Meryem’in Galası Yapıldı

Mommo – Kız Kardeşim filminin ödüllü yönetmeni Atalay Taşdiken’in 20 Eylül’de vizyona girecek yeni filmi Meryem’in galası 12 Eylül Perşembe akşamı Nişantaşı City’s AVM City Life Sineması’nda yapıldı. Ekim ayında 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yarışacak olan filmin galasına yönetmen Atalay Taşdiken, filmin oyuncuları İsmail Hacıoğlu, Zeynep Çamcı, İpek Bilgin, Zerrin Sümer, Yeliz Akkaya ve Hande Üzelsancak ile birlikte sinema dünyasının pek çok ünlü ismi katıldı. Filmin konusu şöyle: Meryem’e, oğulları İstanbul’da çalışan bir aile talip olmuş ve 10 gün içerisinde düğün yapılmıştır. Meryem’in kocası Mustafa, İstanbul’a dönmüştür. Meryem’in gelin olmasının nedeni eşinin ailesine iyi hizmet etmesi içindir.

İki Kafadar: Chinese Connection

Gökhan Erkut’un yönettiği ve İlker Aksum, Gökçe Özyol, Murat Akkoyunlu ile Öykü Çelik’in oynadığı İki Kafadar: Chinese Connection, 11 Ekim 2013’de Tiglon Film dağıtımıyla Fida Film – Zuma Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Mahmutpaşa Pasajı’nda girdikleri her işi batıran iki kafadar son çare olarak tefeciden borç alırlar ve tablet işine girerler. Fakat bu tabletler büyük dolandırıcıların GDO.lu mal sevkiyatlarında kullanılmaktadır. İki kafadar bu gerçeği öğrendiklerinde her şey için çok geç olacaktır. Gerçek bir kovalamacanın içine düşen ikilinin komik hikâyesi.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Diana

    Oliver Hirschbiegel’in yönettiği ve Naomi Watts, Naveen Andrews, Douglas Hodge ile Cas Anvar’ın oynadığı Diana, 20 Eylül 2013’de Tiglon Film dağıtımıyla Fida Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Diana filminde Prenses Diana ve Pakistan’lı kalp cerrahı Dr. Hasnat Khan arasındaki büyük aşk anlatılıyor. Yönetmen Oliver Hirschbiegel “Filmde Diana’nın hayatının son 2 senesini aydınlatıyoruz. Filmimizin gerçekleri anlatması için Khan’dan çok detaylı bilgiler aldık. Bunları anlatırken biraz gergin ve üzgündü. Fakat bunları öğrenmek filmimizin gerçekleri yansıtması için çok yararlı oldu.” diyor.

    Altın Portakal’da 10 Film Yarışacak

    50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’na 10 film seçildi. 50. festivalde yarışacak filmler Handan İpekçi (yönetmen), Özgür Doğan (Yönetmen), Önder Çakar (Senarist), Defne Halman (Oyuncu), Selahattin Yıldız (Akademisyen), Natali Yeres (Sanat Yönetmeni) ve Tunca Arslan’dan (Sinema Yazan) oluşan ön jüri tarafından belirlendi.
    Altın Portakal’ın Ulusal Uzun Metraj yarışmasında bu yıl, Cennetten Kovulmak, Kısa Film, Kusursuzlar, Kutsal Bir Gün, Mavi Dalga, Mavi Ring, Meryem, Sev Beni, Uvertür ve Uzun Yol (Nihat Seven) adlı filmler yarışacak.

    SETEM Akademi’de Film Analizleri, Şimdiki Zaman Filmi ile Sürüyor

    SETEM Akademi, Film Analizleri etkinliğinde Belmin Söylemez’in yönettiği Şimdiki Zaman filminin gösterimini gerçekleştiriyor. 14 Eylül 2013 Cumartesi günü SETEM Akademi’de Şimdiki Zaman filminin 16:00’da yapılacak gösteriminin ardından yönetmen Mehmet Güleryüz’ün moderatörlüğünde filmin yönetmeni Belmin Söylemez ve yapımcı Haşmet Topaloğlu’yla bir de söyleşi gerçekleştirilecek. Film, gelecek, kader ve dostluk temalarını sorguluyor. İşsiz Mina’nın yeni bir hayata ihtiyacı vardır ama nasıl yapacaktır? Umudu kaçmak, Amerika’ya gidip yeni bir hayata başlamaktır. Para biriktirmek için bir kafede kahve falı bakmaya başlar.

    Menekşe’den Önce Belgeselinin Basın Gösterimi, Soner Yalçın’ın Katılımıyla Gerçekleşti

    Gazeteci yazar Soner Yalçın’ın, Sivas katliamını anlatan Menekşe’den Önce adlı belgeselinin basın gösterimi, Yalçın’ın katılımıyla 12 Eylül 2013 Çarşamba günü Levent Cinemaximum Kanyon Sineması’nda gerçekleşti. Soner Yalçın’ın, Oda TV davasından tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderilmeden önce çekimlerine başladığı, daha sonra isteği üzerine arkadaşları tarafından tamamlanan belgeselin gösteriminin ardından basın mensuplarının soruları yanıtlandı. 20 Eylül’de seyirciyle buluşacak olan Menekşe’den Önce, 02 Temmuz 1993’te, köktendinciler tarafından, aydın ve sanatçılara karşı gerçekleştirilen Sivas katliamını, hiç görmediği abla ve ağabeyini katliamda kaybeden Menekşe üzerinden anlatıyor.

    Altın Koza’da Brezilya Sineması

    Dünyanın yüzölçümü bakımından en büyük, kültürel açıdan en zengin ülkelerinden Brezilya, geçtiğimiz Haziran ayında başlayan halk ayaklanması ile yeniden şekilleniyor. 20. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali kapsamındaki “Karnaval Yok, Futbol Yok” başlıklı bölüm ülkenin tarihinde hiç eksik olmayan toplumsal çalkantılara sinemasıyla ayna tutuyor. Brezilya sineması deyince ilk akla gelen isim olan Glauber Rocha’nın ünlü üçlemesinin tamamı Türkiye’de ilk kez Altın Koza’da sinemaseverlerle buluşacak. Sinema tarihine geçen bu üçleme Tanrı ve Şeytan Güneşin Ülkesinde (Deus e o Diabo na Terra do Sol), Kızgın Toprak (Terra em Transe) ve Kötülüğün Ejderi Savaşçı Azize Karşı (Antonio das Mortes) filmlerinden oluşuyor.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Altın Koza’da Brezilya Sineması yazısına devam et

    CAVA Enstitü’den Ustalar Geçidi

    2012 – 2013 sezonunu başarılı bir şekilde tamamlayan CAVA Enstitü; bu sezon çalışmalarını genişleterek Ankara’nın orta yerine, kent odaklı bir sinema merkezine taşıyor: Büyülü Fener Sinemaları. Yeni sinema alanındaki çalışmalarını derinleştiren CAVA Enstitü, 20 Ekim 2013 – 05 Ocak 2014 tarihleri arasında “Film Stüdyosu” Masterclass programı ile sinemaseverlere kaçırılmayacak bir ustalar geçidi sunuyor. Program Yönetmenliğini Tufan Taştan’ın gerçekleştireceği Masterclass; Ezel Akay, Ercan Kesal, Güven Kıraç, Cahit Berkay, Yüksel Aksu, Gökhan Tiryaki, Özcan Alper, Ümit Ünal, Natali Yeres, Emin Alper, Belmin Söylemez, Çiçek Kahraman, Feza Çaldıran, Thomas Balkenhol, Engin Altıntaş ve Yamaç Okur gibi sinemanın güçlü isimlerini ağırlayacak.

    senaryoekibi.com Ekim Dönemi Online Yazarlık Eğitimlerine Kayıtlar Başladı

    2012 yılında Türkiye’nin internet üzerinden ilk senaryo yazarlığı eğitimini düzenleyen senaryoekibi.com, her geçen gün yazarlık eğitimlerini genişletiyor. Ekim ayında internet üzerinde 4 farklı eğitim düzenliyor. Tüm eğitimler internet üzerinden canlı olarak veriliyor. Eğitmen ve öğrenciler kamera ve mikrofonlarıyla beraber aynı anda internet üzerinden konferansa bağlanıyorlar. Kullanılan konferans programı beyaz tahta, sunum, masaüstü paylaşımı, internet, video izletme gibi özelliklere sahip, böylece etkin biçimde ders işlenebiliyor. Katılımcılar kendilerini sınıf ortamında hissediyorlar.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Web Sitesi
  • We’re The Millers

    Etraf komedi filmi kaynıyor olabilir; fakat sinemaseverler iyi bir komedi filmi bulmanın ne kadar zor olduğunu bilir. Oyuncuları iyi olacak, sevilebilen samimi karakterleri olacak, “burası çok saçmaydı” dedirtmeyecek, arada seyirciyi şaşırtacak, çıkışında yüzünde ufak bir gülümseme bırakacak… Bir filmin bunları ve daha da fazlasını bünyesinde barındırması çok inanılır değildir ve her komedi bunu başaramaz. Bu yüzden ayda yılda bir rastlanılan The Hangover (2009), Ted (2012) ve The Heat (2013) gibi komedi filmleri, diğerlerinden “farklı” bir tatta olduğu için gişe getirileri de yüksek olur. We’re The Millers da ülkesi Amerika’da vizyona girdiği ilk dört haftada yüz milyon Dolar barajını aşarak benim dikkatimi çekmiş ve vizyondayken görmem gerektiğini düşündüğüm filmler arasına girmişti.

    We’re The Millers’ta uyuşturucu satıcısı David Clark’ın (Jason Sudeikis) hikâyesini izliyoruz. David, patronuna olan borcunu kapatmak için onun önerdiği uyuşturucu kaçakçılığı işini kabûl etmek zorunda kalır ve sınırdan geçerken göze batmamak için de bir aile babası rolüne bürünmesinin iyi olacağını düşünür. Bunun için deneyimli striptizci Rose (Jennifer Aniston), karşı cinsle tecrübe yaşama konusunda çekingen on sekiz yaşındaki Kenny (Will Poulter) ve evden kaçmış asi ergen tipli Casey’den (Emma Roberts) yardım ister.

    Mrs. Doubtfire (1993), White Chicks (2004) ve She’s The Man (2006) filmlerinde olduğu gibi bilinçli olarak farklı bir kimliğe bürünen karakterlerin başından geçen komik olaylar silsilesi tanımıyla basit bir ana konuya indirgenebilecek filmin en büyük başarısı karakterlerini sevdirebilmesi. Komedinin en önemli kozlarından birisinin oyuncuları olduğunu düşünürsek eldeki malzemeyi dozajlı mimik ve jestlere dönüştüren kaliteli oyuncular çoğu zaman senaryonun önüne geçerek izleyiciye karakteri sevdiren ana unsur olur. Başroldeki Jason Sudeikis sonunda Hollywood’a büyük komedyenler armağan eden Saturday Night Live’ın kaymağını yemeye başlamış gibi gözüküyor. Ünlü komedi filmlerinde genelde küçük rollerde görmeye alıştığımız oyuncu, rolüne çok yakışmış. Jennifer Aniston, Jennifer Aniston olmakta yine çok başarılı ve Jason Sudeikis ile dinamik bir ikili oluşturuyorlar. İkili sayesinde Danny ve Rose’u önemsemeniz ve yolculuklarının keyfini sürmeniz çok kolay oluyor. Yeni keşif sayılabilecek Will Poulter, “nerd”/salak/talihsiz tiplemesinde gayet başarılı ve selefi Christopher Mintz-Plasse gibi bir kariyer süreceğe benziyor. Ailedeki en zayıf halka ise sanki başka bir filmden çıkıp gelmiş gibi duran Emma Roberts. Güzel aktris karaktere kendine özgü bir şey katmadığını hissettiyor ve komediyi elinde tutma ve sürdürmede Sudeikis-Aniston-Poulter üçlüsünün çok gerisinde kalıyor. Kathryn Hahn ise yine iyi bir komedyen ve yardımcı, tamamlayıcı oyuncu olduğunu gösteriyor.

    Bir noktada yol filmi olarak nitelendirebileceğimiz We’re The Millers, karakterlerini yakınlaştırırken Hollywood komedi ve romantik komedilerinin suyunu çıkardığı “ilişkileri dramatize etme” ve “kapanışa yaklaşırken duygusala bağlama” olaylarına sadece göz kırpmakla yetiniyor ve karakterlerinin değişim süreçlerini izleyicinin gözüne sokmuyor. Film, başlangıcından itibaren çabucak ilerlemeye başlıyor ve gereksiz sahnelerle izleyici sıkmadan bitiveriyor. Buna rağmen, bol ve düzeyli kahkahaların arasında, komedi filmlerinin düştüğü birkaç hatayı da esgeçmiyor. Filmin sonunda karakterlerin geçirdiği değişimlere paralel olarak verilmesi gereken “güçlü”, “yürekli” ve “akıllı” sıfatları tıpkı Emma Roberts gibi farklı bir filmden gelme havası yaratıyor. Ayrıca yönetmen, karakterlerini düşürdüğü yaratıcı kötü durumların bazılarını çok basit, inandırıcılıktan uzak çözümlerle takip ediyor. Dolayısıyla “hop, karavanın altından birileri çıkınca sınır görevlisini konudan TAMAMEN uzaklaştıralım”, “hop, bilim projesi diye bahane bulalım ve koskoca narkotikçi bundan gıdım şüphelenmesin”, “hop havada atılıp tutulan tabanca tam yerine nişan alsın” gibi basit hamleler We’re The Millers gibi iddialı bir yapıma yakışmıyor.

    We’re The Millers, komedi filmlerine uygulanan genel yöntem uygulanarak fazla düşünmeden izlenirse iyi vakit geçirilebilir. Gelmesi muhtemel devam filmine de bu filmde gülünen pek çok sahne hatırlanarak gidilir mi, gidilir. Ne olur ne olmaz; ne kadar düşük beklenti, o kadar fazla keyif.

    Puanı: 7/10.

    (20 Eylül 2013)

    Kemal Doğukan Sağbaş

    Şevkat Yerimdar, Ekim’de Vizyonda

    Acun Film yapımı, Bülent İşbilen’in yönettiği romantik komedi türündeki Şevkat Yerimdar, Ekim’de vizyona girmek için gün sayıyor. Türkiye’nin sosyal medyadan doğan ilk filmi Sevkat Yerimdar, ilginç sahnelerinin yanı sıra, bir kazayla başlayan aşk hikâyesiyle de çok konuşulacak. Filmde, Balat’ta bir yumurta dükkânı sahibi olan Şevkat Yerimdar’la dükkânına arabasıyla giren zengin kızı Pelin arasında gelişen aşkın hikâyesi anlatılıyor. Balat’ta, ilişkilerin doğal ve samimi olduğu bir mahalleden gelen Şevkat Yerimdar ile zengin hayatına mecburen girmek zorunda olduğu Pelin’in aşkları izleyicileri çok eğlendirecek.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Roma Türk Film Festivali’nin Gala Gecesini Hazal Kaya ile Mete Horozoğlu Sunacak

    26 – 29 Eylül 2013 tarihleri arasında İtalyan sinema seyircisi ile buluşacak olan 3. Roma Türk Filmleri Festivali’nin gala gecesini başarılı oyuncular Hazal Kaya ile Mete Horozoğlu sunacak. SRP İstanbul tarafından gerçekleştirilen festival 15 Türk filmiyle İtalyan sinemaseverlere görsel bir sinema şöleni sunmaya hazırlanıyor. 26 Eylül 2013 Perşembe akşamı Cinema Barberini’de gerçekleştirilecek açılış gecesi ödül töreniyle başlayıp Uğur Yücel imzalı Soğuk filminin gösterimiyle devam edecek. Hem İtalyan hem de Türk sinema sektörünün önde gelen isimlerinin katılacağı ödül gecesinin sunumu her iki dilde gerçekleştirilecek.

    Panzehir İçin Geri Sayım Başladı

    Türk sinemasının yeni nesil yönetmenlerinin başaralı temsilcisi Alper Çağlar, batılı çağdaş film standartlarında Türkiye’nin ilk aksiyon filminin çekimlerine hazırlanıyor. Büşra ve Dağ filmlerinden sonra üçüncü uzun metraj filmi Panzehir ile izleyiciyle buluşacak olan genç yönetmen Çağlar, Türk sinemaseverlerin eksikliğini hissettiği yerli aksiyon filminin çekimlerine 19 Eylül’de başlıyor. Panzehir, Türkiye’de ilk defa kullanılacak son teknoloji ekipmanlarla çekilecek. Türk sinemasının 100. yılında sinemaseverlerle buluşacak olan Panzehir en iyi yerli aksiyon filmi olma iddiasıyla çekiliyor. Insignia Yapım ve ÇağlarArts’ın stratejik işbirliğiyle gerçekleştirilen filmde Hollywood’un ünlü isimleri de yer alacak.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Panzehir İçin Geri Sayım Başladı yazısına devam et

    Ustasından Gizem ve Entrika: Giancarlo De Cataldo ile Buluşma

    Roma Mahkemesi’nde Sulh Hakimi, sinema ve tiyatro için çok sayıda metin yazmış olan Giancarlo De Cataldo, 18 ve 19 Eylül 2013 tarihlerinde, senaryosu tarafından yazılan, yönetmenliğini Michele Placido’nun yaptığı Suç Romanı (2005) ve son yılların en çok satan romanından uyarlanan Mario Martone’nin yönettiği İnanıyorduk (2010) adlı filmlerin Türkiye’deki ilk gösterimlerinde hazır bulunmak üzere İstanbul’a geliyor. Yazarın da eşlik edeceği film gösterimleri, Casa d’Italia’nın tiyatro salonunda (Meşrutiyet Caddesi, No: 75, Tepebaşı, Istanbul) orjinal dilinde Türkçe altyazıyla gerçekleşecek. Orizzonti Italiani 2013 Etkinlikleri kapsamındaki etkinlik, Türkiye’deki İtalya Büyükelçiliği ve İstanbul İtalyan Kültür Merkezi tarafından düzenleniyor.