Asasız Musa, Çin’de Ana Yarışmada

Aydın Orak’ın yazıp yönettiği Asasız Musa filmi Çin’in Oscar’ı olarak kabul edilen 9. First International Film Festival Xining ana yarışmaya seçildi. 20 Eylül 1992′de Diyarbakır’da öldürülen Kürt aydın Musa Anter’in hayatının bazı dönüm noktalarını anlatan Asasız Musa, 03 Ekim 2014 ve 29 Mayıs 2015′te iki kez vizyona girdi. Aydın Orak’ın ilk uzun metrajlı filminde Anter’in üç çocuğu da rol aldı. Kürt aydın Musa Anter’in yaşamındaki dönüm noktalarını konu alan film 4 yıllık çalışma sürecinin ardından Mardin merkez, Nusaybin, Akarsu ve Musa Anter’in doğduğu köy olan Zivinge’de çekildi. Filmde Anter’in yaşamını 10 oyuncu canlandırıyor.

Aliağa’da Sinema Günleri

Aliağa’da Sinema Günleri etkinliği Şener Şen ile Kenan İmirzalıoğlu’nun başrollerini paylaştığı Kabadayı filmi ile start alıyor. Aliağa Belediyesi, birbirinden değerli filmleri iki hafta boyunca beyazperdeden yerli ve yabancı filmleri sinemaseverlerin beğenisine sunacak. 20 Temmuz Pazartesi günü saat 21:30’da Türk sinemasının başyapıtlarından Kabadayı filmi ile başlayacak olan etkinlik, 02 Ağustos Pazar günü 21:30’da gösterime sunulacak Hababam Sınıfı Askerde filmi ile sona erecek. Aliağa’da sinemaseverler 14 gün boyunca saatler 21:30’u gösterdiğinde beyazperdenin en güzel ve renkli örneklerini ücretsiz olarak izleme imkânı bulacak.

Aliağa’da Sinema Günleri yazısına devam et

Pan

Joe Wright’ın yönettiği ve Hugh Jackman, Garrett Hedlund, Rooney Mara ile Adeel Akhtar’ın oynadığı Pan, 11 Aralık 2015′de Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
Peter 12 yaşında, bastırılamaz ölçüde asi bir mizaca sahip, yaramaz bir çocuktur. Fakat tüm hayatını geçirdiği Londra’nın kasvetli yetimhanesinde bunların tercih edilen nitelikler olduğu pek söylenemez. Sonra bir gece Peter yetimhaneden kaçırılıp korsanların, savaşçıların ve perilerin olduğu “Varolmayan Ülke” adında fantastik bir dünyaya götürülür. Peter, annesinin sırrını çözmeye ve bu sihirli topraklarda hakkı olan yerini bulmaya çalışır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Pan yazısına devam et

Kutupta Macera

Suruç’ta katliam yaşandı.
Onlarca genç insan öldürüldü.
Bu bir savaş…
Ve savaşı sanat yenecek.

Kuşkusuz
“Zamanı mı” diyeceksiniz,
-ben diyorum.
Savaşı sanat yenecek, tekrar ediyorum.

Hepimiz için aynı şey geçerli. Hepimiz merak ederiz, burnumuzu sokarız muhakkak en olmadık şeylere. Başımıza gelenlerse acı tatlı sonuçlarıyla hepimize ders çıkarılacak deneyimler kazandırır. Risk almak deniyor şimdilerde, büyüdükçe daha usturuplu risk-ler alıyoruz, üstlendiğimiz sorumluluklar gereği daha bir temkinli oluyoruz. Ama çocukken öyle değil, çocukken o riskler keyifli birer macera, sonu keyifsiz bitse de…

Sosyal dayanışma

Günümüz çocukları, başlarını bilgisayardan kaldırmıyor, bağlı olarak da derdini sadece büyüklere değil yaşıtlarına bile anlatamıyor. Okula gitmemek, tam da bu nedenle söz konusu. Teneffüste kavga çıkmasının altında da bu neden yatıyor. İletişim neredeyse sıfır. Hepsinin beklentisi var ve o olmadığı zaman kapatıyor kendini.

Grethe Bøe-Waal, Leif Hamre’nin romanından beyazperdeye uyarladığı filmine, bu gerçekleri vurgulayarak başlıyor. Ama asıl vurgulanması gereken nokta daha sonra çıkıyor ortaya: Küresel ısınma ve Dünyanın geleceği! Film, çetin yaşam koşulları sunan Kuzey Kutbunda, üç kardeşin yaşadıklarını masalsı bir anlatım ve olağanüstü güzel görüntülerle seriyor önümüze. Kardeşler arasındaki çatışma, gerilim, söz dinlememe bir süre sonra sona eriyor; yerini gerçekleri dile getirmeye, uyumlu olmaya ve duyarlılığa bırakıyor.

Az şey değil çocukların yaşadığı… Evlerinden onca uzakta, yapayalnızlar ve birbirlerinden başka dayanışacakları kimse yok. Çocuk bu, tabii ki oynayacak, tabii ki şımaracak… En çok da kendisinin “büyük” olduğunu iddia eden oyun peşinde. İzleyici olarak hem oyun oynamasını istiyorsunuz hem de aman ha, bir şey gelmesin başlarına diye tedirginlik yaşıyorsunuz.

Dünyanın tepesi…

Filmin belli göndermeleri de var. Hiç göze sokmadan, hiç zorlamadan işliyor içinize. Spitsbergen Adası’nda, buzullar arasında yüz yıl önce oluşturulmuş bir kulübede geçen bunca zaman içerisinde bulunanların tuttuğu günlükler, değişimin de göstergesi oluyor bir bakıma. Tabii, duvarlardaki gazetelerde -soğuğu kesmekle doğrudan ilgisi olduğunu, eski gazete satıcılarının göğüslerine sardıklarından biliyoruz- önemli haberler yer alıyor. Amerikan Başkanlarının demeçleri, yaşanan gelişmeler, insanlıkla ve insanlığın geleceğiyle ilgili başlıklar dikkat çekici.

Spitsbergen Adası, sıradan bir ada değil, bilinçli seçilmiş… Hem zaten o adadaki görevlilerin yiyeceklerini sakladıkları mağaramsı depo, aynı adada ileride yaşanması olası kıtlık ve/veya savaş sonrası kullanılması için tohumların saklandığı o büyük depoları çağrıştırıyor.

Kuzey ışıkları…

Güneşin yazın hemen hiç batmadığı bir yer burası… Dolayısıyla çocuklar orada kaç gün geçirdiklerini karıştırmaya başlıyor belli bir süre sonra. Güneş ışıkları inanılmaz bir atmosfer yaratıyor, hem zaten kuzey ışıklarını da izliyoruz büyük bir keyifle. Filmi izlerken anne babayı da görmek istedim, ne durumdalar diye… Çocukları arayan ekipleri merak ettim. Ama görmemek (veya az görmek) hiç rahatsız etmedi.

Seyirlik bir görsel şölen olan Kutupta Macera ailecek izlenebilir ve hemen ardından üzerine konuşulabilir. Çocukların merak duygularını engellemek amaçlı değil de gerçekleştirmelerine imkân sağlayıcı bir tartışma muhakkak yararlı olacaktır.

Kutupta Macera, yönetmen Grethe Bøe-Waal, oyuncular Ida Leonora Valestrand Eike, Kaisa Gurine Antonsen, Leonard Valestrand Eike, 87 dakika, 2015.

(25 Temmuz 2015)

Korkut Akın

Burak Özçivit ve Murat Boz’dan Set Ekibine Sürpriz: Sete Bayram İki Yıldızla Geldi

2016 yılına damga vurmaya hazırlanan Kardeşim Benim setinde bayram coşkusu yaşandı. Filmin iki başrol oyuncusu Burak Özçivit ve Murat Boz, bayramın birinci günü sete tepsi tepsi baklavayla geldi. 50 kişilik ekip, ellerinde baklava tepsileri olan yıldızları görünce keyifli bir şaşkınlık yaşadı. Bir anda şenlik yerine dönen sette iki ünlü isim, set personeliyle bayramlaşıp, baklava ikram ettiler. Çekimleri İstanbul’da süren Kardeşim Benim 15 Ocak’da vizyona girecek.

Çolpan İlhan, Mezarı Başında Anılacak

Geçtiğimiz yıl 25 Temmuz’da kaybettiğimiz usta oyuncu ve modacı Çolpan İlhan, ölümünün birinci yılında saat 12:00’de Zincirlikuyu Mezarlığı’nda yapılacak bir buluşmayla anılacak. Oyunculuğunun yanı sıra modacı kimliğiyle de tanınan İlhan’ın vefatının ardından ailesi tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hayat Boyu Öğrenme Merkezi İSMEK’e bağışlanan 70’e yakın Çolpan İlhan tasarımı kıyafet, dikiş makinaları ve moda aksesuarlarıyla sosyal sorumluluk projelerine katkı sağlanarak, Çolpan İlhan  adının yaşatılması için ilk adım atılmıştı. Ölümünün 1. yılında başlatılan moda eğitimi projesi kapsamında Çolpan İlhan Moda Akademisi açılıyor.

Çolpan İlhan, Mezarı Başında Anılacak yazısına devam et

Coşkun Aral’dan Yaz Okulu Katılımcılarına Belgesel Semineri

Yunus Emre Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen Uluslararası Türkoloji Yaz Okulu’nda ilk etkinlik dün gerçekleştirildi. Savaş fotoğrafçısı ve belgesel yapımcısı Coşkun Aral, katılımcılara Dünya Belgeseli Semineri verdi. Prof. Dr. Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi’ndeki etkinliğe katılan Aral, bu zamana kadar farklı kültürlerden ve savaşlardan derlediği bir fotoğraf sunumu yaptı. Yaz Okulu’na bu yıl, 40’a yakın ülkeden, yaklaşık 150 kişi katıldı.

Coşkun Aral’dan Yaz Okulu Katılımcılarına Belgesel Semineri yazısına devam et

Kaptan Cingöz Macera Peşinde

Karsten Kiilerich’in yönettiği ve Vibeke Ankjaer Axvaerd, Alfred Bjerre Larsen, Oscar Dietz ile Morten Eisner’in seslendirdiği animasyon film Kaptan Cingöz Macera Peşinde (Albert), 07 Ağustos 2015’de Bir Film dağıtımıyla Yeni Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Zeki bir çocuk olan Albert, muziplikleri ve sakarlıklarıyla kasaba halkını canından bezdirmiştir. Bir gün kazara kasabanın en büyük gururu ve simgesi olan ünlü balon kaptanı Leopoldus’un heykelini kırar. Kasaba halkının bu duruma çok üzüldüğünü gören Kaptan Cingöz hatasını tamir etmek üzere kasabayı terk etmeye karar verir. Herkesi gururlandıracak bir balon kaptanı olmadan geri dönmeyecektir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb

Kutupta Macera

Grethe Boe Waal’ın yönettiği ve Kaisa Gurine Antonsen, Lars Arentz Hansen, Nicolai Cleve Broch, Per Kjerstad’ın oynadığı Kutupta Macera (Operasjon Arktis – Operation Arctic), 24 Temmuz 2015’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Spitsbergen adasında bir kar fırtınasına yakalanan üç çocuk, tek başlarına kalır ve aralarından hiçbiri evlerinin nerede olduğunu dahi bilmemektedir. Bir anda kendilerini hayatta kalma mücadelesinin ortasında bulurlar. Bir taraftan rüya gibi bir coğrafyanın masalsı atmosferinin içine giren çocuklar; diğer yandan da kutuptaki sert yaşam koşullarının zorluklarıyla mücadele etmeye çalışırlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Korkut Akın Yazıyor

Zamanın Yavaşladığı Çölün Kasabasında

Fırtınanın Ortasında (Strangerland)
Yönetmen: Kim Farrant
Senaryo: Michael Kinirons-Fiona Seres
Müzik: Keefus Ciancia
Görüntü: P.J. Dillon
Oyuncular: Nicole Kidman (Catherine), Hugo Weaving (David), Joseph Fiennes (Matthew),
Sean Keenan (Steve), Maddison Brown (Lily), Nicholas Hamilton (Tom), Meyne Wyatt (Burtie),
Martin Dingle Wall (Neil), Benedict Hardie (Nick), Megan Alston (Sally), Taylor Ferguson (Cayli),
Lisa Flanagan (Coreen)
Yapım: Avustralya-İrlanda (2014)

Belgesel sinemacı Avustralyalı Kim Farrant, “Fırtınanın Ortasında” ilk uzun filmiyle çölün ortasına konmuş küçük kasabada bir ailenin tragedyasını dingin bir sinema diliyle yansıtıyor.

Çölün ortasındaki sakin Nathgari kasabasında bir ailenin tragedyasının üstünden gelişmiş bir ülkedeki yalnızlıkların melodramına dokunuluyor. Boşluklar, kaçışlar, arayışlar, trajediler var bu uzayıp giden çoraklaşmış topraklarda. 2014 yapımı sinemaskop “Strangerland-Fırtınanın Ortasında”, bu sert çölde kadın duyarlılığını da yansıtıyor. Avustralyalı yönetmen Kim Farrant, kısa filmler ve belgeseller çekti. Bu yapıt, onun ilk uzun filmi. Yönetmenin bu filminde müziklere de kulak vermeli. Zaman zaman otantik tınılar modernize edilerek kulaklara geliyor.

Parker ailesi. Başka bir kasabadan sırlarıyla bu küçük kasabaya göç etmişler. Evin babası Matthew, eczacı. Evin annesi Catherine hep evde. 15 yaşındaki güzel genç kızları Lilly ve küçük oğulları Tom’la dışarıdan bakınca mutlu bir aile gibi görünüyor. Kamera evin içine girdikten hemen sonra bu sakinliğin içinde fırtınaların estiği fark ediliyor. İletişim kopmuş. Kimin ne yaptığından haberi olmayan tuhaf bir yabancılaşmanın içine düşmüş gibi her şey. Tom, kovboy filmlerinden düşmüş gibi görünen bu küçük çöl kasabasında çok mutsuz. Geldikleri yere dönmek istiyor. Lily, güzelliğinin ve cinselliğinin farkında olmanın ötesinde. Sarışın, beyaz tenli ve büyü saçıyor etrafındaki erkeklere. Eczacı Matthew, bu kasabada yeni hayatları için bir şeyler yapmaya çalışıyor. O da mutsuz. Her şeye yeniden başlamak ve her şeyin en başına dönmek kolay değil. Catherine, bir toparlayıcı mıydı, yoksa her şeyi oluruna bırakmış bir kaderci miydi? Oluruna bırakınca kırılmış şeyler toplanabilir miydi? İşte bütün her şeyin altında bir şeyler kök salmış ve dallarıyla kuşatmış ailenin hayatını. Bilinmeyenler ve sırlar yavaş yavaş ortaya çıkarak yabancılaşmayı anlamlaştırıyor biraz olsun.

Tom, bazen uyurgezer gibi geceleri dışarıda dolaşıp duran bir çocukmuş. Çoğu zaman evin yakınlarından uzaklaşmasa da bazen uzaklara da gidiyormuş. Kamera onu, bu dolaşmalarının birinde buluyor. Kasap kancalarına asılmış etlerin arasında geçip evine gidiyor. Sabah. Kahvaltı masasında. Tom’un canı yine sıktın. Matthew, kasabanın az dışındaki evinin badanasını Aborjin genç Burtie’ye yaptırıyor. Sabah işe gelen Burtie, Lily’yi iç çamaşırlarıyla görünce büyünün içine düşüyor sanki. Matthew, kızının yarı çıplak olmasına öfkelense de Lily’yle başa çıkmak kolay mıydı? Lily, kendine aşırı özgüveni olan özgür ruhlu bir kızdı. Eczanede babasından dondurma için para alan Tom, parayı kaykaycı geçlerin yarı çıplak vücutlarını izleyen ablasına götürüyor. Lily, Steve’in kalçalarını ve dövmeli kollarını kışkırtıcı bakışlar atarken Steve, “kutu” denilen konteynere götürüyor sevişmek için Lily’yi. Bir de polis dedektifi David Rae vardı. Burtie’nin ablası Coreen’le ilişki yaşıyor. Coreen’in ilkokula giden bir oğlu da var. David, Coreen’le sevişirken, çocuk yatak odasının kapısını açıveriyor birden. “Domuz” deyiveriyor ona. Annesi beyazlara domuz dermiş hep.

Bir gece Matthew uykusundan uyandığında pencereden kızının ve oğlunun gittiğini görüyor. Hiçbir şey yapmıyor. Sadece seyrediyor. Neden peşlerinden gitmemişti? Sabah olduğunda Catherine çocukların evde olmadığını anlıyor. Her annede olan telaş başlıyor onda da. Matthew sakin. İşe gidiyor. Gitmeden kapıları ve pencereleri örtmesini söylüyor karısına. Kum fırtınası yaklaşıyormuş. Bir zaman sonra Matthew eve dönüyor. Sonra beraber arabayla çıkıyorlar. Kum fırtınası her yeri kuşatıyor mistik bir atmosferle. Polise başvuruyorlar. David onlardan bilgi alıyor. Hemen aramalar başlıyor. Yönetmen, belgeselcilikten gelme birikimleriyle Avustralya doğasını bu duyguyla yansıtabilmiş. Sıcaklık giderek yükseliyor. Sarı çorak çöl ölüme çağırır gibi uzanıp gidiyor sinemaskop fotoğraflarla. Catherine, evde kızının odasında sanki onu yeniden keşfediyormuş gibi keşifler yapıyor. Elbiselerine bakıyor. Sonra bulduğu defter kızının saklı dünyası dışarı çıkıyor. Lily, Burtie’yle sevişmelerinin fotoğraflarını çekip yapıştırmış. Catherine bu defteri David’e veriyor bir ipucu bulabilir umuduyla. David’in de iki kız varmış. Çocuklar anneleriyleymiş. David, hep yalnız. David çekinerek Catherin’e, Matthew’ün Lily’ye taciz yapmış olabileceğini fısıldıyor. Ta derinlerde, çocukluğunda olan şeyler. Kuşku kuşatıyor hemen.

David, defterdeki isimlere ulaşıyor hemen. Önce Steve’le, sonra da Bartie’yle konuşuyor, ama bir yere varamıyor. Catherine, kaykaycı geçlerin olduğu yere gidiyor, kızının yerini söylerler umuduyla. Lily’yi en son Steve’le “kutu”ya giderken görmüşler. Konteynere giden Catherine, bir mezbeleye benzeyen konteynerde yatağa bakıyor. Kızı bu yatakta mı sevişmişti? Eve döndüğünde karşı konulmaz bir sevişme arzusu duyuyor Catherine. Sandalyede oturan kocasıyla içindeki ateşi söndürmek istiyor. Sinemanın özel anlarındandı bu sevişme. Lily’yi merak eden Bartie eve gelince onunla da sevişmek istiyor sanki Catherine. Hatta David’le bile sevişmek istiyor.

Arama – kurtarma çabaları umutsuzca sürüp gidiyor. Matthew de taşındıkları kasabaya gidiyor. Lily’yle ilişkiye girmiş öğretmenin evine öfkeyle giden Matthew bir şey öğrenemiyor. Ailenin sırlarından biri miydi bu? Matthew, çölde dolaşırken yerde uzanmış oğlunu görüyor. Onu hastaneye götürüyor. Açlık ve susuzluktan ölmek üzereyken buluyor onu Matthew. Kendine gelen Tom konuşmuyor. Matthew onu eve götürüyor. Matthew, baba şefkatiyle kucaklıyor oğlunu. Tom, bir arabadan söz ediyor babasına. Lily o arabaya binmiş. Matthew, Catherine’e çocukların gittiklerini gördüğünü söylüyor. Neden müdahale etmemişti onlara Matthew? Filmde sorular etrafa savrulup dururken, final de seyircileri boşlukta bırakıp bitiyor. Zihinlerde, Catherine’e telefon eden gizemli kadının “Kızın o…” diyen sesi kalıyor. Lily, kadın satıcılarının elinde miydi şimdi? Bilinmiyor.

Filmin görselliği, öncelikle sarı çöllerde insanı etkiliyor, hatta büyülüyor. Ölümü çağırsa bile. Filmdeki kamera da çoğu anda sakindi filmde. Duyulan müziklere de kulak vermek gerek. Zaman zaman yerli müziklerin tınılarının da tadını veriyor. Filmde her şey dingin akıp gidiyor. Bazı anlarda zamanın yavaşladığını da hissediyorsunuz. Oyunculuklar da bu yavaşlıkta anlamlaşıyor. Lily’nin yaşama sevinci ve özgürlüğü de çağlayandan fışkırıyor gibiydi filmde. Trajediyi simgelese bile. Bizim film ithalatçı şirketlerin akrabalık ilişkilerinde sorunlar var hep. Amcayla dayıyı, halayla teyzeyi hep birbirlerine karıştırıyorlar. Bu filmde olduğu gibi işte.

(23 Temmuz 2015)

Ali Erden

ailerden@hotmail.com

TEMA Vakfı’ndan Yeşil Yol Açıklaması

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, Samsun’dan Hopa’ya Doğu Karadeniz’de doğal yaşamını tehdit eden Yeşil Yol projesiyle ilgili bir açıklama yaptı. Ataç, “TEMA Vakfı, Yeşil Yol olarak bilinen projeye hukuki itirazını ilk kez 2011 yılında yaptı. 2011’de 1/100.000 ölçekli Ordu – Trabzon – Rize – Giresun – Artvin – Gümüşhane Çevre Düzeni Planı’nın bölgenin doğal varlıkları açısından tehdit oluşturabilecek bölümlerinin iptali için dava açtık. Planda Yeşil Yol projesine ‘yayla turizminin geliştirilmesi için yaylalar arası entegrasyon’ olarak yer veriliyordu. İptalini talep ettiğimiz kararlardan biri de planın Yeşil Yol projesi ile ilgili olan bölümüydü. Rapor lehimize geldi, dava ise devam ediyor” dedi.

TEMA Vakfı’ndan Yeşil Yol Açıklaması yazısına devam et