Yaşam ile Ölümün Tam Sınırında

‘İnsanlar ölüm gerçeğini göz ardı ediyorlar’ diyor Michel Franco. Dünya sinemasının yükselen yıldızlarından Meksikalı yazar sinemacının bizde yeni gösterime gören 68. Cannes Film Festivali en iyi senaryo ödüllü dördüncü uzun metrajı ‘Kronik / Chronic’ yaşamın sonuna ilişkin kaçınılmaz gerçek üzerine soğukkanlı bir gözlem, yaman bir deneme.

Ölümcül hastalara son dönemlerinde yardımcı olan bir erkek hasta bakıcıdır David. Onları şefkatle kucaklar, dertlerini dinler, bu dünyaya huzurlu bir biçimde veda etmeleri için elinden geleni yapar. Çocuklarından, akrabalarından daha yakındır onlara. Filmin ilk bölümünde genç adamın özel hayatı hakkında bilgi edinemeyiz. Hasta evinden ayrıldıktan sonra yürüme bandında bazen açık havada koşarken izleriz onu. Yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide hayatta kalmak için antrenman yapar gece saatlerinde.

David hastalarıyla bütünleşmiştir. Öldükten sonra cenaze törenlerine katılır. Gece uğradığı barda tanıştığı çifte sözünü ettiği kaybettiği karısında ölen hastasını tarif eder. Başka bir erkek hastası ile paylaştıkları aile fertleri tarafından yanlış değerlendirilir. David kimdir? Hastalarının hayatına giren, onların kimliklerini, mesleklerini kendine mal eden bir psikopat mıdır? Bir süredir arabasıyla ve internetten takip ettiği genç kız kimdir? Filmin ilk bölümü bu tür soruları sorduran bir gizem perdesiyle kaplıdır. Ancak ikinci bölümde David’in geçmişte yaşadığı trajediyi öğrendiğimizde davranışları bir ölçüde anlam kazanacaktır.

Çağdaş Meksika’da cinsellik ve şiddet üzerine çarpıcı filmleriyle tanıdığımız Franco’nun haklı yükselişine Cannes Film Festivalleri tanıklık etmiştir. Sinemacının şenliğin ‘Yönetmenlerin 15 Günü’ bölümüne seçilen 2009 yapımı ikinci uzun metrajı ‘Daniel ile Ana’ Latin Amerika porno mafyasının kurbanı olan varlıklı ailenin bireylerinin açmazı üzerinedir. Film ölüm tehdidiyle cinsel ilişkide bulunmaya zorlanan iki kardeş kurbana ait kaydın internette satışa sunulduğu gerçek bir olaydan yola çıkar. 2012 yapımı ‘Lucia’dan Sonra / Después de Lucia’ annenin kaybından sonra babasıyla birlikte büyük kent Mexico City’ye taşınan genç kızın hikâyesidir. Varlıklı sınıf arkadaşları tarafından aşağılanan ve cinsel tacize uğrayan Alejandra’nın öfkeli babası şiddete karşı şiddet uygulama yoluna gidecek, film beklenmedik finaliyle izleyicisini altüst edecektir.

‘Lucia’dan Sonra’ aynı yıl Cannes şenliğinin ‘Belirli Bir Bakış’ seçkisine dahil olur ve Tim Roth’un başkanlığını yaptığı jürinin elinden bölümün büyük ödülünü alır. Genç sinemacının İngiliz oyuncuyla tanışması ve çalışması böyle gerçekleşir. Geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali’nde en iyi senaryo ödülüyle dönen ‘Kronik’ başrolde yer alan Tim Roth nedeniyle İngilizce çekilmiş ve Franco’nun Meksika için düşündüğü mekânlar Los Angeles banliyösüne kaydırılmış.

Yönetmen ilk İngilizce filminde üslubunu korumayı başarmış, üstelik Michael Cristofer (John) ve Robin Bartlett (Marta) gibi mükemmel karakter oyuncularıyla çalışma fırsatı bulmuş. Ancak eşsiz performansıyla bir Tim Roth filmi ‘Kronik’. Seyri pek kolay değil belki ama yaşlılık ve ölüm sorunsalına sözgelimi Haneke filmi ‘Aşk / Amour’ gibi belli bir mesafeden bakabilen, duygusal klişelere kapılmadan kaçınılmaz süreci belgesel titizliğiyle aktarabilen özel bir film. İzleyiciye kişisel yaşam ile mesleğin birbirini ne ölçüde etkilediği hususunda sorular sorduran bir çalışma aynı zamanda.

Daha 36 yaşında olan yönetmen, ölüm sürecine bu denli yoğunlaşmasını, babaannesinin felç sonrası geçirdiği 6 aylık zorlu sürece şahit olmasıyla açıklıyor. Yaşlı kadının bakıcılarıyla yaptığı konuşmalar ve onların özverili çalışmaları kendisini derinden etkilemiş. Bu süreçte hastanın kendisine bakan hemşireye aile fertlerinden daha fazla bağlandığına şahit olmuş.

Sade ve gösterişsiz bir üslupla anlatıyor David ve hastalarının hikâyesini. Alamet-i farikası uzun planlarını daha önce Bruno Dumont ve Claire Denis gibi auteur sinemacılarla çalışmış görüntü yönetmeni Yves Cape’e emanet etmiş. Çok gerekmedikçe kamera hareketlerinden ve yakın plandan kaçınıyor. Hasta odasında bazen duyulan Bach ya da Grieg süitleri dışında müzik kullanmıyor. İzleyicinin aklını çelmek için numaralara girişmiyor. Bizleri hasta odasına konuk ederken bir gözlemci olarak olan biteni değerlendirmemizi istiyor.

‘Kronik’i izleyin. Ölümün belki ürpertici, korku salan ancak hayatın bir parçası olduğunu olabilecek en saf biçimde anlatan ve gücünü dürüstlüğünden alan farklı ve ilgiye değer bir deneme olduğu için.

(30 Mayıs 2016)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com