Aşk ve Özgürlük

Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir diyor Carol. Yaşanacak olanlar er ya da geç yaşanacaktır. Beklenmedik koşullarda beliren aşka hazırlıksız yakalanmıştır Therese ile Carol. Kırklı yıllar yeni bitmiştir. Savaş sonrası dönemin tedirginliği ve McCarthy paranoyasının üzerine sinmiş olduğu 1950’ler New York’unda yoları kesişir iki genç kadının. Sadece yaşları değil sınıf farkı da zorlar ilişkilerini. Lakin görmüş geçirmiş korunaklı Carol ile ürkek ve kırılgan Therese etraflarında inşa edilmiş kalıpların dışına çıkmaya, dönemin şartlarına göre örnek teşkil etmeyen aşklarını yaşamaya kararlıdır.

Bir müzik parçasına benzetirsek zarif bir piyano sonatı olarak adlandırabileceğimiz ‘Carol’ ünlü cinayet romanları yazarı Patricia Highsmith’in 1952 yılında henüz yirmili yaşlarının başında Claire Morgan takma adıyla kaleme aldığı ve ancak ileri yaşlarında sahiplendiği ikinci romanı ‘The Price of Salt’dan uyarlanmış. Adı kadın filmlerinin yönetmenine çıkmış Todd Haynes imzasını taşıyor, Phyllis Nagy’nin romana büyük ölçüde sadık kalmış mükemmel senaryosundan yola çıkarak bakışlar ve jestler üzerinden derdini anlatıyor. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerde Carter Burwell’ın Philip Glass minimalizmini hatırlatan enfes müzik çalışması devreye giriyor. Bu içine sığamayan tutku hikâyesinin kadınlarını buğulu camlar, aralık kapılar ardından görüntülüyor Haynes. Mükemmel bir iş çıkarmış görüntü yönetmeni Edward Lachman’ın gölgeli siyahtan sıcak ve gösterişliye evrilen renk paleti yaşanan kafa karışıklığını vurguluyor. Çerçeve içinde çerçeveler ayrı dünyaların tutsak insanlarını betimliyor. İham kaynağı olduğunu ifade ettiği Saul Leiter çalışmaları haricinde Ruth Orkin, Helen Levitt, Esther Bubley ya da Vivian Maier gibi döneme damgasını vurmuş kadın fotoğrafçıların külliyatından ustaca yararlanıyor yönetmen. Therese’in valizini toplamış halde otel odasında görüntülendiği sahnede Edward Hopper’ın ünlü yağlı boya tablosuna (Hotel Room, 1931) selam sarkıtıyor.

Ancak film esas selamını sinema tarihinin ölümsüz klasiklerinden ‘Brief Encounter’a gönderiyor. Bizde ‘Kısa Tesadüfler’ adıyla gösterilmiş olan Noel Coward’ın ‘Still Life’ isimli tek perdelik oyunundan yola çıkarak senaryosunu bizzat kaleme aldığı 1946 yapımı David Lean başyapıtının yapısal özelliğini ödünç almış ‘Carol. Tıpkı orijinali gibi aynı sahneyle açılıyor ve kapanıyor. Ritz Oteli’ndeki son buluşmada iki kadının neler konuştuklarını ancak filmin sonunda öğreniyoruz. Carol ayrılırken aynen Trevor Howard gibi sevdiği kadının omzuna dokunuyor hafifçe. Kentin kıstırılmış havasından uzaklaştıklarında kendilerini daha özgür hissediyor sevgililer.

Trenler her iki filmde de hareketi ve özgürlüğü çağrıştırıyor. Lakin bu sınırlı bir özgürlük duygusudur, Carol’ın Noel hediyesi olarak kızına almış olduğu oyuncak tren her iki filmin döngüsel yapısına uygun olarak bir yere varamama duygusunu pekiştiriyor. ‘Brief Encounter’daki kabulleniş ‘Carol’da yerini itiraza bırakıyor. Orijinal filmin Laura’sı (muhteşem Celia Johnson) ailesinin mutluluğu uğruna arzunun ateşini bastırırken, Carol ayrılmak üzere olduğu kocasının kızlarını koz olarak kullanmak suretiyle varlığına sahip çıkmasına başkaldırıyor. Haynes hikâyesinin klasik malzemesine ellili yılların moral kodlarından farklı olarak içinde bulunduğumuz yüzyılın kazanımları doğrultusunda yaklaşıyor.

Cinsler ayrımı ya da eşcinsellik meselesini ajandasının gerilerine atmayı bilmiş bu en hasından aşk hikâyesi sınıf ve güç ilişkilerini jestler, renkler, kostümler üzerinden vermeyi deniyor. İki kadının karşılıklı etkileşimi ellili yılların bir diğer önemli klasiğini, yolun başındaki bir oyuncu adayının (harika Anne Baxter) şöhretinin zirvesinde yılların aktrisini (muhteşem Bette Davis) rol modeli olarak seçtiği (bizde ‘Perde Açılıyor’ adıyla gösterilmiş) ‘All About Eve’i anımsatıyor. Mükemmel kotarılmış bu güzel film, hayatının rolünde bir Greta Garbo edasıyla olgun kadını canlandıran Cate Blanchette ile ‘gökten düşmüş meleğim’ diyerek sakındığı, kafa karışıklığı ürkek bakışlarına sinmiş küçük sevgilisi Rooney Mara’nın üstün performanslarıyla gönülleri fethediyor.

(04 Şubat 2016)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Kötü Kedi Şerafettin, Vizyondan Önce Şerotor ile Ortalığı Salladı

05 Şubat’ta sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanan, Bülent Üstün’ün efsanevi karakterinden beyazperdeye aktarılan Kötü Kedi Şerafettin vizyondan hemen önce “Şerotor” uygulaması ile Apple Store Entertainment kategorisinde bir numara oldu. En popüler uygulamalar listesinde 74 numarada olan Şerotor, ana sayfada yeni uygulamalar kısmında da 1. sıraya kadar yükseldi. Gençlerin büyük ilgi gösterdiği uygulamayı indirip kullananlar arasında filmin yapımcılarından Erdil Yaşaroğlu ve seslendirme ekibinde yer alan oyuncular Okan Yalabık ve Gökçe Özyol da yer aldı. Uygulama kullanılarak 5 gün içinde 50.000’den fazla paylaşımda bulunuldu.

Beyazperde’de Neler Oluyor?

Geçtiğimiz yıl yerli yapımların damgasını vurduğu sinema sektöründe 2016’da neler olacağı merak ediliyor. Ajans Press verilerine göre ülkemiz yerli film izleme konusunda Avrupa’da da başı çekiyor. Sinema sektörü 2015’i 60 milyon 470 bin bilet satışıyla kapatırken, bunun % 57’sini yani 34 milyonunu yerli yapımlar oluşturdu. Geçen yıl bilet hasılat tutarı 681 milyon 421 bin lira olurken, yerli yapımlardan 363 milyon 518 bin lira elde edildi.

If 2016 Reklam Filmi, If İstanbul Birleştiriyor, Yayında

15. If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin “If İstanbul birleştiriyor!” temalı 2016 kampanyasının yüzü olan Reklam Filmi bugün www.ifistanbul.com’da dönmeye başladı. If 2016 Reklam Filmi, başlangıçta birbirine mesafeli duran bir grup insanın bir dış sesin yönlendirmesiyle yakınlaşması ve sonunda birleşmesini konu alıyor. Reklam filmi Cansu Boğuşlu yönetmenliğinde Spark Film tarafından çekildi.

  • Basın Bülteni
  • Reklam filmini izlemek için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

İftarlık Gazoz’un Galasında Gözyaşları Sel Oldu

Yüksel Aksu’nun yazıp yönettiği, başrolünü Cem Yılmaz ve Berat Efe Parlar’ın paylaştığı İftarlık Gazoz filminin galası 27 Ocak’ta Levent Kanyon Sineması’nda yapıldı. Düzenlenen kokteyl eğlenceli görüntülere sahne olurken gösterim sırasında izleyenler kahkaha ve gözyaşlarına hakim olamadı. Ustayla çırağı arasındaki ilişkiyi merkeze alarak samimi ve çarpıcı bir öykü anlatan İftarlık Gazoz, vizyon için saatleri sayarken galaya birbirinden ünlü isimler katıldı.

İftarlık Gazoz’un Galasında Gözyaşları Sel Oldu yazısına devam et

Merakla Beklenen İftarlık Gazoz Filminin Basın Toplantısı Yapıldı

Aylardır merakla beklenen, fragmanı kısa sürede 2 milyon kişi tarafından izlenen İftarlık Gazoz’un ön gösterim ve basın toplantısı yapıldı. Yüksel Aksu’nun yazıp yönettiği, başrollerinde Cem Yılmaz ile Berat Efe Parlar’ın olduğu filmin basın gösterimi ve basın toplantısına ilgi büyüktü. Elif Dağdeviren’in moderatörlüğünde düzenlenen basın toplantısına Yönetmen Yüksel Aksu, Cem Yılmaz, Berat Efe Parlar, Ümmü Putgül, Okan Avcı ve Yılmaz Bayraktar katıldı.

Merakla Beklenen İftarlık Gazoz Filminin Basın Toplantısı Yapıldı yazısına devam et

If İstanbul Birleştiriyor

If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, bu yıl 15. yaşını seyircileriyle kutluyor. Yılın en çok konuşulan filmlerini Türkiye’ye getiren, If İstanbul, 18 Şubat’ta İstanbul’dan yola çıkıyor, 03 – 06 Mart tarihlerinde de Ankara ve İzmir’e uğruyor. 40 ülkeden, 112 filmin gösterileceği festivalin bu yılki teması ise “If İstanbul Birleştiriyor!”. John Malkovich Olmak (Being John Malkovich), Adaptation, Sil Baştan (Eternal Sunshine of the Spotless Mind) gibi pek çok klasiğin yazarı Charlie Kaufman ile TV tarihinin en sıra dışı animasyon serisi Mary Shelley’s Frankenhole’un yaratıcısı Duke Johnson’ın birlikte çektiği Anomalisa, If İstanbul’un açılış filmi olacak.

Şevkat Yerimdar’da Ağlatan Sahne: Süleyman Seba Sahnesi Ağlattı

22 Ocak’ta sinemaseverle buluşan Şevkat Yerimdar 2, Beşiktaş taraftarının gözdesi oldu. Beşiktaş’ın efsane başkanı Süleyman Seba’nın anıldığı sahne izleyicilere duygu dolu anlar yaşattı. Sosyal medyada fenomen olan koyu Beşiktaş taraftarı Şevkat Yerimdar, Beşiktaşlıların gözdesi haline geldi. Filmde Beşiktaş’ın efsane başkanı Süleyman Seba’nın kendi sesiyle taraftarlara seslendiği sahne, sosyal medyada paylaşım rekoru kırdı.