Şekerbank Açıkekran’da Bedensel Sınırlar Sergisi

Şekerbank Açıkekran Yeni Medya Sanatları Galerisi, Türkiye ve Fransa’dan iki kadın sanatçı, Sibel Kocakaya ile Christelle Familiari’nın videolarından oluşan Bedensel Sınırlar isimli sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergi, sanatçıların insan bedeninin sınırlarına gönderme yapan deneylerini konu alıyor. Sergi kapsamında Christelle Familiari’nin video çalışmalarından biri Şekerbank’ın 7 şehirdeki 8 şubesinde, özel monitörler aracılığıyla 24 saat izlenebilecek. Ali Akay’ın küratörlüğünde gerçekleşecek olan sergi, 01 Temmuz’da açılacak ve29 Ağustos’a kadar gezilebilecek.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Şekerbank Açıkekran’da Bedensel Sınırlar Sergisi yazısına devam et
  • 300: Bir İmparatorluğun Yükselişi’nin Türkçe Altyazılı Fragmanına Ait Yayın Linkleri Açıklandı

    Ülkemizde 07 Mart 2014 tarihinde vizyona girecek olan 300: Bir İmparatorluğun Yükselişi (300: Rise of an Empire) filminin Türkçe altyazılı fragmanının ait yayın linkleri açıklandı.
    Noam Murro’nun yönettiği filmin başrollerini Lena Headey, Eva Green, Rodrigo Santoro ile Sullivan Stapleton paylaşıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • R.I.P.D. Ölümsüz Polisler

    Robert Schwentke’in yönettiği ve Jeff Bridges, Ryan Reynolds, Mary Louise Parker ile Kevin Bacon’un oynadığı R.I.P.D.: Ölümsüz Polisler (R.I.P.D.), 06 Eylül 2013’de UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
    Boston’da polis Nick, uyuşturucu satıcılarından çaldığı altınları ortağı Hayes’la birlikte evinin arka bahçesinde saklar. Ancak ertesi sabah Nick, Hayes’e kanıtları polise teslim edeceğini söyler. Nick ve Hayes, bir çeteye yönelik baskına atanır ve Hayes yanlışlıkla Nick’i öldürür. Bir tünel tarafından çekilen Nick, öteki dünya işleriyle uğraşan Rest In Peace Department’a katılmak ve Roy ile çalışmak üzere atanır.

    Sinemanın Usta Yönetmenlerinden Kim Ki-Duk’un Son Filmi Acı, TV’de İlk Kez D-Smart’ta

    Türkiye’nin önde gelen dijital yayın platformlarından D-Smart, izleyicilerine sinemanın her türünden en yeni ve seçkin örnekleri TV’de ilk ayrıcalığıyla sunmaya devam ediyor. Sinemanın ustalarından, Güney Koreli yönetmen Kim Ki Duk’un, zalim bir adamın beklenmedik bir insan yüzünden kendini sorgulamaya başlamasını anlatan son filmi Acı (Pieta), TV’de ilk kez 30 Haziran 2013 Pazar günü saat 21:30’da D-Smart 3. kanal Smart SineFest’te izleyiciyle buluşacak. Kim Ki Duk’un son filmi, kimsesiz büyüyen ve hayata karşı acıması olmayan bir adamın hayatını konu alıyor.

    Geçtiğimiz Hafta Yaşamını Yitiren Aktör James Gandolfini Anısına Metrodan Kaçış, D-Smart’ta

    Efsane dizi The Sopranos’un geçtiğimiz hafta hayatını kaybeden yıldızı James Gandolfini’nin de oyuncu kadrosunda bulunduğu Metrodan Kaçış (The Taking Of Pelham 1/2/3), 30 Haziran 2013 Pazar günü saat 21:00’da D-Smart 5. kanal Smart SineGold ve HD keyfiyle Smart SineGold HD’de izleyiciyle buluşacak. Bir adam New York Şehir metrosunu silâhla zapteder. Yolcuları rehin alır ve onları ancak fidye karşılığında serbest bırakacağını söyler. Bu olay, güvenlik şefi Walter Garbe’ın gününü alt üst eder ve onu suçun arkasındaki ustaca plânla yüzleşmek zorunda bırakır.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yine İki Gün, Bu Defa New York’ta

    New York’ta 2 Gün (2 Days in New York)
    Yönetmen: Julie Delpy
    Senaryo: Alexia Landeau-Julie Delpy
    Görüntü: Lubomir Bakchev
    Oyuncular: Julie Delpy (Marion), Chris Rock (Mingus) Alexia Landeau (Rose), Albert Delpy (Jeannot), Alexandre Nahon (Manu), Kate Burton (Bella), Dylan Baker (Ron), Daniel Brühl (Meşe Perisi), Vincent Gallo (Kendisi)
    Yapım: Polaris Films (2012)

    Fransız sinemasının önemli oyuncu ve yönetmenlerinden Julie Delpy, Paris’ten sonra New York’a taşıyor günlerini. “New York’ta 2 Gün”, kültürel farklılıklar ince bir mizahla yansıtan eğlenceli bir film.

    Julie Delpy, şehirlerde iki gün kalmayı seviyor. 2007 yılında çektiği “2 Days in Paris-Paris’te 2 Gün” flminde Marion, Amerikalı sevgilisi Jack’i Paris’e getirmiş ve ailesiyle tanıştırmıştı. Hem de iki günde. Jack, Marion’un eski sevgilileriyle de tanışmak zorunda kalmıştı. Marion, 2012 yapımı “2 Days in New York-New York’ta 2 Gün” filminde de başka bir sevgiliyle, siyahi Mingus’la. Delpy, sinemaya oyuncu, senarist ve yönetmen olarak da katkıda bulunuyor. 1969’da Paris’te doğan Delpy’nin babası tiyatro yönetmeni Albert Delpy, annesi oyuncu Marie Pillet. Onun için New York ve Paris hayatının önemli şehirleri. Bu iki filmiyle de bu iki etkileyici şehre aşkını yolluyor. Bu yüzden şehirlerin sokakları ve insanları sıcak bir anlatımla perdeye yansıyor. Sinemaseverler Delpy’yi, Kieslowski ustanın üçlemesinin ikincisi 1994 yapımı “Trois Couleurs: Blanc-Üç Renk: Beyaz” filmiyle hatırlarlar. Godard, Jim Jarmusch, Aki Kaurismäki gibi önemli yönetmenlerin filmlerinde de oynadı. Delpy’yle senaryoyu yazan ve Rose’u oynayan Alexia Landeau, 1975 yılında Paris’te doğdu. Landeau’nun Dustin Hoffman, Jake Gyllenhaal ve Susan Sarandon’la başrolü paylaştığı Brad Silberling’in 2002 yapımı “Moonlight Mile-Ay Işığında” ülkemizde de vizyona çıkmıştı.

    Kültürler çok farklı…

    Film kukla oyunuyla başlıyor. Delpy, bu kukla oyunuyla 2009’da ölen annesi Marie Pillet’ye de saygı gönderiyor. Fotoğraf sanatçısı Marion, Manhattan’da şimdi. Hayatında radyocu Mingus ve iki çocuk var. Çocuklardan kız olanı Willow Mingus’un, oğlan olanı Lulu Marion’un. Bir de kedi var elbette. Onları bir sürpriz bekliyor. Marion’un babası Jeannot, kız kardeşi Rose ve bir de Manu New York’a düşüyorlar. Manu, Marion’un eski sevgilisi üstelik. Havaalanında eğlenceli anlar da yaşanıyor. Jeannot ve Manu, Paris’ten getirdikleri lezzetli sosisleri bırakmak zorunda kalıyorlar. Sonunda eve geldiklerinde kültürel farklılıklar da ortaya çıkıyor. Evde İngilizce ve Fransızca da karışık olarak konuşuluyor çünkü. Sadece dil olarak değil yaşam kültürü de farklı tabii ki. Evdeki ilk yemek, bu kültürel farklılıkları yaşatıyor. Avrupalılar, her şeyi yemek masasında hallederler. Yerler ve konuşurlar. Bu yemek sahnesi gerçekten eğlenceli. Delpy, annesinin ölümünün duygusallığından olmalı babasının geçmişini de belgesel gibi yansıtıyor fotoğraflarla. Jeannot, Vietnam’a ve başka savaşlara katılmış, ama hiç insan öldürmemiş. Marion, babası gibi birini aramış hep. Ama zaman değişiyor. Her devrin kendine özgü durumları var. Aşk aynı gibi görünse bile o da zamana ayak uyduruyor. Delpy, bu filminde müziğin ritmine uygun klip tadında New York’tan fotoğraf kareleri de gösteriyor seyirciye. Delpy, zaman zaman “sıçramalı kurgu” da kullanmış bu filminde. Manu ve Rose rahatça ot da içiyorlar. Onlar, baba da dahil, misafir değillermiş gibi. Bir hayli rahatlar. Gecenin içinde tıkırtılardan sevişmeye bile fırsat bulamayan Mingus, kâbuslar da görmeye başlıyor. Rüyasında aile, tarihi kostümler içinde pizzayı midesine indiriyor. Mingus’un sinir sistemlerinin çökmesi de yakın gibi. Filmi seyrederken, Amerikalıların daha muhafazakâr olduğunu düşünüyorsunuz. Asansörde ot içen Rose ve Manu’yu Marion’a şikayet eden komşu kadına beyin tümörü olduğunu söylüyor Marion. Komşu kadının kocası Ron cerrahmış. Marion bu yalan durumdan nasıl kurtulacak şimdi? Bir de Ron’un, bacaklarını cömertçe sunan tişörtle ortalarda dolaşan seksi Rose’u gözüne kestirmesi var. Gözlerini bu güzellikten alamıyor Ron. Küçük Lulu’nun pipisini mezurayla ölçme sahnesi kadar eğlenceli bu sahne de. Ünlü oyuncu Vincent Gallo bu filmde ne yapıyor derseniz, o Marion’un ruhunu temsil eden sözleşmeyi satın alan gizemli bir Mefisto, bir oyuncu-yönetmen. Kafe barda Marion’la ruhlar ve fikirler üzerine felsefi konuşmalar iyiydi. Ruhu satmak fikri satmakla aynı mıydı? Şatoda güvercini kurtaran Marion iç sesiyle seyirciye ailenin önemini anlatıyor. Tek başına insan hiçbir şey diyor Delpy: Çoğul olmazsanız aşağı düşerken elinizden tutacak kimse olmaz… Marion’un kurtardığı güvercin, dışkısını tek tek “kötü”lerin üzerine bırakıyor sonra. “Paris’te 2 Gün” gibi “New York’ta 2 Gün” de insana iyi geliyor. Üstelik güldürüyor da. Delpy, bu filmini annesine adamış.

    (06 Temmuz 2013)

    Ali Erden

    [email protected]