Eskişehir Uluslararası Kısa Film Festivali

Eskişehir Uluslararası Kısa Film Festivali (Eskisehir International Short Film Festival), 28 – 30 Nisan 2016 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Son başvuru tarihi 18 Mart 2016 olarak tesbit edilen festivalin ödül töreni 30 Nisan tarihinde yapılacak. Filmler için herhangi bir tema sınırlaması olmayan festivale 01 Ocak 2015 tarihinden sonra tamamlanmış kurmaca, belgesel ve canlandırma türündeki ulusal ve uluslararası filmler katılabiliyor. Eskişehir Uluslararası Kısa Film Festivali katılımcıları, başvurularını www.eskshortfilmfest.com üzerinden ya da istenilen belgeleri [email protected] adresine e-posta ile göndererek gerçekleştirebilecekleri belirtiliyor.

Eskişehir Uluslararası Kısa Film Festivali yazısına devam et

Disney, Star Wars Bölüm VIII ve Karayip Korsanları’nın Beşinci Filmi İçin Yeni Vizyon Tarihlerini Açıkladı

Disney, Star Wars ve Karayip Korsanları’nın devam filmlerine ait yeni vizyon tarihlerini duyurdu. Star Wars Bölüm VIII’in yeni vizyon tarihi 15 Aralık 2017 olarak belirlendi. Rian Johnson’ın yöneteceği Star Wars Bölüm VIII’in ön hazırlık süreci devam ediyor, ilk çekimleri ise gelecek ay Londra’da başlayacak. Disney’in diğer ünlü serisi Karayip Korsanları’nın beşinci filmi Pirates of the Caribbean: Dead Men Tell No Tales ise 26 Mayıs 2017’de vizyona girecek. Serinin 5. filminde de Johnny Depp, Kaptan Jack Sparrow olarak seyircinin karşısına çıkıyor.

Mert Tünay ve Kenan Doğulu’dan, Dünyanın En Güzel Kokusu’na Soundtrack Albümü

Başrollerini Tuba Ünsal ve Rıza Kocaoğlu’nun paylaştığı Dünyanın En Güzel Kokusu filmi, Mert Tünay imzalı müzikleriyle de çok konuşulacak. Filmin müzik direktörlüğünü Mert Tünay’ın, süpervizörlüğünü Kenan Doğulu’nun yaptığı Doğulu Prodüksiyon ve DMC etiketli soundtrack albümü çok yakında dinleyicilerle buluşacak. Uğur Yağcıoğlu’nun yazıp yönettiği film, Sevgililer Günü haftasında, 12 Şubat’ta sinemalarda gösterime girecek.

  • Basın Bülteni
  • Şarkı klibini izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Emperyal Sinema

Vergi kutsaldır. Vergi vermek kutsal bir görevdir. Vergisiz bir ülke yönetilemez. Devlet vergiyi topluma hizmet için toplar. Vergi gelirleriyle hizmet üretir.

Amerikan sineması önceleri New York’ta filmler üretiyordu. New York Eyaletindeki yüksek bulan film yapımcıları vergilerin daha düşük olduğu California’ya taşınarak kutsal orman bölgesine yerleştiler. Hollywood böyle doğdu ve Amerikan sinemasının markası oldu. (Tıpkı İstanbul’da Yeşilçam Sokağına yerleşen yerli film yapımcıları nedeniyle Yeşilçam’ın Türk sinemasının marka ismi olması gibi.)

Sermaye kendine uygun koşulların olduğu bölgeye göç etti (Şimdilerde de sanayi sermayesinin üretimlerin daha ucuz olduğu ülkelere göç etmesi gibi). Merkezi devlete az vergi vermek sermaye için kazançlı bir seçimdir. Kaybeden devlet, kazanan sermayedir (kapitalisttir). Bu bir şekilde vergi kaçırmaktır. Devletin hizmet üretmek için gereksindiği vergi kazançlarına az katılmaktır. Ama Hollywood bu seçiminin diyetini Devlete ürettiği filmlerle ödeme yoluna gitmiştir.

Amerika Birleşik Devletleri halkı göçmen bir halktır. Geldikleri bölgelerden, ülkelerden dilleriyle, inançlarıyla, kültürleriyle, kimlikleriyle yeni yurtları olan Amerika’ya yerleşmişlerdir. Bunların, Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olarak Amerikalı olmaları gerekmektedir. İşte Hollywood böyle karışık toplumsal yapıdaki bir ülkeyi Amerikan kimliğinde birleştirmek ve bütünleştirmek için görev almış ve işini fazlasıyla iyi yapmış, hâlâ da yapmaktadır. Üstelik bu görevini Amerika dışındaki ülkelere de yaymış ora insanlarını da Amerikalı yapmaya çaba harcamıştır.

Hollywood, Amerikan imparatorluğunun hizmetinde emperyal bir sinema olarak görevini sürdürmektedir.

*****

Hollywood Bütün her yere metalaştırdığı filmler satarak para kazanırken, Amerikan kimliğini yayarak ideolojik bir işlevi de yerine getirmektedir. Bu arada bir şey daha yapmaktadır. Belli bir sinema modelini küreselleştirmektedir.

ABD her iki dünya savaşının dışında kalmıştır. Bu şu demektir: Hollywood film üretimini kesintisiz sürdürmüştür. Oysa Avrupa sineması savaşlar nedeniyle duraklamalar yaşar ve ancak savaşlar sonrası 40’lı yıllarda kendisini toparlayıp tekrar filmler yapmaya başlar. Ayrıca Avrupa ülkeleri köklü sanat ve kültür geçmişleriyle sinemayı anlama, tanımlama uğraşı da verir. “Sinema nedir, nasıl olmalıdır?” sorularına yanıt arar, kuramsal çalışmalar, yayınlar yapar. Avrupa ülkeleri Kendi ulusal kimliklerine uyan filmler peşindedir. Hollywood bir çeşit Amerikan kimliğinin propagandasını taparken Avrupa sinema çevreleri sinemanın sanatsal ve kültürel boyutlarını tartışmaktadır. ABD pragmatiktir, Avrupa kuramcıdır.

ABD’de Hollywood öncelikle herkese, her kesime ulaşabilecek bir sinema peşindedir. Ancak böyle bir sinema ticari olabilir ve ona yatırım yapılabilir. Herkese ulaşabilen bir sinema, herkese kimlik de (ideoloji) taşır. Yani parayla kimlik satılır.

Öykülerin kurgusu ve sinema dili en basit konumdadır. Herkes kolayca seyreder ve anlar. Standarttır. Ticari malların standartları olmak zorundadır. Avrupa Kuramsal olarak sinemayı tartışırken Hollywood Avrupa ülkelerine filmlerini satar, kendi model sinemasını pazarlar, örnek oluşturur. Aydın çevreleri sinemayı anlamaya çalışırken, sermaye çevreleri sinema alanına ilgi gösterir, filmler para kazandırmaktadır ve yeni bir yatırım alanıdır. Sinemaya yatırım ve ticari kazanç olarak bakar. Filmlerin ticari olası gerekir. Aydınların ve kültür çevrelerinin böyle bir derdi yoktur, ama sermayenin vardır. Ticari Avrupa sineması yatırımcıları Hollywood’u kendilerine örnek alırlar. Her devlet kendi toplumu için uygun bulduğu sinemanın peşine düşer, yapımcıları bir şekilde yönlendirir. Ve Avrupa’da ulusal ticari sinemalar gelişir. Anlatım dili Hollywood dilidir, standarttır. Bu dil “sanat” filmleri için de geçerli olur. Ve sinema okullarında bu dille film çekme öğretilir. İçerik tartışılır, dil tartışılmaz. Bu tür sinemasal anlatım dili bütün dünya ülkelerinde de geçerli olur.

Nerden, nereye? Hollywood’dan bütün dünya ülkeleri sinemalarına… Daha ne olsun? Her sinema Hollywood diliyle konuşuyor. Seyirciler ancak bu dilden anlıyor. Başak bir dille yapılan filmler genel seyirciye çok zor ulaşıyor (ulaşamıyor), ticari olamıyor, yatırımcıların ilgisini çekmiyor. Hollywood anlayışı bütün dünya sinema seyircilerini ele geçirmiş durumda.

Hollywood küresel, emperyal bir sinema olmaya devam ediyor…

(31 Ocak 2016)

Engin Ayça

Hayal Perdesi Dergisi’nin The Hateful Eight Kapaklı 50. Sayısı Çıktı

Hayal Perdesi Sinema Dergisi’nin Ocak – Şubat 2016 tarihli 50. sayısı çıktı. Derginin Vizyon sayfalarında The Hateful Eight, Dheepan, Nadide Hayat ve Sarmaşık filmlerinin eleştirileri yer alıyor. Söyleşi bölümünde Özcan Alper ile Rüzgarın Hatıraları, Faruk Hacıhafızoğlu ile Kar Korsanları söyleşileri var. Türk Sineması Araştırmaları’nda Barış Saydam 2015 yılında Türk sinemasını tematik, sektörel ve istatistiki olarak inceliyor. Portre sayfalarında Gençlik filmiyle gündeme gelen Paolo Sorrentino var. Akademi sayfalarında ise Eylem Arslan doktora tezinden hareketle Türk sinemasında dağıtım süreçlerini anlatıyor.

Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali’nin Bu Yıl 14.sü Yapılacak

Türkiye’nin ilk çevre temalı kısa film etkinliği olan 14. Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali bu yıl Bakırköy Belediyesi ev sahipliğinde, Bakırköylü Sanatçılar Derneği (BASAD) ve Çevre Film tarafından 23 Nisan – 05 Haziran 2016 tarihleri arasında düzenleniyor. Festival kapsamında; Uluslararası gösterimler, Ulusal Çevre Kısa Film Yarışması, sergiler, söyleşi ve açık oturumlar ile müzik dinletileri yer alacak. Yarışmanın seçici kurulu ise Ediz Hun, Engin Çağlar, Hilmi Nakipoğlu, Oğuz Makal, Sadi Çilingir, Selahattin Yıldız, Vadullah Taş ve Vural Çavuşoğlu’ndan oluşuyor. Ayrıca seçici kurul dışında, her film 50 kişilik halk jürisi tarafından da değerlendirilecek.