Cennetlik Bernie’nin İnanılması Zor Gerçek Hikayesi

Kıdemli Amerikan bağımsızı Richard Linklater’ın sondan bir önceki filmi ‘Bernie’, ilk gösterimi yapılan 12. If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin ardından ‘Bernie’nin Suçu Ne?’ adıyla vizyona girdi. Siz yine de adına aldanmayın, dostumuz Bernie popüler dizi kahramanı Fatmagül denli masum değil. Lakin çevresindeki hiç kimse onun suçlu olduğuna inanmıyor.

Gerçek hikâyesini izlediğimiz Bernie Tiede’ın geçmişi hakkında film vasıtasıyla pek fazla bilgi edinemiyoruz. Bildiğimiz, cenaze bilimleri ön lisans diploması almış olduğu. Filmin giriş bölümündeki uygulamalı ders bölümünde mesleğin inceliklerini bir bir sıralıyor. Böylece, ‘Six Feet Under’ dizisinden edindiğimiz malumat iyice pekişiyor ve özellikle Amerikan taşrasında önemli işlevi bulunan cenaze evleri hakkında bilgimiz artıyor.

‘Bernie’ tipik bir Amerikan kasabası hikâyesi. Otuzlu yaşlarının sonlarındaki kahramanımız Doğu Texas’ın küçük Carthage kasabasında bir cenaze evinde çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra kasabalıların ilgi odağı haline geliyor. Tombul, sevecen, güleryüzlü bir adam bu. İnsanlarla arası çok iyi, dost canlısı. Kasabanın renksiz yaşamına kelimenin tam anlamıyla bir güneş gibi doğuyor. Doğu Texas’ın ilk sanat festivalini düzenliyor. Kasaba tiyatrosunda oyunlar sahneye koyuyor, oyunlarda bizzat rol alıyor.

Renkli kişiliğinin yanı sıra tahnit odasında tam bir sanatçı niteliğine sahip. Çünkü vefat etmiş kişinin cenaze törenine hazırlanma safhası başlı başına sanatçılık gerektiren bir meslek. Makyajın yapılması, ellerin, gözlerin, başın pozisyonunun ayarlanması, ölünün giydirilmesi vs. bunlar çok incelik isteyen işler. Bu arada törenin profesyonelce yürütülmesi de çok önemli. Her şey geliyor Bernie’nin elinden. İnsanları öldükten sonra güzel göstermesi bir yana, hazırladığı şiirsel metinlerle onları yüceltmesini biliyor, iyi methiye düzüyor, kutsal kitaptan bölümler, isteğe göre her türlü şarkı ve ilahiyi okumayı ihmâl etmiyor. Tüm bu becerilerinin yanı sıra işadamı olarak da yetenekli. Tabut satışları ve cenaze evinin yan gelirleri konusunda -tören sırasında güvercin uçurmak gibi- yaratıcı buluşları da mevcut.

Kılavuz kitaplarda Texas’ın en güzel kasabası olarak anılan Carthage’ın gözbebeğinin yolu günün birinde kocasını yeni kaybetmiş seksenlik Marjorie Nugent ile çakışır. Petrol şirketinde araştırmacı müteveffa kocanın zengin dulu kasabanın belki de en sevilmeyen kişisidir. Hatta bir komşusunun deyişiyle, kasabada onu beş dolara vuracak adam bulmak hiç de zor değildir.

Bernie’nin tatlı dili huysuz kadını baştan çıkarır ve bu uygunsuz çiftin tuhaf serüveni başlar. Bernie yaşlı kadının her işine koşar. Birlikte uzak ülkelere seyahatlere çıkarlar. Yaşlı kadın gönlünü çalan Bernie’den hiçbir şey esirgemez lakin onu giderek kendine bağımlı kölesi haline getirir. Zalim ve hükmedici olmaya başlar. İşte bu noktada beklenmedik bir gelişme Bernie’nin hayatını bir anda değiştirecektir.

Linklater, sevecen kahramanının gerçek hikâyesinini anlatırken belgesel drama üslubunu seçmiş. Ana rollerde tanınmış oyuncular yer alsa da, film otuzu aşkın kasaba sakini ile yapılmış röportajlarla ilerliyor. Bu konuşmalardan kişiler hakkında önemli bilgiler ediniyoruz. ‘Bernie’nin bu açıdan geçtiğimiz aylarda vizyon görmüş -‘Tek İstediğim Beni Sevmeniz’ başlıklı yazımda salık verdiğim- ‘Hayat Avcısı / The Imposter’ ile yakın akrabalığı söz konusu (yeri gelmişken, ‘Hayat Avcısı’nın Gayrettepe Astoria Sineması’nda Avrupa yakası vizyonuna başladığını ilgilenenlere duyuralım).

Genellikle sulu komedilerin oyuncusu olarak hafızamızda yer etmiş Jack Black ‘Bernie’ kompozisyonunda son derece başarılı. Keza, aksi dulda kendisini özlettiren Shirley MacLaine, bölge savcısında memleketi Texas’tan tiplemelerine başarıyla bir yenisini katmış ve bu rolüyle geçtiğimiz Altın Küre’lerde yardımcı erkek oyuncu dalında adaylık kazanmış olan Matthew McConaughey de gayet iyiler.

(12 Mayıs 2013)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com