İllet

Soner Acar’ın yönettiği ve Aydın Sidal, Taner Karamahmutoğlu, Gülçin Özlen ile Can Ay’ın oynadığı İllet, 21 Ekim 2016’da MC Film dağıtımıyla Acaristan Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Yıllar önce anne ve babalarını kaybeden Aydın ve Taner kardeşler Kemerburgaz’da ailelerinden kalma derme çatma dağ evinde yaşamlarını sürdürmektedirler. Aydın’ın tek arzusu kardeşi Taner’i sevdiği kız arkadaşıyla evlendirebilmektir. Bir gün aile dostları Can’ın kanser olan kardeşinin istemeden ölümüne sebep olurlar. Can, intikamını almak için Cinler aleminden ateist bir Cin ile anlaşma yaparak Aydın’a büyü yaptırır ve herkes için ölüm kalım savaşı başlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman

Puma, #Çizgiyigeç ile Fashion Film Fest’te

PUMA ve Based İstanbul işbirliği ile hayata geçirilen #ÇizgiyiGeç adlı instagram dizisi, İstanbul’un moda filmleri festivali Fashion Film Fest’te özel videosu ile görücüye çıkıyor. Gazali Görüryılmaz’ın yönettiği #ÇizgiyiGeç instagram dizisi ile Türkiye’de bir ilke imza atan PUMA, Elle’s Choice Ödülleri kategorisinde en güçlü adaylar arasında yer alıyor. 60’ar saniyelik 10 bölümden oluşan dizi, PUMA Sonbahar- Kış 2016 koleksiyonuyla öne çıkıyor.

Puma, #Çizgiyigeç ile Fashion Film Fest’te yazısına devam et

Connie Nielsen, Antalya Film Festivali’nin Açılışına Geliyor

Danimarka’dan çıkıp dünya sinemasının önemli yıldızlarından biri olan Connie Nielsen, 53. Uluslararası Antalya Film Festivali’nin konukları arasında yer alacak. Uluslararası Yarışmanın adaylarından İtiraflar (Le Confessioni) adlı filmde rol alan Nielsen, festivalin açılış günü Antalya’ya geliyor. Yetenekli oyuncu, önümüzdeki yıl vizyona girecek olan Wonder Woman adlı yapımda canlandırdığı Kraliçe Hippolyta rolüyle sinema dünyasının da gündeminde. Oyuncu olmak için 18 yaşında Paris’e giden Nielsen, Jerry Lewis’in başrolü üstlendiği, Philip Claier komedisi Nereden Girdin? Çıktığını Görmemiştik (Par où t’es Rentré? On t’a Pas vu Sortir) filmindeki rolüyle amacına ulaştı.

Otoriteye Eğlenceli Başkaldırış

Ortaokul: Hayatımın En Kötü Yılları (Middle School: The Worst Years of My Life)
Yönetmen: Steve Carr
Roman: James Patterson-Chris Tebbetts
Senaryo: Chris Bowman-Hubbel Palmer-Kara Holden
Müzik: Jeff Cardoni
Görüntü: Julio Macat
Oyuncular: Griffin Gluck (Rafe), Lauren Graham (Jules), Rob Riggle (Ayı Carl),
Isabela Moner (Jeanne), Alexa Nisenson (Georgia),
Retta (Ida), Thomas Barbusca (Leo), Andy Daly (Müdür Dwight),
Adam Pally (Teller), Jacob Hopkins (Miller),
Efren Ramirez (Gus), Thomas Barbusca(Leo),
Isabella Amara(Heidi), Gemma Forbes (Dana)
Yapım: CBS-Lionsgate (2016)

Komedi filmleri çeken Steve Carr’ın okul yıllarına, özellikle ortaokul yıllarına eğlenceli bir bakış gönderen “Ortaokul: Hayatımın En Kötü Yılları” filmi, insana nostaljik hisler yaşatıyor.

Georgia eyaletinin Atlanta şehri sınırlarında Hills Village kasabası. 14 yaşlarındaki Rafe Khatchadorian, okullardaki disiplinsiz davranışları yüzünden okuldan sürülüp durmuş. Şimdiki durağı başka bir ortaokul Rafe’in. Kendinden bir yıl iki ay küçük kardeşi Leo ölmüş. Babası da. Annesi Jules ve küçük kız kardeşi neşeli Georgia’yla beraber yaşıyor. Annesi çift mesai yapıyor. Elbette hayatında “Ayı” lakaplı Carl var. Çocuklar Carl’dan pek hoşlanmıyorlar. 2016 yapımı sinemaskop “Middle School: The Worst Years of My Life-Ortaokul: Hayatımın En Kötü Yılları” filmi, James Patterson’ın 2011’de yayınlanmış aynı adlı romandan uyarlanmış. Bu romanı Altın Kitaplar tarafından bizde de yayınlandı.

New York’ta doğan yönetmen Steve Carr, filmlerin yanında video klipler de çekiyor. Yoğunlukla komedi filmleri çeken yönetmenin 2001’deki “Dr. Dolittle”, 2003’teki “Daddy Day Care-Afacanlar Yuvada” ve 2012’deki “Movie 43-Çatlak Film” ülkemizde vizyona çıkmıştı.

Hayali güçlü Rafe…

Rafe, okuldaki ilk gününde ortaokulun müdürü Dwight’ın kurallar kitapçığıyla tanışıyor. Defterindeki çizgi roman kahramanları ve kardeşi Leo’nun hayaletiyle yaşayan Rafe, çok geçmeden işe koyuluyor yaratıcı zihniyle. Aslında bu filmi yazmak yerine izlemek daha iyi fikir aslında. Rafe, sivil itaatsizliğin simgesi. Otoritenin kuralları, eğitim sistemine sığınarak yaratıcı beyinleri köreltiyordu. Katı disiplin uygulamalarının kuşattığı okullardaki bilgi yığını gerçek hayatta insana hiçbir şey vermiyordu. Rafe’i takip ederken, onun yaptıklarını kaba bulanlar olabilir. Ama Rafe’in yaptıkları otorite, yani okul müdürü dışındaki kimseye zarar vermiyor. Okulu rengârenk yapıyor Rafe. Okuldaki öğrenciler de müdürün maskara olmasından hayli mutlu oluyorlar. Seyirciler de öyle. Filmde bazı anlarda çizgi karakterler de perdeyi kuşatıyor. Müdür Dwight, odasında Rafe’in çizgi karakterlerini yarattığı defteri kovanın içinde erittiği sahne etkileyici bir hüzünle yansıyordu.

Otoriteye karşı daima…

Otorite varlığını sürdürebilmek için düzenbazlıklar yapmak zorundaydı. Okul müdürü de öyleydi. Rafe’i izlerken insan geçmişi, ortaokul yıllarına gidiyor. Mazide böyle şeyler yapamadık. Ne sunulduysa aldık. Ezberledik. Okul bitti ve bilgi yığıntılarından geriye çok az şey kaldı. Üniversite kazanabilmek içinde dershanelere gittik sonraları. Rafe okulda ergenliğinin ilk aşkını da yaşıyor. Jeannie’yi gülerken görmek onu çok mutlu ediyormuş. Kızın soylu direnişi de var. Kuzey Kutbu’nda buzlar inceldiği için kutup ayıları açlıktan soyları azalıyordu. İnsan eliyle oluşan küresel ısınma birçok canlıyı dünyadan siliyordu. Genç oyuncuların performansları gerçekten gözleri yaşartıyor. Hepsi muhteşemdi. İnsanı güldüren ve çoğu anında eğlendiren bu liberal film görülmeyi hak ediyor. Filmin Türkçe dublajlı gösterildiğini de belirtelim.

(20 Ekim 2016)

Ali Erden

ailerden@hotmail.com

Heyecanla Beklenen Filmin Fragmanı Hazır: Sen Benim Her Şeyimsin

Merakla beklenen Sen Benim Her Şeyimsin filminin fragmanı görücüye çıktı. Fragman bu haftadan itibaren sinema salonlarında 09 Aralık’taki vizyon için gün saymaya başlamış olacak. Tolga Çevik, Melis Birkan ve Cengiz Bozkurt’un oynadığı filmin konusu şöyle: Sedat çok küçükken öksüz kalır. Günübirlik işlerle hayatını geçirir ancak bir gün Pınar tarafından kucağına bırakılan bir bebekle kendini “baba” olarak bulur. İstanbul’a gelir, Birol’la karşılaşır, “korkularının gözünün içine bakacağı” bir meslek edinir. Sedat’ın hayatı artık “Sen Benim Her Şeyimsin” dediği kızının etrafındadır. Kızı için bir masal dünyası yaratır ve onu korumak için elinden geleni yapar.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

TRT’den Antalya Film Forum’a Özel 40.000 TL Proje Ödülü

Türkiye’nin kamu yayıncısı Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT), film endüstrisinin vazgeçilmez iş ortağı rolünü gün geçtikçe pekiştiriyor. TRT, 2014 yılında başlattığı televizyon ile sinemayı buluşturan uzun soluklu projesi TRT TV Filmleri ile Türk film endüstrisinde köklü ve kalıcı ilişkiler geliştirdi. Bu bağlamda TRT, 53. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde de yer alıyor. TRT bu yıl ilk kez festival kapsamında yer alan Antalya Film Forum’da seçilecek bir film projesine 40.000 TL geliştirme desteği verecek.

Halil Sezai ve Özge Borak’ın Boyacı Halleri

TAFF yapımı Benim Adım Feridun’da iki ünlü ismi ellerinde fırçalarla boya yaparken göreceğiz. Çağan Irmak’ın son filminde iki sevgiliyi canlandıran Halil Sezai Paracıkoğlu ve Özge Borak senaryo gereği yaşadıkları evi kendi elleriyle boyadı. Kadrosunda ayrıca Büşra Pekin, Suzan Aksoy, Tarık Pabuçcuoğlu, Güngör Bayrak, Cem Kurtoğlu, Ayşe Tunaboylu, Defne Yalnız ve Kadriye Kenter gibi önemli isimler bulunan film 11 Kasım’da beyazpedede olacak.

Ortaokul: Hayatımın En Kötü Yılları

Steve Carr’ın yönettiği ve Griffin Gluck, Lauren Graham, Rob Riggle ile Thomas Barbusca’nın oynadığı Ortaokul: Hayatımın En Kötü Yılları (Middle School: The Worst Years of My Life), 21 Ekim 2016’da The Moments Entertainment tarafından vizyona çıkarıldı.
Rafe’in otorite ile sorunları vardır. Sahip olduğu bu olgu, kuralcı bir ortaokula transfer olduğunda Rafe’in içinde bir iç çatışmaya sebebiyet verir. Yapması ve yapmaması gerekenler arasında boğulduğu sıralarda, en yakın arkadaşı Leo ile okulun tüm kurallarını çiğnemek üzerine bir plan yaparlar ve kendilerini Müdür Dwight’a karşı yarattıkları büyük bir kaosun içinde bulurlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Erden Yazıyor

Ortaokul: Hayatımın En Kötü Yılları yazısına devam et

Bunu Hak Edecek Ne Yaptım

Aslı Özge’nin Alman oyuncularla çektiği üçüncü uzun metrajı ‘Ansızın’ın (Auf Einmal) ana karakteri şaşkınlıkla sorar bu soruyu kendisine. Öyle ya nüfuzlu ailenin oğlu, yaşadığı sakin Alman kasabasının prensidir Karsten. Çevresinde sevilen başarılı genç adamın tıkır tıkır işleyen düzeni evinde verdiği parti sonrasında yalnız kaldığı genç kadının ansızın ölümüyle bozulur. Yabancı uyruklu Anna astım hastasıdır. İlaç kullandığı halde alkol almakla belki de bile isteye gitmek istemiştir bu hayattan. Kadının aniden fenalaşması üzerine paniğe kapılan genç adam öncelikle ambulans çağırmak yerine evin yakınlarındaki klinikten yardım almaya koşar. Ancak Alman kanunları gereğince gecikme nedeniyle ölüme sebep olmaktan suçlu bulunma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Olay gazetelere düştüğünde kurumun imajı sarsılır endişesiyle çalıştığı bankada geri hizmete alınır. Ardından çok daha acı verici bir biçimde yakın dostları ve birlikte yaşadığı kız arkadaşı uzaklaşır ondan. Beldede sözü geçen babanın uzattığı yardım eli yalnızca ailenin itibarını koruma amaçlıdır.

Yeni kuşak sinemacılarımızın en iyilerinden biri olan Aslı Özge’nin filmlerinde çıkışsızlık duygusu ve bireylerin bununla mücadelesi temel mesele olarak öne çıkar. İstanbul, Ankara ve Adana Film Festivalleri’nde en iyi film seçilen ilk uzun metrajı ‘Köprüdekiler’ (2009) maddi imkânsızlık ve eğitimsizlik gibi nedenlerle bulundukları yere sıkışmış insanların çıkışsızlığı üzerinedir. İstanbul varoşlarında yaşayan, şehrin merkezinde varolma savaşı veren gençlerin belgesel tadındaki otobiyografik öyküleri bir ilk filmden beklenmeyen ustalıkta yansır beyazperdeye. Üç yıl önce İstanbul Film Festivali’nde ona en iyi yönetmen ödülünü kazandırmış olan ‘Hayatboyu’nda kamerasını çok daha yakından tanıdığı entellektüel çiftin yaşamına çevirerek, onların dışarıdan bakıldığında mükemmel görünen, içerden ise yıpranmış, mesafeli birlikteliklerini anlatmaya koyulur, kontrollü yaşamlarında birbirlerine ve yaşadıkları topluma yabancılaşmış bireylerin iletişimsizliği üzerine kafa yorar.

‘Ansızın’ düzen içine hapsolmuş ancak hapisliğiyle sistemin dışına çıkarıldığında yüzleşebilen bireyin öyküsünü anlatıyor. Mahalle baskısı ile kendini kapana kısılmış hisseden Karsten yaralı bir hayvan misali isyan ederek dağlara sığınıyor. Sistemin simgeleri haç ve bayrağın dalgalandığı tepeden kuş bakışı görülen kasabanın kurulu düzenine küfrediyor. Tıpkı çevresindekilerin ikiyüzlülükleri karşısında kötücülleşen Danimarka prensi Hamlet gibi intikam alma yoluna gidiyor. Lakin sistemi temsil eden bayrak ve haç’ı reddetmeye hiç niyeti yoktur. Oyunu kuralına göre oynayarak sisteme kendini yeniden kabul ettirmek için mücadele verecektir.

Özge’nin değişmez yol arkadaşı olan Emre Erkmen’in görüntü çalışması ‘Ansızın’ın en önemli kozlarından. Yönetmen bir önceki çalışmasında şehrin en seçkin semtlerinden birinde, mimar eşin tasarımı lüks konutu paylaşmakta olan çiftin mutsuzluklarına rağmen değişime, yeniliğe, bilinmeyene yelken açmaya cesaret edemeyişlerini, kurulu düzenin dışına çıkamayışlarını Erkmen’in gri/mavi soğuk tonların öne çıktığı etkileyici görsel tasarımı eşliğinde perdeye taşımıştı. Düzen ve sistemin herşeyin üzerinde geldiği bir sıkışmışlık öyküsü olan ‘Ansızın’da Almanya’da ‘altın sonbahar’ denilen zamanın renk skalası üzerinden melankolik kırmızı, sarı, kahverengi tonları tercih edilmiş. ‘Hayatboyu’nun taş ve metalden ev tasarımı ile klostrofobik yabancılaşma hissini aktarmada başarılı olmuş olan Özge’nin ‘Ansızın’a mekân olarak seçtiği etrafı dağlarla çevrili gökyüzünün gözükmediği küçük Altena kasabası, Karsten’in iç dünyası ve sıkışmışlık duygusunu güçlü bir biçimde aktarabiliyor.

Özge’nin oyuncu seçimi yine başarılı. Bir önceki filminde sinemada ilk kez hacimli bir rol üstlenen deneyimli tiyatro oyuncusu Defne Halman ile çalışmış olan yönetmen, bu defa daha çok televizyon işleriyle bilinen Alman oyuncu Sebastian Hülk’den kusursuz bir oyun almasını bilmiş. Mekân kullanımı ve sessiz anlardan (son jeneriğe kadar müzik kullanmıyor) ustaca yararlanmasını bilen genç sinemacı, iletişimsizliğin sinemacısı Antonioni’nin eserinden açık esinler taşıyan ‘Hayatboyu’nun ardından ‘Ansızın’ ile arayışlarını sürdürüyor, satır aralarında yabancı düşmanlığına dikkat çekerken psikolojik gerilim türüne göz kırpıyor. Karsten ile Anna’nın Rus kökenli kocasıyla karşılaştığı (David) Lynch esinli sekans bu güzel filmin bir diğer hoş sürprizi.

(20 Ekim 2016)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com