4. Uluslararası Van Gölü Film Festivali İnci Kefali Sinema Ödülleri Başvuruları Başladı


4. Uluslararası Van Gölü Film Festivali, İnci Kefali (Darekh) Sinema Ödülleri başvurularının 20 Temmuz – 15 Ağustos 2015 tarihleri arasında yapılacağı açıklandı. Ödüller için Sinema Filmi ve Belgesel Film dalında başvurular kabul edilecek. Başvurular www.vangolufilmfest.org adresinden indirilen Başvuru Formu ile Yönetmeliğe göre yapılacak. Yönetmeliğe göre hazırlanan gerekli evraklar (elektronik ortamda ve matbu olarak) ve film kayıtları, festival başvuru ofisinin “MTA Film, Kuloğlu Mahallesi, Turnacıbaşı Sokak, No: 40 / D1, Beyoğlu, İstanbul” adresine son başvuru tarihine kadar gönderilebilecek.

Ana Yurdu

Senem Tüzen’nin yönettiği ve Esra Bezen Bilgin, Nihal Koldaş, Fatma Kısa ile Semih Aydın’ın oynadığı Ana Yurdu, 25 Aralık 2015′de M3 Film dağıtımıyla Zela Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Nesrin, romanını bitirmek ve yazar olma hayallerini gerçekleştirmek için, kısa süre önce ölen anneannesinin İç Anadolu’daki boş köy evine taşınır. Ama gün be gün muhafazakarlaşan annesi Halise’nin beklenmedik ziyareti ve tüm ısrarlarına rağmen dönmeyi reddetmesiyle birlikte Nesrin’in yazma denemeleri ve köy hayatına dair kurduğu bütün hayalleri suya düşer. Bu iki kadın, Nesrin ve Halise, birbirlerinin iç dünyalarındaki en kuytu köşelerle yüzleşmek zorunda kalacaktır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Ana Yurdu yazısına devam et

Son 5 Yıl

Richard Lagravenese’nin yönettiği ve Anna Kendrick, Jeremy Jordan, Natalie Knepp ile Tamara Mintz’in oynadığı Son 5 Yıl (The Last Five Years), 24 Temmuz 2015’de Mars Dağıtım dağıtımıyla Mars Cinema Group tarafından vizyona çıkarıldı.
Aktris Cathy mesleki olarak pek parlak bir süreçten geçmemektedir. Yazar Jamie’nin şansı ise oldukça iyidir. Yazdığı kitap bestseller olunca ikilinin aralarındaki denge de ufak ufak bozulmaya başlar. İçerlemeler, hınçlanmalar, aldatmalar derken bildik nedenlerle ilişki dağılmaya başlar. Filmin en önemli özelliği, hikâyenin ters bir zamanlamayla ikisi tarafından ayrı ayrı birbirini takip eden şarkılarla anlatılması.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Kemal Doğukan Sağbaş yazıyor

Son 5 Yıl yazısına devam et

Türel, Uğurlu’ya Altın Portakal Ödülü’nün Yenisini Gönderiyor

Oyuncu Mustafa Uğurlu’nun Cihangir’deki evine hırsız girmesi sonucu çalınan Altın Portakal Ödülü’nün yerine yenisi gönderiliyor. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, Oyuncu Mustafa Uğurlu’nun başına gelen olaydan dolayı duyduğu üzüntüyü sosyal medya hesabı üzerinde paylaştı. Başkan Türel, Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Mustafa Uğurlu’nun başına gelenlere çok üzüldüm. Ödülünün aynısını kendisine en kısa zamanda göndereceğim” sözlerine yer verdi. Oyuncu Mustafa Uğurlu 1998 yılında Ağır Roman filmiyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Altın Portakal ödülünü kazanmıştı.

İki Aşk Arasında

Tom Vaughan’ın yönettiği ve Pierce Brosnan, Salma Hayek, Jessica Alba ile Malcolm McDowell’ın oynadığı İki Aşk Arasında (How to Make Love Like an Englishman), 24 Temmuz 2015’de Pinema Film dağıtımıyla Pinema Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Gündüzleri Üniversite’deki görevini başarıyla sürdüren edebiyat profesörü Richard Haig, geceleri ise romantik fantezileriyle meşgul olmaktadır. Richard, çapkınlığı babası Gordon’dan öğrenmiştir ama o her zaman daha fazlasını aramaktadır. Tam da bu sırada, Richard’ın bronz, 25 yaşındaki Amerikalı sevgilisi Kate hamile olduğunu söyleyince, baba olma fikri Richard’ı oldukça heyecanlandırır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Bedenlere Hapsolmuş Tedirgin Ruhlara Dair

Haftanın en ilgiye değer filmi olarak gösterimini sürdüren ‘Beden / Body’ (ya da özgün Lehçe dilindeki karşılığı ile ‘Cialo’) Polonyalı sinemacı Malgorzata Szumowska’nın ruh ve beden üzerine araştırmalarının şimdilik son halkası.

Kayıplarla başa çıkmanın yolları üzerine kafa yoran yönetmen bizde gösterilmeyen ‘Yaşamdan 33 Sahne / 33 Sceny z Zycia’da ölüm gerçeği ve yaşama arzusu arasında savaş veren sanatçının çok parçalı öyküsünden yola çıkar. ‘Yabancı / Ono’ hamile kaldıktan sonra bedenini keşfe çıkan gencecik anne adayının hikâyesidir.

Başta Andrzej Wajda olmak üzere Polonya sinemasının büyük ustalarını yetiştirmiş Lodz Sinema Okulu mezunu yönetmen Juliette Binoche ile Fransa’da çektiği ve bizde ‘Kadınlar’ adıyla gösterime giren ‘Elles’de öğrenci fahişeliğini mercek altına alır. Babaları yaşlarında adamlarla ilişkiye giren alt sınıfa mensup genç kızların bedenleri üzerinden özgürlük arayışlarını sergilerken orta yaşlardaki araştırmacı gazetecinin para, aile, cinsellik hakkındaki dört köşeli inançlarını sorgulamasına şahit oluruz.

1973 doğumlu kadın sinemacının sondan bir önceki çalışması ‘…Adına / W Imie’ erkek karakterler üzerine kurulmuştur. Polonya kırsalında bir rahibin genç bir delikanlıyla kurduğu yakınlık ve eşcinselliğinin sorgulanması çerçevesinde bedenlere hapsolmuş tedirgin ruhlar gündemde olmaya devam eder.

Geçtiğimiz Berlin Film Festivali’nden en iyi yönetmen ödülüyle dönen ‘Beden’ sanatçının gözde temalarının zengin bir çeşitlemesi. Öykünün üç ana karakteri kayıplarla başa çıkmanın farklı yollarında savaş vermekteler. Annenin kaybının ardından sağlıklı bir iletişim kuramayan baba ve kızıyla tanışırız önce. Kendini işine vermiş olan savcı baba her gün karşılaştığı (kimisi kan dondurucu) cinayet ve ölümler karşısında hissizleşmiştir. Öyle ki filmin o çok hınzır giriş sekansındaki intihar vak’ası teşhisinde kurbanın gerçekten ölüp ölmediği ile ilgilenmez bile. Tren istasyonunun tuvaletinde şahit olduğu dehşet manzarası iştahını kaçırmaz. Yanındaki çömezine ‘Çorban ne kadar baharatlıysa önündekini hazmetmen o kadar kolaydır’ diye nasihat vermesi boşuna değildir. Obez babanın yeme güdüsünün aksine evde ilgi bekleyen anoreksik kızı yediklerini kusarak ve giderek yemeyi reddederek çıkış yolu bulmaya çalışır. Genç kızın giderek kötüleşmesi ve bir kliniğe yatırılmasını takiben devreye girecek olan psikolojik danışman sorunlara alışılmadık yöntemlerle çare bulmaya çalışacaktır. Rasyonel babanın tersine sekiz yıl önce kaybettiği bebeğinin kaybına metafizik yollardan çare bulma peşindeki medyum Anna klinikte farklı yöntemler dener. Çağımızın yaygın tedavi yöntemlerinden aile dizimini uygular. Öteki alem ile kurduğu iletişimle kayıplarının ardından çaresiz kalmış birçok danışanını huzura kavuşturur.

Szumowska son çalışmasında inanç ile rasyonellik arasında gidip gelirken umutsuzluğun umuda, nefretin sevgiye evrilmesi için çıpınan ruhların çabasını irdeliyor. Bunu yaparken Tibet’teki ruhani lider 16. Karmapa’dan Brezilya’daki iki milyarı aşkın spiritüalist ve bunların takipçileri üzerine bilgiler veriyor. Ölüler ve yaşayanların dünyası arasındaki geçişkenlik üzerine konferanstan bölümler izletmeyi ihmal etmiyor. Filmine ad olarak uygun görmüş olduğu üzere tezini ‘beden’ üzerinden tartışıyor. Genç, yaşlı, obez, anoreksik, erotik, anneyi canlandıran Ewa Dalkowska’nın ‘Death in Bikini’ şarkısıyla çıplak dansettiği unutulmaz sahnede olduğu gibi yasak ve baskıdan azad olmuş bedenler sergiliyor film boyunca. Cinselliğe kapalı medyum Anna’nın spiritüel beden peşindeliğini vurguluyor. Beden’i Ruh’un hapishanesi olarak betimliyor ve bir tutsaklık motifini sürekli gündeme getiriyor. Anna kafes parmaklıkla korunmuş dairesinde yaşıyor. Savcı baba dijital şifreyi bilmediği için hastaneden dışarı çıkamıyor ya da başka bir sahnede, içerden kilitlenmiş daire kapısını çilingir vasıtasıyla açtırıyor vs.

İnanç ve Akıl ikilemi üzerine kafa yorarken ustası Kieslowski’den farklı olarak mistisizme ironi ile yaklaşıyor yönetmen. Ciddiyet ile mizahı, mistik drama ile kimi zaman groteski harmanlamayı tercih ediyor. Bu yaklaşım kimi seyirciye itici gelebilir belki ama yönetmenin tercihi bu yönde. Kısmen absürd, kısmen gerçeküstü olarak nitelediği Polonya’da halkın pek sevdiği hayalet hikâyelerine itibar ediyor. Gecenin ortasında ışıklar yanıp sönüyor, müzik seti çalışmaya, musluktan sular akmaya başlıyor. Merhume annenin odasının kapısı kendiliğinden açılıyor vs.

Son tahlilde Brezilyalı medyum Divaldo Franco’nun ‘sevgi tüm hastalıkları iyileştirir’ mottosunu benimseyen Szumowska’nın filmi düşünsel açıdan belki biraz hafif ama tartışma alanı açtığı için izlenmeye değer.

(26 Temmuz 2015)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Düşlerin Terzisi

Jocelyn Moorhouse’un yönettiği ve Kate Winslet, Liam Hemsworth, Hugo Weaving ile Sarah Snook’un oynadığı Düşlerin Terzisi (The Dressmaker), 06 Kasım 2015’de Bir Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Tilly Dunnage, güzel, yetenekli ve sıra dışı bir kadındır. Annesi Molly’yi bulmak için doğduğu kasabaya döner. Geçmişin yaraları ile döndüğü bu yerde Tilly’yi kasabalıya yaklaştıran şey onun eşsiz terzilik yetenekleri olur. Acılar yerini kahkahalara bırakırken Tilly modacı kimliğiyle kasabanın kadınlarını adeta baştan yaratır. Tilly Dunnage kasabanın yakışıklısı Teddy’ye kalbini kaptırınca bu aşkın ona tahmin edemeyeceği şeyler yaptıracağını görecektir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Düşlerin Terzisi yazısına devam et