türk – Amerikan ortak yapımı Hollywood filmi olan Osmanlı Subayı vizyona gireceği 19 Mayıs için gün sayarken, afişi ve fragmanı da seyirciyle buluştu. Amerika’da çok ses getiren filmin kadrosunda; Michiel Huisman, Hera Hilmar, Josh Hartnett ve Oscar ödüllü Sir Ben Kingsley’in yer aldığı filmin Türk starları ise Haluk Bilginer ve Selçuk Yöntem. “Aşkın ve savaşın ortasında” sloganıyla seyirciyle buluşacak olan film, abisinin anısını yaşatmak için tıp eğitimi alarak hemşire olan Lillie’nin hikâyesi. İstanbul, Kapadokya, Aksaray, Kayseri, Van, Niğde ve Prag’da çekilen film 19 Mayıs’ta sinemalarda olacak.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Viktor Apalaçi’nin Cannes Film Festivalinde 50 Yıl Adlı Kitabı Yarın Satışa Çıkıyor

SİYAD – Sinema Yazarları Derneği üyesi Viktor Apalaçi, Türk basınında Cannes Film Festivali’ni izleyen, yaşayan gazetecilerin en eskisi olarak biliniyor. 1966 yılından bu yana katıldığı festivallerde izlediği filmlerle, basın konferanslarında bulunduğu yönetmen ve oyuncularla ilgili anılarını Cannes Film Festivalinde 50 Yıl adlı kitabında topladı. Sevilen sinema sanatçılarının kariyerlerindeki Cannes Film Festivali duraklarını inceleyen Viktor Apalaçi, bu kitabında sinema tarihinin son 50 yılına Cannes penceresinden bakıyor. Cannes Film Festivalinde 50 Yıl, Cinius Yayınları tarafından 19 Nisan 2017 Çarşamba günü kitapçı raflarında yerini alıyor.

Viktor Apalaçi’nin Cannes Film Festivalinde 50 Yıl Adlı Kitabı Yarın Satışa Çıkıyor yazısına devam et

6. Atıf Yılmaz Kısa Film Festivali Ön Jüri Değerlendirmesi Sona Erdi

Türk sinemasının usta yönetmeni Atıf Yılmaz’ı anmak amacıyla Forum Mersin AVM, Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Daraba Film Medya Event işbirliğiyle gerçekleştirilen 6. Atıf Yılmaz Kısa Film Festivali ön jüri değerlendirilmesi tamamlandı. Belgesel kategorisinden 74, animasyon kategorisinden 11 ve kurmaca kategorisinden 226 film finale kalabilmek için yarıştı.

6. Atıf Yılmaz Kısa Film Festivali Ön Jüri Değerlendirmesi Sona Erdi yazısına devam et

Aynı Rüyada Buluşmak

36. İstanbul Film Festivali seçkisinin en güzel filmlerinden ‘Beden ve Ruh / Teströl és Lélékröl’ sıcağı sıcağına sinemalarda. Macar sinemacı Ildiko Enyedi’nin 19 yıl aradan sonra çektiği, Berlinale’den Altın Ayı ödüllü son çalışması şiirsel bir sekansla açılıyor. Mavi ışıkla renklendirilmiş, Noel kartpostallarından fırlamışa benzeyen görüntüler, karlar altındaki düşsel bir ormanda biri erkek diğeri dişi iki geyiğin yakınlaşması üzerine. Hemen ardından bir büyükbaş hayvan kesimevinin kaotik ortamına, gerçek hayata dönüyoruz.

Budapeşte’deki mezbahanın finans müdürü Endre’nin rutin yaşamı, firmaya yeni alınan kalite kontrol elemanı Mária’nın gelişiyle değişiyor. İşindeki titizliği ve çalışkanlığına tezat biçimde asosyal, otizmin sınırlarında gezen farklı bir kişiliği olan genç kadın, orta yaşlı adamın ilgisini karşılıksız bırakıyor önce. Daha sonra, iş yerindeki bir hırsızlık olayına polisin ve bir psikoloğun karışması neticesinde bu ikilinin aynı rüyayı gördükleri ortaya çıkıyor.

Endre ve Mária başlangıç sekansında tanık olduklarımızı tüm detaylarıyla birlikte aynı anda düşlemişlerdir. Ormanda karları eşeleyerek çayırlık alan aramışlardır birlikte. Erkek geyik karlar altında sulu bir kalın yaprak bularak dişisine sunmuş, küçük göletin yanında su içerken burunları birbirine değmiştir. Boşuna dememişler, herşey dokunmakla başlıyor. Aynı rüyada buluşan ikili şaşkınlık ve heyecan içindedir. Adam emekliliğine yakın altmışlı yaşlarındadır. Daha önce bir ailesi olmuş, eşinden ayrılmış, yetişkin kızından uzakta tek başına monoton hayatını sürdürmektedir. Otuzlu yaşlarının başındaki kadın için ise hayat henüz başlamamıştır. Adamın ilgisi ve aşkın beklenmedik hücumu allak bullak eder onu. Sol kolu tutmayan adamın bedensel sakatlığı, kadının hiç gelişmemiş sosyal becerileri bu aniden beliren aşkın yeşermesine imkân verecek midir. Kabuğunda yaşayan genç kadın çiçeklerini açmayı becerebilecek midir. Bunların cevabına ulaşmanız için bu güzel filmi izlemeniz gerekiyor.

9. İstanbul Film Festivali’nde izlediğimiz, sürrealist tadlar taşıyan bir ikiz kız kardeşler öyküsü etrafında şekillenen 1989 yapımı ilk filmi ’20. Yüzyılım Benim / Az En XX. Szazadom’ ile tanıdığımız Macar sinemacı, mizahın eksik olmadığı büyülü gerçeklik tadı taşıyan nefis bir aşk hikayesiyle bunca yıl sonra bir kez daha gönülleri fethediyor. Bu şiirsel aşk masalı Máté Herbai’nin yakın plan ağırlıklı zarif görüntüleri ve Adam Balazs’ın etkileyici müzik çalışması eşliğinde usul usul akarken, yalnız ruhlarda deneyimli aktör Géza Morcsányi ile kadın oyuncu Alexandra Borbély’nin mükemmel performansları göz kamaştırıyor. Beklemediği bir aşk ile baş etmenin şaşkınlığını yaşayan genç kadın, İngiliz folk şarkıcısı Laura Marling imzalı ‘What He Wrote’ şarkısının dizelerine sığınıyor.

(25 Nisan 2017)

Ferhan Baran

[email protected]