Hayat Kuşun Kanadında

Bu hafta gösterime giren ‘Gençlik / Youth’ Paolo Sorrentino’nun yaşlılık senfonilerinin şimdilik sonuncusu. Henüz 45 yaşında olan İtalyan yönetmen rüya gibi akıp geçmiş yılların muhasebesini yapmayı sürdürüyor. Büyük ilgiyle karşılanmış bir önceki çalışması ‘Muhteşem Güzellik / La Grande Bellezza’ 65.yaşını kutlayan tanınmış gazeteci yazar Jep Gambardella’nın iç yolculuğu üzerinedir. Gözde eleştirmenin Roma entelijansiyasını ağırladığı Coliseum’a bakan görkemli terası sosyo-ekonomik sorunlar ve politik çürüme ile sarsılmış İtalya’nın kalbinden bir dünyanın çöküşüne tanıklık eder. Yaşlanmakta olan Gambardella köklerine, ilk gençliğine, muhteşem güzellikle karşılaştığı ana dönmekten kendini alamaz.

Benzer temalar etrafında gezinen ve seksenlerine merdiven dayamış iki sanatçıyı odak noktasına alan ‘Gençlik / Youth’ Anglosakson karakterleriyle bu kez daha evrensel. İsviçre Alplerinin eteklerindeki 19. yüzyıldan kalma görkemli binada faaliyet gösteren ultra lüks kaplıcanın iki ünlü konuğundan biridir tanınmış orkestra şefi ve besteci Fred Ballinger (muhteşem Michael Caine). Eşinin ölümünün ardından yirmi yıldır geldiği tesiste bu kez yetişkin kızıyla birlikte kalmaktadır. Londra, New York ve Venedik senfoni orkestralarındaki görkemli kariyerinin ardından kendini emekliye ayırmış olan müzik adamı İngiliz kraliçesinin eşi onuruna organize ettiği konserde prens Philip’in hayranı olduğu ünlü bestesi ‘Simple Songs / Küçük Şarkılar’ı yönetmeyi sonradan öğreneceğimiz kişisel nedenlerden dolayı reddeder. Ballinger’in aynı otelde kalan ve genç bir yazar ekibiyle ‘Life’s Last Day / Yaşamın Son Günü’ adını uygun gördüğü yeni filminin senaryo çalışmalarını hummalı bir şekilde sürdüren sinemacı dostu Amerikalı yönetmen Mick Boyle (harika Harvey Keitel) ise pes etmeye niyetli değildir henüz.

Misafirlerin ısıtılmış havuzlar, masaj odaları, saunalar ve çamur banyolarında şifa ve huzur aramayı sürdürdüğü yüksek dağlar ve göz alabildiğine yeşil doğa ile çevrili bir yerdir burası. Geceleri barok animasyonlarla renklenen spa otelin çoğunluk yaşlı nüfusu yolu bir şekilde bu tuhaf tesise düşmüş genç bedenleri hayranlıkla izler. Romanyalı model Madalina Diana Ghenea’nın (afişlerde yer alan güzel) Miss Universe olarak gözüktüğü zengin kadronun sürprizleri saymakla bitmez. Ateşli müzik videosuyla pop yıldızı Pamela Faith bunlardan bir diğeridir. Bir çok saygın Avrupalı ve Amerikalı yönetmenin filmlerinde oynamış olmasına rağmen anaakım sinemanın Robot Q’su olarak bilinen Kaliforniyalı oyuncuya Paul Dano hayat verir. Senaryosu yazılan filmin başrolü için düşünülen bir dönemin iki Oscarlı taçsız kraliçesi Brenda Morel yorumunda Jane Fonda ile kısa süreli hasret gideririz. Tenis topuyla futbol oynamaya kalkan Maradona’dan esinlenmiş obez eski futbolcu, göğe yükselmek için medistasyona yatmış Tibet rahibi ya da Bun︣uel karakterlerini anımsatan sessiz yaşlı çift bu gizemli karakterler galerisinin diğer renkli konuklarıdır.

Sorrentino filmin kalbine yerleşmiş kederi mizahla dengelemeyi bilir. Koridor trafiğini engelleyen tekerlekli sandalye karmaşası, Almanya’da çekeceği filme hazırlanan ünlü oyuncunun bir sabah kahvaltıda aniden Hitler kostümü ve makyajı ile belirivermesi ortamı neşelendirir ancak aslolan melankolidir, kaybolan anıların hüznüdür. ‘Benim yaşımda forma girmek zaman kaybından başka birşey değildir’ der ünlü müzik adamı. Yaş aldıkça geçmişlerinin onlardan hızla uzaklaştığını, ebeveynlerinin çehresini bile hatırlamadıklarını dehşetle farkeder iki eski dost. Müzik ve kibirden ibaret hayatında sevdiklerini ihmal etmiş olmanın kederi içinde olan Ballinger anılarını kaleme alması konusunda ısrarlı olan Fransızlardan kendisini unutmalarını ister. Sinema dünyasının zirvesine oturmasını sağlayan eski filmlerini saçma olarak niteleyen Boyle ise yakın dostundan farklı olarak kendisini hayata bağlayan vasiyet filmini çekme heyecanı içindedir.

Sorrentino’nun bir öncekine kıyasla daha meditatif seyreden son çalışmasında yönetmenin olmazsa olmazı grotesk yüzler ve karnavalesk sahneler yoğun melankoli haliyle bir denge oluşturur. Değişmez görüntü yönetmeni Luca Bigazzi’nin rengarenk paleti Fellini sinemasına saygı duruşuna geçer bir kez daha. Suların yükseldiği San Marco meydanındaki düş sahnesi, Ballinger’in kırlık alanda inek çanları ve kuş seslerini yönettiği o unutulmaz sekans ya da kadın filmlerinin unutulmaz yönetmeni Boyle’un yine İsviçre kırlığında boy boy dizilmiş aktrisleriyle biraraya geldiği Fellini 8 1/2 esintili bölümden etkileniriz. David Lang’ın poptan klasiğe uzanan müzik çalışması sarıp sarmalar bu güzel filmi. Çağımızın önemli yorumcularından keman virtüozu Victoria Mullova ile soprano Sumi Jo’nun konuk olduğu final sürprizinin ardından karışık duygularla ayrılırız sinema salonundan.

(20 Ocak 2016)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com